• Sonuç bulunamadı

2. OSMANLI KARA ORDUSUNUN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

2.2. Yeniçeri Ocağının Kaldırılmasından Sonra Kara Kuvvetleri

2.2.6. Redif-i asakir-i muhammediye teĢkilatı

2.2.6.1.TeĢkilatın tanımı, kuruluĢu ve yapılandırılması

Redif kelimesi Kamus-i Türkî’de91 “1. Sonradan, arkadan gelen; 2. Nizamiye sınıfından sonra geçilen sınıfa mensup ki, bu sınıf hın-i hacette silah altına alınır” Ģeklinde tanımlanırken, Mehmet Zeki Pakalın tarafından hazırlanan Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğünde, “Nizamiye hizmetinden sonraki askerlik devresi hakkında kullanılabilir bir tabirdir. Lüzumunda hizmete çağırılıp bu devreyi bitirenler müstahfız sınıfına geçirilirlerdi. Redif devresi 26 ila 32 yaĢ arası idi.” değerlendirmesi ile redif kelimesinin sözlük anlamı ile yetinildiği görülmektedir. J.Deny, Ġslam Ansiklopedisi’nde Osmanlı askeri dilinde redifi “II. Mahmud, 1834 yılında teĢkil olunan ihtiyat ordusuna redif (asakir-i redife-i mansura) adını vermiĢtir” demekle birlikte Lütfi Efendi tarihinden aktarmalar yaparak bu tanımın pek sağlıklı olmadığı izlenimini vermektedir. Redif ordusunun baĢlıca hususiyeti onun devamlı bir teĢekkül olması ve bundan dolayı karmaĢık bir vasıf taĢıması idi, zabitleri ile devamlı, efradı bakımından ihtiyat (efrad-ı redife) ordusu teĢkil ediyordu” değerlendirmesini yapmaktadır. Bu konuda kaynak olarak sık sık gösterilen Lütfi Tarihi’nde92

ise “…. Memalik-i ġahane ahalisinden bir nev’i asakir-i nizamiye tertibi irade buyrularak ol babda…” gereken lerin yapıldığı belirtilmektedir. Redhouse93 ise “one who rides behind another on the same beast, the reserve or militia of regular Ottoman Army” tanımı yapılmaktadır (Çadırcı, 1999).

90

Gisela Haberer tarafından,Prof.Dr.H.J.Majer yönetiminde, Münih Üniversitesinde, 1984 yılında yapılan “Die Aufstellung Von Redif-Truppen In Der Tanzimatzeit” konulu tez, Redif TeĢkilatına iliĢkin günümüzde yapılan ilk çalıĢmalardan biridir.

91 Kamus sözlük anlamına gelmektedir. Kamus-ı Türki, adında "Türk" kelimesi geçen ilk Türkçeden

Türkçeye sözlüktür. ġemseddin Sami, bu sözlükte Osmanlıcada kullanılan, ancak konuĢulan Türkçeye girmeyen Arapça ve Farsça sözcükleri ayıklamıĢ, Türkçe kökenli sözcüklere ağırlık vermiĢtir. Ayrıca, Türkçeyi zenginleĢtirmek için dile tekrar kazandırılması gerektiğine inandığı doğu Türkçesi'ne ve Anadolu Türkçesi'ne özgü kelimelere yer vermiĢtir.

92

Ahmed Lütfi Efendi (1816-1907), görevinde en uzun süre bulunmuĢ (1866-1907) Osmanlı Vak'anüvisi (Osmanlı Ġmparatorluğu zamanında saltanatın tarihî olayları kaydetmekle görevlendirdiği kiĢilere verilen isim)’dir. 1825-1876 arasını kapsayan ve 15 ciltten oluĢan bir tarih kaleme almıĢtır. Bunun ilk sekiz cildi eski harflerle (1873-1875,1885-1889,1912) , yazma halindeki 9-15. ciltleri ise yeni harflerle (1984-1993) yayımlanmıĢtır. Tarih Vakfı ile Yapı Kredi Yayınları'nın ortak yayın projesi kapsamında ilk sekiz cilt de yayıma hazırlanarak eserin bütünü yeni harflere kazandırılmıĢtır. 1825-1849 arasını kapsayan ilk sekiz ciltte Osmanlı toplumunun 19. yüzyılda yaĢadığı büyük değiĢimin en ilginç kesiti yer almaktadır. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması,1828-1829 Osmanlı-Rus SavaĢı, Kavalalı Mehmed Ali PaĢa'nın ayaklanması, Yunan bağımsızlık hareketi, Tanzimat'ın ilanı, bu dönemde meydana gelmiĢ belli baĢlı olaylardır. Ayrıca iç düzende yaĢanan değiĢimler de birçok ilginç ayrıntıyla aktarılmakta, bir Tanzimat tarihçisinin gözüyle değerlendirilmektedir. Ahmed Lütfi Efendi'nin eseri vak'anüvislik geleneğinin son halkasıdır ve Osmanlı resmi tarihçiliğinin 19. yüzyılda aldığı biçimin de en kapsamlı örneğidir.

