• Sonuç bulunamadı

2. OSMANLI KARA ORDUSUNUN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

2.1. Yeniçeri Ocağının KaldırılıĢına (1826) Kadar Kara Kuvvetleri

2.1.2. Kapıkulu askerleri (merkez ordusu)

Osmanlı Devletinin kuruluĢu, ilk günlerinden itibaren askeri temel ve faaliyetlere dayanmaktaydı. Askeri teĢkilatın kudret ve kuvveti, diğer kurumların geliĢmesinde etkili olmuĢtur. Osmanlı padiĢahlarının teĢkilatçılıktaki nitelikleri ve gayretleri de bu geliĢmede aynı surette etkiliydi. Osman Bey döneminde henüz memleket küçüktü. Ordu, aĢiret kuvvetlerinden meydana gelmekteydi. AĢiret kuvvetlerinin hepsi atlı olup sefer durumunda bütün eli silah tutanlar da sefere katılmaya çağrılırdı. “Nefir-i âmm”53

denilen bu seferberlik sistemine Orhan Bey döneminde de baĢvurulduğu görülmektedir. Osmanlı devletinin hudutları geniĢledikçe, askeri teĢkilatı da hem geniĢlemiĢ hem de çağın gereklerine göre tadil edilmiĢtir. Ġkinci Osmanlı padiĢahı Orhan Gazi, Osmanlı Ordusunun temelini atarken atlı oymak kuvvetlerinin54 yerine, vezir Alâeddin PaĢa ile Çandarlı Kara Halil’in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluĢturulan biner kiĢilik yaya ve müsellem adlarında iki sınıf piyade ve süvari kuvveti meydana getirmiĢti. I. Murad’ın ilk dönemlerinde ihtiyaca göre bunların sayıları arttırılmıĢ ve büyük baĢarılar kazanılmıĢtı. Yaya ve müsellemlere savaĢ zamanlarında ikiĢer akça gündelik verilir, savaĢa gitmedikleri zamanda ise kendilerine gösterilen çiftlikleri ekip biçerler, buna karĢılık devlet hazinesine verecekleri vergiyi kendileri alırlardı. Yaya ve müsellemler, XV. yy. ortalarına kadar silahlı hizmetlerde bulunmuĢlar, daha sonra Kapıkulu yaya ve süvarilerinin sayıları artınca ordunun geri hizmetlerinde nakliye, maden iĢletmeleri, kale yapımı, tersane gibi iĢlerde kullanılmıĢlardır (TSK Tarihi, 1977).

I. Murad döneminde ise artan faaliyetler nedeniyle maaĢlı ve devamlı bir orduya gereksinim iyice artmıĢtı. I. Murad tarafından Acemi Ocağının ve Yeniçeri Ocağının kurulmasıyla Kapıkulu Ocaklarının da temeli atılmıĢ oluyordu. Osmanlı Ordusunun ilk daimi muvazzaf birliklerini oluĢturan Kapıkulu teĢkilatı yaya ve atlı olup Selçuklular ve Memluklulardaki gibi hükümdarın özel birlikleri olarak görev yapmıĢlardır. Daha sonraları Osmanlı Devletinin hudutları geniĢledikçe askeri teĢkilatı da hem geniĢletilmiĢ hem de çağın gereklerine göre ıslah edilmiĢtir. 15 ve 16. yüzyıla geldiğimizde Kapıkulu Ocakları; Acemiler, Yeniçeriler, Kapıkulu Süvarileri, Cebeciler, Topçular, Top Arabacılar, Lağımcılar ve Humbaracılar sınıflarından oluĢturulmuĢtu (UzunçarĢılı, 1988).

53 Osmanlıcada nefir kelimesinin anlamı “harp için seferber olan cemaat”, âmm kelimesinin anlamı da

“umumi”dir. “nefir-i âmm” “genel seferberlik” olarak ifade edilebilir.

54

Bu sınıflar kısaca özetlenecek olursa;

Acemioğlanlar Ocağı; I.Murad zamanında Kazasker Çandarlı Kara Halil ve Konyalı Molla Rüstem’in tavsiyeleriyle ortaya çıkmıĢ ve ilk olarak Gelibolu’da kurulmuĢtur (UzunçarĢılı, 1988).

Yeniçeri Ocağı; I.Murad zamanında 1363 yılında kurulmuĢtur. Avrupa’nın ilk sürekli ordusudur. Ġlk Yeniçeriler yaya idi. Daha sonra sipahi55

olanları da oluĢturulmuĢtur (Ünal, 1999).

