• Sonuç bulunamadı

RAPORUN SURETİ

Belgede Türk kadını (sayfa 36-73)

Moşnıtiyct kadını

RAPORUN SURETİ

Biz şimdi, bir inkılâbi İçtimaînin henüz ilk kade­ m esinde buîunıyoruz. mümkün m ertebe hali hazırı İslah, fakat âtiyi temin ile m ükellef bulunduğu bir z.amanda, itasına m ed’u olduğu, vaz.ayiften kadınla­ ra ait olanını eyice tayin v e tahdit etm ek iktiza eder

38

A rtık müdafaasına ihtiyaç kaîmıyan hakikatlerden- clir ki bu m em leketin eınrii ıslâh ve teceddüdünde kadınlarımızdan matlup olan şey; onların bu m em ­

lekete m anen, m addeten dinç ve gürbüz faal ve müteşebbis bir unsuru kıymettar ibda edebilecek eyl bir valide, cem iyetin rüknü esasisi olan hayat ailevî hüsnü idareye kabiliyetli eyi bir ev hanımı ve zev ce olmalarından ibarettir. Şu ufacık m ukaddim e­ yi serd etm ekteki maksadım: Bütün hayati talimi- yem de m em leketin şiddetle miihtaç bulunduğu bu gaye i m es’udeyi istihsala, saî bulunduğumu arz et­ mektir.

Kızlarımızın talim ve terbiyesinde; onlardan bek­ lenilen hizm etle mütenasip esaslı bir porogramm kabulu ne kadar mecburî ise, o programa ithal o- lunan derslerin her birine ait hususî programların da bu esasa tevafık ve tetabık etm esini tahtıelzem i-

yette görürüm.

işte her şeyden evvel bu esas üzerine tertip ve tanzim ettiğim porogramm hututu esasiyesini ber- vechiâti arzediyorıım:

Fünunii tabiîyenin, (hifzısıhha, talim v e terbiyei etfal, idarei beytiye) gibi şuubati uluma; samimî bir surette temas ve taallûk eden mebabisi mümkün oldu­ ğu kadar müfassalan tedris ve takrir eylem ek fik­ rindeyim. Bizde kadınlarımızın bir çok batıl v e sa- hif akidelere esir olduklarını nazari itibara alarak saikai cehaletle husul bulan ve manii feyz ve teced ­ düdümüz olan bu hirafate kökünden izale veya ıslâh ed ecek fikir, tenevvür ve hakikati verm ekteki kuv­ veti tabiîyenin ifa ettiğim iz hizmeti hiç bir zaman * nazarı dikkattan dur tutmıyaeağım. D erecei salisede kalm ak üzere fünunü tabiîyenin, hayati am eliye, tat- bikıyye ve sinaiyyenin hem en her noktasına temas

39

etlen cihetlerinden en lâzım v e müfit olanları hak­ kında bir fikir mücm el verm ekte porograma dahildir. M übeyyen ve vazih bir m aksat ve gayeye göre tanzim edilmiş bir programın tatbikmda takip edi - m esi lâzım gelen usul (Usulü tedris) hakkm dada mü- talaai acizanem i muhtasaran arzetm ek isterim:

Bu hususta - Psycholojie m oderne - üzerine mü­ esses am elî ve teçrübîbir usulü tedrisin bizdede ka­ bulü v e hem en tatbiki icap eder.

Batinler ve Anglo - Saksonlar’m arasındaki farkı azim ; bu usulün fevail ve muhassenatini pek râna bir surette isbat ve irae etm ektedir.

Hayatta daima galip ve daima m uvaffak olan A nglo-Sakson ırkının esbabı tefevvükunü m ektep le­ rinde tatbik olunan usulü am eliye ile izah ve hülâsa edebiliriz.

