• Sonuç bulunamadı

1.3. YaĢlılığın Genel Özelikleri

1.3.2. Psikolojik Özellikler

Yaşlılık sürecinde bireyler aslında giderek fazlalaşan bedensel gerilemeler nedeniyle bir takım psikolojik ve sosyal sorunlar yaşarlar. Özellikle yalnız kalan kadın yaşlılarla birlikte kendini yaşlılık sürecine hazır hale getiremeyen bireylerde psikolojik sorunlar diğer yaşlı bireylere nazaran daha çok ve şiddetli görülebilir.

“Yaşamın sekiz evresi vardır ve bunların sonuncusu olan „benlik bütünlüğü‟ evresi yaşlılık dönemini kapsar. Bu evrede benliğin (egonun) en önemli görevi daha önceki evrelerde kazanılmış olan benlik özelliklerinin bütünleştirilmesidir. Benlik bütünlüğü, olumlu-olumsuz, acı-tatlı yanları ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir. Benlik bütünlüğünün sağlanamaması ise geçmiş günlerin iyi yaşanmamış olduğu duygusu ve ölüm korkusu şeklinde ortaya çıkar. Yaşlı kişiler

9

çeşitli kayıp ve güçlüklere karşı değişik tepkiler ve baş etme çabaları gösterirler” (Yaşlı Sağlığı, 2002: 12).

Yaşlılık dönemine psikolojik boyutta yaklaşıldığında bir risk dönemi olarak ele alınabilir. Yaşlılıkta meydana gelen fizyolojik değişiklikler, fiziksel gücün azalması, yaşanan çok yönlü kayıplar, stresler, krizler, emeklilik, eşin ölümü, hastalıklar, görünüm değişiklikleri, duygusal kayıplar, statü kaybı, yaşam standartlarının düşmesi gibi nedenlerle yaşlı bireyler ruh sağlığı açısından önemli bir risk grubunu oluşturmaktadırlar (Yurt, 1994: 33).

Yaşlılıkta bireyin yaşama enerjisi ve isteği zamanla azalmaktadır. Bunun en önemli sebebi yaşlılık döneminin önemli özelliklerinden olan bedensel ve ruhsal geri gidiştir. Özellikle sevgi kavramına yüklenen anlamda önemli şekilde bir değişme meydana gelmektedir. Birey yaşlılıkta diğer gelişim dönemlerine nazaran psikolojik bir takım olaylardan daha çok etkilenmeye başlamaktadır. Gençlik dönemindeki yaşam enerjisini kaybetmiş olmak, etrafındaki sevdiği kişilerin kaybı, çocukların ya eğitim ya da evlilik sebebiyle yuvadan ayrılması, ömür boyu bir kişiyle hayatını devam ettirecek olmanın verdiği bıkkınlık ve üreme yeteneğindeki azalma yani cinsel yaşamdaki gerileme yaşlının psikolojik dengesini olumsuz yönde etkilemektedir (Emiroğlu,1995: 21-22).

“İleri yaşlarda iyi olmayı engelleyen en önemli tehditlerden birinin yaşam amacını yitirmek ve sıkılmak olduğu ortaya konulmuştur.

Aynı zamanda katılımcılar yapılan araştırmalarda hasta ve depresif olmadıkça kendilerini yaşlı hissetmediklerini belirtmişlerdir. Bu durum yaşlı bireylerin psikolojik özelliklerinin ne denli önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır” (Baran, 2003b: 126).

Yaşlılıkta psikolojik değişmeyi üç başlık altında inceleyebiliriz. Bunlar;

bedensel güç kaybı, statü kaybı ve ölümden korkmadır. Burada statü kaybından kasıt;

saygınlıkta azalma, emeklilik ve emeklilikle birlikte meydana gelen gelirde azalmadır. Ölümden korkmanın nedenine bakıldığında ise bir takım dinle ilgili inançlara çok fazla bağlılık, inancının kişiden istediği amaçlara ulaşamayacağı endişesi ve hayatın algılandığından çok daha kısa olarak düşünülmesinden kaynaklanmaktadır (Emiroğlu, 1995: 23).

Yaşlılıkla birlikte bireyin dış çevre üzerindeki etki ve kontrolü azalmaktadır.