Yeniçeri Ocağı, XV. yüzyılın ortalarına kadar yaya bölüklerinden56

ibaret iken Fatih Sultan Mehmed zamanında Sekbanların Yeniçeri Ocağına dâhil edilmesi ile iki sınıf olmuĢtur. Daha sonraları Ağa Bölükleri (Bölük) meydana getirilmiĢ ve Yeniçeri Ocağı üç ana bölümden oluĢmuĢtur. Her ortanın57

kendine has oda denilen kıĢlaları, mutfakları ve Nisan denilen alametleri vardı. Ġlk defa Edirne’de kurulan Ocak, Ġstanbul’un fethinden sonra buraya taĢınmıĢtır(UzunçarĢılı 1982).

Yeniçeriler, savaĢ sırasında ordunun merkezinde padiĢahın önünde savaĢırlar ve padiĢahı korurlardı. Yeniçeriler Ġstanbul’da bulundukları zamanlarda ise nöbetle Divan-ı Hümayun muhafızlığı yaparlar, yangın olursa söndürmeye giderler, Yeniçeri Ağasıyla birlikte gezerek asayiĢi tesis eder, kulluk denilen ve bölge bölge karakollarda bulunarak güvenliği sağlarlardı. Bunun dıĢında Yeniçeriler üç senede bir değiĢmek üzere kalelerde muhafızlık yaparlardı. Bu kale hizmetlerinin çoğu sınır kaleleri olup Yeniçerilere aylıklarından baĢka gündelikleri de verilirdi (UzunçarĢılı, 1988).

Kapıkulu Süvari Ocağı, Rumeli Beylerbeyi Kara TimurtaĢ PaĢa’nın tavsiyesiyle I. Murad döneminde kurulmuĢtur. KuruluĢunda iki bölükten oluĢturulan yapı, daha sonra “Ulufeciyan-ı Yemin”58, “Ulufeciyan-ı Yesar”59, “Gureba-ı Yemin”60

, “Gureba-ı Yesar”61

isimleri verilen dört bölük daha oluĢturularak altı bölüğe çıkarılmıĢtır. Bölükat-ı Erbaa denilen bu sonraki dört bölüğün XV. yüzyıl ortalarına doğru oluĢturulduğu düĢünülmektedir (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

55 Atlı asker, süvari. 56 Cemaat de denmektedir. 57

Orta bölük ile aynı anlamda kullanılmaktadır.

58 Sağ Ulufeciler 59 Sol Ulufeciler 60 Sağ Garipler 61

Altı bölükten meydana gelen Kapıkulu Süvarilerine altı bölük halkı denildiği gibi bazen hepsine birden Sipah adı da verilirdi. 1’inci ve 2’inci bölüğe Silahtar ve Sipah, 3’üncü ve 4’üncü bölüklere Sağ ve Sol Ulufeciler62

ve son 5’inci ve 6’ncı bölüklere Sağ ve Sol Garipler63

denilmiĢtir. Her bölüğün taĢıdıkları alay bayraklarının renkleri dolayısıyla Silahtar bölüğüne Sarı Bayrak, Sipah Bölüğüne Kırmızı Bayrak, Sağ Ulufecilere YeĢil Bayrak ve diğerlerine de Alaca Bayrak denilirdi (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

Kapıkulu Süvarileri, hükümdarla beraber sefere giderlerken sağında ve solunda yürürlerdi. Sipah sağda, Silahtarlar solda giderlerdi. Sipahın sağında Sağ Ulufeciler ve Silahtarın solunda da Sol Ulufeciler yürüyüp bunların sağ ve solunda da sağ ve sol Garipler yürürlerdi. Sipah ve silahtarlar savaĢ meydanında padiĢahın çadırını, ulufeciler savaĢ sırasında veya yollarda saltanat sancaklarını, garipler ise ordunun ağırlıklarını hazineyi korumakla görevliydiler (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

Kapıkulu Süvarileri atları ve mevcutları nedeniyle tamamen Ġstanbul’da bulunmayıp bir kısmı Ġstanbul’da ve diğerleri Edirne, Bursa gibi Ġstanbul’a yakın yerlerde bulunup savaĢ zamanında orduya katılırlardı. Kapıkulu Süvarilerinin Ġstanbul’da olanları Süleymaniye ve ÇemberlitaĢ taraflarında bulunurlardı. (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996)

Cebeci64 Ocağı, Piyade askeri olan Yeniçerilerin silah ve mühimmatlarını temin eden, bunları savaĢ alanına götüren ve bunların tamir ve bakımını yapan sınıftır. Bu ocağa Yeniçerilerde olduğu gibi Acemi Ocağından asker alınırdı. Yeniçeriler gibi onlar da ortalara ayrılmıĢtır. Cebeciler, süvari ve topçular hariç yalnız Yeniçerilere ait ok, yay, tüfek, kılıç, kazma, kürek, barut, fitil, kurĢun, zırh ve bunun gibi harp aletlerini sağlar ve korur, savaĢta gerektiği kadarını dağıtır sonra tekrar geri toplar ve gerekirse tamirini yapardı (Türk Kara Kuvvetleri Tarihi, 1996).

