• Sonuç bulunamadı

1.3. DİL, SÖYLEM VE İDEOLOJİYE KAVRAMSAL BAKIŞ

1.3.6. Nefret Söylemine İlişkin Yapılmış Çalışmalar

Bilindiği üzere nefret söylemi veya nefret suçları bir süredir sosyal hayatın içe- risinde yer almaktadır. Gerek nefret söylemi gerekse bu söylemin suça dönmüş hali olan nefret suçları aslında hep var olan ancak son zamanlarda sık sık daha popüler hale gelmiş bir olgudur. Çalışma alanının ve bu kavramların Türkiye için yeni olması araştırmacıların bu alana yönelmesiyle ve yeni çalışmaların ortaya koyulmasıyla şüphesiz ki aşılacaktır. Özellikle Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi sonucunda medyanın ve kamuoyunun da ilgisini çeken nefret söylemi ve nefret suçları, yapılan çalışmalarla daha da iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda yapılan çalışmalardan olan ve yazılı basında nefret söyleminin üretilme sürecini anlamaya yönelik Balcı ve Gölcü tarafından gerçekleştirilen ve ABD’de yayınlanan ‘Hate Speech In Turkish and Israel Press: A Comparison Analysis Of Mavi Marmara Raid’ makalesinde konuyla ilgili önemli analizleri bulunmaktadır. Türkiye basınından Vakit ve Yeni Şafak Gazeteleri ile İsrail basınından Haaretz ve The Jerusalem Post gazeteleri araştırma kapsamında ele alınmıştır. Sonuç olarak, yazılı basının nefret söyleminin üretilmesinde ve aracılık etmesinde önemli bir rolü

olduğuna varılmıştır. Buna ek olarak diğer gerçekleştirilen bir çalışma ise Aydın ta- rafından gerçekleştirilen ‘Türk basınında nefret söylemi: Mavi Marmara Örneği’ isimli makalede Türkiye basını daha detaylı olarak ele alınmıştır. Zaman Gazetesi, Taraf Gazetesi, Yeni Şafak ve Vakit Gazetesi araştırma kapsamında incelemeye dâhil edilmiştir. Çalışmanın sonucunda Türkiye basınından özellikle Vakit ve Yeni Şafak Gazetelerinin nefret söylemini körüklediği ve en çok örneğin rastlandığı gazete ol- muştur. Taraf Gazetesi diğer iki gazeteye oranla daha az örneği barındırdığı tespit edilirken, Zaman Gazetesinin en az örneği barındırdığı vurgulanmıştır. Yapılan her iki çalışmada olayın gerçekleştiği tarihten itibaren ilk 5 günü kapsayacak şekilde ele alınmıştır (Aydın, 2012:222) Bunlara ek olarak Aygül’ün yüksek lisans tezi olan ‘Yeni Medya’da Nefret Söyleminin Üretimi: Bir Toplumsal Paylaşım Ağı Olarak Facebook Örneği’ nefret söyleminin yeni medyada yayılımını anlamak açısından önemli bir örnektir. Bu çalışma sonucunda sosyal paylaşım ağı olan ‘Facebook’un nefret söylemine nasıl ne şekillerde aracılık ve üreticilik yaptığını göstermektedir. Çalışma kapsamı haber metinlerini incelemekten ziyade, birey ağırlıklı nefret söyle- minin nasıl üretildiğini göstermek olan bu çalışma da ırkçı, homofobik, mezhep ay- rımcılığını yayan nefret içerikli örgütlenmeleri incelemiştir (2013).

Konu ile ilgili yapılan bir diğer çalışmada Hrant Dink Vakfı tarafından gerçek- leştirilen “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” izleme çalışmasının Mayıs- Ağustos 2012 tarihlerini kapsayan raporudur. Raporda geleneksel medyanın kimi zaman ürettiği kimi zaman da aracılık ettiği nefret söyleminin sayısal verileri, söyle- min türü ve hedef aldığı gruplar, ayrıntılarıyla ortaya konmuştur. Çalışma kapsamın- da sadece haber metinleri incelenmiştir (www.hrantdink.org)

İKİNCİ BÖLÜM

MAVİ MARMARA BASKINI: İSRAİL VE TÜRKİYE BASINI NEFRET SÖYLEMİNE İLİŞKİN ARAŞTIRMA BULGULARI

Çalışmanın ilerleyişi doğrultusunda bu bölümde ilk olarak nefret söylemiyle ve nefret suçlarıyla mücadelede sivil toplum örgütlerinin önemi ve yine sivil toplum örgütlerinin muhtemel karşılacağı zorluklar aktarılmıştır. Yönteminin detaylı olarak ele alınacağı bölümde van Dijk’in sistematize ettiği eleştirel söylem analizi detaylı olarak ele alınmış olup, incelenen gazetelerde hangi hususlara dikkat edileceği de aktarılmıştır. Aynı zamanda çalışmanın uygulama bölümü olan bu bölümünde Mavi Marmara baskınından sonra her iki ülkede yayınlanmış olan haberlerden sadece nef- ret unsurları barındıran haberler değerlendirmeye alınmıştır. Türkiye’de ve İsrail’de yayın yapan gazetelerin Mavi Marmara Baskını konusunda yayınladıkları yüzlerce haber içerisinden nefret söylemi unsurları barındıranlar dikkatle incelenmiş ve bu yapının oluşmasına ne gibi katkılar sunduğu ortaya koyulmuştur. Mavi Marmara Baskını sonrasında her iki ülkenin ulusal gazetelerinde nefret söyleminin nasıl inşa edildiği ve aktardıkları bilgilerde nefret söylemine nasıl yer verdikleri detaylı olarak ele alınmıştır.

