• Sonuç bulunamadı

2.1 ARAŞTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESİ

2.1.2 Psikolojik İyi Olma

2.1.2.1 Psikolojik iyi olma kavramının tarihsel gelişimi ve pozitif psikoloji

Ruh sağlığı yerinde olmayan ya da size biraz garip görünen bir insanları nasıl tanımladığınızı düşünün? Deli, manyak, psikopat, tahtası noksan, kafayı üşütmüş, aklı başında değil, dengesiz, aklından zoru var, çılgın, kaçık… Bu liste uzayıp gider. Şimdi de ruh sağlığı yerinde olan insanları nasıl tanımladığınızı düşünün? Kendini gerçekleştirmiş, olgun, uyumlu, aklı başında... Bu liste diğer liste kadar çeşitli ve canlı değildir. Ruh sağlığıyla ilgili zengin bir kelime dağarcığımızın olmaması dikkatimizi ruh sağlığından daha çok ruhsal hastalıklara verişimizden kaynaklanıyor olabilir (Keyes, 2002). Gerçekten psikolojik sağlık üzerine yapılan araştırmalar incelendiğinde, psikolojinin çarpıcı biçimde psikopatolojiyle ilgilendiği görülmektedir. Bireylerin olumlu özelliklerini vurgulayan psikolojik işlevsellikle ilgili araştırmalar, psikolojik problemleri ele alan araştırmalara göre daha az sayıdadır (Ryff ve Singer, 1996). Psikoloji alanında yapılan araştırmalar genellikle bireyin psikolojik iyi olma düzeyini belirlemek için psikopatolojik ölçütlere başvurulmuş ve bu araştırmaların önemli bir bölümü psikolojik sağlığı

değerlendirmek için bireyin olumlu işlevselliğine değil, patolojiye ve bireysel sorunlar gibi olumsuz işlevselliğine odaklanmaktadır (Diener ve Seligman, 2002; Ryff, 1995; Seligman ve Chikczentmihalyi, 2000). Psikoloji geçtiğimiz yüzyılda sağlıktan çok hastalığa, cesaretten çok korkuya, sevgiden çok saldırganlığa odaklanmıştır. Psikolojiyle ilgili makalelerin elektronik ortamdan taranması sonucunda, 1887-2000 yılları arasında, öfkeyle ilgili 8072, anksiyeteyle ilgili 57.800 ve depresyonla ilgili 70.856 makale bulunurken, neşe üzerine 851, mutluluk üzerine 2958, yaşam memnuniyet üzerine 5701, makale bulunduğu görülmüştür. Olumsuz duygular üzerine yapılan her 14 araştırmaya karşılık olumlu duygular yapılmış sadece 1 araştırma olduğu ortaya koyulmuştur (Myers 2000, s. 56). Psikolojinin olumsuzluklar üzerinde daha fazla durduğu, insanın uyum sürecini ve gelişimini aksatabilecek riskler, problemler, patolojik durumlar ve tedavileri üzerine vurgu yaptığı, buna karşın insanın olumlu yönlerini göz ardı ettiği görülmektedir (Keyes ve Haidt, 2003).

Psikolojinin yıllardır olumsuz kavramlarla, hastalık ve bozukluklarla, daha çok ilgilenmesi, İkinci Dünya Savaşı ile birlikte psikolojinin iyileştirmenin bilimi haline gelmesine bağlamaktadırlar. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan büyük yıkım ve savaş sonrasındaki yaşanan zorluklar psikoloji’nin insanın işlevselliğinde hastalık modelini benimseyerek, hastalığın tedavisine odaklanmasına ve gelişmiş insanı, gelişmekte olan toplumu ihmal etmesine yol açmıştır (Keyes ve Haidt, 2003; Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000; Snyder ve Lopez, 2002). Seligman ve Chikczentmihalyi (2000) psikologların henüz yaşamın yaşanmasını anlamlı hale getiren ve değerli kılan şeylerin neler olduğu hakkında net bir bilgiye sahip olmadıklarını ve bireylerin nasıl hayatta kaldığı ve zor yaşam koşullarıyla nasıl mücadele ettiği noktasında çok az iç-görüye sahip olduklarını öne sürmüştür. Bu boşluğu doldurmak ve bireyin işlevselliğinin pozitif yönlerini incelemek için psikolojik iyi olma operasyonel olarak tanımlanmıştır. Psikolojik iyi olma, diğer birçok psikolojik yapı gibi çok yönlü ve farklı alt boyutlara sahip olduğu için bu kavramın operasyonel olarak tanımlanması son derece önemlidir (Akın, 2008). İnsan psikolojisinin pozitif özellikleri üzerine yapılan bilimsel araştırmalardaki bu belirgin eksiklik, araştırmacıları ruh sağlığının olumlu yönleriyle ilgilenmeye yönlendirmiştir. Pozitif psikoloji akımı genel anlamda psikoloji ile ilgili araştırmaların patoloji, anksiyete, depresyon ve mutsuzluk gibi konulara

