• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.6. Hicr Sûresi 9 Ayet Bağlamında Ateş ve Şimşek’e Göre Kur’an’ın

3.1.2. Mehmet Sait Şimşek’in Neshe Konu Âyetlere Yaklaşımları

3.1.2.6. Ra’d Sûresi’nde Neshe Konu Âyetler

Sûrede ele alınan konulardan biri de peygamberlik ve müşriklerin hissi mucize isteklerinin önceki ümmetler tarafından da dile getirildiği ancak bir peygamberin Allah’ın izni olmadan böyle bir olağanüstülüğü kendiliğinden göstermesinin imkansızlığı anlatılmaktadır. Şimşek sûrede iki âyeti nesh bağlamında ele alıp incelemektedir.

3.1.2.6.1. Ra’d 13/38

Yukarıda zikrettiğimiz insanların hissî mucize isteklerine surede yer alan “ ٍلَجَا ِ لُكِل ِۜهاللّٰ ِنْذِاِب َّلا ِا ٍةَيٰاِب َيِتْأَي ْنَا ٍلوُس َرِل َناَك اَم َو ًۜةَّي ِ رُذَو اًجاَوْزَا ْمُهَل اَنْﻠَعَجَو َكِﻠْبَق ْنِم ًلَُسُر اَنْﻠَسْرَا ْدَقَل َو باَتِك/Senden önce de elçiler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın

izni olmadıkça hiçbir elçi bir mucize getiremez. Her belirlenmiş müddetin bir kitabı var391 âyeti ile cevap verilmiştir. Âyetin sonunda yer alan “Her belirlenmiş müddetin

bir kitabı var” kısmına dair M. Sait Şimşek üç görüşten bahseder ki konumuzla ilgili

olan görüşe yer verip Şimşek’in düşüncesini aktaracağız. Müfessirlerin bir kısmı bu âyetin Kur’an âyetleri arasındaki neshe delalet ettiğini iddia etmişlerdir. Şimşek bu iddiaya şöyle itiraz getiriyor: bu âyet Mekke döneminde indirilmiş bir âyettir. Mekke döneminde ise henüz ahkama dair âyetler indirilmemiştir. Daha öncede aktardığımız gibi Kur’an âyetleri arasında neshin varlığını kabul edenler hicretten bir buçuk yıl sonra ilk neshin vuku bulduğunu iddia etmektedirler. Şimşek’e göre Mekkî olan bu âyette nesh iddiasında bulunmak abes bir durumdur.

3.1.2.6.2. Ra’d 13/39

390 M. Sait Şimşek, a.g.e., c. 2, s. 463. 391 Ra’d 13/38.

121

Yine surede geçen “ ِباَتِكْلا ُّمُا َُٓهَدْنِع َو ُُۚتِبْثُي َو ُءآََشَي اَم ُ هاللّٰ اوُحْمَي / Allah dilediğini siler

dilediğini bırakır. Ana kitap onun yanındadır392” âyetinde de iki görüş zikredilir ki

neshe konu olan kısmına dair Şimşek sadece müfessirlerin görüşünü zikretmekle yetinir. Buna göre âyet şeriatların birbirlerini nesh etmelerini konu edînîr. Allah kullarına emrettiği hükümlerin bir kısmını siler onların yerine yenilerini ikame eder. Bir kısmının hükmü ise yeni gönderdiği şeriatta da geçerliliğini muhafaza eder.393 M.

Sait Şimşek’e göre Bakara sûresi 106. âyet bağlamında Kur’an içi neshin olmadığını Kur’an-ı Kerim’in kendinden önceki şeriatları nesh ettiğini savunduğunu aktarmıştık. Dolayısıyla bu âyet bağlamındaki ifadelerinden de Şimşek’in âyetin Kur’an içi neshe delalet ettiğini savunan alimlerin düşüncelerine katılmadığını anlıyoruz.