93

Musa Çadırcı’ya göre, Redif askeri teĢkilatının kurulmasına iliĢkin yeterli belge ve bilgi bulunmasında yaĢanan zorluklara rağmen, teĢkilatın düzenli ya da yedek bir ordu olup olmadığına iliĢkin belirsizliğin bulunmasının iki önemli nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi bu kuruluĢa neden ihtiyaç duyulduğunun açıkça ortaya konulmamıĢ olması, ikincisi ise kuruluĢundan on yıl kadar sonra yapılan düzenlemenin esas alınarak değerlendirmelerde bulunulmasıdır. Redif askerine ihtiyaç duyulması, Asakir-i Mansurenin sayısının yetersiz oluĢu ve askerlik çağında bulunanların uzun süre silah altında tutulmalarının ziraata zarar vermesinin baĢlıca etken olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak, bu gerekçeler geçerli ve doğru olmakla birlikte, Osmanlı ordusunda III. Selim ile baĢlayan düzenlemelere kadar uzanan bir geçmiĢ söz konusudur. Yeniçeri ordusunun içine düĢtüğü kötü durumdan kurtarılamayacağı anlaĢılınca, hem merkezde hem de taĢrada üstlendiği hizmetleri yapabilecek yeni bir orduya gereksinim duyulmuĢ ve Nizam-ı Cedit birlikleri kurulmuĢtu. Bu birlikler, özellikle Anadolu’da ve Rumeli’de valilerin kapılarında kendi olanakları ile besledikleri kapı hakkı denilen askerlerin yetersiz kalmasından kaynaklanan boĢluğu doldurmak, ayrıca tımarlı sipahilerin ortadan kalkmıĢ olmasının yarattığı sıkıntıyı gidermek amacıyla oluĢturulmuĢtur (Çadırcı, 1975).

Ancak yeniçerilerin bu yeni teĢkilata yönelik tepkilerinin ayaklanma ile sonuçlanmasının ardından bu birlikler dağıtılmıĢ, kıĢlaları ve eğitim alanları bile tahrip edilmiĢti. Bu deneyim ve kuruluĢun II. Mahmut ve diğer devlet ileri gelenleri üzerinde önemli etki bıraktığı anlaĢılmaktadır. Zira, Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra taĢra için tasarlanan ve yürürlüğe konulan Redif teĢkilatı ile Nizam-ı Cedit birliklerinin hem kuruluĢu hem de iĢleyiĢi büyük benzerlikler arz etmektedir. Nizam-ı Cedit birliklerinin en önemli farkı Ġstanbul’da kurulmuĢ olmasıdır. Günümüz koĢullarında merkez ordusu konumunda bulunan Yeniçerilerin yanı sıra böylesi bir düzenleme yapmaktan baĢka çözüm bulunamamıĢtır. Hâlbuki II. Mahmud, merkez ordusunu Asakir-i Mansureden oluĢturmuĢtu. Düzenli, çağın gereklerine uygun bu birliklerin ağırlık merkezi Ġstanbul olunca orada redif teĢkilatının oluĢturulmasına gerek kalmamıĢtı. TaĢrada ise henüz yeterli sayıya ulaĢmamıĢ bulunan Asakir-i Mansure bulundurmak maddi bakımdan mümkün görülmediği gibi, sürüp giden savaĢlarda da önemli bir engeldi. Dolayısı ile taĢrada Nizam-ı Cedit örgütlenmesi örnek alınarak yeni bir askeri yapılanmaya gidilmesi tek çözümdü (Bolat, 2000).

