• Sonuç bulunamadı

ediloıı kitabe aynen:

Belgede Türk kadını (sayfa 105-124)

Hamut efendiler ve muhterem davetlilerimiz ! Bir kadın olmak münasibetile buraya, ne kadın ¡tarafgirliği yapıtp bu mühim meseleyi mugalataya boğmak, ne de bu muazzam meselede kendi kannatla- rıım dinletmek hevesile çıktım.

Hukuku Aile, kadın ve erkeği'aynı derecede alâka­ dar edecek bir keyfiyet olduğuna nazaran bu, taraf ve cins hudutlarını aşarak umumî, bir memleket me- "selesi oluyor. Bu müşterek meselede vaziyeti tetkik ederken vekayiin şahadetine istinat ederek muvazene ve ahengi haleldar eden esbap tebellür edebilir. Binaenaleyh böyle ehemmiyetli bir işin halinde hissiyat değil mantık-ve müşahede ierayi ahkâm etuıelidir.v

Mesele, şümul ve ehemmiyeti noktai nazarından •da zatî ve şahsî kanaatlara mütehammil değildir. Hu­ kuku Aile hakkında tesbit edilecek kararlar birer ilıti- nas mahselesl olmalıdır. Fennî, ahlâkî, İçtimaî erbabı •¡tahassüsten davet ettiğimiz muhterem, şahsiyetler,. siz-

— 107 — /

ler, ilme istinat eden ve neticesi memlekete müfit olan dakik/ ve âli mutalealarmm şüphesiz diriğ et-

miyeceksiniz.

Maksadım bir girizgâh yapmak ve zemin hazır­ lamaktan ibarettir.

Mahlukat iki muazzam ihtiyacın zebunudur. Bütün vazaifin validi olan bu iki kudretli amilden neslin idame ve teksiri hususunda ta hayvanattan başlıyarak halı vahşette yaşayan insanlara ve nihayet akvamı mütemeddineye kadar dişinin ve erkeğin halı vaziyeti­ ni tetkik ve tetebbiı eylemek aradığımız esası bize pek güzel gösterebilir: Bütün dişilerde müşterek bir hal görürüz: - döl yetiştirmek - bu keyfiyet hayvanatı ip- tidaîyeden âlîyeye doğru tekâmül eder; bir amipte yavrulamak ikiye ayırılmak suretile olduğu halde çe­

kirgenin yumurtaları şerait lâzımeyi havi bir mevkide inficar eder.

Basitten mükemmele gittikçe bu keyfiyet daha muğlak bir şekle girer; meselâ dişi bir balık beyza- tını deniz dibinde kayalar arasında bırakır, artık onun yavrusile bir alâkası yoktur. Fakat bir tavuk kuluçka­ ya yatmağa mecburdur. Daha âlî hayvanlarda ise di­ şinin erkeği bilhassa yavrusile miinasebatı daha sa­ mimîdir. Dişi ile yavru arasındaki şu münasebet hayvanattan akvamı vahşiyeye doğru daha vazıh, da­ ha mütemadi bir şekil alır; vahşîlerde dişi ile erkek arasındaki münasebet pek iptidaîdir. Bu irtibat yavaş yavaş tarafeynin kalplerinde bir muhabet haline inkı­ lap eder. Bu suretle zevçlik ve zevcelik hisleri ipti­

108 —

daî bir şekilde atılmış olur. Fakat bununla da kalmaz vahşilerde yavrularına lakayt kalan erkekler, ' kadına olan temayülünün' saikasıile çocukla da alâkadar ol- uııya başlar.

Kadının badettevel.it erkeğin muavenetine arzı iftihar etmişi, erkeğin ona şitaban olması, baba ile çocuk arasındaki münasebet ve alâkanın ilk vasıtası dır. Velhasıl yukardan beri arz ettiğim, kadında çocuğa, erkekte kadına, nihayet erkekte çocuğa karşı tedricî bir surette teşekkül eden bu münasebet, ve nmlıabetler (aile teşkilâtının) iptidaî fakat hakikî e- saslandir.