Bu da bireyin iç dünyasına dönmesine neden olmaktadır (Koşar, 1996:7). Bu olaya psikolojik açıdan bakıldığında kişi yaşlılıkta kendisini yalnız ve boşlukta hissetmektedir. Bu durum da yaşlının içine kapanmasına neden olmaktadır. Sürekli

10

yenilenen dünyayı takip etmekte zorlanmakta ve sonuç olarak ta bu yeniliklere karşı isteksiz olabilmektedir (Emiroğlu, 1995: 22).

Kişi yaşlandığında bir takım psikolojik ve sosyal faktörler kendini daha çok olumsuz anlamda etkilemektedir. Bu faktörlere baktığımızda daha önceki bölümlerde de değindiğimiz emekli olma ve beraberinde gelen gelirde azalma, geniş ailenin çocukların evden ayrılmasıyla birlikte dağılması, akrabaların kaybı ve sosyal rollerde kayıplar önemlileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabi bakıldığında bu tarz psiko-sosyal faktörler değişen dünyada meydana gelen yeni durumlara adapte olmayı da beraberinde getirir. Yaşlı bu durumlara adapte olamadığında ise depresyon, asabiyet ve uyum problemleri gibi birtakım psikolojik problemlerle karşılaşabilmektedir (http://www.psikologum.com, 13 Nisan 2016).

Yaşlıların adapte olma ile ilgili problemlerinden biri de şüphesiz ki kırsal yaşamdan hızla çok karmaşık bir kent yaşamına geçilmesidir. Yaşlılıktan kaynaklı psikolojik problemlerin kentsel yaşamda kırsal yaşama göre en az bir kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır. Bunun nedenine bakıldığında ise kentsel yaşamın kırsal yaşama oranla çok daha karmaşık, çok daha gürültülü ve kalabalık olması karşımıza çıkmaktadır. Başka bir boyuttan olaya yaklaşacak olursak kırsal alanda yaşayan yaşlılar çevrelerinde çok daha fazla saygı görmelerinin yanında hangi alanda olduğuna bakılmaksızın daha fazla çalışmalarını sürdürme olanağına sahiptirler.

Toplumlarda endüstrileşmenin tarihine bakıldığında günümüz kent toplumlarının yaşlılık sorunlarıyla beklenmedik zamanda karşılaştıklarını görmekteyiz. Bu da yaşlıların sağlıklı ve huzurlu bir yaşam geçirebilmeleri için gerekli olan koşulların ve imkânların sağlanamamasına neden olmuştur (Gençtan, 1978: 106).

Yaşlılığın adaptasyon sorunlarından biri olan emeklilik kavramına yüklenen anlama bakıldığında etkisizleşme ve aktif yaşamdan uzaklaşma ile eş anlamlı kullanıldığını ya da algılandığını görmekteyiz. Bu da yaşlılarda stresin yoğun yaşanmasına neden olmaktadır. Bunun yanında emeklilikle birlikte ailede yani eş ile olan iletişimde de roller değişmektedir. Yani yaşlı sosyal izolasyonla baş başa kalmaktadır. Özellikle de iş hayatında çok yoğun olan bireyler için bu durum daha çok geçerlidir. Aktif iş hayatından önce gerekli planlamaları yapan kişilerde bu sürece uyum daha kolay olabilmektedir. Bunda kaynaklı emekliliğe yakın olan orta yaş gelişim döneminde birey geleceğe yönelik planlamalarını yapmalıdır (Yurt, 1994: 34).

11

Yaşlılığa yüklenen aktif yaşamdan çekilme, pasifize olma gibi olumsuz anlamların yanında yaşlıkta mental olarak ta yani zekanın da gerilediği ve bundan kaynaklı öğrenmenin durduğu anlayışı da oldukça yaygındır. Ama bu duruma bilimsel açıdan yaklaşıldığında durumun hiç te söylenildiği gibi olmadığı görülecektir. Bilimsel çalışmalar göstermektedir ki, zeka gelişimi ve öğrenme hayat boyu devam etmektedir. Hatta akıl yürütme dediğimiz kavram yetişkinlikte daha kolay hale gelebilmekte ve gelişebilmektedir (Onur, 1991: 138).