• Sonuç bulunamadı

1.3. DİL, SÖYLEM VE İDEOLOJİYE KAVRAMSAL BAKIŞ

1.3.1. Söylemin Şekillenmesinde Medyanın Rolü

Foucaultcu görüş açısından söylemler kimin tarafından, nerede ve ne zaman ne söylenebileceğini kolaylaştırır, sınırlar, mümkün kılar ve zorlar (Parker, 2002:92- 100). Foucaultcu söylem analistleri bir kültür içindeki söylemsel kaynakların ulaşıla- bilirliği ve bunun içinde yaşayanlar için çıkarımları üzerine odaklanır. Burada, söy- lemler “nesneleri inşa eden ifadeler takımı, özne pozisyonlarının bir cetveli” gibi tarif edilebilir (Willig, 2008:2). Bu inşalar, sonrasında dünyaya belirli bakış yollarını

ve dünyada olmanın belli yollarını ulaşılabilir kılmaktadır (Willig, 2008: 1-2). Fou- cault söylem analizinin temelinde dil ve dilin kullanılması yatar. Foucaultcu söylem analizi insanların nasıl düşündüğü ya da hissettiği (öznellik), ne yapabileceği (pratik- ler-uygulamalar) ve içinde bu yaşantının yer alabildiği somut şartlar arasındaki ilişki- ler hakkında sorular sorarak sonuca ulaşmaya çalışır (Willig, 2008:2).

Söylemle ilgili diğer bir yaklaşım çalışma içerisinde yer alan söylem mantığına uygun olan van Dijk’in söylemini açıklamak, çalışmanın amacına daha uygun ola- caktır. van Dijk söylemi, dil içinde kodlanan toplumsal kökenli bir ideoloji olarak tanımlar. Eleştirel söylem analisti van Dijk, toplumda zihinsel denetimi sağlamak için söylemi denetlemek ya da bizzat bunu üretmek gerektiğini ifade eder. Çünkü insanların, bilgileri, tutumları ve ideolojileri söylem yolu ile benimsediğini söyler. Bunu belirtirken de söylemin kimin söylediği, ne tür bir amaçla söylediği ve hangi koşullarda dağıtıldığının incelenmesi gerektiğinin altını çizer. Dijk, söylemi kontrol

etmenin ilk şartının söylemin bağlamanı denetlemek olduğunu vurgular. Ve bağlamı sosyal bilimlerde bilinen anlamı dışında kullanır. Bağlamı objektif ve sosyal bir şey olarak konumlandırmaz çünkü metin üzerinde etkileri görülebilen objektif bir sosyal durumdan çok insanların sosyal durumlarının subjektif bir temsili olarak tanımlar (Dijk, 2010:14-15). Yani, metinlerin oluşmasında toplumun etkisinin oldukça fazla olduğunu söyler. Gazeteler örnek olarak verildiğinde, gazeteler üzerinde sağlanan bir denetimin o gazetenin okuyucuları üzerinde bir düşünce bulutu oluşturduğunu dahası onları etkilediğinden ve etkisi altına aldığından bahseder. Haberde ideolojik bir çer- çeve çizmek için, haberin yapısal özelliklerinin kullanılması gerekmektedir. Yani kullanılan başlıklar, spotlar, yüklem ve kelime seçimleri bu sürecin en etkili unsurla- rıdır (Dijk, 2010: 13-14). Aynı zamanda van Dijk, metinleri makro ve mikro yapılar olarak ikiye ayırmıştır. Makro yapı içerisinde haber başlıkları, alt başlıklar, haber girişi ve spotlar gibi bölümler konunun anlaşılması için analiz edilir. Dahası bu bö- lüm doğrudan bir yapı incelemesidir. İkinci bölüm ise şematik analizin ve şematiğin altında da durum örgüsü; ikinci durum da yorumu kapsar. Yorum olaylara da bahsi geçen gerçek kaynakları ve tarafları, onların tepkileri incelenir. Mikro yapı inceleme- sinde Dijk, söylemin oluşmasında dilin nasıl kullanıldığını anlatmaya çalışır. Bunları sözcük seçimleri, cümle yapıları, cümleler arasında kurulan nedenselliğin retoriğe