.Mnruru zamanla tebeddül eden muhit ve bu muhite tevafuk ve tetabukta nuıztar olan insanlar infirattan içtimaa, vahşetten temeddüne doğru ilerledikçe bu aile teşkilâtı kespi intizam ve mükemmeliyet etmiş, onun esasatmi bir takım kanunlarla takviye etmek mecbu­ riyeti karşısında kalmıştır.

Kanunlar, hiç şüphesiz yaşanılan vasat hayatının saadet, selâmet ve refahını kâfil hakim ve kudretli kollardır. Asrın icabat ve ihtiyacatma göre tebeddül et­

mek mecburiyetinde olan kararlar kuvvet men bal arım zamanın tarzı tefekkür, tarzı tahassüsünü, tarzı telâ­ kisinden, muhitin maddî ve manevî ileaatından alır­ larsa ruhlarda aksülamel yapmaksızın ağır başlı bir mürebbi gibi muta olurlar. H ükm ü zaman ile telif edtlmiyenler ise nutziç ve muellim bir boyunduruk­ tan başka bir şey değillerdir. Onlar daima müfrit bir şekilde sui istimal ve tahrife uğrayarak muzir bir itiyat halinde takarrür'eylemişlerdir.

100 —

Bundan çok evci dört zevce beş nıüstefreşe sahibi cedlerimizden hangisi şeriyatın vazettiği şeraite bi- tamamiha riayet edebilmişlerdir?. Henüz dokuz on ya­ şının masum devresinde basit bir meta halinde akt edilup zevcelik hayatında adi bir ınakina gibi telâkki edilen büyük analarımızdan hangisi hakiki bir valide olabilmişlerdir?

Yirminci asrı medeniyette de Türk kadınının en akdes ve birinci vazifesi şüphesiz valide olmaktır. Yirminci asırda da izdivaçtan maksat yine hiç şüphe­ siz neslin idamesidir. Fakat alelıtlak döl yetiştirmek değildir. Mütemeddin muhitlerde kemiyetten çok ziya­ de keyfiyetin ıııüsbet rol oynadığı bedahet halindedir.

Uç dört zevceli ailelerden yetişen çocuklar ruhen, be­ denen mağşuş, malûl bir nesildir. Böyle miizebzip ailelerin çocukları vatana haHinı olarak ilıda edilmiş bir unsur olamazlar. Böyle alil ve sakat zevcelerden ve babalardan bütün manasile genç, kavi, azimkar, sahibi irade, vatanperver - bilhassa vatanperver, çünkü aile rabıtasını hissetmemiş olanlarda vatan muhabeti temerküz edemez - müteşebbüs, san’atkâr bir unsur beklemeğe hakkımız olamaz. Türk kadınının aziz va- zifeerinden biri de ev kadınlığıdır. Fakat her hangi bir tehevvürle erkek ağzından eıkaeak - hoş kelimesi - ile kari nünden cüda düşeceğini hilen, hile gibi zelil bir yama veya yanağa temas gibi adî bir tatyible bağla­ nacak pamuk ipliğinden çok zaif bir rabıta ile tekrar hayat arkadaşlığına itimadı kalmayan kadın bucağını benimseyup ona kudsî bir mabet gibi ısınamaz. Böyle

süfli bir derekeye düşmüş bir kadın asil bir valde, yüksek bir zevce, samimî bir ev kadını olamaz!

Talak baki kalmak şartile nikâh, boş kelimesile kopacak, hile .ile tekrar banlayacak zayii bir iplik halinde kalırsa vey! o ailelere! veyl memleketimizin istikbaline!