(Savoir par coeur n’est pas savoir) hakikat psi- kolojiyesi usulü tedriste takip etm ek em elind e oldu­ ğum eski fakat kıymettar bir düsturdur. Vukuf v e m alûm atı beşeriyenin m enşeî hakikîsi olan vakayi v e hadisatı; çocukların seviyelerd e m ütenasip bir tarzda ve bütün vuzuh ve safahatile irae etm ekten m akul v e fennî bir usul olamaz.

M üktesibatı ilmiye ve fenniyesini, hayatı am eli­ y e tatbik edebilecek kabiliyette yetiştirebileceğim iz evlâtlar; bu zavallı çorak ve atil m em leketim ize ha­ yat ve faaliyet verecek en kıym ettar bir unsuru te ­ ceddüt olacaktır. Hututu esasiyesini tersim edebildi­ ğim şu porogram v e usulü tedrisin bu sen e zarfında bütün şumul ve ihatasile tatbik edilm esi m aatteessüf pek te mümkün oîmıyacak.

V esaiti tedrisiyem izin henüz m evcut olan nok­ sanlarından mada ünas m ekteplerine elverişli te ’li- faturnızda hem en yoktur; diyebilirim. Bu yokluk içinde

Sati Beyin mebadii ulumu tabiîyesi, rüşcliye sınıfla­ rı için ihtiyacatı hazırayı tevafuk edebiliriz. Bu sene zarfında onları takip edeceğim.

*dadî ikinci sene için ise not yazdırmakta bu notlar, hayvanattan bilhassa teşrih ve fizyoloji m e- behisini bütün tefsiiâtile tasifi hayvanat mebahisini ise ancak bizimki umumî verebilecek derecede mü­ tehassis nabatat ve tabakattan ise herkes için lüzum ve faidesi inkâr olunamayan mrtîûmatı ibtidaîyei fenniye (Mations generai)i ihtiva edecektir

Bir de bu seneki derslerim, nim konferans mahi­ yetini haizdir. Çünkü elyevm idadî ikinci smfı teşkil eden talibat, ulun . tabiîyenin mebadisini m uayyen ve müntazam bir usul tahtında tederriıs etmek bah­

tiyarlığına nail olamamışlardır. Konferaslarım, bu noksanı telâfi ile takriratımı daha kabili hazım ve temessül bir halde anlaşılmasını teshil ve tem ine matuf olacaktır. ;

HAŞİYE:

Meselenin ehemmiyet ve ciddieytini takdir eden­ lerden olduğum için bu hususta tatkikatı vasıada bulunmaktayırr.

Avrupadan (Ingiltere, Almanya, Fransa) fınas mekteplerinin ve bilhassa ulumu tabiîyenin tarzi ted­ risine ait tafsilâti lâzımeyi havi programlarını celp

ettiriyorum. Önümüzdeki yaz müddeti tatiliyesinde bir seyahali tete'obüiyye icrasile tedkikamı badelik- mal Maarif Nezaretine bu hususta bir lâyihai mufas­ sala takdim edeceğim. Baki ihtiramatı faikamın k a - bulunu istirhama cüretyap oldum efendim.«

Arkadaşlarım hiç şüphesiz benden daha iyi çalı­ şıyorlardı.

41

rakkı kız sanayi mektebi ecnebi mekteplerine hakin­ le rakabet edecek birer irfan müessisesi idiler.

Fakat bıı güzel ve sakin mesaî devam edemedi* siyasî bir hadise, bütün emekleri ve emelleri alt üst edecek kadar müellim oldu.İttihatçılar ümit edilmeyen bir zamanda sukut ederek İtilâf fırkası onun yerine geçti. Bu siyasî tahavviil bizim mektebi hayli sarsın­ tıya uğrattı. Kbeveynleri siyasî darbaya uğrıyan ço­ cuklar birdenbire mektebi bıraktılar, mııessis- ler birer tarafa çekildi, ortada yapa yalnız kaldım. Meydanda kalabilen bir bir kaç kişi beni zıfa sürük­ ledi.. Mektebin devam edemeyeceğini, hatta ısrar edersem tehlikeye maruz kalacağımı söylediler. Derin bir yasla iiç gün kadar mektebi kapatarak evde dü­ şündüm. H tr halde yapılacak, meydana çıkmış olan bu hayrli miıessiseyi kurtaracak çareler araştırıyordum. Bu esnada mektebin bir mıısevî kızına satılacağını haber alır almaz artık her türlü tehlikeyi göze alarak mektebe koştum. Gözüm kızışmıştı. Hiç bir şeyden korkulıyordum olanca kuvvetimle çalışmağa başladım. Mektepten ayrılan çocukların çoğuna birer mektup yazdım ve nıenıektebe çağırdım.

