• Sonuç bulunamadı

1.2. UYGULAMA ALANI

1.2.5. Sözleşme’nin Uygulanmasında Taraf İradelerinin Etkisi

Taraf iradelerinin etkisi, Viyana Satım Sözleşmesi’ne hâkim olan taraf iradelerinin önceliği ilkesinin uygulama alanına yansımasından ibarettir. Buna göre taraflar, Viyana Sözleşmesi’nin uygulama alanına girmeyen bir sözleşmede, Viyana Sözleşmesi’ni uygulamayı kabul edebilecekleri gibi Viyana Sözleşmesi’nin uygulama alanına giren bir sözleşmede ise Viyana Sözleşmesi’ni uygulamayı reddedebileceklerdir; örneğin davacı İtalyan satıcı ile davalı Alman alıcının, tekstil ürünlerinin tedarikine ilişkin düzenledikleri sözleşmede md.6 uyarınca, Viyana Sözleşmesi’ni hariç tutmaları ve Alman hukukunun seçmeleri nedeniyle Alman Mahkemesi normalde uygulaması gereken Viyana Sözleşmesi’ni dikkate almamıştır138. Sözleşme’nin uygulama alanına, taraf iradelerinin olumlu ve olumsuz

etkisi aşağıda detaylı olarak incelenecektir.

1.2.5.1. Taraf İradelerinin Olumlu Etkisi

Taraf iradelerinin Viyana Sözleşmesi’nin uygulama alanına olumlu etkisi iki türlü olabilir:

136 Z. Derya Tarman, “Türk Satım Hukukunda Yeni Bir Dönem : Viyana Satım Antlaşması’nın Milletlerarası Satım Sözleşmelerine Etkisi”, Millitlererası Akdi Borç İlişkilerine Dair Esaslar ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar Konferansı, Koç Üniversitesi, İstanbul, 7.10.2011, s. 180

https://www.academia.edu (erişim: 03.12.2018). 137 Kocasakal, “Uygulama Alanı”, s. 38.

30

1) Tarafların aralarında düzenledikleri sözleşme ile bir âkit devletin hukukunu seçmiş olmaları halinde, Viyana Sözleşmesi, bir ülkenin seçilmiş hukuku olarak uygulanacaktır139. Yani bu durumda Türk hâkimi, Viyana Sözleşmesi’ni MÖHUK

md.24/1 gereğince uygulayacaktır; zira ilgili madde uyarınca sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tabidir.

Tarafların aralarındaki sözleşmeye bir âkit devletin hukukunun uygulanmasını kararlaştırmaları halinde özellikle dikkat edilmesi gereken konu, söz konusu âkit devletin aynı zamanda Sözleşme Kısım II veya Kısım III düzenlemelerine çekince koyup koymadığıdır140; zira bu durumda çekince koyulan kısımdaki hükümler

uygulama alanı bulamayacaktır.

2) Viyana Satım Sözleşmesi hükümlerinin taraf iradeleriyle uygulanmasını gerektiren durumlardan diğeri ise tarafların aralarındaki sözleşmeye ekleyecekleri bir klozla Viyana Sözleşmesi’nin uygulanacağını kararlaştırılmış olmalarıdır141. Bu halde

tarafların Sözleşme’nin uygulanması yönündeki bu klozu, bir maddi hukuk atfı olarak kabul edilmekte ve Sözleşme hükümleri bu defa bir ülkenin seçilmiş hukuku olarak değil, taraflarca aralarındaki sözleşmeye ithal edilmiş sözleşme şartı olarak uygulanmaktadır142. Tarafların bu seçimi belirli bir devletin hukukuna işaret etmediği

için MÖHUK md.24/1 anlamında “bir devlete ait hukuk” kavramı dışında kalır; bu nedenle bu türden seçimler kanunlar ihtilafı hukuku anlamında bir hukuk seçimi sayılmazlar143. Buna uluslararası özel hukukta, “Incorporation” (sözleşmeye dahil

etme) işlemi denilmektedir144. Bu durumda uyuşmazlığa uygulanacak ülke hukuku

yine forum ülkesinin kanunlar ihtilafı kurallarıyla belirlenecektir. Ancak belirlenen ülkenin maddi hukuk kuralları ancak Viyana Sözleşmesi’nde düzenlenmeyen konularda uygulama alanı bulabilecektir145. Yine bu durumda Viyana Sözleşmesi

hükümlerinin uygulanması, forum ülkesinin kanunlar ihtilafı kurallarınca belirlenen

139 Çelikel ve Erdem, Milletlerarası Özel, s. 400. 140 Çelikel ve Erdem, Milletlerarası Özel, s. 400. 141 Tarman, “Yeni bir Dönem”, s. 183.

