• Sonuç bulunamadı

Alt probleme İlişkin Bulgu ve Yorum “Sanat Eğitiminin Uygulama Tavrına Yönelik Sorunlar Nelerdir?”

BULGULARI VE YORUMLAR

4.3. Alt probleme İlişkin Bulgu ve Yorum “Sanat Eğitiminin Uygulama Tavrına Yönelik Sorunlar Nelerdir?”

Bu bölümde sanat eğitiminin uygulanmasına yönelik sorunları yetkinlik ve kimlik sorunu, üslup ve ifade sorunu, eleştiri sorunu, kopya ve özgünlük sorunu, algı yanılması ve kitsch sorunu şeklinde gruplayarak her problemi kendi içinde tartışıp uygulamada durumuna değinmek suretiyle resmi belgelere (Görsel Sanatlar Dersi Günlük Plan) örneklerindeki temel beceriler ve kazanımlarla ilişkilendirerek irdelemeye çalışacağız.

4.4. Alt probleme İlişkin Bulgu ve Yorum

“Yetkinlik ve kimlik Sorunu Neden Kaynaklanmaktadır?”

Bu başlık altında değineceğimiz olgu, ‘yeterli olma güdüsü’ dür. Yetkinlik, karşılaştırma yetimize bağlı seçme işlemiyle başlayan bir güdüleyicidir. Bu bağlamda yetkinlik kazandırma probleminin aşılması ancak ‘yeterli olma güdüsü’ nün kazandırılmasıyla sağlanacağı, savı üzerine tartışacağız. Demir ve Acar’ın sosyal bilimler sözlüğünde bu olgu: “Kişinin çevresiyle etkileşimini mümkün kılacak becerileri geliştirme ve aynı zamanda sahip olduğu gizil güçlerini kullanma güdüsü” ( Demir, Acar 1992: 386). olarak tanımlamaktadır.

Sanatçı eğitimi almış kişi potansiyeli ve fizyolojik yetisiyle tinsel dünyasının ürününü yorumlayacağı malzeme ve tekniği çok iyi bağdaştıran kişidir. Dolayısıyla sanatçı nesnelerin estetik boyutlarını kavrayabilen, kurgulayabilen ve duyabilen özel insandır. Bir diğer ifadeyle sanatçı, girişimci ruhu aktif olan bireydir.

Sanat salt duygu, düşünü ve imgelerin görülen formlara dönüştürülmesi değildir. Kişiye kazandırdığı eleştirel göz de zamanda insanın yapabileceklerine (gizil gücüne) sonsuz deneyim olanağı veren bir alandır. Sanatta sürekli araştırılan, sürekli yenilenen bir yaratıcı süreç yaşanır. Bu sanatçı duyarlığının yaratıcı serüveni hiç bitmez, aksine artarak sürer. Picasso’nun bir resminde izlenen bu araştırıcı süreç, aynı zamanda sanatçının bir yaşam boyu bir yapıttan öteki yapıta geçerek sergilediği yaratıcı bir serüvendir. (Kırışoğlu, 2005:50)

30 Resim psikolojik bir boşalmanın ve ruhsal sağaltımın araçlarından biridir.

Dolayısıyla ruhsal bunalımlar çoğu kez bireysel bir eylem olarak, sanatın plastik diline aktarılarak çözümlenir. Sanatçının tinsel dünyasının resimsel ifadesinde söz konusu olan şey, günlük yaşam içinde sürdürdüğü alışılmış salt davranış ve yaşam kişiliği değildir. Burada sözü edilen sanatçı kişiliğidir. Yani sanatçının oluşturduğu yapıt üzerindeki etkinliğinin öncesi ve sonrasındaki tinsel süreçtir. Aslında sanatçının insan yanı ile sanatçı kişiliği arasında çok büyük farklılık yoktur. Ortak paydaları insan olması nedeniyle ikisi iç içe girmiştir. Ancak bireyin sanatçı yanı günlük insan yanından ağır basar. Bir sanatçının sanatçı kişiliği ne denli büyükse, günlük yaşamda içinde bulunduğu koşullardan kendini ne denli soyutlamış olursa ortaya koyduğu yapıt da o denli önemli olur.

Resim -2 Goya, “Kurşuna Dizilenler” 268 x 347cm, (1814)

Sanatçının kişiliğinin bu iki ayrı yanı kimi zaman çelişmelerle kimi zamanda tam bir uyum içinde olur. Bu değişimi etkileyen en önemli faktör, sanatçının içinde yaşadığı toplumsal koşullardır. Çünkü sanatçının gerek günlük yaşamındaki benliği

gerekse lirik şiirsel şekildeki ikinci kişiliği, toplumsal çevrede bu çevrenin kendi karakteristik yaşam ve düşünce yapısı içinde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla her sanatçı yapıtlarında kendi düşüncelerini, duyarlığını, kendi kişisel manevi yaşamını ifade eder. Toplumsal yaşam sanatçıyı öylesine kuşatır ki, bilerek ya da bilmeden kendi kişisel fikrini ifade etmeye çalıştığı zaman bile toplumsal önemi olan şeyleri ifade etmiş olur. Tıpkı Goya’nın eserlerinde görüldüğü gibi. (Bkz.Resim - 4.5.2.).