İzdivaç bir terbiye ıııes’ele,sidir. Terbiyeli gençler kifayet temin edecek şerayiti ihzar, edebilirler, ve et­ melidirler. Ey inkılâbın aziz genç kızları! AvrupalI­ ları. «Bir Türle kadar kuvvetli» delirten zaafı eismanî ve hezalı ahlakîsinden sîzler mes’ııl olacaksınız! Bi­ naenaleyh bundan sonra iyi görür, iyi düşünür, iyi nişancı, iyi binici, dinç, gürbüz, cevval, müteşebbüs, uıüstahsel olmayan erkeklerin desti izdivacını şiddetle reddediniz. Ve siz kıymetli gençlerimiz! Ou veya on beş yaşındaki, kızlara ancak hemşire diye- elinizi uzatınız. O yaştaki kızlar ne zevce, ne valde, ne ev kadını olabilirler. Bırakınız onlar tahsil ve terbiyele­ rini ikmal etsinler ki hayatta size her noktada mü­ temmim, muavin ve müşarik olabilsinler. Zamanın hayat humıılesi iki elle kaldırılmıyacak kadar ağır dır. Ona dört elin kuvveti ve mahareti lazım. Ve sev­ gili gençler, aile rabıtasının ilk esasını bu şerayit tahtında kurduktan sonra şayet bir gün acı bir hadise, karşısında mukaddes ocağınızı dağıtmağa kalkarsanız aranızdaki bağın insani bir surette çözülmesini veya takviyesini çok tecrübeli, çok fazıl, çok alim aile baba ve analarından teşekkülünü istiyeeeğinıiz muhterem ve yüksek bir heyete bırakınız. Muazzez Türk kadın

ve erkesinin seciyesi basit bir tehevvür veya hevesle bosamağa, hile veya benan temasi'e aktı rabıtaya veya itaat ilanıile kaydı nikâhı kadın için zencin esaret, erkek için zulm vasıtası telakki etuıege artık müsait ve mütehammil değildir. Bu sözlerin son teklif üze­ rine hırçınlaşmış titiz bir kadın ruhunun feveranlar* olmadığını, aile ve saadet ve felâketlerinde memleke­ tin ne kadar samimiyetle alâkadar olduğunu söyleme­ ğe hacet görmüyorum. Kadını millet camiasından ayırmıyan lâyik Cumhuriyetimizden izdivaçta, talakta, verasette kadın ve erkek hukukunun müsavaten göze­ tileceğini beklemek hakkımızdır.

vSiz muhterem mutahassızlarımız! Mümtaz atıbba- m ız! Kadın ve erkeğin fizyolojik ihtiyaçlarını, erkek ve kadın için izdivaç çağlarını menfi veya mıısbet şerayitle meydana gelecek neslin felâket veya selâmeti sıhhiyesini, siz muhterem içtimaiyatçılar ve mütefek­ kirlerimiz! İzdivaçlardaki tarzın velıameti İçtimaîye ve ahlâkiyesini, bunlara karşı düşündüğünüz salâh ve tedabirini, siz kanunşinaslarımız1 Verilecek kararlarda memleketin menafiini, bunların hututunu çizmek hu­ susunda kıymettar mütalaalarınızı bekleyoruz. *

Bu tarihî içtima hakkında «Vatan» gazetesi de şöyle yazmıştı :

.Türk ocağın m konferans salonu dün öğleden son­ ra ehemmiyetli, hararetli ve civcivli bir içtimaa sah­ ne olmuştur. Yüzlerce Hanımlar bir zaviyei kaime şeklinde iki kısımdan mürekkep olan konferans sa­ lonunda öğleden sonra saat İki buçukta toplanmışlar

! ! 2

've Hukuku Aile kanunu hakkında kadının alacağı vaziyeti tesbit etmişlerdir.

1 >ünkü işti mada Nezihe Muhittin Hanım işti ma­ daki maksadı izah ettikten sonra Hikmet Arif Hanım -söz olmış ve memleketimizde erkeklerin kadınlara ta­

hakküm eden bir vaziyette olduklarm söylemiş, fa­ kat erkekleri bağırarak söylediği şu sözlerle terket- ra iştir.

— Fakat erkeklerin böyle olmalarna sebep yüzde doksan kadınlardır.’

Hikmet Arif Hanımın kadınlık baklandaki bu itirafatı bir velvele uyandırmış ve. her taraftan pro­ testo edilm iştir:

— Kabul eimiyoruz, Asla kabul etmiyoruz. Fakat Hürui'et Arif Hanım bütün kabahatin kadınlarda olduğu baklandaki noktai nazarında ısrar- •etmiş ve buudan sonra da şocuk bahsine geçmiştir.