Ayni zamanda tanıdığım veya ismini ve iktidarını uzaktan bildiğim ne kadar çalışabilecek münevver Türk hanımı varsa hepsini mektebi kurtarmak için etrafıma davet ettim. Bn meyenda merhum Hamiyet hanını, Naciye Hurşit H.efendi gibi yeni bazı kıymetli dostlar kazandım. Mektebin muallim kadrosu bu lu- tufkâr ve milliyetperver hanını efendilerin can ve-

42

gönülden ioabetile vasi ve kıymettar bir lıey’eti tali- nıiyeye malik oldu. Hepsi kendi vukuflarına göre birer ders kabul ettiler..,. F skisinden daha muntazam, daha lıeraretli bir mesaiye rnazhar olan mektep inki­ şaf ve tekâmül yolunda devam etmeğe başledt. Azim

ve mefkurenin tatlı teşviki ile çalışmanın bu manevî zevki, para mukabili, kabul edilmiş bir vazifenin ifa­ sından-alman zevkle kabili kıyas değildir. Fakat bir tarafdan Balkan harbinin acı bir hezimete meyleden seyri, diğer taraftan dahilî siyasetin teşevvüşü gönül­ lerimizde kemirici birer endişe ve ıztırap halinde de­ rinleşip duruyordu. Bazan mektebin önüne.' bir sürü serseri toplanır, İttihat ve Terakki' levhası önünde mersiye ve fatiha okumak küstahlığına kadar işi azış- tırırlardı. Hatta İttihat ve Terakkinin koyu erkânına mensup olan bazı hanımlar bile mektebin levhasını indirmekliğim teklifinde bulunmuşlardı, fakat onların tesis hakkına hürmeti bir vazife .telâkki ettiğim için levhayı indirmek riyakârlığını bir türlü hazmedeme- miştim. Altı, yedi ay devanı eden bir karışıklıktan sonra İtilâf fırkası yuvarlandı ve İttihatçılar birer birer meydana çıktılar.

Jön Türk

gazetesinde intişar ■eden makalelerle İttihat ve Terakki merkezitıen aldı­

ğım takdir ve teşekkiirnameler sırf kendi mefkurem, uğruna yaptığım fedakârlığımın birer kadirşinaslık nişaneleri oldu.

Fakat Balkan, hezimeti ' kalplerimizde onulmaz yareler açarak harp nihayete erdi. İstanbıılun havasına «ezici, yürek yaralayıcı, millî izzeti nefsi kanatıcı bir

ıztırap örüldü. Balkan muhacirleri sefil ve perişan, hasta ve mehil, sokaklarda inildeyen yaralı ve sevgili askerimizin arasında feci bir manzara arz etti ü za­ man da tiirk kadını millî ‘ vazifesini pek ulvî bir hamiyet ve fedakârlıkla ifaya koştu. Memleketin en kibar, en mümtaz kadınları yaralı askerlere ellerile bakmak için hastanelerde hasta bakıçı oldular... Bu meyanda kıymetli infırnıterimiz Safiye Hüseyni..ha­ nını efendiyi en başta yad etmek borctımdur. Safiye Hüseyin H. diğer hemşireleri gibi yalnız şefkat hissi ile değil aynı zamanda hasta bakıcılık tahsilinin ver­ diği bir selahiyet ve vukufla yaralı askerlere şitap etmiş ilk Türk kadınıdır.

