• Sonuç bulunamadı

2.2.1. Prososyal Davranışın Tanımı

Son yıllarda “prososyal davranışlar” terimi sık kullanılmaya başlanmıştır. “Olumlu kişiler arası ilişkiler” olarak da adlandırılmaktadır. Bunlar, empati, işbirliği, paylaşma gibi diğer insanların mutluluğu ile ilgili ve diğer insanların yararına olan duygular olarak düşünülmektedir (San-Bayhan ve Artan, 2007:240).

“Prososyal davranışlar” başka birey ya da bir gruba yardım ya da yarar sağlamak için amaçlanan gönüllü hareketlerdir. Prososyal davranışlar diğerleri için amaçlanan sonuçları tanımlar. Bu davranışlar zorlamayla değil gönüllü olarak yapılır. Prososyal davranışlar diğerleri için pozitif sonuçlar amaçlamasıyla birlikte çeşitli sebeplerle uygulanabilir. Örneğin bireyler bencilce nedenlerden dolayı (ödül, karşılık gibi) birine yardım için hevesli olabilir (Eisenberg ve Mussen, 1989:3).

Başka bir tanıma göre prososyal davranış diğerlerinin iyi olmasını yardımcı olarak diğerlerinin ihtiyaçlarına ileriye etkili (proactive) ve tepkisel (reaktive)

karşılıklardır (Hastings, Utendale ve Sullivan, 2006). Prososyal gelişimin kapsamı duygusal ve davranışsal unsurlardan oluşmaktadır. Prososyal davranışlar empati, sempati, şefkat, ilgi, teselli etme, yardımlaşma, paylaşma, işbirliği, gönüllü olmak ve bağışta bulunmayı kapsayabilir (Hastings, Utendale ve Sullivan, 2006; Trommsdorff, Friedlmeier ve Mayer, 2007).

Çocukların prososyal davranışı ebeveynlerinin rehberlik ve model olması ve diğer sosyalizasyon faktörleriyle (çocukların kültürel değerler ve beklentileri etkin yorumlamasını etkileyenler), prososyal değerlerin içselleştirilmesi ve çocukların moral düşüncesinin gelişimiyle gelişir (Eisenberg, 1995).

Bebekler 18-24 ay arasında işbirliği yapmaya, paylaşmaya, yardımlaşmaya ve bu arada diğer insanların duygularına empati kurarak karşılık vermeye başlarlar (San- Bayhan ve Artan, 2007:240).

Çocukların diğerlerinin ihtiyaçlarına karşı dikkati bebeklik döneminde ortaya çıkar ve bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik kendi sosyal davranışlarını yönlendirme becerisi çocukluk ve okul öncesi dönemler boyunca hızla gelişir (Hastings, McShane, Parker ve Ladha, 2007).

2.2.2. Prososyal Gelişim Teorisi

Hoffman (1982,2000) prososyal davranışın ortaya çıkışında bebeklerin ve çocukların kendi farkındalıklarına ve başkalarının ayrımına dair rollerini tanımlayan, dört evreli teorik bir model sunmuştur. Özellikle, diğerlerinin huzursuzluklarına karşı kendileriyle ilgilenmelerinden, prososyal davranışı ortaya çıkaran diğerlerine karşı empatik ilgiye (yani sempati) kadar zaman içindeki gelişimsel değişimin ana hatlarını çizmiştir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006:654).

1. Evre: Hoffman’ın ilk evresinde, yeni doğmuş olanlar ve bebekler “evrensel empati” (global empathy) olarak adlandırılan empatiksel davranışlar sergilediler.

Hoffman’a göre, küçük bebekler kendileriyle diğerlerinin ayrımına varacak duyuya tam olarak sahip değiller (en azından duygusal bağlamda) ve basit anlamda empatik sıkıntı yaşarlar(örneğin, tepkisel ağlama, koşullanma, mimikler). Küçük bebekler kendileriyle

diğerlerinin ayrımına varamadığı için, sık sık diğer bir kişi huzursuzlandığında kendileri de rahatsızlık duyar; bunu ağlayan bir bebeğin sesine karşılık olarak ağlamaya başlamalarından (bu evrensel empatinin basit bir şekli olarak görülür) anlaşılmaktadır (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

2. Evre: Bir yaşlarının sonlarından itibaren başlayarak, bebekler “egosantrik (benmerkezci) empatik sıkıntı " (egocentric empathic distress) yaşarlar ve diğerlerinin

sıkıntısına maruz kaldıklarında kendilerini rahatlatma eğiliminde olurlar. Bu aşamada, bebekler diğerlerinden ayrı bir “ben” oluşturmaya başlarlar; ancak, bu duyu oldukça amatörcedir(yani kendi huzursuzluklarıyla diğerlerininkini tam olarak ayıramazlar.). Bu nedenle, bebek empatik sıkıntı durumlarına aynı şekilde tepki verir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