Goya, yaşadığı bunalımların şiddetiyle ruhu kavrulurken, Alba Düşesi ile ilişkisinin ortaya çıkması ve Fransız askerlerinin İspanya’yı işgal etmesi sonucu yeni ruhsal tramvalar geçirdi. Her ispanyolu olduğu gibi savaştan sonra çıkan açlık ve sıkıntılar Goya' yı da etkiledi. Reforma, aydınlanmaya ve İspanya'ya olan bağlılıklar çıkmaza girdi. Vatanseverlerin merhametsizce kendilerini korumaları ,en az Fransızların vahşeti kadar onu şaşırtıyordu. Cesaret ve vatanseverlikte aynı derece ümitsiz ve acınacak durumdaydı. Şiddet ve kötülük bir o kadar dehşet vericidir. Bir yandan Napoleon savaşlarındaki kurbanların acılarını yüreğinde duyarak resmederken, öte yandan bir saray ressamı olarak Joserh Bonaparte'ın adamlarına hizmet vermek zorundadır. Goya, bir saray ressamıydı ama günümüzde Goya'yı, saray resimlerinden çok savaşın acımasızlığını anlatan "2 Mayıs" ve "İsyancıların Kurşuna Dizilenler-3Mayıs" adlı yapıtlarıyla tanırız. ( Başar, 2006: 52).

Bir düşüncenin sanatsal anlatım gücüne erişmesi ve sanat yapıtı olarak ete kemiğe bürünmesi, bu yapıtın ardındaki sanatsal düşüncenin anlaşılmasını da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla bir sanat yapıtının anlaşılması onun varoluş düşüncesinin kavranmasında yatar. Bu ‘birlikte-bütünlük’ ancak sağlıklı bir eğitim ve etkinlik süreci geçirmekle ilintilidir. Çünkü sanat objesiyle ilişkiye geçememiş, sanatsal olana ilişkin aşinalığa erişememiş, estetik öznenin (süje), sanat yapıtı (obje) karşısında beklenen estetik-bilimsel tavrı göstermesi mümkün değildir.

Sanatçı kişiliğinin yapısını, bir ölçüde ise tarzını gösteren bazı potansiyel özellikler görülür. Bu özellikler sanatçının ürettiği sanat yapıtlarının nitelikleri konusunda bize bilgi verebilir. Bunlardan birincisi sanatçının bilgi birikimi yani kuramsal potansiyelidir. Diğeri psikolojik (ruhsal) ve sosyolojik (dinsel, etik, siyasal, kültürel) boyutu, bir diğeri ise, sanatçının yaratıcı potansiyelini belirleyen yetkin, üretken, yapıcı bir şekilde iş yapabilme gücünü gösterir. Ayrıca bunların dışında iletişim faktörü de, (toplumsal-çevresel) iletişim kurabilme becerisi anlamında sanatçı kişiliğinin bir yönü olan sanat anlayışı, sanatçının yapıtının hayata geçirilmesinde rol oynayan önemli bir faktördür. Sanatçının sanat anlayışı, tarzı (ressam, şair, müzisyen) yaşadığı çağa, ülkesinin

32 özelliklerine, çevresel ve kişisel olarak bir anlayışı, tarzı alabileceği bir topluluğun da sanat anlayışı olabilir. ( Artut, 2002 :27).

Sanatçı özgür ve bilimsel bir kimliğe sahiptir. Sürekli yeni bilgiler, etkiler, duyu ve duyumlara açık ve donanımlı olmalıdır. Çünkü sanatçı hayatı yaşayarak düşünüp düşünerek yaşamalıdır. “ Bu yapısıyla sanat, dengeleri altüst olmuş bir dünyada, teknolojinin içimize sindirilmesi, doğayla yani ben’le (içle) dengeler kurmanın araçlarından biridir. Bu etkinlikte sanatçı “ Neden yaratıyorum?” sorusunu kendisine sıkça sormalı. Eğer gerçekten yaratıyorsa. Bilinen biçimleri sıradan bir beğeni içinde tekrarlamıyorsa.” ( Karayağmurlar 2007: 3).