Hikmet Arif Hanını demiştir k i : .

-- Çocuklar iftirak vukuunda birçok fecayie ma­ ruz kalmaktadırlar. Bu da bizim sui idaremiz netice­ sidir. Çocuk erkeğe bırakılamaz, çünkü terbiyesini

mutlaka valdenin sıcak aguşıinda almalıdır. Çocuğun Lâyıkİle neşvü nüınası işin lâzım gel en aştyanı ancak valde ihzar edebilir. Halbuki ayrılık olduğu zaman valde hu çocuğu bsslemek vesaitinden mahrumdur.

Hikmet Arif Hanımın hanımların kabahatli ol­ dukları hakkmdaki sözleri bazı hanımlar üzerinde büyük bir infial uyandırmıştt. İğbirarı taşan, dökülen Hukuk talebesinden Nigâr Hanım, Hikmet Arif

— 1 1 3 —

* l

v V

f , ' (•fi-.

Ham ın sözlerini bitirir bitirmez ayağa kalktı ve şiddetli bir lisanla:

— İzahat isteriz, dedi.

Arif Hikmet Iiam m bunun üzerine lıazır cevap- lıkla dedi k i :

— Hanımlar, iki cambazın bir ipte oynıyamıya- ■cağını nazarı dikkate alsak erkekler de, kadınlar da, ■çocuklar da, kepimiz meshıt oluruz. Bir evde iki çambaz bir ipte oynıyamaz vesselam...

Arif Hikmet Hanımın bu sözleri büyük bir kı- «1111 kanımlarm da koşuna gitmiş ve şiddetle alkış­ lanmıştır. Fakat kadınlığın kabalıatli bir mevkide olduğu hakkmdaki sözleri bir türlü unutannyan Da- vııtpaşa muallimelerinden Azize Hanım derhal kürsü­ y e gelerek kadınları müdafaaya başladı.

— Ürkekler canavardır, kadınlar zayıftır, diyor­ lar. Bütün mesele kadınların kaklarını bilmemelerin­ den ileri, geliyor. Kadın her şeye «evet» derse bu zulme müstahaktır. Ürkekler ötedenberi. kadınlara ■/.ulum yapmağa alışmış mahluklardır.

Azize Hanımın bu sözleri kadınlığın kabahati olmadığına kani olanlar tarafından alkışlanmış ve hatibe kuranı kerimden bazı ayeti kerime ve ahadisi. şerife okuyarak kürsüden aşağı inmiştir. Ürkekler hakkmdaki iğbirarlarını ve kadınlığın haklı olduğu hakkmdaki kanaatlarnı alkışlarla teskin etmeğe m u­ vaffak olamıyan müfrit hanımlar bu aralık bağırdılar:

— Kadın . hakkını bilmelidir. Hiç mesabesinde «dan bir kadına, hiç bir şey verilmez.

— Kabahatli olan erkeklerdir. • — Dogrtı doğru, doğru....

Nikbinler ve bedbinler

Bunun üzerine kadınların faaliyete geçmesi konu­ şuldu ve bazıları tarafından. derhal yapılacak bir şe­ yin olmadığı ileri sürüldü. Hanımlar bu aralık nik­ binler ve bedbinler olmak üzere İlciye ayrıldı. N ik­ binler işinin derhal halledilebileceğini iddia ettiler, diğer bazıları da her şeyin yavaş yavaş olabileceğini söylediler. Bunun üzerine bedbin bir ses bağırdı:

— Asırlar lâzımdır, dedi. Diğer bir ses:

Mecmualar çıkarmak, erkekleri irşadetmek lâ­ zımdır.

— Alalı allah, bunu kiııı bekler. — Derhal bak isteriz.