Bunun için diğer düzenlemeler yapılırken baĢvurulan yol takip edilmiĢtir. Devletin ileri gelenlerinin görüĢ ve düĢünceleri alınmıĢ, padiĢahın kızının evlendirilmesinden dolayı yapılacak düğüne davet edilen valilerle diğer üst düzey görevlilerin Ġstanbul’da bulunmalarından yaralanılarak, bunların katılımı ile toplanan Meclis-i ġura’da94 konu ele alınmıĢtır. Ġlk toplantıdan sonra kaleme alınan layihalar, ikinci toplantıda görüĢülerek, son kez, Bab-ı Fetva’da95

bir araya gelinerek hazırlanan nizamname benimsenmiĢ ve padiĢahın onayına sunulmuĢtur (Kütükoğlu, 1982). PadiĢahın iradesinin alınmasını müteakip Takvim-i Vekayi’nin96

29 Ra 1250 (05 Ağustos 1834) tarih ve 87’inci sayısında “Suret-, Emir-i Ali” baĢlığı altında yayımlanmıĢtır97

. Alınan kararlar bir kanun (nizamname) Ģeklinde düzenlenmiĢ olmakla birlikte, S.Shaw-Ezel Kural Shaw, bu düzenlemeyi Redif Nizamnamesi olarak adlandırmakta ve 08 Temmuz 1834 tarihinde yürürlüğe girdiğini belirtmektedir (S.J.Shaw-E.Kural Shaw, 1997).

Bolat (2000), çalıĢmasında yer verdiği Redif Nizamnamesini;

Kazaların, maden, has, vakıf veya muaf olup olmadıklarına bakılmaksızın her sancaktan zabitleri ile birlikte 1,400 kiĢilik birer taburun oluĢturulacağı,

Bir tabur çıkaracak büyüklükte olmayanların, civardaki sancaklarla birleĢtirilerek bir tabur asker çıkarmalarının sağlanacağı,

23-33 yaĢları arasındaki Müslüman gönüllülerin redif askeri olarak yazılabilecekleri,

Asakir-i Mansure’den emekli olan kiĢilerin, hala askerliğe güçleri yetiyorsa redif içine alınabilecekleri,

94

Osmanlı Devleti'nde günümüzdeki DanıĢtay'a karĢılık gelen yüksek yargı kurumudur.

95 Fetva kapsı.

96 Osmanlı Ġmparatorluğu sınırları dâhilinde, 1831'de yayımlanmaya baĢlanan ilk Osmanlı Türk gazetesidir. Haftalık olarak yayımlanan ve Osmanlı Türkçesi dıĢında Arapça, Ermenice, Farsça, Fransızca, Rumca baskıları da yayımlanan bir gazeteydi. Resmî ilânlar ve gayrı resmî duyurular dıĢında, iç ve dıĢ geliĢmelere iliĢkin haberler de basılmaktaydı. Resmî bir gazete olması dolayısıyla makaleler esas olarak devletin görüĢlerini yansıtıyordu. 1860'tan itibaren sadece resmî duyurular ve kabul edilen yasa metinleri yayınlanır oldu. II. Abdülhamit devrinin büyük bir kısmında Takvim-i Vekayi yayınlanmadı. Ġlk yayın kesintisi 1878 yılında oldu ve bu ara 1891'e kadar sürdü. 1891'de yeniden çıkmaya baĢlayan Takvim-i Vekayi'nin basımı 1892'de yeniden durduruldu. 1908 Jön Türkler sonrasında yeniden yayın hayatına girdi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Takvim-i Vekayi'nin görevini Resmî Gazete devraldı. Takvim-i Vekayi hakkında geniĢ bilgi için bkz. “Nesimi Yazıcı, 1983, Takvimi-i Vekayi (Belgeler), Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Yayını, Ankara”

97 Kanunun tam metni için Musa Çadırcı, “Redif Askeri TeĢkilatı” VII. Askeri Tarih Semineri Bildirileri

Redif kuvvetleri savaĢ dönemlerinde kullanılacağından, barıĢ zamanında “Münavebe”98

adı altında Asakir-i Mansureye alınmayacakları,

Redif askerlerinin zabitleri kazaların “hanedan ve kiĢizadelerinden” genç, güçlü-kuvvetli, bu iĢe uygun kimselerden seçileceği, bulundukları yerlerin valileri tarafından merkeze bildirilerek onay alındıktan sonra atamalarının yapılacağı,