Bizim mektebin genç ve fedakâr kızları gözleri kalp­ lerinden taşan hakiki yaşlarla dolu, necip tûrk hissile yaralılarımızın ıztıraplarını teskin için her türlü feda­ kârlığa seve seve koşuştular. Yaralı asker hastanesi, haline getirilen Nuru Osmaniye İtihat Terakki kulü­ büne kız İtihat Terakki mektebi çarşaf, yorgan, ça~ maşir hazırlayan bir imalâthane haline geldi. Genç kızlarımız nöbetle hasta bakıcılığı yaptılar. Bunları hatırlarken hem o muztarip günlerin yadı hem de tiirk kadınının memleket aşkını düşünerek gözlerim yaşarıyor.

Balkan lıarbı daha bir çok güzide kadınlarımızın yüksek hüviyetlerini meydana çıkardı. Ömrünü Hilâli Alımere hasr etmiş olan Nezihe Veli hanım efendi, Sadiye, Beylâ ve Selıııa hanım efendilerin refakatile bütiin lıimetlerini Hilâlahmere vaki' etmişlerdi. Hilâli alınıerimizde kadın mesaisi çok kıymetli semereler vererek inkişaf ve tebarüz ediyordu.

44

Bu noktada biraz uzunca tevekkııf edeceğim: Hilâ- linhmer sözü Besim Ömer ismile beraber hatıra gelir. Yahut Besim Ömer deyince, Hilâlalımer hatırlanır. Ve bilhassa kadınlığa karşı beselediği derin şafkatile büyük vukufunu sevimli tavazuu altında gizliyerek hanımlarımızın kımetli. mesaîlerine rehberliğini esirge- miyeu aziz üstat ta mektebi tıbbiyenin son sınıfların­ dan itibaren gazetelerde yazdığı mütaaddit makaleler ve vermiş olduğu konferanslarla türk kadınının selâ­

met sıhhiyesini duşu hazakate alan Besim Ömer Paşa öm- s riinü eserleri ve fiilerile ka­

dınlığımızın sıhhî ve İçtimaî selâmet ve saadetine vakfetmiş bir üstadı muhteremdir. Ka­ dınlarımız Besim Ömer Paşaya

ilk erkek femenist ünvamnı mefharetle vermeği- bir şeref ve kadirşinaslık addet melidir.

Aziz fi stat Besim Ömer İşte üstadın ’mücevher cser-

P«ija Hazretleri len: Doğururken, Ferini izdi­

vaç, Çocuk - lcongrası, Hasta bakıcılığa dair, Hilâliah- mer konferansları, Kadın hastalıkları, Verem tehlikesi, Kısırlık gibi memleketin ve bilhassa kadının sıhhat ve sadetine matuf kitaplarının hangisi kadın ve ço­ cuktan bahsetmemiştir ?

Beşim Paşa yalnız eser neşretmekle kalmamış­ tır. Hilâliahmer kadınlar merkezi doğrudan doğru­ ya ustalın bir eseridir.

•Hilâliahmer nizamnamesinde yalnız ünas kısmı.kay- dile kadınlara pek basit bir mevki verilmişken Besim

45

Ömer Paşa kadının hiç olmazsa şafkat işlerinde erkek­ lerle müsavi addedilmesi lâzım g e le c e ğ i hakkında

mücadele etmiş ve bizzat kendi evinde Hilâlialmıer hanımlar merkezini tesis eylemiştir.

Balkan hezimetinden sonra kadınlımın kayde şayan bir hareketi de Darülfünun kon­ ferans salonunda aktedilen büyük mitingdir. Bu konferan: na ön ayak olarak ıniidafai hukuk cemiyeti, idi.