3. Evre: İki yaşlarının başlarında, yeni yürüyen çocuklar sıkıntısı olan diğer

birine yardımcı olmaya çalışmaya başlar (yani dokunarak yada hafifçe vurarak).Yine aynı yaş civarında, kucaklayarak fiziksel yardımda bulunarak yada yardımcı olacak birilerini bularak müdahale edebililer. Hoffman bu evreye "yarı-egosantrik empatik

sıkıntı" (quasi-egocentric empathic distress) adını verir. Hoffman’a göre,(2000), bu

gelişimsel dönemdeki yeni yürümeye başlayan çocuklar, kendileriyle başkalarının içsel durumlarını tam olarak ayırt edemese de, kendileriyle başkalarının ayrımına varabilirler. Bu çocuklar yalnızca kendilerini rahatlatmanın yolunu aramaktan ziyade diğerleriyle de empatik olarak ilgilenebilirler. Ayrıca bazen diğer bir kişiyi de rahatlatmaya çalışabilirler, ancak bu tür bir prososyal davranışta çocuk kendisi için rahatlatıcı gördüğünü diğerine verme eğilimindedir. Bu evredeki empati bir önceki aşamadan farklılaşır çünkü çocuklar tamamen benmerkezci değiller ve daha çok uygun empatik etkiyi gösterirler (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006:655).

4. Evre: İki yaşlarındayken bazen çocuklar “gerçeğe uygun empatik sıkıntı”

(verdical empathic distress) evresine girebilmektedir. Hoffman’a göre (1982,2000), bu evre çocukların gittikçe diğerlerinin hislerini fark ettikleri ve onların hislerinin veya bakış açılarının kendilerininkinden farklı olabileceğini anlayabildikleri evredir. Bu nedenle, prososyal davranışlar diğer bireyin ihtiyaçlarına yönelik farkındalığı gösterir (bir önceki evredeki egosantrik empatiye karşılık), ve çocuklar empatik karşılıklarında çok daha net olabilir, diğerlerine daha az benmerkezci yollarla yardımcı olabilirler. Ayrıca, dil gelişimiyle birlikte çocuklar öncekinden daha geniş ölçüde duygularla

empati ve sempati kurabilir. Ancak, Hoffman’a göre, çocukların empatik karşılıkları diğerlerinin belli durumlardaki ya da hemen oluşan sıkıntılarıyla sınırlıdır (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006:655).

Çocuklar daha karmaşık perspektif alma ve soyut düşünebilme kabiliyeti geliştirdikçe, diğer birey fiziksel olarak ortamda bulunmasa bile (örneğin sıkıntıda olan birini yalnızca duysa yada okusa da) empatik karşılık göstermektedir (Hoffman,1982). Üstelik, son çocukluğun ortalarına doğru çocuklar, diğer bireyin genel durumuna yada kötü vaziyetine karşılık empati kurabilirler. Ayrıca ergen, bütün bir grup insanın gücünü yitirmiş olması yada mazlum olması gibi kötü vaziyetini kavrayabilir ve karşılık verebilir. Bu nedenler, Hoffman ‘a göre (1982), bilişsel olgunluk arttıkça çocuklar diğerlerinin huzursuzluklarına daha ilgili karşılık verebilmektedir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006:655).

2.2.3. Prososyal Davranışı Etkileyen Faktörler

Yaş:, Prososyal özelliklerin pek çok analizi bu özelliklerin yürüyen çocuklarda

(toodler) ve okul öncesi dönemde yaşla birlikte sıklık ve olgunluğunun arttığını işaret etmektedir. Bundan sonra artış daha azalarak (en düşük genç yetişkinlik döneminde) devam etmektedir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006; Pratt, Skoe ve Arnold, 2004). .

Cinsiyet: Cinsiyet farkları üzerine kapsamlı bir literatüre göre gelişim süresince

kızlar erkeklerden daha çok prososyaldir (Eisenberg ve Miller,1987). Prososyal davranışta kızlarla erkekler arasındaki farkın boyutu büyük ölçüde prososyal davranışın nasıl tanımlandığı ve ölçüldüğüne bağlıdır (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

Bu durum kızlarla erkeklerin farklı “diğerine yönelik” davranışlar sergileme eğilimlerini yansıtabilir. Aileler, fazla maskulen ya da feminen gibi düşünülebilecek farklı prososyal davranışlar gibi cinsiyete bağlı ortaya çıkan sonuçları desteklemek için kızlarına ve oğullarına davranış şekillerini değiştirebilirler. Daha spesifik olarak maskulen prososyal davranış daha birbirine bağlı ve aktif olabilirken feminen prososyal davranış daha şefkatli ve sempatik olabilir (Hastings, Utendale & Sullivan, 2006).