Süleyman Ateş, M. Sait Şimşek’in nesh bağlamında ele aldığı Ra’d sûresi’nin yukardaki âyetleri hakkında neshe medar olma yönüyle bir açıklama getirmemektedir. Ancak bu âyette Allah’ın bir âyeti başka bir âyetle değiştirebileceğini anlattığını söylemektedir. Bir yönüyle Ateş, usul alimlerinden

değiştirme anlamında neshi tanımlayanlara göre neshin mümkün olduğunu zımnen

kabul etmektedir.394

3.1.2.7. Nahl Sûresi’nde Neshe Konu Âyetler

Mekke döneminde inmiştir. 128 âyettir. Sûre, adını 68. âyette geçen “en- Nahl” kelimesinden almıştır. “Nahl” bal arısı demektir. Sûrede başlıca, kâinatta Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller, vahiy, öldükten sonra dirilme gibi konular yer almaktadır. Sûre Mekkî olması sebebiyle neshi savunanların delil olarak bu suredki ayetleri göstermeleri neshi kabul etmeyenler tarafından eleştirilmelerine sebep olmuştur. Çünkü müfessirlerin neshi kıblenin tahviliyle birlikte hicretten birbuçuk yıl sonra başlatmaları ve Mekkî bir sûreyi delil olarak getirmeleri bir çelişkinin olduğunu ortaya koymaktadır. Şimşek’de Mekkî bir sûrenin neshe delil olamayacağından hareketle ayetlere yaklaşmakta ve nesh bağlamında incelemektedir.

3.1.2.7.1. Nahl 16/101

Neshin varlığını savunan alimlerin mevcut Kur’an-ı Kerim içinde neshin varlığına delil olarak gösterdikleri âyetlerden biri de “ اَمِب ُمَﻠْعَا ُ هاللّٰ َو ٍٍۙةَيٰا َناَكَم ًةَيٰا آََنْلَّدَب اَذِا َو

َلا ْمُه ُرَثْكَا ْلَب ٍۜرَتْفُم َتْنَا آََمَّنِا اوَُٓلاَق ُل ِ زَنُي

َنوُمَﻠْعَي /Bir âyeti bir âyetin yerine getirip de değişikliğe

392 Ra’d 13/39.

393 M. Sait Şimşek, a.g.e., c. 3, s. 83.

122

gittiğimizde -ki Allah ne indirdiğini daha iyi biliyor- ‘sen ancak bir müfterisin’ dediler. Hayır onların çoğu bilmezler395” âyetidir. Müşriklerin Hz. Peygamber’e

indirilen şiddetli bir âyetten sonra daha mutedil bir âyet indirildiğinde Hz. Peygamberle alay etmek için “Eğer Kur’an-ı Allah indiriyor olsaydı onun hükmünde

bir değişikliğe gitmeyeceğini öyleyse bunu Hz. Peygamber’in kendisinin uydurduğunu ve Allah’a iftira ettiğini” söylemeleri üzerine indirilmiş ve bu

değişimin hikmetini bilmedikleri anlatılmıştır. M. Sait Şimşek, bu âyete dair Elmalılı’nın görüşünü aktardıktan sonra neshi savunanların neshin başlangıç tarihini hicretten bir buçuk yıl sonra başlattıklarını aktarmaktadır. Mekkî olan bir surede nesh var demek Şimşek’e göre bir çelişkidir ki kendisi bu âyette Kur’an-ı Kerim’in kendi bünyesinde bir neshe delalet etmediğini ifade etmektedir. Şimşek’e göre takip eden âyetlerde Kur’an’ın bütünlüğüne işaret bulunmaktadır. Müşriklerin Hz. Peygamber’e attıkları iftiralar da bu âyetle boşa çıkarılmaktadır.396

Aynı âyetler hakkında Süleyman Ateş Kur’an içi neshi veya geçmiş şeriatların neshini kabul etmediği için Hz. Peygamber’e unutturulmak suretiyle nesh edilen âyetlerin Allah hakkında beda397 düşüncesini vehmettirmesini gereksiz bulmaktadır. Çünkü Ateş’e göre Allah bir şeyin iç yüzünü bilmediğinden âyetin hükmünü neshetmez. Hükmün ortadan kaldırılmasının vakti, katında mahfuz olmak şartıyla vakti geldiğinde kaldırılacağı daha önce bilinen hükmün kaldırılmasıdır. Dolayısıyla Ateş’e göre bu âyet usul alimlerinin ağırlıklı olarak dile getirdiği manada bir neshe medar değildir.