Emsalsiz göz tabibi Esat Paşa’ntn kadınlığımıza göster­ diği himmet ve rehberlikte büyük ve unutulmaz bir ha­ tıradır. Kendileri le müdafaai hukuk kadınlar şubesinde müşerref olmuştum. Mitingi

hazırlayanlar arasında bulunuyorlardı.

• Mitingde bir nutuk söylemek için beni de da­ vet etmişlerdi. Büyük konferans salonunun

süne çıkanlar ve beş bine • yaklaşan hamın

lere hitap edenler arasında Fatma Aliye, Halide Edip muallim İslahiye, İhsan Raif Kellime hanım efendi­ ler vardı kimi bir şiir kimi birer hissi hitabe söyle­ diler. Hanımlar ağlaştılar bol bol iane verdiler.

Ben de iktisadi bir mevzu üzerinde uzun uzun konuştum. Sami hanımlardan yerli ıualı kullanacak­ larına dair yeminle vait aldım. Ertesi günü mitingin

Ömrünü HİIâHahıttere hasr etmiç olaıı nıuşefik ve nec/p hisli NEZİHH VELİ Hanım

Efendi

kûrsü- sami-

46 f ‘ , A ■• v > i' >■' y

<

S f e * 1 v*.V fiî" yV tĞ '.V 'V ¿g ...î ' ^ r f ■■•;■?■ ;■ Kıymetli profesörümüz

mûrettiplerinden bir tebrikname geldi. Bu: .Ünrmehatı salifemizİri ervahını şadeyleyenjfljhitobemz... diye baş­ layan aynı mevzu üzerinde^İstanbulufı muhtelif yer­ lerinde konferanslar vermemi teklif eden bir mektuptu. Ya­ kın zamana kadar evrakınım arasında ara sıra gözüme ili­ şen bu mektubu bulursam ay- ' nen bu hatıralarda neşredece­

ğim. Bu konferanslara, lstan- bulun muhtelif semtlerinde devam ederken fikrime doğan bir teşebbüs tohumu yavaş yavaş filizlenmece başlayordu. köz tabibi 1-.SA '• î'AŞA Uz. Mektebin halası için etrafıma

toplanan hanımlardan istifade etmek, muntazam bir cemiyet halinde çalışmak fır­ satı tamamile hazırdı. Üzerinde çalışacak mevzu ise alâkayı celp edüp duruyordu: Yerli malların hi­ mayesi, eski kadın san’at işlerini asrileştirip ih­ ya etnik... böyle hayri bir cemiyet teesisinin ihti­ yacı ise acı bir feryat halinde kalplerimize hitap edüp duruyordu. Balkan muhaceretinde babasız anasız ve yurtsuz kalmış yetim muhacir kızları... ihtiyaç, vazife, âza, hepsi tamam olunca mekanizme kolay kolay faa­ liyete geçti. Fil’lıakika vaki olan teklifim arkadaşla* rımca hüsnü kabule mazhar oldu ve hemen işe baş­ ladık. Artık Esirgeme Derneği meydana gelmişti.

V 48 —

lıatum nedense bize' iltihak etmediler ve Ksirkeıne d eren finden daima uzakta kaldılar. Bir müddet sonra Taaliî Nisvan kulubu inhilâl etti; ortada kadın cemi­ yeti olarak yalnız. Esirlceme derengl kaldı. İki sene kadar Eşirkeme derenginin kâtibi umumîsi sıfatile mesaîsile çok yakından alâkadar oldum; altmış yetim kızı ve bir çok fakir dul kadını çalıştırıyor ve oku­ tuyor ve mümkün olduğu kadar himaye ediyorduk. Müessisi olmak hasabile maksadım; bu cemiyeti inkişaf ve taammüın ettirmekti; muhitimizde derin bir alaka uyandırmıştık verdiğini konferansların semeresini gcr rüyor ve ümidim günden güne artıyordu. Ecnebi mali satan mağazalar göze görünecek kadar tenha- iaşmıştı fakat Esirgeme derengini çok benimseyerek başına geçmek arzusunda bulunanlardan bilhassa mcrlınm Hamiyet hanım çok afif çok temiz çok faziletli bir türk kadını olmasına rağmen kıldan nem kapacak kadar müteenni, lıer hareketten bir mana •çıkaracak kadar valıham, Her adımı ölçüp biçecek derecede bati olduğu1 cihetle maalteessğf pek vasi po- rograıu ve nizamnamesine rağmen cemiyeti ileri gö­ türemedi.

