• Sonuç bulunamadı

2.1 ARAŞTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESİ

2.1.2 Psikolojik İyi Olma

2.1.2.5 Psikolojik iyi olma, öz bilgi ve kültür

“Ben harika ve çok akıllı bir insanım. Komik ve eğlenceli bir insanım. Nazik ve önemsenen bir insanım. Cornell’e gidecek kadar kaliteli bir insanım. Yardımsever ve işbirlikçi bir kızım.”

“Ben bir insanım, bir çocuk. Kartlarla oynamayı severim. Ben annem ve babamın çocuğuyum, büyükannem ve büyükbabamın torunuyum. Ben çok çalışkan ve iyi bir çocuğum.

Yukarıdaki iki öz tanımlamanın ilki 6 yaşındaki bir Avrupa-Amerikan bir çocuğa aittir. İkinci açıklama ise 6 yaşındaki Çinli, bir çocuğa aittir. İlk çocuk pozitif kişilik özelliklerine ve niteliklerine odaklanırken ikinci çocuk sosyal rollerine ve önemli ilişkilerine odaklanmıştır. Son 20 yıl içinde teorik ve deneysel çalışmalar yetişkinlerdeki öz bilginin egemen kültürün öz ile ilgili bakış açısıyla bütünleştiğini ve onu yansıttığına göstermektedir (Wang, 2006).

Kişilik ve benlikle ilişkili yapılan kültürler arası çalışmalar, benlik kurgusu modellerlinde olduğu gibi psikolojik iyi olma yapısı açısından Batı veya Amerikan toplumu ile Doğulu toplumlar arasında önemli farklılıklar olabileceğini öne sürmektedir. Batılı bakış açısı; bireyin özerklik kazanmasına ve diğerlerinden farklılaşmasına yardımcı olan benzersiz içsel dinamiklerine, değerlerine ve duygularına önem vermektedir. Benlik ne diğer bireylerle ilişkilidir ne de onlardan etkilenmektedir (Markus ve Kitayama, 1998). Bunun yerine bireyleri motive eden en önemli faktör kendini gerçekleştirmek, kendi olmak ve gizilgüçlerini en uygun düzeyde geliştirmektir. Benliğe yönelik bakış açısı, birçok Asyalı veya Doğulu toplumda yukarıda anlatılandan son derece farklıdır. Bu kültürlerde yaşayan bireyler, benliğini diğer bireylerle ilişkili ve karşılıklı bağımlı olarak algılar. Bu bakış açısı bireyin yaşam amaçlarının ve diğer birçok yaşamsal faktörün farklı biçimde gelişmesini sağlamaktadır. Batı kültüründeki özerklik anlayışına benzemeksizin,

Asyalı veya Doğulu toplumlarda diğerleriyle bağlantılı ve uyumlu olmaya odaklanılmaktadır (Markus ve Kitayama, 1991).

Markus ve Kitiyama, kültürlerarası psikoloji araştırmalarında kişilerin algılama, duygu ve güdülenmesinin çeşitli yönlerini etkileyen iki farklı benlik kurgusu öne sürmüşlerdir. Bu ikili bakış açısına göre bir kültürde benlik kurgusu gelişimi ya özerklik yönünde ya da ilişkisellik yönünde gelişmektedir (Markus ve Kitiyama, 1991).

Özerk benlik kurgusu, ayrışıklık kültürünün baskın olduğu toplumlarda daha çok görülür. Ayrışıklık kültürü kesin sınırlarla belirlenmiş ayrışmış benlik ilişkilerinin tanımlandığı ortamları, yani kültürel, ailesel ve kişilerarası ilişkiler düzenini içerir. Bu benlik tipinde başkalarının arasından sıyrılmak ve kendisini göstermek, farklı olmak, kendini ifade edebilmek, kişisel amaçları gerçekleştirmek önemlidir. İlişkisel benlik kurgusu ise ilişkililik kültürünün baskın olduğu toplumlarda daha çok görülür. Batı toplumları dışında birçok toplumda ayrışık benlik özelliklerine pek değer verilmez. İlişkili benlik yapısının baskın olduğu toplumlarda baskın olan değer, başkalarına uymak ve onlarla bağlılığı sürdürmektir. Batıda ya da genel olarak bireyci toplumlarda doğmuş, yetişmiş ve yaşayan bireylerin daha güçlü özerk benliğe sahip olma eğiliminde oldukları; doğu toplumlarında ya da toplulukçu kültürlerde doğmuş, yetişmiş ve yaşayan bireylerin daha çok bağımlı-ilişkisel benlik geliştirme eğiliminde oldukları belirtilmiştir (Markus ve Kitiyama, 1991).

