• Sonuç bulunamadı

2.2. SATIM SÖZLEŞMELERİNDE ALICININ YÜKÜMLÜLÜKLERİ

2.2.3. DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE KÜLFETLERİ

2.2.3.1. Viyana Sözleşmesi’ne Göre Diğer Yükümlülükleri ve Külfetleri

2.2.3.1.2. Muayene ve İhbar Külfeti

Viyana Satım Sözleşmesi, alıcıya malları mümkün olan en kısa süre içerisinde muayene etme veya ettirme külfeti yüklemiştir (md.38(1)). Aynı zamanda muayene, Sözleşme’de alıcı için bir imkân olarak da düzenlenmiştir; buna göre alıcı, malları muayene etmeden önce semeni ödemek zorunda değildir401. Sözleşme, aynı şekilde

alıcıya, satıcının yükümlülüklerini ihlal ettiğini anlamasından makul bir süre içinde ihbarda bulunma külfeti de yüklemiştir (md.39). Aşağıda alıcının bu külfetleri ayrıntılı olarak incelenecektir.

2.2.3.1.2.1. Muayene Külfeti

Viyana Satım Sözleşmesi, alıcının muayene külfetinim kapsamını (süresini ve yöntemini) belirlememiştir. Bu nedenle külfetin kapsamını belirlemek için her zaman olduğu gibi öncelikle tarafların anlaşmaları, yoksa alışkanlıkları, yoksa uluslararası ticari teamüller, bunlar da yoksa forum ülkesinin kanunlar ihtilafı kurallarının belirlediği ülkenin ulusal satım hukuku kuralları ve son olarak dürüstlük ilkesi dikkate alınarak sonuca gidilecektir. Kanışlı’ya göre alıcının yapması gereken muayene en azından makul olmalıdır402. Alıcıdan bu kısa sürede maldaki her türlü ayıbı tespit

edecek şekilde bir muayene ise beklenmemelidir403.

397 Kaya, Satım Bedelini Ödeme, s. 45. 398 Schwenzer ve Aksoy, Şerh, s. 1353. 399 Kaya, Satım Bedelini Ödeme, s. 45. 400 Kaya, Satım Bedelini Ödeme, s. 45. 401 bknz. yukarıda, s. 54.

402 Kanışlı, Alıcının Yükümlülükleri, s. 38. 403 Kanışlı, Alıcının Yükümlülükleri, s. 39.

78

Muayenenin makul şekilde ve mümkün olan en kısa sürede yapılıp yapılmadığı somut olayın özelliklerine göre, dürüstlük ilkesi de göz önünde bulundurularak belirlenmelidir404. Bazı durumlarda muayene süresinin çok kısa tutulması gerekir; örneğin et, süt, meyve ve sebze gibi çabuk bozulabilecek tüketim mallarının muayenesi, diğer malların muayenelerine göre çok daha kısa süre içinde yapılmalıdır405.

Alıcı, muayeneyi kendisi yapabileceği gibi üçüncü bir kişiye de yaptırabilir. Özellikle muayenenin uzmanlık gerektirdiği ve alıcının da bu uzmanlığa sahip olmadığı durumda, alıcı muayeneyi uzman bir kişiye yaptırmalıdır406. Burada dikkat

edilmesi gereken ise bu durumda alıcı, uzman olan üçüncü kişinin tespit edemediği ayıpların sonucuna katlanmalıdır407.

Muayene masraflarına da alıcı katlanmalıdır408. Alıcı bu masrafları ise daha sonra sözleşmenin ortadan kaldırılmasında veya malların ayıpsız olanı ile değiştirilmesinde tazminat olarak talep edilebilir409.

Viyana Sözleşmesi, alıcının bu külfeti yerine getirmemesinin sonucunu da düzenlemiştir; buna göre alıcı, muayene ve ihbar külfetini gereği gibi ifa etmez ya da bunu zamanında gerçekleştirmezse, malların ayıplı olması nedeniyle satıcı karşısında sahip olduğu hakları kaybedecektir410.