Esirgeme Derneğinin' bilhassa yerli malların hi­ mayesi, halkın yerli mamulatını istihlâkine teşvik ■etmçk - i,lk gayesi idi Fakat ben İzmirde bulunduğum esnada İıer hangi bir endişenin tahtı tesirinde oldu­ ğunu bilmediğim İbir sebeple nizamnameden bu mü­ him. maddenin' çıkarılmış olduğunu; teessüfle gördüm. "Eğer Dernek yerli mallar için propagandasında devam

* etinim olsa idi, bıı gün çok kıymetli bir maziye, sahip •olacaktı.

Balkan hezimetinin gönüllerde uyandırdığı derin iztirabın hızı ile meydana gelen hayırlı cemiyetlerden biri ve çok ehemmiyetlisi de Hilâliahmer Hanımlar Dariissanaasıdır.

Ben Maarife ait vazifelerimin çokluğu hasebile Dernekle istediğim gibi meşgul olamayacağımı anla­ dığım . ve bilhassa o kadar betaete hiç mütehammil

olmadığım cihetlerle Dernekten uzaklaşmağı tercih etmiştim. Bir müddet de İzmirde bir vazife alarak İstanbuldan ayrıldığım için Esirgeme Derneğini bir zamanlar bütün bütün terketmiştim.

Esirgeme Derneğinden ufak bir münakaşa neticesi ayrılan Behire Hakkı hanım Biçki Yurdu namile bir ticarethane tesis etti. Rekabet hissile başlıyan bu müessese Türk kadın hayatında ticaret filerinin bir mebdei olarak çok faideli bir mimime teşkil etti. He­ m en diyebilirim ki Samatyanm, Kıımkapının çîvidî

boyalı kagir evlerinde çalışan matmazel Marika, Karinalara daha elimi ecnebi dikiş ve fahiş moda ınües- seselerine etek dolusu verilen dikiş paraları Ayşe ve Fatma hanımlara nasip oldu. Biçki ve dikiş müesse- seleri mahalle içlerine kadar taamındın etti ve hepsi , kendilerine göre iş buldular, bu suretle Behire Hakkı hanım ticaret hayatına atılan ve müfit bir numune olan ilk kadınım izdir. Onun teşebbüsü sayesinde,, bir çok dul kadınlar, yetim kızlar saıı’at ve p ıra .sahibi ■oldular,. Bu muhterem Türk kadınının say ini; jıürrrjçtle

— 49 r ~

50

yat ve uzun müddet yaşamasını ve faaliyetini dalıa çok zamanlar temaii ettirmesini samimiyetle temenni ederim.

Birdenbire; çıkıp ve kara batak kuşu gibi ııabedit olan e-mivetlerden biri de erkek r«. lıberliğile meydana gelirken kail darın - anlaşmaması yüzünden inhi âl eden Müdafaei Hukuk Cemiyetidir. Beni de o cemiyete kâtibi umumî intihap etmişlerdi. Vakur, levent. Se.lnıa ha­ nini d ı bazı işlerde rehberlik etmek üzere Hilâli alı- inerdeki vazifesini bırakarak bize refakat ederdi. İlk içtima c-l'tigimiz gün bir tezkere yazmak icap etti, bu­ nu yaz ı ak için benim tereddüdümü sezen Selma hanımefendi hemen kâğıt ve kalemi benden a1dı.

