• Sonuç bulunamadı

2. OSMANLI KARA ORDUSUNUN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

2.1. Yeniçeri Ocağının KaldırılıĢına (1826) Kadar Kara Kuvvetleri

2.1.3. Eyalet askerleri

Osmanlı Kara Ordusunun ikinci kısmını meydana getiren, devletin büyümesinde, geliĢmesinde ve sınırlarını geniĢletmesinde önemli derecede rolü bulunan askeri kuvvet, eyalet askerleridir. Bu bölümde Tımarlı Sipahiler üzerinde durulacaktır.

Osmanlı Kara Kuvvetlerinin en büyük bölümünü Tımarlı Sipahiler oluĢturuyordu. Osmanlı Devletinden önce Selçuklularda ve diğer Türk Ġslam devletlerinde bu sistem “ikta”66

adıyla iĢletilmekteydi. Ancak bunu en çok geliĢtiren ve mükemmel hale getiren Osmanlı Devleti’nin Tımar sistemidir. Tımarlı Sipahi yaptığı hizmet karĢılığında reayadan almıĢ olduğu vergiye Dirlik ve sipahinin kendisine de “Sahib-i Arz” denirdi (Tabakoğlu, 1998).

Devlet, reaya denilen köylü halktan alacağı vergileri Tımarlı Sipahiye aldırır ve karĢılığında asker besletirdi. Tımarlı Sipahi gelirine göre savaĢ zamanında yalnız kendisi veya beslediği Cebelü denilen, tam teçhizatlı ve zırhlı süvari askeriyle birlikte savaĢa katılırdı. Cebelünün tüm masrafı Tımarlı Sipahiye aitti. Mazeretsiz olarak savaĢa katılmayan sipahinin Tımarı elinden alınırdı. SavaĢlarda yararlılık gösterenlere ise mükâfat verilirdi (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

Tımarlı Sipahiler hafif süvari birlikleriydi. SavaĢ düzeninde ordunun iki kanadında yer alırlar, düĢmanı hızla çevirmek için yarım ay seklini alırlardı. Bu birlikler, hem merkezden herhangi bir aylık almadıklarından hem de atları yaz sonunda yorgun olduğundan sonbaharda yurtlarına dönmek isterlerdi. Böylece sefer mevsimi Marttan Ekime kadar sürerdi. Ancak kıĢ aylarında sefer devam ederse Tımarlı Sipahi’nin ihtiyaçları bölgesindeki tımardan sağlanırdı. Bu iĢ için her sancağın Sipahileri 5-10 kiĢiyi bölgelerine gönderirler ve para getirtirlerdi. Bunlara “harçlıkçı” denirdi (UzunçarĢılı, 1988).

XVI. yüzyılın ilk yarısında Tımarlı Sipahilerin sayısı 37.521 idi. Ömer Lütfi Barkan’ın Ayni Ali Efendi, Evliya Çelebi, Sofyalı Ali ÇavuĢ gibi Osmanlı müelliflerinin eserlerine dayanarak yaptığı incelemelere göre XVI. yüzyılın sonlarında Tımarlı Sipahi ordusunun 200 bini aĢması gerekiyordu. Ancak sistemin bozulmaya baĢlaması sebebiyle XVI. yüzyıl yazarları Koçi Bey baĢta olmak üzere Tımarlı Sipahi sayısının 7-8 bine düĢtüğünden bahsetmektedir (Barkan, 1974).

66 Ġkta, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “bir kiĢinin mülkiyetinde olmayıp devlete ait olan toprakların

vergilerinin veya gelirlerinin asker veya sivil erkâna hizmet ve maaĢlarına karĢılık verilmesi” olarak açıklanmaktadır.

Eyalet askerleri içinde bulunan diğer önemli teĢkilatlanmalar Ģöyle özetlenebilir: Azap’ın kelime anlamı bekâr demektir. Bunlar bekârdırlar ve aralarında evli bulunmazdı. Anadolu’dan toplanan dinç, kuvvetli hafif yaya askerleridir. Bunların masrafları toplandıkları yerlerin halkına aittir. Azaplar, Azap Ağası vasıtasıyla Beylerbeyinin emri altında bulunurlardı. SavaĢta beylerbeyine bağlı olarak savaĢırlardı. (UzunçarĢılı, 1988).