142 Çelikel ve Erdem, Milletlerarası Özel, s. 401.

143 Ergin Nomer ve Cemal Şanlı, Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2016, s. 57.

144 Tiryakioğlu, Uygulanacak Hukuk, s. 115. 145 Çelikel ve Erdem, Milletlerarası Özel, s. 401.

31

ülkenin ulusal satım hukukunun emredici hükümlerine aykırı olmaması halinde yani sözü edilen ülkenin maddi hukuk kurallarının sınırları içerisinde olacaktır146.

1.2.5.2. Taraf İradelerinin Olumsuz Etkisi

Taraf iradelerinin Viyana Sözleşmesi’nin uygulama alanını daraltan ya da ortadan kaldıran etkisi de (opt-out) mevcuttur. Yani taraflar aralarında düzenledikleri sözleşmede açıkça Viyana Satım Sözleşmesi’nin uygulanmayacağını belirtmiş olabilir (örneğin; “uyuşmazlık halinde bu sözleşmeye Viyana Sözleşmesi hükümleri uygulanmaz” klozu ile) ya da taraflar arasında böyle bir alışkanlık bulunabilir (örneğin; taraflar süregelen ticari ilişkilerinde hep TBK hükümlerini uyguluyor ise) veya taraflar bilinçli bir şekilde, Viyana Sözleşmesi’ne çekince koymuş bir âkit devletin (örneğin Danimarka) hukukunu seçebilir, son olarak Viyana Sözleşmesi’ne çekince koymamış bir âkit devletin ulusal satım hukukunda yer alan maddi kuralların uygulanacağını açık veya örtülü olarak (örneğin; “uyuşmazlık halinde bu sözleşmeye” TBK hükümleri uygulanır” klozu ile) kararlaştırabilirler147. Bu durumda dikkat

edilmesi gereken konu ise taraf iradelerinin açık veya örtülü olarak, Viyana Sözleşmesi hükümlerini dışlamak olduğu anlaşılırsa, forum ülkesinin kanunlar ihtilafı kuralları Viyana Sözleşmesi’ne çekince koymamış bir âkit devlet hukukunu (örneğin Türk hukuku) gösterse dahi Viyana Sözleşmesi’nin uygulama alanı bulamayacağıdır148.

Yani bu gibi durumlarda taraf iradeleri yorumlanmalı (md.8) ve tespit edilen iradeye üstünlük tanınmalıdır (md.6).

Öte yandan tarafların bir âkit devletin hukukunu seçtikleri (örneğin; “uyuşmazlık halinde bu sözleşmeye Türk Hukuku uygulanır” klozu ile) durumda, iradeleri Viyana Sözleşmesi hükümlerini dışlamaksa, bunu açıkça belirtmeleri gerekir149; aksi halde bu seçim gerek Doktrinde150 gerekse de yargı kararlarında sözleşmenin uygulanmasını istedikleri şeklinde yorumlanmaktadır. Fransa Yargıtay’ı konuya ilişkin bir kararında; “Fransa’da işyeri olan satıcı ile Kolombiya’da işyeri

146 Çelikel ve Erdem, Milletlerarası Özel, s. 401. 147 Tarman, “Yeni bir Dönem”, s. 182-183. 148 Kocasakal, “Uygulama Alanı”, s. 44. 149 Atamer, Satıcının Yükümlülükleri, s. 60.

32

olan alıcı arasındaki sözleşmede, taraflar arasındaki ilişkilerin ve sözleşmenin Fransız kanunlarına tâbi olacağına dair bir hüküm bulunmaktadır. İstinaf Mahkemesi bu hükmü ve ilk duruşmada tarafların iddia ve savunmalarını Fransız Medeni Kanununa dayandırmalarını dikkate alarak, Konvansiyon’un bertaraf edildiği, Fransız Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Ancak Viyana Konvansiyonu’nun da Fransız maddi hukukunun bir parçası olduğunu vurgulayarak Fransız hukukuna yapılan referansın tek başına Konvansiyonu bertaraf etmeyeceğine, bu nedenle İstinaf Mahkemesi kararının bozulmasına151”karar vermiştir.