Kültür: Prososyal davranışların uygulamada seçilen değerleri kültürden kültüre

çeşitlilik gösterir; hatta bu tür farklılaşmalar ilk sosyalleşmeleri bile etkileyebilir. Batı Afrika gibi bazı kültürlerde, toplumu bir arada tuttuğuna inanılan değerleri aktarmayı ve paylaşmayı teşvik etmek için prososyal davranış bebeklik döneminden itibaren desteklendiği belirtilir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

Geleneksel, kırsal ve yarı kırsal toplumlardaki çocuklarla, nispeten geleneksel alt kültürlerdeki (örneğin Mexica, Amerika) çocukların, kentsel yada Batı kültürlerindeki çocuklardan daha işbirlikçi olduğunu birçok araştırmacı ortaya koymuştur (Eisenberg ve Mussen, 1989).

Aile: Ailenin çocuğa yaklaşımı ile çocuğun prososyal davranışı arasında bağlantı

olduğuna ve bu yaklaşımın çocuğun zamanla prososyal gelişimine katkı sağladığına dair güçlü kanıtlar vardır (Hastings ve diğerleri, 2006). Son 25 yılda ebeveyn sosyalizasyonu çalışmalarının baskın paradigması ebeveynlik stillerini ya da çocukların davranışlarını yönetmede sıklıkla kullandıkları alışılmış kontrol, sıcaklık ve ceza modellerini incelemiştir. Yetkin ebeveynlik diğerine yönelik (other-oriented) davranış modeliyle prososyal davranışı desteklemektedir. Yetkeci ebeveynlik stili ise diğerlerinin ihtiyaçlarına ilginin olmadığı bir model sunduğundan çocukların prososyal davranışlarını engellemektedir (Hastings ve arkadaşları, 2000).

Eisenberg ve diğerleri (2006) prososyal davranışın meta analizinde, çocukların prososyal davranışlarının değişikliklerinin yarısında ailesel faktörlerin etkisini görmüşlerdir. Büyük ailelerde yetişen çocukların, küçük ailelerde yetişenlere oranla daha cömert ve çok daha prososyal oldukları görülmüştür. Ailede çok kardeşin bulunması prososyal davranışlara katkıda bulunur. Fakat bu sonuç, büyük ailelerde yetişen çocuklarda alınan sonuçların her zaman, küçük ailelerde yetişenlere oranla iyi olduğu anlamına gelmemektedir. Ailenin büyüklüğünden dolayı, aile içinde sorumluluk dağılımı olur bu durum çocuğun diğer akranlarından bu açıdan daha rahat olmadığını gösterebilir. Staub’a göre küçük aileden gelen çocuklar daha çok kendilerine güveniyor dolayısıyla da bir başkasına yardım ederken inisiyatifi ele alıp kendiliğinden müdahale etmektedir. Bunun aksine geniş ailelerden gelen çocuklar, belki görev üstlenme gereği nedeniyle, günlük yardım ve paylaşım davranışlarını öğrenmektedir.

Sıralı durumla ilgili veriler az ve kapsam olarak sınırlıdır. İlk doğan çocukların özelliklede kızların, akranlarına bir şeyler vermede ve acil bir durumda müdahale etmede daha istekli oldukları görülmüştür. Yapılan diğer çalışmalarda küçük kardeşleriyle karşılaştırıldığında büyük olanlar, belki yaşlarının büyük olmasından ve onlara prososyal davranış göstermeleri için imkan sağlayan görevlerde daha çok bulunmalarından dolayı kardeşler arası etkileşimde daha sık prososyal davranış sergilemiştir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

Bağlanma: Güvenli bağlanan çocuklar hassas ve sıcak ebeveynlere sahip

olduğu için, çocuğun güvenli bağlanması ile prososyal eğilimleri arasındaki ilişkiye dair bulgular, ailevi yakınlıkla çocukların prososyal gelişimleri arasındaki bağlantıyı dolaylı olarak destekler niteliktedir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

Waters (1986) ‘ya göre güvenli bağlanmış çocuklar anneleriyle daha farklı ilgilenir, mutlaka aileye yönelir, ailenin hareketlerine aşinadır ve onları tekrarlar, ailenin kontrolüne karşılık verir ve ailenin tenkitlerini önlemek ister. Bu eğilimler ailenin prososyal davranışı güçlendirme girişimlerinin etkisini artıracaktır. Yine Staub ‘a göre (1992), ilk bağlılığın kalitesi, başkalarıyla bağlantı kurmanın ve diğer insanlara değer vermenin gelişimi için önemlidir (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006).