Akıncılar sınır boylarında veya sınıra yakın yerlerde yaĢarlardı. Selçuklular zamanında bunlara uç beyleri denirdi. Osmanlıda, Anadolu Selçuklu Devleti’nin uç beylerinden biri idi. SavaĢ zamanlarında Osmanlı ordusunun keĢif görevini yaparlar, orduya yol açarlar ve ordunun güvenliğini sağlarlardı. Ordu için gerekli her Ģey akıncılar tarafından hazırlanırdı. Hafif süvari birlikleri oldukları ve çok hızlı hareket ettikleri için halk üzerinde ve düĢman üzerinde güçlü bir etkiye sahipti. Devletten maaĢ almazlardı. Atlarını ve silahlarını kendileri temin ederlerdi. Yaptıkları akınlarla geçimlerini sağlarlardı. Toplu olarak bir arada bulunmazlar ve Rumeli’nin belli yerlerinde hazır beklerlerdi. Her bölgenin komutanı ayrı olup mensup olduğu ailenin ismiyle anılırlardı. Turhanlı akıncıları Mora’da, Malkoçoğlu Akıncıları Silistre taraflarında ve Mihallı Akıncıları ise Sofya ve Semendere taraflarında bulunurlardı (UzunçarĢılı, 1982).

Deli adı verilen süvariler savaĢlardaki üstün cesaretleri ve farklı giyinme Ģekilleri nedeniyle böyle anılmıĢtır. Çoğunluğu Türk olup Rumeli’de yaĢayan halklar arasından seçilirlerdi. Deliler XVI. yy.da Rumeli Beylerbeyi ile Semendere ve Bosna sancak beylerinin emirleri altında bulunurken XVII. yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’daki vezir ve beylerbeylerine bağlı olmuĢlardır. (Özcan 1993(a)).

Yayalar, Anadolu eyaletinin belli sancaklarında bulunup her bir ocağın bir Yaya Beyi vardı. Yayalar altı aydan altı aya nöbetle hizmete gelirlerdi. Yayalar harp zamanlarında yol açmak, hendek veya siper kazmak, top çekmek, gülle ve ağırlık taĢımak, askere yiyecek götürmek gibi görevleri vardı. BarıĢ zamanlarında ise kale tamiri, madende çalıĢma, tersane hizmetleri gibi iĢler yaparlardı. Rumeli’de aynı hizmeti görenlere ise Yörük denirdi (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

Müsellemler, yayalar gibi Osmanlı Devletinin ilk düzenli birliklerindendi. Ancak bu birlikler süvari idiler. Yaya ve Yörükler gibi sonradan geri hizmete alınmıĢlardır. Müsellemler Anadolu’daki Müslüman ve Rumeli’deki bir kısım

Müslüman ve daha sonraları da bir kısmı, Hristiyan halktan oluĢuyordu. Atlı olan bu askerler savaĢ zamanlarında bir iki gün önceden ordudan ileri sevk edilerek yol, köprü ve ormanlıkları açarlardı. BarıĢ zamanlarında ise kale inĢaatı, maden iĢletmesi, ulaĢtırma gibi iĢlere bakarlardı. En büyük amirleri müsellem sancakbeyleri olup bunlarında otuz neferi bir ocak idi ve beĢte biri nöbetle sefere giderdi. Yaya ve müsellemler bütün devleti saran büyük bir askeri kuvvetti. Anadolu’daki müsellemler 1592 yılında kaldırıldı. Müsellemler XVII. yy.dan itibaren askeri değerlerini tamamen kaybettiler (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

Sınır halkından olup, sınırlarda Osmanlı kuvvetlerinin iĢçi ve inĢaat erlerine “Cerahur (Cerahor)” veya “Serahur (Serahor)” denilirdi. Cerahurlar amele taburları gibi olup Hristiyan halktan alınırdı. Cerahurların yaptıkları iĢler bir yükümlülük olduğundan ücretleri kendi köylerinden ödenirdi. Sadece ekmekleri devlet tarafından karĢılanırdı (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

Osmanlı Devleti fethettiği yerlerden ordularını geri çekerken önce o memleketteki kaleleri gözden geçirirdi. Önemli gördüğü kalelere askeri birlikler yerleĢtirirler, geri kalanını ise yıktırırlardı. Osmanlı Devleti kalelerde merkez ordusundan küçük bir grup bırakırdı ki bunlara “Hisar Eri” veya “Kale Eri” denirdi. Bunların yanında da diğer askeri birlikler çevredeki ahaliden temin edilirdi. Kale savunmasında hafif piyade askeri olan Azaplar, düĢmana ani baskınlar yapmak için “Farisan” denilen süvari askerler bulunurdu. Ayrıca kaleye yapılacak ani saldırılardan korunmak için yerli halktan “Serhadkulu” adı verilen hafif süvari birlikleri vardı. MaaĢları bulundukları sancağın maliyesinden ödenirdi (UzunçarĢılı, 1982).

2.2. Yeniçeri Ocağının Kaldırılmasından Sonra Kara Kuvvetleri

Benzer Belgeler