İçtima pek ziyade hararetli bir safhaya giriyordu. Bir köşeye çekilen bir avuç - zalim» erkek müthiş bır­ akalı ivette olduklarının ezici korkusu altında sandalye­

lerinin üzerinde 'titriyorlardı. Fakat her İıalde kadın­ ların erkeksiz olamıyacaklarına bir delil olmak üzere bir köşeye sıkışmış olan İstiklâl mahkemesi müddeiumumisi Vasıf Beyin fikrine müracaat edil­ meğe karar verildi. Vasıf Bey kürsüye giderek gür bir sesle dedi k i: ■

Vasıf beyin nutku

— Hanımefendiler; her şeyden evveVkadmlık me­ selesinin bir memleket meselesi olduğunu nazarı • iti-

*• *

ı. *

* 1

— 115 —

bara almalıyız. Bunun içindir ki enirinizi infaz ediyo­ rum. Kadınlığın inkişafı hakkında sizin kadar mem­ leketin münevver gençleri çalışmaktadır. Bu mesele­ de memleketin münevver kitleleri hep beraber yürü­ yeceklerdir. Memleketimizde bir kadınlık meselesi vardır. Fakat bu mesele şimdiye kadar ananattan mütevellit bir cemiyet ■ hissi halinde devam etmekte­ dir. Bizde asri bir kanun yoktur. Bu mühim mesele eski zamanların zekâsının müsait olduğu derece nisbe- tinde bir kanunla idare ediliyor. Yani yalnız bir ki- kitabülnikâh vardır. Kadının vaziyeti bu şekilde ile­ vam erlerse İçtimaî vaziyeti daha fena olur. Kadıııfûr varolursa kadınların yetiştirdikleri çocuklar dân 7iıfı noktai nazarından varolurlar.

Türk kadınlarında bir haslet

I <ı vardır: Kvfatfânm asker olarak yetiştirmektir. Türk erkeklerinin. cldr[ Heş asırlık hayatı hep kabahatten ibarettir. BuminiiV .bera­ ber biraz da kabahat hanım kadınlarmızHa'dıf...’

Vasıf Beyin bu sözleri üzerine•s » i Paşanın kerimesi Azize Hanım bağırdı':

Kıbri'sİı ' Müstafia ur — Hayır, dedi. Bütün kabahat kadınlardadır. 'Çİin-

- ^ ^ ı t f 1 -« r f r ı , 1 1 s 'j *» r t ^

kü bu ha te tahammül etmişlerdir. u u- ıh Vasıf Bey devam ederek dedi k i :d jiâİEÎ

Ah:1 ıd d r r l r.ıjfb

Hayatta en büyük rolü kadın oy hamiştir. r^oıi . i , , , , , , , ,o?.t‘jh in n yj uttumrrsi)f. cidalde erkek kadar kadının rolü olmuştur.

Vasıf Bey Türk kadınlığının m illî! cidaİtİek'f

■ f ü x . ırchuruf, y-ıcl hare/ ro­

lünden bahsettikten sonra devanıec^erek:

— O halde kadınlar, erkeseler' hep' Mıenı oer yıım: meliyiz. Türk kadınlığının' inicişafını 'ısteİniyerifer

— 1 1 6 —

çoktur. İrticakâr kuvvetler daima dini öne atıyorlar. Bu kuvvetleri yıkmak lâzımdır ve elbette yıkılacak­ tır. • fükıımet bir kanun hazırlamıştır. Şimdiye kadar bu hususu idare eden bir kanım yoktu. Fakat bu ka­ nun bir türlü terakkiye düşman olan bazı eşba9m tesirlerinden kurtulamıyor. Kanunun ihtiva ettiği bir çok mevat vardır.

Aile hayatımızda- iki facia vardır. 1 - taaddüdü zeveat, 2 - talâk..

Kski asırlarda kabul edilen taaddüdü zevcatı Cum­ huriyetimiz kabul edemez. Bu sistemin çocuklar üze­ rindeki tesiri pek muzirdir. Bütün ev halkını riyakâr yapar. Maalesef son aile kararnamesinde bu esas ka­ bul edilmiştir. Hatta bu meseleyi meskııt olarak geç­ seydi belki de siyasete lıâmlederdik. Fakat maelesef kanunda tasrih edilmiştir.

ikinci nokta yani talâk meselesi de pek mühim­ dir. Tabiidir ki erkek ve kadının azap içinde kaldık­ ları zamanlar vardır. Evlilik hayatlarına nihayet ver­ mek lâzımgelir. Fakat bu iftirak ancak düşündükten sonra vaki olmalıdır. Halbuki bizde.'talâk herhangi bir sarhoşun elindedir. vSoıı hukuku aile kararnamesi talâk meselesinde az çok inhiraf etmiştir. Meselâ ka­ dına hakkı talâk vermiştir. Kadınlarınızda ayrılmak lüzumunu görürlerse ayrılabilirler, fakat

şüudı'ikten sonra...