3.1.2.7.2. Nahl 16/125

Daha önce Tevbe sûresindeki neshe konu âyetlere dair bilgi verirken alimlerin “kılıç âyeti” olarak bilinen âyetlerle müşriklere karşı yumuşak davranma ve güzel nasihatle dine davet etmeyi içeren âyetlerin nesh edildiğini iddia ettiklerini söylemiştik. Bu âyetlerden biri de “ ي ۪تَّلاِب ْمُهْلِداَج َو ِةَنَسَحْلا ِةَظِع ْوَمْلا َو ِةَمْك ِحْلاِب َكِ ب َر ِلي۪بَس ﻰٰلِا ُعْدُا

ُمَﻠْعَا َوُه َو ۪ﻪِﻠي۪بَس ْنَع َّلَض ْنَمِب ُمَﻠْعَا َوُه َكَّب َر َّنِا ُۜنَسْحَا َيِه

َني ۪دَتْهُمْلاِب /Rabbinin yoluna hikmet ve

güzel öğütle çağır ve en güzel şekilde onlarla mücadele et. Şüphesiz ki Rabbin,

395 Nahl 16/101.

396 M. Sait Şimşek, a.g.e., c. 3, s. 182-183.

397 Gizli bir şeyin sonradan ortaya çıkması, kişinin bir konuda beliren birkaç görüşten birini tercih

etmesi mânalarına gelen bedâ, terim olarak; Allah’ın belli bir şekilde vuku bulacağını haber verdiği bir olayın daha sonra başka bir şekilde gerçekleşmesi şeklinde tarif edilir.

123

yolundan sapanı en iyi bilendir. Doğru yolu bulanı da en iyi o bilir”398 Müfessirler

bu âyetin de “savaş âyetleriyle” nesh edildiğini söylemişlerdir. M. Sait Şimşek bu âyetin mensûh olduğunu iddia eden İbn Atiye’nin (ö. 541/1147) görüşünü399 zikrettikten sonra savaşın bir davet aracı olamayacağını söylemektedir. Zira Kur’an-ı Kerim’de savaş sebepleri zikredilmiş bunlar arasında İslâm’a davet bulunmamakta ve Allah yolunda savaşmak Allah yoluna daveti kapsamamaktadır. Bununla birlikte Şimşek’e göre Kur’an’da var olan bir âyetin diğer bir âyeti nesh ettiğini savunmanın Kur’an’da çelişki var demenin diğer bir adı olduğunun farkında olmadıklarını söylemektedir. Kur’an’da çelişki olmadığı kesin bir şekilde muhataplarına Nisa 4/82. âyette açıklanmaktadır. Bütün bu sebepler ışığında Şimşek’e göre bu âyetin “kılıç

âyetleriyle” nesh edildiğinden bahsedilemez.400 Zira âyetin bağlamından anlaşılan

insanları İslâm’a davet ederken izlenmesi gereken metodu Allah, Hz. Peygamber’in şahsında bütün Müslümanlara açıklamaktadır. O da yumuşak ve kuşatıcı bir dilin yanında rahmetle yaklaşmaktır. Eğer Hz. Peygamber bu şekilde davranmamış olsaydı etrafında kimseyi bulamazdı401.

İlgili kısımda dile getirdiğimiz gibi Süleyman Ateş’e göre müsteşriklerin iddia ettiği âyet Müslümanların müşrikler karşısında zayıf oldukları bir dönemde indirilmediği gibi, Müslümanlar güçlenince de âyetin sınırları dışına çıkmamışlardır. Ateş bu âyetler arasında nesh iddiasını yanlış bulur. Ateş’e göre İslâm’a davette esas olan hikmet ve güzel öğüttür. İslâm’da bu yolla neşv-ü nema bulmuştur.