Durak “Cahit Sıtkı Tarancı ve Poetika” adlı makalesinde yetkinliğe şöyle değinir;

“İnsanın güzele yönelmesinin, güzeli sahiplenmesinin ardında ‘en yetkin’lik güdüsü bulunmaktadır. Bu güdü, artı ve eksi görünüşüyle aşağılık duygusu ya da üstünlük duygusu olarak adlandırılabilir. Ve bu iki duygu tek bir güdü olarak ele alınabilir. Bu ikilemli güdü insanın temel niteliklerindendir. Doğanın armağanı olarak düşünülebilir. Doğanın insanla karşılaştırıldığında ölçüsüz büyüklüğü, insanı etkilemiştir, her an etkilemektedir. Böyle görkemli bir evren karşısında ne yaparsa yapsın zavallılığından kurtulamayan insan, kendi ötesine geçerek kendini gerçekleştirme kiplerinde gezinir ve kendini bu kiplerden birinde gerçekleştirebildiği oranda mutlu olur. Ancak insan hangi eylem ve edimi gerçekleştirirse gerçekleştirsin yaptığı, kendi alanında ne denli yetkin olursa olsun, içindeki yetkinsizlik tamamlanmamışlık, eksiklik duygusunu bir türlü dindiremez. Bu yüzden Sisifos söylemi insanı iyi temsil eder. Şunu da belirtmek gerek. Aykırılıkların bir aradalığı yeni bir dünya anlayışı değildir. Ama sanat söz konusu olduğunda, sanatçının; doyumsuzluğu, yetinmezliği ruhsal bir olumsuzluk görünümünden sanatsal üretime, yetkin olana yönelişiyle, tamlığı hissettirmesiyle olumlu bir görünüş edinir.” ( Durak: 9).

Sanatçı sanat objesine kodladığı mesajın hedefini ve estetik yoğunluğunu iyi saptamak zorundadır. Estetik unsurdan uzaklık; verici durumda olan sanatçı ile alıcı durumda olan izleyici arasındaki iletişime set çeker. Sanatçı, tinsel bütünlükte elde ettiği bilgiyi kodlarken kendi potansiyelini hesaplayacağı gibi alıcının görme ve algılama kapasitesini de hesaba katmalıdır. Bu bakımdan sanatçı, bilgisini biçimlendirmeyi iyi bilen, bilişsel süreçleri ( id, ego, süper ego) tanıyan yetkin kişidir. Bu manada sanatsal yaratının bilinçli bir iş olduğu ortadadır.

“Yaratıcılığı eldeki güzel olarak benimsersek, kurallaşmış güzelin günümüzün koşullarıyla uyum göstermesi söz konusu olamaz. Yeni güzel nesneden kurtularak, davranışa dönüşen bir nitelik taşımaya başlar. Bu davranışlar gelişmenin hızına ayak uyduracak özsel değişimi de göstermek ve yeni biçimler kazanmak zorundadır. Picabia’ nın değişiyle “ temiz kalmak düşüncelerin sıkça değişmesine bağlıdır.” Yeni sanatta sunulanların bu hızlı değişiminin, estetik kavrayışı da değiştirdiğini söyleyebiliriz. Duchamp’ın deyişiyle “Resim görsel olmamalı, retinaya yönelmemeli, beynin gri hücrelerinin ve entelektüel ilginin de dikkatini çekmelidir.” (Karayağmurlar 2007: 3).

a) İlköğretim 4-8.sınıflar görsel sanatlar dersi günlük planları dikkate alınarak yetkinlik ve kimlik sorununun uygulamada ele alınışı nasıldır?”

Çevremizi saran yalnız doğa ve sanat yapıtları değildir. İnsana renk, biçim çizgi, doku, uzam gibi değerlerle ulaşılan daha pek çok nesne bu ortamda yer alır. Bunların kimisi sanat yapıtı olarak nitelendirilirken bir kısmı da estetik açıdan değerlendirilmeye alınır. Ancak, sanat değildir. Sanat eğitiminin bir başka işlevi de sanat yapıtlarına olduğu kadar çevreye ve her türlü görsel nesneye bir başka boyutta estetik ölçülerle ulaşmayı sağlamaktır. Bu, sanat yapıtlarından seri üretime, tanıtımdan paketlemeye, mimarlık yapıtlarından çevre düzenine, televizyondan sinemaya, iç dekorasyondan giyime kadar her şey, kendi özel oluşumları içinde sanat olarak ya da sanat gibi değerlendirilmeyle, yaklaşmak demektir (…) Sanat eğitimi kişiye, niteliksel ayrımsamaya yönelik eleştirel düşünme kazandırır.( Kırışoğlu, 2005:48-50). Bu bağlamda aşağıda okul programlarındaki uygulama örneklerine bakarak yetkinlik sorununun çözümüne yönelik beklenen kazanımlar doğrultusunda hazırlanan günlük planlara yer vermekteyiz.

(*) Bu yıllık plan, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın 351 sayı ve 11.09.2006 tarih ile yayımladığı İlköğretim Görsel Sanatlar (1–8. Sınıflar) Dersi Öğretim Programı esas alınarak hazırlanmıştır.

34