Topçu Ocağı, diğer Ocaklar gibi Acemioğlanlar Ocağından asker alınan askerler ile teĢkil edilirdi. Ocağın top döken kısmıyla top kullanan bölükleri ayrı ayrı idi. Top dökücüleri tezgâhlarda yetiĢerek usta olurlardı. Top atan topçular hem Ġstanbul’da bulunur hem de nöbetleĢe kalelerde hizmet ederlerdi. Top kullanan topçu ortalarının Ġstanbul’da Tophane’de ustaların gözetiminde haftada iki gün atıĢ eğitimi

62 Orta Bölük 63 AĢağı Bölük 64

yapmaları kanundu. Bu top atan topçular, Ağa Bölükleri ve Cemaat olarak iki kısımdı ve her birinin ortaları vardı. Osmanlı Devletinde topun ilk defa 1389 yılında I. Kosova Savası sırasında kullanıldığı sanılmaktadır. Topçuluk özellikle Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) zamanında büyük geliĢme göstermiĢ, Ġstanbul’daki Tophane mevkii topçulara ayrılmıĢtı. Osmanlı topçusu zirveye XVI. yy.da çıkmıĢtır. Top için gerekli demir Rumeli ve Anadolu’daki madenlerden sağlanmıĢtır. Kapıkulu (Merkez) topçularının en büyük komutanına “Topçular Ağası; TopçubaĢı; Sertopi” denirdi. Bundan sonra “Dökücübası; Ser Rihte-i” ondan sonra “Ocak Kethüdası” ve “çavus” gibi ocağın rütbeli subayları gelirdi. Ortalarda da çorbacı veya bölükbaĢı, odabaĢı, vekilharç, dökücü kalfaları ve birde Ocak kâtibi vardı (UzunçarĢılı, 1988).

Top Arabacıları Ocağı, XV. yüzyıl ortalarından itibaren topçulukta büyük geliĢmeler gösteren Osmanlı Devletinde dökülen büyük topların, ilk zamanlarda olduğu gibi deve, katır ve beygirlerle taĢınması mümkün olmaması üzerine, ortaya çıkan sevkiyat ihtiyacının karĢılanması için kurulmuĢtur. Ocağın en büyük komutanı Top ArabacılarbaĢı idi.(UzunçarĢılı, 1988)

Humbaracılar65

eskiden beri var olup bir kısmı Cebeci bir kısmı da Topçu Ocağına bağlıydılar. Tunç humbara yapan Mustafa isminde bir topçu bölükbaĢısı Yeniçerilerin fitilli tüfekleriyle el humbaralarını yapmak üzere bir imalathane kurarak bu ocağın ilk temellerini atmıĢtır. Humbaracıların esas kısmı Kapıkulu sınıfları gibi aylıklı olmayıp tımar sahibi idiler. Bunlar baĢkentte yer almayıp kalelerde hizmet ederlerdi. Tımarlı humbaracıların komutanı merkezde bulunan “HumbaracıbaĢı” idi. Asıl humbaracı sınıfı bu tımar sahibi olanlardı. 1733 yılında Ulufeli Humbaracı Ocağı oluĢturulmuĢ ve ilk defa Bosna taraflarından asker alınarak Ġstanbul’da bir imalathane kurulmuĢtur. 1792 yılında Sultan III. Selim döneminde bütün Humbaracılar birleĢtirilerek Ġstanbul’da bulunmaları kabul edilmiĢtir (UzunçarĢılı, 1988).

Lağımcı Ocağı, savaĢ zamanlarında kuĢatılan kaleleri yıkmak için lağım yapan ve atan bir ocak olup iki sınıfa ayrılıyordu. Bir kısım Cebeci kısmının emrinde olup bir kısmı da zeamet ve tımar sahibi idi. Tımarlı lağımcıların en büyük komutanı “LağımcıbaĢı” idi. Bu sınıf 1792’de baĢlayan ıslahatlarla modern bir sekle getirilmiĢtir (UzunçarĢılı, 1988).

65

Benzer Belgeler