2.2.4.Prososyal Gelişimin Biliş ve Sosyobiliş İlişkisi

Birçok teorisyen özellikle bakış açısı alma ve ahlaki akıl yürütme gibi bilişsel ve sosyobilişsel becerilerin prososyal karşılık vermeyi teşvik edici olduğunu varsaymaktadırlar. Ayrıca büyük olasılıkla çocukların sosyobilişsel becerilerini geliştiren deneyimler prososyal deneyimlerin mutlak türlerini sağlar.

Hoffman (1982)’a göre küçük çocukların gelişen bakış açısı almaları, kendisi ve diğerlerinin sıkıntılarının ayırma ve diğerlerinin duygusal tepkilerini doğru bir şekilde anlayabilmede çocuklar için kritik becerilerdir. Bu becerilerin empati ve sempatiyi ve dolayısıyla da daha fazla ve daha yüksek nitelikli prososyal davranışı teşvik ettiğine inanılır.

Başkasının pozisyonundan kendi tasavvuru ya da saklanan bilgiye erişim gibi zihinsel ilişki süreçleri yoluyla başkalarının içsel durumları hakkında bilgi elde edilebilir (Karniol, 1995). Çocuklar da diğerlerinin içsel durumları hakkında “teorilere” sahiptir.

Araştırmacılar bakış açısı becerileri (en geniş anlamıyla kullanılmıştır ve zihin kuramını anlamayı kapsamaktadır) ve prososyal davranış ya da empati/sempati arasında ilişki bulmuşlardır (Eisenberg, Fabes ve Spinrad, 2006: 683-684).

2.2.5. Prososyal Davranışları Değerlendirme Yöntemleri

Prososyal davranışları ölçmek amacıyla geliştirilmiş farklı yöntemler vardır. Kullanılabilecek bu yöntemler farklı durumlarda, farklı yaş çocukları ile ve farklı türdeki prososyal davranışları değerlendirmeye yönelik olarak geliştirilmiştir. Paylaşma, yardım etme, işbirliği yapma, teselli etme gibi prososyal davranışları farklı yöntemler ile değerlendirmek mümkündür, ancak yapılacak olan bir araştırmada sadece bir yöntemin uygulanması, prososyal davranışların değerlendirilmesi için yeterli olmayabilir. Planlanan araştırmada en az iki yöntemin kullanılması prososyal davranışların daha sağlıklı şekilde değerlendirilmesine yardımcı olacaktır.

Genel olarak kabul edilmiş ve prososyal davranışları ölçen bir değerlendirme tekniği yoktur. Araştırmacılar genellikle kendi kriterlerini oluştururlar ya da diğer araştırmalardan uyarlamalar yaparlar, ancak en uygun değerlendirmeler genellikle beş kategoriden birisine uyar. Aşağıda açıklanan beş değerlendirme yöntemi genel anlamda prososyal davranışları anlama ve değerlendirme çalışmalarında kullanılabilir (Eisenberg ve Mussen, 1989:13-14).

1.Doğal Gözlemler: Çocukların davranışlarına “doğal çevrelerinde” odaklanmaktır. Bu

gözlemler çocuk bahçesinde, evde, sınıfta ya da çocukların günlük aktivitelerinde yapılabilir. Araştırmacı gözlemlediği davranışları sınıflar ve onları tam olarak (sıkıntıda diğerlerine yardım etmek, oyuncakları paylaşmak, acı çeken çocukları teselli etmek) tanımlar. Gözlemci sistemli olarak, belirli gözlemsel zaman aralıklarındaki (örneğin;5 dk) olayları ve tepkileri kayıt eder. Verilen zaman aralığında meydana gelen tepkilerin sıklığı, kişinin verilen prososyal davranış puanını belirler. Doğal gözlem, çok fazla

zaman ve güç almakla beraber, özel olarak düzenlenmiş ortamlarda çocuğun doğal davranışlarını en doğru ve güvenilir şekilde belirleyen yöntemlerden birisidir (Eisenberg ve Mussen, 1989:14).

