• Sonuç bulunamadı

Kişilik gelişimi çocukluk yıllarında büyük ölçüde biçimlendiğinden dolayı anne ve babanın çocuklarına yönelik tutumları büyük önem arz etmektedir (Maccoby & Martin, 1983;

Yavuzer, 2004). Psikolojide tutum, bir nesne, bir kişi veya bir olaya ilişkin duygu, inanç ve davranışları gösterir. Tutumlar genellikle çocukluktan başlayarak yaşantıların sonucu olarak ortaya çıkar ve bireylerin davranışlarını belirleyici bir etkiye sahip olabilirler. Tutumlar kalıcı olsa da değişebilir (Budak, 2000; Freedman, Sears & Carlsmith,1989).

Ebeveynlik stili, ebeveynlerin çocuklara yönelik tutum ve davranışlarının ifade edildiği duygusal bir iklim olarak tanımlanmaktadır (Darling & Steinberg, 1994). Ebeveynlik

alanında, Maccoby & Martin (1983)’in ve Baumrind (1991)’ın ebeveynliği

kavramsallaştırmaya yönelik tipolojik yaklaşımının önemli etkileri olmuştur. Ebeveynliği duyarlılık ve beklentiye göre aşağıda belirtilen dört türe ayırmıştır (Baumrind, 1991; Maccoby

& Martin, 1983).

1-Otoriter veya Disiplinci Ebeveynlik 2-Yetkili Ebeveynlik

3- Hoşgörülü Ebeveynlik

4-İlgisiz veya İhmal Edici Ebeveynlik

Çocuğun bakımından birinci derecede sorumlu olan kişi annedir ve annenin çocuk gelişimi üzerinde daha etkin rol oynadığı belirtilmektedir (Evans, 1997, Baydar, Keickhefer, Joesch, Greek & Kim, 2010). Annenin eğitim düzeyi arttıkça, çocuklarına karşı gösterdiği ebeveyn davranışları daha sıcak ve destekleyici olmaktadır (Baydar, Akçınar & İmren, 2012).

Annelerin eğitim düzeyleri ile olumlu ebeveyn davranışları arasında doğru yönde ilişkiler bulunmuştur (T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, 1995). Annelerin öz yeterlilik

düzeylerinin, depresyon ve annelik duyarlılığı arasında aracı bir rolü olduğu saptanmıştır (Teti

& Gelfand, 1991).

Çocuğun sağlık durumu, cinsiyeti ve mizacının ebeveyn davranışları üzerinde etkili olduğu belirtilmektedir (Kağıtçıbaşı & Ataca, 2005). Kişiliğin bir parçası olarak mizaç kavramı çok sık kullanılsa da tanımlanması güç bir kavramdır. Mizaç genellikle bir çocuğun dünyayı algılayışını ve yöntemini oluşturan doğuştan gelen özellikler olarak tanımlanır (Aytar, Aksoy & Kaytez, 2014).

Bir çocuğun mizacı, dünyaya nasıl yaklaştığını ve ona nasıl tepki verdiğini tanımlar.

Mizaç, çocukların dünyaya tepki verme şeklidir. Bu onun kişisel "tarzı"dır. Mizaç, bir çocuğun davranışını ve başkalarıyla etkileşim şeklini etkiler. Mizaç, çocuğun davranışını açıkça tanımlamaz veya tahmin etmezken, bir çocuğun mizacını anlamak, bakıcıların ve

ailelerin, küçük çocukların çevrelerindeki dünyaya nasıl tepki verdiklerini ve onunla nasıl ilişki kurduğunu daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir. Mizaçla ilgili bilgiler ayrıca

ebeveynlere ve bakıcılara, çocukların güçlü yönlerini ve ilişkilerinde ve çevrelerinde başarılı olmak için ihtiyaç duydukları destekleri belirlemelerinde rehberlik edebilir.

Çocuklar kendi mizaçlarıyla doğarlar. Çocukların kendine özgü tepkilerinin ana nedeni genellikle karamsar olarak kabul edilir. Mizaç, gelişimin ilk birkaç ayından itibaren çocukların ruh hallerinde ve davranış kalıplarında gözlemlenen biyolojik farklılıklar olarak tanımlanır (Rothbart & Ahadi, 1994). Mizaç, bir kişinin dünyaya nasıl tepki vereceğini belirleyen kişilik özelliklerini ifade eder. Sessiz mi yoksa çılgın mı? Rahat mı yoksa endişeli mi? Mizaç özellikleri çoğunlukla doğuştan gelen özelliklerdir, ancak mizaç bir çocuğun ailesinden, içinde bulunduğu kültürden veya deneyimlerinden etkilenebilirler.

Pek çok araştırmacı, belirli mizaç boyutlarının kaygı, davranış bozuklukları ve akademik performans gibi olumlu veya olumsuz gelişimsel sonuçları olacağı ve ebeveynlerin çocuklarına yönelik tutum ve davranışlarını yani ebeveynlik deneyimlerini etkileyeceğini vurgulamışlardır (Calkins, 2012; Collins, Maccoby, Steinberg, Hetherington & Bornstein, 2000; Rothbart & Bates, 1998).