odaklanmasını eleştirmiştir. Pozitif psikoloji bireyin yalnızca hastalık ve sorunlarından arınmasına değil, bunun yanı sıra bireyin temel güçlerini kullanması ve potansiyelini geliştirmesine de yardımcı olması gerektiğini vurgulamaktadır. Geleneksel psikolojinin aksine dikkatleri insan doğasının güçlü yanları, olumlu kişisel deneyim, olumlu kişisel özellikler ve erdem üzerine çekmeye çalışmış, insanın yaşam kalitesini arttırmayı hedeflemiştir (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000).

Seligman (1998) psikolojinin insanın ihmal ettiği güçlü yanlarını anlamak ve geliştirmeye çalışmakla ilgili görevine odaklanması gerektiğini vurgulamıştır. Pozitif psikoloji bireysel düzeyde, geçmişten doyum, gelecek için umutlu olma, şimdiki zamanda mutluluk, kişiler arası ilişkiler, kişisel gelişim, sebat, özgürlük, potansiyelini ortaya çıkarma, iyi olma, sevme ve çalışma kapasitesi, memnuniyet gibi özellikleri geliştirmeyi amaçlamaktadır. Sosyal düzeyde ise sorumluluk, başkalarını düşünme, ahlak, nezaket, ılımlılık, hoşgörü gibi özellikleri geliştirmeye çalışmaktadır (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000).

Bu yaklaşım insanlarda neyin yanlış olduğuna değil, neyin doğru olduğuna ve bunun nasıl geliştirilebileceğine odaklanmaktadır (Luthans, Vogelgesang ve Lester, 2006). Pozitif psikoloji, “insanlar neden depresyona girer?” sorusu yerine “insanlar neden ve nasıl mutlu olur?”, “Mutlu olmayı sağlayan faktörler nelerdir?” gibi soruları üzerinde durmaktadır. Bununla birlikte pozitif psikolog ilk soruyu göz ardı etme veya önemsememe gibi bir tutum içine girmez ancak psikopatoloji yerine iyi olmayı ön plana almayı tercih etmektedir (Akın, 2009).

Abraham Maslow “Freud bize insanın karanlık yarısını tanıttı, bize düşen ise sağlıklı yarısını keşfetmektir” sözüyle psikolojinin daha çok olumlu daha az olumsuzluk vurgulaması gerektiğini savunmuştur. Maslow ve arkadaşları İnsancıl bakış açısıyla pozitif psikolojinin amaçlarına ve kapsamına öncülük etmişlerdir. Pozitif psikoloji alanında çalışan psikologlar bireyde var olan olumlu özellikleri araştırarak bu yolculuğu devam ettirmişlerdir (Keyes ve Haidt 2003). Önceleri daha çok başarısızlık, patoloji, tükenmişlik ve çaresizlik gibi insan davranışının olumsuz yönlerini araştıran psikoloji bilimi, pozitif psikoloji akımıyla beraber modern yaşamın bireyler için sağladığı olanaklar ve mutlu yaşama erişebilme üzerinde durmaya başlamıştır (Caprara ve Cervore, 2003). Pek çok çağdaş araştırmacı geleneksel görüşe meydan okuyarak, iyi oluşun olumlu yönlerine önem verilmesini

desteklemiştir. Bu desteğe kanıt olarak “American Psychologist” dergisi pozitif psikoloji başlığı oluşturmuştur (Greenspoon ve Saklofske, 2000).