2.1. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN NEFRET SÖYLEMİNİN VE NEFRET SUÇUNUN ENGELLENMESİNDE ROLÜ VE ÖNEMİ

Avrupa’da pek çok devlet, hoşgörüyü, çoğunluklarla azınlıklar arasında karşı- lıklı anlayışı geliştirmek için kullanır. Ayrıca bu amaçla yapılan projeleri maddi ola- rak destekler. Bu ülkeler arasında Çek Cumhuriyeti, Almanya, Danimarka, Hollanda ve İsveç bulunmaktadır. Örnek bir kampanya olarak Danimarka’da işyerlerinde baş- layan ve futbolla devam eden ‘Irkçılığa Kırmızı Kart’ projesi gösterilebilir (Weber, 2009:86). Türkiye’de bu proje kapsamında 2010 Dünya Kupası Elemelerinde Avus- turya ile oynanan özel maçta ‘Irkçılığa Karşı Birleştik’ yazılı kol bantlarıyla sahaya çıktılar ve ırkçılığa kırmızı kart gösterdiler (Irkçılığa Kırmızı Kart, 2008, Kasım 18).

Danimarka yaptığı bu kampanya ile sadece futbola değil aynı zamanda okulları ve fabrikaları da proje kapsamında hedeflemiştir (Weber,2009:86-87).

Sık sık nefret suçlarının yaşandığına dair haberlerin geldiği Almanya’da yapı- lan bir dizi girişimlerle nefret suçlarını önlemeyi amaçlamaktadır. Devlet ve sivil toplum örgütleri tarafından bu konuda yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Bunların dışında kendi çabalarıyla ayakta duran sivil toplum kuruluşları da vardır. Bu girişim- lerden örnek gösterilebilecek kampanyalar, ‘Irkçılık Karşıtı forum’ ‘Aşırılığa ve şid- dete karşı demokrasi’ ve ‘hoşgörü ittifakı’, ‘Aşırı sağa, yabancı düşmanlığına ve Ya- hudi düşmanlığına karşı hoşgörü ve demokrasi taraftarı gençlik’ (Weber, 2009:87). Almanya bu zamana kadar yaptığı nefret suçlarıyla mücadelede aşırı sağcıların önü- ne geçememiştir. Aşırı sağcı gruplar nefret söylemlerine ve suçlarına devam etmek- tedirler. 1993’de gerçekleştirilen ‘Solingen Faciası’nın kundaklama olduğu kesin- leşmiş ve beş Türk vatandaşı hayatını kaybetmiştir. O tarihten sonra belirli aralıklarla kundaklama ve şüpheli yangın olayları devam etmiştir. Almanya’da bugüne kadar gerçekleşen kundaklama ve şüpheli yangınlarda kaç Türk vatandaşının öldüğü kesin veriler olmasa da yakın tarihe bakıldığında bu sayının oldukça fazla olduğu görüle- cektir.

Weber (2009:87), Litvanya’da nefret söyleminin engellenmesi için, hoşgörüye çok büyük önem verildiğini söyler. Bu yüzden de insanlara bu duyguyu verebilmek için sivil toplum örgütleri çok önemli bir konuma getirilmiştir. Litvanya bu süreci STK temsilcilerine yönelik seminerler düzenleyerek ve bu alanla ilgili kitaplar yayın- layarak gerçekleştirir. Bu kitaplar Litvanya İnsan Hakları Merkezi ile Sosyal Araş- tırmalar Enstitüsü Etnisite Çalışmaları Merkezi tarafından yürütülen çalışmaların kitaplaşmasıyla oluşmuşlardır. Bu çalışmalar ‘Ayrımcılıkla mücadele eden sivil top- lum kapasitesinin haritalandırılması’ ve ‘Etnik düşmanlığın ve yabancı düşmanlığı- nın Engellenmesi’, ‘Kitle iletişim araçlarında yurttaşlık bilinci’ gibi halkı bilgilen- dirmeye yönelik çalışmalardır.

İsveç yukarıda sayılan ülkeler gibi nefret suçlarını önlemeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. İsveç devleti kar amacı gütmeyen ‘Irkçılık Karşıtı Merkezi’nin kurul- masına yardımcı olmuştur. Bu organizasyonun temel amacı, İsveç yaşanılan nefret suçlarını önleme ve ülkede bütünleşme politikalarının aktif hale getirilmesini sağla- maktır. İsveç Entegrasyon Kurulu, bu merkeze ekonomik destek sağlayarak, faaliyet-

lerinde sponsorluk işlerini yürütür. Bu organizasyonun nefret suçları veya nefret söy- lemini önlemeye yönelik çalışmaları arasında, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, homofobi ve ayrımcılığın giderilmesi vardır. İsveç halkı arasında birçok dine mensup insanların bulunmasından dolayı devlet tarafından geliştirilen bir diğer sivil toplum kuruluşu olan ‘Yaşayan Tarih Formu’nun amacı, Yahudi düşmanlığı, islamofobi, homofobiye yönelik çalışmalar yaparak bunların önlenmesine katkıda bulunmaktır (We- ber,2009:88).

Birleşik Krallık Hükümeti, 2005 yılında yayınladığı ‘şansları Arttırmak, Top- lumu Güçlendirmek’ adlı bir belge ile Britanya’da ırklar arası eşitliği ve toplumsal kaynaşmayı arttırmayı hedeflemiştir. Burada amaçlanan nokta, devletin bütün grup- lar arasında ortak bir aidiyet duygusunun artması ve kaynaşmanın sağlanmasıdır. Bu yayınlanan belge kapsayıcı bir Britanya toplumunun oluşmasını hedeflemektedir (Weber,2009:88-89).

2.1.1. Nefret Söylemi ve Nefret Suçlarıyla Mücadelede Sivil Toplum Ör-