Vasıf Bey bundan sonra aile hayatımızdaki pek «gülünç* bulduğu bazı safhalardan bahsetmiş ve talâkı bayın, talâkı selâse ve luille gibi şeylerin tahannuül-

V

süz olduğunu söylemiştir. Vasıf Bey Mehakimi şeriye tarafından verilen hükümlerin mantıksızlığımda izah ettikten sonra Mecliste hukuku aile hakkında bir ka­ nun olduğunu söylemiş ve şu suali sormuştur:

— Bu kanun Meclisten çıkacak mı? Vasıf Bey sualine cevap vererek.

— Hayır, dedi. Mecliste münevverler vardır. Bu kanunu kabul etmiyeceklerdir. Erkeklerimiz, gazeteci­ lerimiz bu hususta neşriyat yapmışlardır.

Bir encüm en intihabı

Vasıf Bey içtimain ehemmiyeti hakkında da bir kaç söz söyledikten sonra kürsüden indi. Bunu müte­ akip ne yapılması lûzıtııgeldiği hakkında bir müna­ kaşa açıldı. Bazı hanımlar içtimai başka bir güne taliketmeği, bazıları da derhal müzakerata başlamayı istediler ve dava vekili Ali Haydar Beyle Vasıf Bey kiirsiye gelerek izahat verdiler. Vasıf Beyin sözleri üzerine kanaatlar tebellür etti. Encümenin derhal in­ tihabına riza gösterildi. İsimler üzerinde, ıızun uza­ dıya müzakereler oldu. Reyi hafi ve aleni taraftarları birbirile çarpıştı. Nihayet reyi aleni üzerinde karar kılındı. Yalnız namzetlerin kürsüye gelerek kendile­ rini göstermelerine karar verildi. Bu fikrin ilk sa- deıııesine Kıbrıslı Mustafa Paşanın kerimesi Azize 'Hanım maruz kaldı. Azize Hanını kimsiye gelince kadınlık hakkında fikirlerini tanıtması talebedildi. Bu pek nagihani bir teklifti, Azize Hanım itizaretti, gelecek elet a söylerim dedi, inikat fikirlerinin aykırı

olduğu için ekseriyetin fikrine uymiyacağım ilâve etti. Bir erkeğin aynı vaziyette intihap propagandası yapman lâznngelseydi, fikirlerinin ekseriyetin kanaa­ tine uyduğunu söylerdi. Fakat hanımlarınız henıtz siyasî yalancılığa alışmadıklarındaki Azize Hanını dü­ şündüğünü olduğu gibi, söyledi. Bir erkek içtimai «'hepinizden başka düşünüyorum» diyen bir kimseyi encümen âzası intihap etmezdi. Fakat hanımlarınız daha geniş düşüncelerle davrandılar; Azize ilanım a ekseriyetin düşüncesine aykırı kalan fikirlerini en­ cümene bildirmek imkânını verdiler. Bundan sonra isimleri geçen namzetlerin hiç biri bu tarzda imtihan geçirmedi. Kimi elle işaret edildi, kim ide hiç kendi­

lerini göstermeden intihap edildiler. Meydana şu liste çıktı:

1 — Halide Kdip Hanmı 2 — Sabiha Fekeriya Hanım 3 — Nakijm Hanım

4 — Nezihe Muhittin Hanım 5 -- Azize Han'ım

ö — Sel ma Hanım (Ahmet Riza Beyin hemşiresi) 7 — Nigâr Şevki Hanım (Hukıtk Fakültesinden) 8 — Naciye Feham Hanım

0 — Rezzan Kinin Hanım

Bundan başka müşavir sıfaiile erkeklerden avukat Ali Haydar, doktor Refik Münir, Necmettin Sadık, Ahmet Kinin Beyler intihap edilmişlerdir. Saruhan mebusu Vasıf Bey beyanı itizar etmiştir.