2.2.3.1.2.2. İhbar Külfeti

Viyana Satım Sözleşmesi satıcıya, sözleşmeye aykırı bir noktayı tespit ettiği veya tespit etmesi gereken tarihten başlayarak makul bir sürede, sözleşme hükümlerine aykırı durumun ne olduğunu da içeren bir ihbarda bulunma külfeti getirmiştir. İhbar

404 Kanışlı, Alıcının Yükümlülükleri, s. 39.

405 Hakan Acar, “1980 Tarihli Malların Uluslararası Satışına İlişkin Viyana Konvansiyonu’nda Ayıba Karşı Tekeffül”, SÜHFD, C. 15, s. 26.

406 Zeytin, CISG, s. 177. 407 Zeytin, CISG, s. 177. 408 Zeytin, CISG, s. 179. 409 Zeytin, CISG, s. 179.

410 M. Harry Flechtner, “Malların Sözleşmeye Uygunluğu, Üçüncü Kişilerin Talepleri ve Alıcının İhlâl Bildirimi”, Milletlerarası Satım Hukuku, (s. 163-192), On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2012.

79

külfeti, sözleşmeye her türlü aykırılık halini (miktarda, nitelikte, paketlemede vb.) kapsar411. Sözleşmeye aykırılığın neyden kaynaklandığı da alıcının ihbar külfeti için

önemli değildir412. Yani bu ayıp alıcının kendisinden veya taşınan mallarda taşıyıcıdan

kaynaklansa da alıcının ihbar külfeti devam eder. Belirtmek gerekir ki malları muayene, sözleşmeye aykırılığın ihbar edilmesi için bir ön hazırlıktır; ancak ihbarın bir ön şartı değildir413. Yani mallar, zamanında ve usulüne uygun olarak muayene

edilmemiş olsa da ihbarın zamanında bildirilmesi alıcı için yeterlidir414.

Viyana Sözleşmesi’nde muayene için öngörülmüş süreyle, ihbar için öngörülmüş süre birbirinden farklıdır; muayene süresiyle ilgili olarak “şartların izin verdiği ölçüde kısa bir süre içinde” ifadesi yer alırken, ihbar süresi için “makul süre” ifadesi kullanılmıştır. Alıcının muayene külfetinin de ihbar külfetinin de başlayabilmesi için malı fiilen teslim alması gerekir. Yani bu sürelerin her ikisi de mallın fiilen teslim alındığı tarihinden önce başlamazlar415. Kural olarak muayene

süresinden sonra başlaması gereken ihbar süresi, ayıbın tespitinden veya tespit edilmesi gereken süreden sonra başlamak üzere makul bir süredir. Ancak alıcı muayene külfetini yerine getirmese dahi ihbar için gereken süre işlemeye devam eder. Yani bir anlamda ihbar süresi, muayene süresinden bağımsızıdır416. Sözü edilen makul

süre bir görüşe göre bir aylık süredir417. Bizim de katıldığımız diğer görüşe göre makul

olması gereken bu süre, somut olayın özellikleri ve dürüstlük ilkesi göz önünde bulundurularak belirlenmelidir418.

Ayıbın tespitinden sonra ihbar için makul olması gereken süre, ancak muayeneyle anlaşılması mümkün ayıplara ilişkin bir süredir419. Muayene ile

411 Pelin Baysal, “Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG) Çerçevesinde Satıcının Ayıptan Sorumluluğu”, Yeni Türk Borçlar Kanunu ve CISG’e Göre Satış Sözleşmeleri, (s. 221-268), On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2012.

412 Baysal, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 260. 413 Zeytin, CISG, s. 176.

414 Zeytin, CISG, s. 176.

415 Z. İpek Aktürk Yücer, “Viyana Satım Sözleşmesi Kapsamında Satıcının Ayıptan Doğan Sorumluluğu”, Ankara BD, S. 2015/1, s. 222.