Maharet ve meleke ile tebyiz ihtiyacından vareste düzgün bir hat, muntazam bir ifade ile tezkereyi ya­ zıp elime tutuşturdu. Selma

hanımı o giiıı tanıdım ve son­ raları bir çok cemi y etlerde kadın teşebbüslerinde kendi­ lerine tesadüf ettim, çok kıy­ metli ve değerli bir Türk ka­ dım idi.

, Taalii Nisvan kulubundan .evvel .Baban zade tarafından tesis edilip müessislik sıfatı okuyup yazması bile olımyan haremine izafe edilen [Miida- .faai Hukuku Nisvan] cemiye­

tinden bahsetmek .ihtiyacını duy.iniyorum. Çünkü, bu sözde kadın cemiyetinin arasında okuyup yazan, aklı

MiHeffekir kadı ti ¡arı »ıızdtın SELMA HANIM EFENDİ

j Îüuyiua Devlet

__ j _ S Kötüpharıosi

i Kitapları eren yalnız iki kanım vardı. Biri şair Nezilıe \ aşar, diğeri bir muallim hanımdan ibaretti. Bu cemiyet te cok ömürlü olamamıştı; hiç bir iş yapmadan ademe karıştı.

Kvvelce yalnız kına gecelerinde, düğünlerde tan- d dır sefalarında ve hususî meclislerinde birleşen tiirk hanımları, artık umumî menfaatlara yarıyan cemiyet­ lerin çatısı altında toplanabiliyorlar ve isimleri başlı başına bir hüviyet ve şahsiyet ifade edebiliyordu.

Türk ocaklarında, talim ve terbiye cemiyetinde, fukara menfaatına verilen temsillerde meşhur kadın­ lar tarafından - verilen konferanslar pek rağbet görü­ yordu; fakat dinleyiciler arasında ıııusahebenin nıevzu- undan, nutuk verenin arabesk çarşafı, pelerin ve pe- •çesinin zarafeti daha ziyade alâka uyandırıl ordu.Kde- bî ve İçtimaî matbuatta isimleri tanılan harım ların adedi de çoğalıyor, hatta bazı eski mulıarrireler arap kadınlarından mümineler göstererek müphem bir id­ dianın peşinde dönüp dolaşıyorlardı. Fakat ortaya fa­ sih ve muayyen bir fikir nüvesi ahlamıyordu. Öyle kuvvetli bir fikir nüvesi ki etrafında kadınlığı ciddî iıinalı bir alaka ile toplayabilsin..

Kitabın başından beri bir terane gibi tekrar ederek müphem bir surette şikâyet etmek istediğim; kadın­ lığın bir antya, bir fikir etrafına ciddiyetle toplanma- masmdaki sebebeleri kendi tecrübe ve görüşüme göre, araştıracağım: evvelâ, hanımlarımız ev hayatının yek- nısak akışlarından bıkmışlardı, içlerinde, tahsili yük­ sek, kalpleri hayır işlerinden zevk alanlar zemin ve

zamanı müsait görünce ortaya atıldılar, hu perakende ve gelişi güzel harekette müşterek bir kadınlık hede­ fi gözetilemezdi. Saniyen; kadın hukuku için ortaya atılan müphem ve vuzuhsuz iddialar* henüz kadının benliğini idrak edememesinden ileri gelen tereddüt ve korkudan başka bir şey değildi. Nihayet beş onu­ nun bir araya geldiği zaman araya giren geçimsizlik­ lere br\ş onunun yaptığı işe, on onbeşinin gösterdiği lakaydi ' ve istihfaf, asıl şayanı dikkat olan cihettir. Kadın yaradılış itibırile erkekten ziyade maşeri ve cemiyetci olmasına rağmen ruhen kıskanç ve tefevvuk iddiacısı olduğu için cemiyete fesat sokmak -hususun­ da da erkeği fersah fersah geride bırakır, «ürkeği daima fendile yenen * kadın irsî silâhı olan hileyi kullanmaktan meni ııefs edemediği için de kadın ce-*

Belgede Türk kadını (sayfa 36-73)

Benzer Belgeler