Sahillerdeki kimi kazalar bahriyeye ayrıldığından, buralardan redif askeri yazılmayacağı,

Talimlerin, nizamiye askerinin bulunduğu yerlerde bunlar tarafından, değilse Ġstanbul’dan gönderilecek kimseler tarafından yaptırılacağı,

ÇeĢitli kazalardaki hanedan mensupları ve kiĢizadelerden seçilecek zabitlerin de talime ihtiyaçları olduğundan, bu kimselerin bulundukları yerlere gönderilen muallimlerden talim görecekleri, hatta Ġstanbul’a gelerek büyük talime katılacakları, bundan baĢka belli zamanlarda Ġstanbul’dan Miralay, Kaymakam ve Alay Eminleri gönderilip, bulundukları yerlerde alay ve tabur talimleri yaptırılarak en iyi Ģekilde eğitilmelerinin sağlanacağı,

Redif askerlerinin, haftada birkaç gün, hatta boĢ kaldıkları zamanlarda, kendi köylerinde her gün, arada bir de büyük kasabalar ve kazalarda gönderilen muallimler tarafından talim yaptırılacakları,

Yılda iki kez büyük talim yaptırılacağı, bu talimler için halkın ziraat ile uğraĢmadığı Mayıs ve Eylül ayları uygun değerlendirildiği, bu sayede, 15-20 günlüğüne vilayet merkezlerine toplatılacak askerlerin eğitim düzeylerinin belirleneceği,

Redif yoklamalarının yapılmasının, jurnallerinin99

düzenlenmesinin, Serasker tarafından verilecek talimatnameye uygun yapılacağı,

Redif askerlerine verilecek elbise, silah, aylık ve tayinat, tıpkı Asakir-i Mansurede olduğu gibi devlet tarafından sağlanacağı, ilk yazıldıkları sırada askere standart bir takım elbise verileceği, ancak bu elbiselerin yalnızca talimler esnasında giyileceği, bununla birlikte daimi surette, askeri kıyafetle dolaĢmak isteyenlere ses çıkartılmayacağı, yalnız gündelik kıyafetlerini nizami elbiseye uygun diktirmelerinin

98 Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “münavebe” kelimesi “nöbetleĢme” olarak açıklanmıĢtır. “DeğiĢim,

rotasyon, görev yapanların belli bir süre ile yer veya görev değiĢtirmeleri” anlamında da kullanılmıĢtır.

99

sağlanacağı, Redif TeĢkilatına mensup olduklarını gösteren fes her zaman giyilecekleri, subayların ise, halktan ayırt edilmek için her zaman nizami elbiseleri ile dolaĢacakları,

Atamaları sancak mutasarrıfları tarafından yapılan küçük ve büyük zabitlerin niĢanlarının, bulundukları bölgelerden gelecek defterlere istinaden çıkarılacak irade ile Darphane-i Amire’de yaptırılıp gönderileceği,

Zabitlerin kılıçları ile tüfek, çanta, matara, palaska ve diğer askeri eĢyalarının devlet tarafından sağlanacağı, neferlere ait tüfeklerin depolarda saklanacağı, yalnızca talimler esnasında kendilerine teslim edileceği,

Redif teĢkilatına nefer olarak yazılanlara ayda beĢ kuruĢ, subaylara ise sonradan kararlaĢtırılacak bir miktar üzerinden maaĢ verileceği, Redif Taburlarının masraflarının ne kadar olacağı önceden bilinmediği için altı aylık bir süreden sonra masrafların yazılı olduğu defterlerin Ġstanbul’a gönderileceği, daha sonra bu defterlerde gösterilen harcamalar ile subayların maaĢlarının ilgili kiĢi ve yerlere toptan ödeneceği,

Redif askeri yazmak ve teftiĢ etmek için, zaman zaman kazaları dolaĢacak mutasarrıflların100, yaptıkları masrafları masraf defterinde göstermeyerek kendi gelirlerinden karĢılayacakları, ancak bunları telafi etmek için halktan at, katır gibi Ģeyler isteyerek ahaliyi ek bir yük altına sokmayacakları Ģeklinde özetlemiĢtir.