416 Baysal, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 264.

417 Schlechtriem/Schwenzer (aktaran: Kanışlı, Alıcının Yükümlülükleri, s. 39). 418 Atamer, Satıcının Yükümlülükleri, s. 233.

80

anlaşılması mümkün olmayan ve sonraki süreçte fark edilen (gizli) ayıplar için ihbar süresi, alıcının ayıbı öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayan makul bir süredir420.

Ancak Viyana Sözleşmesi, ihbarın yapılabileceği en son süreyi de düzenlemiştir. Sözü edilen düzenlemeye göre ister açık isterse de gizli ayıp olsun, malın ayıplı olması nedeniyle satıcıya yapılacak ihbarın en son süresi, malların fiilen teslim alındığı tarihten itibaren iki yıldır ve bu süre hak düşürücü olarak düzenlenmiştir421. Erdem’e

göre Sözleşme’nin bu süreyi hak düşürücü olarak düzenlemesinin nedeni uluslararası ticaret hayatının sorunların sürüncemede bırakılmasına tahammülü olmamasıdır422.

Sözleşme’de “meğerki, bu süre sözleşmesel bir garanti süresiyle bağdaşmıyor olsun” ifadesiyle hak düşürücü olan bu sürenin istisnasına yer verilmiş, tarafların aralarında düzenleyecekleri bir garanti sözleşmesi ile bu süreyi uzatabilecekleri düzenlenmiştir.

Kanaatimizce, Viyana Sözleşmesi’ni yazanlar, sürenin hak düşürücü olmasını katı bir tutum olarak görerek bu istisnayla tutumlarını yumuşatma yoluna gitmişlerdir. Viyana Sözleşmesi’nde ihbarın şekli ve içeriğiyle ilgili bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu nedenle ihbar istenilen şekilde; örneğin sözlü olarakta yapılabilir. Ancak ispat kolaylığı bakımından yazılı yapılmasında yarar vardır423.

İhbar, kural olarak taraflar arasındaki sözleşmenin düzenlendiği dilde yapılmalıdır; ancak satıcının bildiği başka bir dilde de yapılabilir424. İhbarın içeriğinde ise tespit

edilen aykırılık satıcıya açıkça bildirilmelidir; aksi halde alıcı bildirilmeyen ayıplarla ilgili haklarını kaybeder425. İhbar, öylesine açık olmalıdır ki satıcı başka bir

araştırmaya gerek kalmaksızın ayıbı anlayabilmelidir426; örneğin bir Alman

Mahkemesi’nin verdiği karara konu olan olayda, Alman bir alıcı ile İtalyan bir satıcı arasındaki ayakkabı satımında, ayakkabıların tesliminden sonra alıcı, ayakkabıların sözleşmede kararlaştırılan topuk ve yükseklik durumlarını taşımadığını ileri sürerek, kararlaştırılan parayı ödemeyeceğini satıcıya bildirmiştir. Mahkeme, alacaklının

420 Baysal, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 264. 421 Zeytin, CISG, s. 182.

422 Erdem, Milletlerarası Ticaret, s. 283. 423 Baysal, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 261. 424 Baysal, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 261. 425 Zeytin, CISG, s. 181.

81

yapmış olduğu ihbarda, yeteri kadar ayıbın özelliklerini belirterek somutlaştırmadığı için alıcıyı haksız bulmuştur427. Dikkat edilmesi gereken ise ihbarda alıcının hak

kaybına neden olacak aşırı ayrıntılar aranmamalıdır; zira aykırılığa neden olan taraf satıcıdır428.