Son yıllarda yapılan araştırmalarda çocukların ebeveyn-çocuk etkileşimlerinde pasif birer katılımcı olmadıkları ve mizaç özelliklerinin bu etkileşimlere önemli katkı sağladığı belirtilmektedir (Sanson, Hemphill, Yağmurlu & McClowry, 2011). Başka bir deyişle,

çocuğun mizacı, ebeveynin çocuğa karşı davranışını belirlemesine rağmen, ebeveynin çocuğa yönelik davranışı, davranış sorunlarının ortaya çıkması ve çocuğun mizaç eğilimi açısından çocuğun kişilik özelliklerini etkiler (Burke, Pardini & Loeber, 2008; Quinton, Pickles, Maughan & Rutter, 1993).

Bir çocuğun mizacı da bir dereceye kadar çevre ile etkileşimlerinden etkilenmektedir.

Bir çocuğun temel mizacının zamanla değişmemesine rağmen, mizaç özelliklerinin

yoğunluğunun ailenin kültürel değerlerinden ve ebeveynlik tarzlarından etkilenebileceğini anlamak önemlidir. Örneğin, sebatkar olmayı önemli olarak gören bir ailede, zor bir görevi yerine getirmek için uğraşan bir çocuğun övülme ve ödüllendirilme olasılığı daha yüksek olabilir. Çocuğun ısrarcı çabalarının ebeveynleri tarafından desteklenmesi, bu özelliği güçlendirebilir ve çocuk daha da ısrarcı hale gelebilir.

Çocukların mizaç özellikleriyle ebeveyn davranışları arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırma sonuçlarına göre, mizaç özelliği sıcakkanlı olan çocukların ebeveynleri çocuklarına karşı daha olumlu anne-baba tutumları gösterirken (Yağmurlu & Altan, 2010), mizaç özelliği olarak tepkisel davranışları olan çocukların anne-babaların ise, çocuklarının tepkisel

davranışlarını desteklemeyip, çocuklarını daha fazla kontrol etmeye çalıştıkları saptanmıştır (Bryan & Dix, 2009).

Literatürde çocukların davranış sorunlarının tek nedeninin mizaç eğilimleri olmadığı, ebeveynlerin çocuk yetiştirme biçimlerinin çocukların da davranış sorunlarının ortaya

çıkmasında ciddi bir etkisi olduğu ortaya konmuştur (Kahraman & Yılmaz-Irmak, 2019).

Anne-babaların, kendi çocukluk yıllarındaki anne-babaları ile ilişkileri çocuklarına karşı tutum ve davranışlarının belirleyici etkiye sahip olduğu belirtilmektedir (Dönmezer, 1999). Yapılan bir araştırmada, anne ve babaların çocuklarına davranma biçiminde çocukken anne-babalarının kendilerine davranma biçimlerinin etkili olduğu bulunmuştur (Dönmezer, 1999).

Savran & Kuşin (1997), yaptıkları araştırmada, anne-babaların, çocuk yetiştirmeye yönelik tutumları ile kendi anne-babalarının çocuk yetiştirmeye yönelik tutumlarını

algılamaları arasında anlamlı bir ilişkinin olduğunu saptamışlardır. Anne ve babalar, kendi anne- babalarıyla özdeşleşerek onların çocuk yetiştirme özelliklerini kendilerine rol model olarak aldıklarını, anne ve baba olduklarında da kendi anne- babalarının çocuk yetiştirme özelliklerine benzer biçimde çocuk yetiştirmeye başladıklarını belirtmişlerdir.

Çocukluk yıllarında kendi anne-babalarından yeterince ilgi ve sevgi görmeden büyüyen çocuklar, anne-baba olduklarında kendi anne-babalarını model aldıkları için çocuklarına sevgi göstermezler. Anne-babalarından ilgi, şefkat ve koşulsuz sevgi görerek, demokratik aile ortamında yetişen çocuklar bu konuda oldukça şanslı iken baskının ve otoritenin hâkim olduğu, sevginin esirgendiği aile ortamında büyüyen genç anne-babaların, çocukları bu durumdan olumsuz yönde etkileneceklerdir (İ.Ü. A.Ö.F. Ders notları, 2021).

Buradan hareketle 3-6 yaş çocukların annesinin ve anneannesinin çocuk yetiştirme stilleri ile çocuğun mizacı arasındaki ilişkinin incelenmesi gerektiği düşünülmüştür. 3-6 yaş çocukların annesinin ve anneannesinin çocuk yetiştirme stilleri ile çocuğun mizacı arasındaki ilişkinin incelenmesi araştırmanın problemini oluşturmuştur. Bu araştırmanın problem

cümlesi; “3-6 yaş çocukların annesinin ve anneannesinin çocuk yetiştirme stilleri ile çocuğun mizacı arasındaki ilişki nasıldır?” olarak belirlenmiştir.