İçtima bittikten sonra grup halinde münakaşalar — . 11? —

— no

K ' P ' • V m v:' •'> 4 ’ V *

•devanı etmiştir. Hanımlar T ür koçağından çıkarken' sinema ve fotoğrafları alınmıştır.

İntihap edilen komisyon tarafından takarrür eden esbabı nmcibeli muhtara Büyük Millet Meclisine takdim edildi.

Pek az bir müddet sonra Türk Kadın Birliğini ziyaret eden sabık Adliye Vekili Mahmut Ksat Beye­ fendi hanımların ııoktai nazarlarının hemen hemen aynen kabulü hakkında sarfı mesai edeceğini vadetti.

Kailin birliğinin maksat ve mesaisinin esaslarına birer misal teşkil ettiği için iki mühim işinden uzun­ ca bahsettim.

T ürk Kadın Birliği mesaisini haleldar etmiyerek tayı dört sene feyizli bir gayretle çalıştı.

Aradan geçen bir iki sene sene sonra büyük halaskar yeni T ürk harflerini kabul ederek millete yeni, büyük, parlak bir şelırah daha teinin etti.

Burada kadınlığın şükranı sonsuz ve pay ansız •olmuştur. 1927 — 1928 tarihi Türk kadınının hakiki h ir kurtuluşudur. Kn cahil bir sınıf halinde kalmış olan kydvn okumak milletine mazlıar oldu.

19 30 tarihi Türk kadınının teşrii hakkının kabul edildiği çok şerefli bir dönüm noktasıdır.

Türk kadını, 1923 ve 1926 — 19 7, 1928 — 1030 tarihleri için ayrıca tesit merasimi yapmağı asla unut m a maildi rlar.

Türk Kadın Birliği üç senelik mesaisinden sonra Tikttediği ilk kongrede neşredilen faaliyet listesi şu idi:

“Kadın Yolu,, mecmuasından aynen iktibas edilmiştin. T o s e b iju s e d ü o rı iş le r

t — Talim ve terbiye kongrasile işe mübaşeret. 2 — Yetimlerin istatistik i.

3 — Aile kanunnamesi hakkında meting ve bir- 'komisyon marifetile faaliyet.

* 4 —- Avrupada bütün kadın- mahafîli arasında türle kadınlığı ve inkılâp .hakkında propoganda.

5 — Terzihaneye yardım.

fi — Konferanslar tertip- edilmiştir ve çay soh­ betleri.

7 — Darüleytamlara iane derci, hususunda Birlik azalarının faaliyeti ve elli lira ile ianeye iştirak.

8 — Hukuku Aile kararnamesi için lıükûmete-

müracaat. r

0 — Cemiyeti Akvam muzaheret cemiyetine azanın, iştirakini temin.

î 0 — Ayasofya camiinde eski türk işlerinden m ü­ rekkep bir sergi küşadt. ,

11 — 1 skini kadın kongrasma davet. /

12 — Belediye intihabatma ■ iştirak zımnında mü­ racaat

13 — Ankaraya mıırahhas izamı. , 14 — Kadın Yolunun intişarı.

15 — Cemiyeti Akvama bir mümessile kabulü hak­ kında teşebbüs üzerine Türk Kadın Birliğine müracaat,

16 — Çocukların siyanert ve açık tiyatrolardan men’i hakkında müracaat.

— 1 2 1 —

18 — Konferansları teşmil için nıesçitlerde h^sbıt- hal edilmesi hakkında müracaat.

19 — Çocukları ve mülıtaç fakirleri haftada bir gün muayene ve ilâç parası tevzii.

20 — Hinıayeietfal Süt Damlasına çocuk çamaşırı ve bir çocuk can anası olarak alınmasına.

,

2 1 — intihabat esnasında bir yeni namzet ilânına..

Belgede Türk kadını (sayfa 105-124)

Benzer Belgeler