Kağıtçıbaşı’na (1996, 2000, 2010) göre geleneksel toplumdan çok, bağlılık kültürü içeren toplulukçu toplumların gelişmiş yani eğitim düzeyi yükselmiş, kente uyum sağlamış kesimlerinde iki bağımsız boyut olan özerklik ve ilişkiselliğin bir arada görülmesi mümkündür. Kağıtçıbaşı, sosyoekonomik gelişmeler sonucu ortaya çıkan aile değişimlerinin, özerklik ve ilişkiselliği bir araya getiren “özerk-ilişkisel benlik” kavramını ortaya atarak alan yazında var olan bağımsız ve karşılıklı bağımlı benlik boyutlarına yeni bir boyut eklemiş ve benliğin iki uçlu kavramsallaştırılmasından farklı bir gelişim yolu ortaya koymuştur. Bu nedenle Kağıtçıbaşı bu benlik yapılarına ek olarak, özerk ilişkisel benlik kurgusunu, önermiştir. Bu benlik yapısı hem ilişkiselliği hem de özerkliği birlikte içinde barındırmaktadır. Bu tür benlik, toplulukçu kültüre sahip toplumların gelişmiş kentsel bölgelerinde, kuşaklararası maddi ilişkilerin azaldığı, buna karşılık duygusal bağlılıkların kaybolmadığı aile modelinde gelişmektedir.

Psikolojik iyi olmaya yönelik daha hazcı formülasyonların, batı kültürüyle ilişkili olduğunu öne sürülmüştür. Bu araştırmacılar doğu kültürlerinin psikolojik iyi olmayı, diğer bireylerle ve çevreyle uyumlu olma sonucunda ulaşılan huzurlu bir psikolojik durum olarak algıladıklarını öne sürmüştür. Öznel iyi olmanın batı ve doğu kültürlerindeki formülasyonları arasındaki bu farklılık, aslında batının temelde bireyselci, doğunun ise toplulukçu olmasından kaynaklanmaktadır. Daha özel olarak toplulukçu kültürler psikolojik iyi olmayı, bireyin sosyal ilişkilerindeki uyumu olarak algılamaktadır. Bu durum, bireyselci kültürlerde öz-saygı ile psikolojik iyi olmanın eşdeğer olarak görülmesiyle de ilişkili olabilir. Batı kültürlerinde psikolojik iyi olma bireysellikle ilişkili olarak ele alınırken, doğu toplumlarında bireyin kendisiyle gurur duyması ve kendini sevmesi psikolojik bir sorun olarak algılanabilmektedir. Bu nedenle psikolojik iyi olmanın tanımlanmasının, kültürden etkilendiği ve böylece psikolojik iyi olma araştırmalarını yorumlarken araştırmacıların son derece dikkatli olmaları gerektiği söylenebilir. Genel olarak farklı kültürler, psikolojik iyi olmaya yönelik oldukça geniş bir yelpazede dağılım gösteren ve ilgili kültürün değerleriyle ilişkili olan farklı kavramsallaştırmalara sahiptir (Lu, Gilmore ve Kao, 2001, akt. Akın, 2009).

Doğu Asya kültürlerinde yaşayan bireylerin, bireyselliği vurgulayan kültürlere göre kendilerini tutarsız olarak algıladıklarını ve bu nedenle psikolojik iyi olma düzeylerinin yordanmasının daha zor olduğu ifade edilmektedir. Bu sonuç Batı kültüründe yaşayan Doğu Asya göçmenleri için önemli göstergeler içermektedir. Asyalı bireylerin benlik kavramlarının daha değişken olmasından dolayı öz-saygı gibi göstergelerin diğer kültürlere göre psikolojik iyi olmayı yordamada daha az yararlı olacağını bildirilmiştir (Suh, 2002).

Christopher (1999), psikolojik iyi olmanın tanımlanması ve algılanmasında belirleyici olan faktörün kültür olduğunu savunmuştur. Bir toplumun psikolojik iyi olma kavramının içini nasıl doldurduğunu anlamak için kültürel zeminini iyi okumak gereklidir. Bireylerin davranış ve yaşam stillerinin kültürleriyle uyumlu olmaları halinde iyi olma duygusu yaşadıklarını belirtmiştir. Araştırmalar psikolojik iyi olmanın, bireyin köklü kültürel değerleriyle uyumlu davranabilmesi yeteneğine bağlı olduğunu ve psikolojik sorunların bireyin davranışları ile köklü kültürel inançlarının çatışması sonucunda ortaya çıktığını öne sürmüştür (Dalal, 2000, akt. Akın, 2009).

Kültür ve psikolojik iyi olma arasındaki ilişkinin anlaşılması, kültürel değişimin de incelenmesini gerekli kılmaktadır. Eckersley (1993) batı kültüründe yaşayan bireylerin, manevi ve sosyal bağlarına zarar veren ancak kaçınılmaz olan teknolojik ve bilimsel gelişmelere maruz kalmasının, psikolojik iyi olma düzeylerini azalttığını belirtmiştir. Eckersley’e (1993) göre batıda yaşayan bireylerin; depresyon, madde ve alkol bağımlılığı ve intihar eğilimi düzeylerindeki çarpıcı artışa dikkat çekerek, kültürel kimlik açısından yaşanan krizin, batıdaki gençlerin kültürel değerlerinde bozulmalara ve sonuç olarak psikolojik sorunlara yol açmıştır.

2.2 ÖZ BİLGİ VE PSİKOLOJİK İYİ OLMA İLE İLGİLİ