2.Durumsal Testler (Laboratuvar ölçümleri): Prososyal tepkileri

ölçmek amacıyla hazırlanmış ve kontrollü ortamlarla ilgili olan testlerdir. Tipik bir durumsal testte, çocuk ilk önce bir oyun oynar ya da araştırmacının istediği bir aktiviteyi yapar ve getirilen bir oyuncakla değiştirilmek üzere para, kupon gibi ödüller kazanır. Daha sonra, kazandıkları ödülleri diğer çocuklara ya da bağış kurumlarına vermeleri için kendilerine fırsatlar tanınır. Zor durumda olan kişilere yardım etme davranışı da durumsal testlerle belirlenebilir, örneğin, çocuk oyun oynarken yan sınıfta ağlayan birisinin sesini duyabilir veya araştırmacı yere kağıtları düşürüp, yardıma ihtiyacı olduğunu dile getirir. Çocuğun böyle durumlarda nasıl tepkiler verdiği, yardım edip etmediği, herhangi bir bağışta bulunup bulunmadığı, ağlayan çocuk için endişelenip endişelenmediği ya da tüm bu durumları görmemezlikten gelip gelmediği kaydedilir. Diğer prososyal davranışları ölçmek amacıyla da durumsal testler hazırlanabilir. Çocukların bu durumlara tepkileri sadece genel davranışları içinde küçük bir örnek olmasına rağmen, araştırmacılar çocukların ortaya çıkarttıkları davranışların varlığını kabul etmekte ve bunun çocuğun doğal davranışlarının göstergesi olduğunu varsaymaktadır. Çocukların sergilediği bu davranışlar, durumsal testlerdeki prososyal davranışlar ile diğer durumlardaki davranışlar arasında ilişki kurularak kontrol edilebilir (Eisenberg ve Mussen, 1989:14).

3.Derecelendirmeler: Bir özelliğe ilişkin bir çocuğun derecelendirilerek

değerlendirilmesinde kullanılır. Derecelendirme genellikle öğretmenler ya da çocuğu iyi

tanıyan, farklı ortamlarda onları gözlemlemiş olan kişiler tarafından yapılır. Derecelendirme küçük yaş çocuklarının değerlendirilmesi için

daha sağlıklıdır. Küçük yaş çocuklarının öğretmenleri, çocukları farklı durumlarda ya da serbest oyun zamanlarında gözleme olanağı bulurken, büyük yaş sınıflarındaki öğretmenler, çocukları genellikle sadece daha yapısal ortamlarda gözler (Eisenberg ve Mussen, 1989:15).

4. Sosyometrik Anketler: Çocukların prososyal davranışları hakkında bilgi toplamak

amacıyla hazırlanıp uygulanan bir testtir. Genellikle çocuklara sorulan sorular ile sınıf arkadaşlarını önceden verilmiş açıklamalara uygunluğu açısından değerlendirirler, "başkalarına karşı düşünceli ya da yardımsever üç arkadaşınızın ismini verin" gibi. Yapılmış olan değerlendirmeler, çocuğun o özellikler içindeki durumunun puanını oluşturur. Sosyometri daha çok ilkokul seviyesindeki çocuklar için uygun olabilir. İlkokul çocukları arkadaşlarını oldukça iyi tanır ve belli durumlardaki davranışlarının ne olacağını öğretmenlerinden daha iyi bilir, bu sosyometrik anket çalışmasında bir nokta üzerinde dikkatli olmak gerekir, çünkü aynı cinsiyetten iki arkadaş ya da sınıfın popüler çocukları doğru olmadığı halde bir çok prososyal davranışı sergiliyor gibi görülebilir. Dikkatlice hazırlanmış yönlendirici olmayan sorular bu durumu aza indirgeyebilir (Eisenberg ve Mussen, 1989:15).

5. Prososyal Davranışları Ölçen Anketler: Kişinin kendi prososyal davranışlarının ortaya

çıkma sıklığı ile ilgili olan sorulardır, örneğin; çocuğa "ne kadar sıklıkla başkalarına paket taşımada yardım ettiği" sorulabilir. Kullanılan bu testler, eski yıllarda sadece yetişkinlere yönelik olarak kullanılmaktaydı, fakat son zamanlarda çocuklar için de uygulanmaya başlamıştır. Prososyal davranışları ölçmeye yönelik testler, kişilerin olduklarından daha fazla fedakar davranış içine girmelerine sebep olabileceği için çok geçerli olmayabilir, örneğin, yardımseverlik ya da başkalarını önemsemek toplumda çok önemli değerler olduğu için, kişiler kendilerini bu özellikler yönünden güçlü göstermeye çalışabilirler. Bu tip testler diğer prososyal davranışların ölçümü ile birlikte kullanıldıklarında daha etkili olabilir (Eisenberg ve Mussen, 1989:15).

Benzer Belgeler