nasıl yansıdığını anlatarak çözümlemeye çalışır (Dijk, 2003: 30-38). Bu konuyla ilgi- li detaylı bilgiye çalışmanın yöntemi bölümünden ulaşılabilir van Dijk(2003: 57), ideolojik söylemin genel stratejisinin çok basit olduğunu temelde iki noktadan hare- ket ettiğini söyler.

• Bizim hakkımızda olumlu şeyler söyle • Onlar hakkında olumsuz şeyler söyle

Bu stratejinin çok tipik olduğunu belirtir ve ideolojinin bu kadar açıktan devam etmeyeceğini söyler. Bu yüzden bu tanımı şöyle genişletir • Bizim hakkımızda olumlu şeyler söyleme

• Onlar hakkında olumlu şeyler söyleme

Yine bu noktada bu stratejinin fazla mutlak ve genel olduğunu söyleyerek diğer yapılara da uygulanabilen, daha ince bir ideolojik çözümlemeye olanak verir ve yu- karıda yazılan 4 maddeyi şu şekilde genişletir,

• Bizim hakkımızda olumlu şeyler vurgula • Onlar hakkında olumsuz şeyleri vurgula • Bizim hakkımızda olumsuz şeyleri vurgulama • Onlar hakkında olumlu şeyleri vurgulama

Bu dört maddeyi de ‘ideolojik kare’ olarak tanımlar ve kavramsal bir çerçevede anlatır. van Dijk, bu ideolojik kareyle aslında bir stratejiyi açıklar. Oluşturulan söy- lem içerisinde ideolojinin nasıl aktarılması gerektiğini anlatır ve buna yönelik bir planlama çizer. Bizim hakkımızda olumlu şeyler vurgula derken, insanların olumlu şeyler düşünmesini istediği taraf bir süreç içerisinde zamana yayılarak o yönde bir kanı oluşturması amacıyla sürekli olarak benzer vurgulara maruz kalır. Onlar hak- kında olumsuz şeyleri vurgula derken, yine belirtilen ve istenilen süreçte olumsuz bir kanı oluşması istenilen tarafa yönelik metinler, insanlara verilecek ve bu yönde bir kanı oluşturulması sağlanacaktır.

Yukarıda açıklandığı gibi söylemler kendi içerisinde gerçeklikler oluşturan ideolojiden bağımsız olmayan, çıkar amaçlarına hizmet eden yapılardır. Söylemlerin oluşabilmesi için, dilin kullanılması ve bunu takip eden süreçte metinlerin oluşturul- ması gerekmektedir. Çünkü insanlara aktarımı sağlayan araçların bunlar olduğu göz önüne alınmalıdır. Kitle iletişim araçlarının bu kadar yaygın oldu dönemde insanlara söylemler, ideolojiler metinler aracılığıyla dili etkin bir şekilde kullanılarak aktarıl- maktadır. İşte nefret söylemi ve nefret suçlarının oluşmasında da dilin etkin bir şekil- de kullanılması, bireylere belli ideolojilerin aktarılması yoluyla gerçekleştirilmekte- dir. Haber metinleri incelendiğinde içlerinde barınan söylemin ne olduğu veya neyi hedeflediklerinin ortaya çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Buradan yola çıkıla- rak, söylemin nefret barındırıp barındırmadığı, nefret söyleminin nasıl oluştuğu ve ne olduğu yukarıda söylenen bilgiler ışığında incelenmektedir. Dolayısıyla ‘Nefret ve Nefret Söylemi’ başlığı da bu noktada çalışmanın devamının anlaşılması açısından önem göstermektedir.