Redif askeri teĢkilatının kuruluĢu ile ilgili ilk bilgi Takvim-i Vekayi’nin 15/Za 1249 (26 Mart 1834) tarihli 80’inci sayısında verilmektedir. “Husus-i Redif Asakir-i Mansure-yi Muhammediyye” baĢlığı altında, geniĢ topraklara sahip olan ülkeyi yönetmenin, kale ve sınırları korumanın çok sayıda asker ile mümkün olacağı vurgulandıktan sonra bunca askeri sürekli olarak kıĢlalarda tutmanın ziraatın ve sanayinin engel olacağı, bunun için “hem silk-i askeriyede bulunup hem de ziraat ve hıraset maslahatı geriye bırakılmamak üzere memalik-i mahruse-i Ģahanede Redif Asakir-i Mansure-i Muhammediye ismiyle bir nevi asakir-i mutebere tanzim ve tertibi…” padiĢah tarafından Serasker PaĢa’ya ferman buyrulmuĢ “… tertip olunacak Redif-i Asakir-i Mansure-i Muhammediye muvazzaf asker misüllü daima hizmette bulunmayıp fakat sefer vuku’unda lede’l-icab-ı iĢe yarayanları muvazzaf askerle beraber istihdam olunarak onlara ne vehiçle tayinat ve melbusat ve mahiye ve sa’ir verilür ise bunlara dahi ol vakit öylece verilip diğer zamanlarda memleketlerinde ekip biçmeleri ve kar ve kisbleriyle meĢğul…olmaları…” düĢünülüyordu. Böyle bir

100

düzenleme ile halkın güveninin daha iyi sağlanacağı, ziraat ve ticaretin zarar görmeyeceği, sefer sırasında gerekli görülen yerler için geliĢigüzel asker toplamanın son bulacağı, silah kullanmasını bilmeyen genç-yaĢlı ayrımı yapılmaksızın insanların silah altına alınmasının sona ereceği, bu askerler için yapılan harcamaların çoğunlukla boĢa gittiği, böylece bu durumun da ortadan kalkacağı belirtilmekteydi. Ayrıca “… bundan böyle silah kullanmasını bilir müstevfi asakir-i muntazama tanzim olunmak için herkes yerinden kımıldamayarak ve iĢinden gücünden kalmayarak oldukça silah tutmak ve Ģayi hareket etmek usulünü evkat-ı haliyelerinde öğrenmek irade-i hayriyesinden ibaret olmaktan naĢi… nizamat-ı hasene-i meĢruhanın icrasına teĢebbüs olunmasını kararlaĢtırmak üzere esas usul ve müteferriatı itifak-ı ukul ve ara ile hüsn-ü mütalaa olunmaktadır” deniliyordu (Çadırcı, 1999) .

Aynı gazetenin 26 Zilhicce 1249 tarihli 82’inci sayısında konu yeniden gündeme getiriliyor, özetle “… Redif Asakir-i Mansure-i Muhammediye nam-ı samisiyle taĢra memalikinde cenud-i muntazama tertibi mukteza-yi irade-i seniyyem olmak hasebiyle… tertibine için verilen Redif Asakir-i Mansure usul-ü müstahsenesi enva-i suhulet ve menfaat-i mülkiyeyi cami olarak… herkes memleketinde kar ve kisbinden mahrum olmamak üzere fakat boĢ vakitlerinde talim ve taallüm ile tüfenk tutmak usulünü istihsal eylemek ve bi’l-icab bir mahalle memuriyetlerinde her bir onbaĢı ve çavuĢ takımı toplayıp bölüğüne ve her bir yüzbaĢı dahi bölüğünü cem edib taburuna ve her bir binbaĢı dahi taburunu istihsal eyleyip alayına ve her bir miralay alayını alıp livasına ve mirliva dahi alaylarını bi’l-istishad ferikine götürüp iĢbu heyet-i mecmua ile gitmek ve kafe-i esliha ve elbise ve tayinat ve aylıkları taraf-ı Devleti Aliyye’den ita buyurularak memur olacakları ferik marifetiyle mahalli memuriyetlerinde… hazır bulunmaları uygun olacaktır” denilmektedir (Bolat, 2000).