İhbar külfeti, satıcının ayıba ve zapta karşı tekeffül borcunun koşullarından olduğu için alıcının ihbar külfetini ifa etmediği hallerde, kendisine tanınmış hakları kullanması kural olarak mümkün değildir429. Kural bu olmakla birlikte, satıcı

sözleşmeye aykırılığı biliyorsa ya da bilmemesi mümkün değilse alıcının seçimlik hakları yeniden canlanacaktır430. Satıcının, maldaki bir nitelik eksikliğini sadece

yüzeysel bir gözlem ile tespit edebileceği durumda, bunu görmemesi, sözleşmeye aykırılığı bilmemesinin mümkün olmadığı durumlara bir örnektir431. Açıkça maldan

farklı bir malın gönderilmesi (aluid ifa) veya miktarda ciddi bir sapma durumları da satıcının bilmemesi mümkün olmayan durumlardandır432. Belirtmek gerekir ki alıcı

satıcının aluid ifasına rağmen, malları teslim almışsa ve makul süre içerisinde durumu satıcıya bildirmemişse, teslim aldığı malları kabul ettiği varsayılır433. Diğer bir istisna

da alıcının ihbar külfetini yapmamış olmasında makul bir özrü olmasıdır434. Bu

durumda ise seçimlik haklarından semende indirim ve sınırlı olarak tazminat talep edebilmesi mümkündür435. Maddedeki “makul özür” ifadesiyle, “mücbir sebep”

dışındaki hastalık, hukuki durumdan haberdar olmama gibi sübjektif sebepler kastedilmektedir; zira mücbir sebepler, zaten ihbar süresinin hesaplanmasında dikkate alınmaktadır436. Bu hüküm özellikle alıcının kişisel durumuyla alakalı sebeplere

dayanarak Sözleşme’deki katı ihbar kuralından haberdar olmayan küçük çaplı ve

427 Yavuz, Satış Sözleşmeleri, s. 261. 428 Zeytin, CISG, s. 179.

429 Erdem, Milletlerarası Ticaret, s. 283. 430 Kanışlı, Alıcının Yükümlülükleri, s. 40. 431 Baysal, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 267. 432 Baysal, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 267.

433 Erdem, Milletlerarası Ticaret, s. 312; Aktürk, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 224.

434 md.44; “Alıcının, gerekli bildirimi yapmama konusunda makul bir özrü varsa, 39. maddenin 1. fıkrası ile 43. maddenin 1. fıkrası hükümlerine bakılmaksızın 50. madde uyarınca semende indirim yapması veya yoksun kalınan kâr dışındaki zararının tazminini talep etmesi mümkündür.”

435 Kanışlı, Alıcının Yükümlülükleri, s. 40. 436 Karaman, “Satıcının Sorumluluğu”, s. 238.

82

tecrübesiz satıcıları korumak amacıyla getirilmiştir437. Alman Mahkemesi konuya

ilişkin bir kararında; “Alıcının büyük bir şirket olduğuna, bu nedenle md.44’deki hükme dayanamayacağına, bu hükmün daha küçük çaplı perakende satıcı, zanaatkâr gibi alıcılar açısından getirildiğine438” karar vermiştir. Satıcı ve alıcının menfaatlerini

kısıtlı bir çerçeve içerisinde koruyan sözü edilen düzenleme (md.44) ile benzer bir düzenleme, TBK ve Avrupa ülkelerinin kanunlarında ise yer almamaktadır439.

Alıcı, dayanmak istediği her bir ayıp için ayrı bir bildirimde bulunmalıdır440. Dolayısıyla alıcı, malın niteliğine ilişkin bir ihbar yaptı ise malın miktarından kaynaklanan bir ayıp için bu ihbara dayanarak hukuki imkânlara başvuramaz.

Öte yandan alıcı, ihbarı yapmakla sorumluluktan kurtulur; yani ihbarın satıcıya ulaşmasında yaşanması muhtemel risklere satıcı katlanacaktır441. Koblenz Yüksek

Eyalet Mahkemesi, konuya ilişkin bir kararında; “ihbarın iletimindeki bir gecikme ya da aksaklığın, alıcının söz konusu ihbara dayanma hakkını engellemeyeceğine442

karar vermiştir.