Redif askeri teĢkilatının kuruluĢu ile ilgili en önemli haber ve karar ise daha önce de belirtildiği gibi Takvim-i Vekayi’nin 87’nci sayısında yer almaktadır. Burada, Mevad-ı Dâhiliye baĢlığı altında, redif teĢkilatına neden gerek görüldüğü yinelenmekte, yapılan görüĢmeler sonucunda alınan kararlara uygun olarak “kaleme alınan kanun- name alenen kıraat birle suret-i hal cümleye beyan olundukta” uygulanması zorunlu bir emir olmuĢtur. Durumun herkesin malumu olmak üzere konuya iliĢkin emrin bir suretinin basıldığı ifadesine yer verilmiĢtir. Akabinde de “Suret-i Emr-i Ali, ba’de’l- hitab ve’lelkab” denilerek emrin sureti verilmektedir. Bu fermanın birer örneği bütün eyalet ve sancak yöneticileri ile birlikte diğer ilgililere hitaben ülkenin her tarafına

gönderilmiĢtir. Ayrıca, bu fermanın dıĢında Takvim-i Vekayi’e yansımayan bir kanunnamenin çıkarılmıĢ olduğu ve bir örneğinin BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivinde bulunduğu bilinmektedir (Shaw ve Shaw, E.K, 1997).

BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi belgeleri içinde yapılan incelemede, Redif TeĢkilatına iliĢkin bulunan en eski belgeler 29/Z/1249 (09.5.1834) tarihlidir. Bu belgeler; “Redif askerlerinin tanzim ve idaresi hakkında. a.g.y.tt”101, “Redif askerlerinin

derece-i kemale girmesi neye mütevakkıf olduğu ve bütün emirlerin vazifeleri ve varidat-ı devletin ne yolda tahsil ve sarf edilmesi hakkındaki bu layihanın Meclis-i Hassa'da da kıraat olunduğu ve badet-tashih iradesi alınarak ilan ve icrasına baĢlanacağı hakkında. a.g.y.tt”102, “Redif askerlerinin cem ve idaresi hakkında. a.g.y.tt”103, “Redif

askerlerinin ne yolda talim ve terbiye ve celb ve idare olunacağına dair. a.g.y.tt”104, Redif askerlerinin nevahi-i memleket üzerine taksimi nevahi-i liva redif neferlerinin ve zabitlerinin talim ve terbiyeleri ve müddet ve mikdar-ı talimciyan redif zabitanı ve gayrı mevcud neferat keyfiyeti esliha ve elbise ve sair eĢya keyfiyeti Redif aylığı ve tedibat-ı askerin suret-i cem'i ve saire hakkında. a.g.y.tt”105, “Redif asakirinin talim ve terbiye ve idaresi hakkında. a.g.y.tt”106, “Bir bölük redif askeri mikdarı. a.g.y.tt”107

gibi konulara iliĢkindir. Yeni kurulan teĢkilatın esaslarını ortaya koyan bu belgeler, Osmanlı Devletinin, kısa süre içinde, teĢkilatın oluĢumuna, askeri ve idari yapılanmasına verdiği önemi de görebilmek açısından önemlidir.

Sonuç olarak, Redif teĢkilatının kurulması 1834 yılının Mart ayında gündeme gelmiĢ ve çalıĢmaların tamamlanmasını müteakip 1834 yılının Ağustos ayında uygulamaya geçilmiĢtir. Anadolu’da olduğu kadar Rumeli’de de teĢkilatlanma yapılmıĢtır. Örneğin Takvim-i Vekayi’nin 92, 93, 95, 96, 97, 98 sayılarında, 08/L/1250 (07.02.1835)’de Silistre’de, 03/Za/1250 (03.03.1835)’de Tırhala’da, 19/Ra/1251 (15.07.1835)’de Üsküp’de, 28/N/1251 (17.01.1836)’de Hersek’te redif birliklerinin eğitime baĢladıklarına iliĢkin haberler bunu teyit etmektedir. TeĢkilat, kuruluĢunda yedek ordu olarak düĢünülmemiĢ, nöbetleĢe kent merkezlerinde eğitim görmeleri kural olarak benimsenmiĢtir. Subay sağlanmasında, Nizam-ı Cedit için uygulanan yönteme baĢvurulmuĢtur. Redif askeri piyade ağırlıklı olmak ile birlikte kuruluĢundan itibaren

101 BOA, HAT, nr.304/79831/E 102 BOA, HAT, nr.304/79831/G 103 BOA, HAT, nr.304/79831/H 104 BOA, HAT, nr.304/79831/K 105 BOA, HAT, nr.304/79831/L 106 BOA, HAT, nr.304/79831/S 107

süvari birlikleri108

de oluĢturulmuĢtur. Ġkna ve inandırma yönteminin yanı sıra yöneticilerin çabaları ile kısa sürede bütün imparatorlukta teĢkilat kurulmuĢtur (Bolat, 2000).

Ayrıca, Redif TeĢkilatı kurulduktan sonra, Asakir-i Mansure TeĢkilatında olduğu gibi teĢkilatın idamesi için Asakir-i Mansure-i Muhammediye Hazinesi kurulmuĢtur. TeĢkilata ait gelirlerin ve giderlerin Mansureye ait olanlar ile karıĢtırılmaması için “Redif-i Mansure Zimmeti” oluĢturulmuĢtur. Kurulan bu hazineyi de güçlendirmek amacıyla “Ġane-i Cihadiyye” adlı yeni bir vergi koyulmuĢtur. Yılda iki defa alınan bu vergi muharebeye yardım için muvakkaten istenmiĢ bir ianedir (Kütükoğlu, 1982). Tüm çabalara rağmen, yapılan bu düzenlemeler istenilen sonuca ulaĢılmasını sağlayamamıĢ, Tanzimatın ilanından sonra devlet teĢkilatında yapılan bazı değiĢikliklerle birlikte, Redif Hazinesi de lağvedilmiĢtir (Kütükoğlu, 1983).

2.2.6.2. 1836 yılı düzenlemesi

Ġki yıl boyunca ortaya çıkan aksaklıklar, karĢılaĢılan güçlükler göz önünde tutularak 1836 yılının Haziran ayından sonra önemli değiĢikliklere gidilmiĢtir. Daha önce Prusya ordusunun Landwehr109

TeĢkilatı ile ilgili kitaplar tercüme ettirmiĢ olan Serasker Hüsrev PaĢa, bu teĢkilatı Osmanlı Ordusunda da uygulamak istemiĢtir. Bu amaçla, seyahat amacıyla 1835 yılında Osmanlı sınırları içinde bulunan Prusya Ordusu subaylarından Helmuth Von Moltke110

ile görüĢerek bu hususta kendisinden faydalanmak istemiĢtir (Kütükoğlu, 1982).

Bu dönemde yapılan en önemli değiĢiklik, “Münavebe Usulü”nün getirilmesidir. Sancak merkezlerinde yılda iki kez yapılan toplu talimlere o sancağa bağlı taburların hep birlikte katılmaları yerine, münavebe ile merkezlerde üç ay kalmaları ve talim görmeleri uygun bulundu. Böylece eğitim kalitesi artacak, Ģehir merkezi askersiz kalmayacaktı. Çiftçilikle yoğun Ģekilde uğraĢılan bölgelerde, talimler ziraat yapılmayan dönemlerde gerçekleĢtirilecekti (Çadırcı, 1975).

Bununla birlikte redif askerlerinin nöbetleri esnasında kalacakları uygun mahalleri yoksa en azından birer bölüğün kalabileceği kıĢlaların yapılması da uygun

108

Süvari Kanunname’nin çevirisi için bknz. “Ünal, U, 2006, Asakir-i Mansure-i Muhammediye Süvari Nizamnamesi, Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt:14, No:1, 265-276”

109 Landwehr Almanca bir kelimedir. Redif, ihtiyat askeri anlamındadır.

110 Helmuth Karl Bernhard von Moltke (1800-1891), Prusyalı (Alman) bir generaldir. D tarafından

bulunmuĢtur. ArĢiv kaynaklarına göre; Harput111

, Ankara112, Aydın113, Antalya114, Selanik115, Nusaybin116, Konya117 gibi yerlerde kıĢla planlaması yapılmıĢtır.118

Yukarıda belirtilen kararların alınmasını müteakiben redif taburlarının askeri ve mali idarelerinin tek bir elden yürütülmesi ve redif askerlerinin daha etkin kullanılması amacı ile yeni bir irade çıkarılmıĢtır. Takvim-i Vekayi’nin 135’inci sayısında

Benzer Belgeler