• Sonuç bulunamadı

II. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1. Güçlü Yön Temelli Yaklaşım Nedir?

2.2.3. Pozitif Eğitim

Pozitif eğitim kavramı, pozitif psikolojinin bulgularının eğitim alanına uyarlanması çabalarının sonucu olarak ortaya çıkmış bir kavramdır. Eğitime pozitif psikolojinin penceresinden bakan bilim insanları, eğitim ortamında bulunan öğrencilerin olumlu duygulara sahip olmalarını sağlamak, var olan olumlu duygularını geliştirmek ve onlara güçlü yönlerinin farkına varmalarında yardımcı olmak suretiyle eğitimin niteliğinin ve veriminin artırılmasının yollarını aramışlardır. Kristjansson’a (2012, s.94) göre pozitif psikologlar “hem ahlaki değerleri hem de sınıfta psikolojik sağlamlığı öğretmek istemektedirler”. Pozitif eğitim “hem geleneksel beceriler hem de mutluluk için yapılan eğitim” (Seligman ve diğ., 2009, s.293) olarak tanımlanmaktadır. Oades ve diğerleri (2011, s.432) ise bu tanımı eleştirerek eğitimin becerilerden ibaret olmadığını ve öğrenme çevrelerinin önemini de vurgulaması gerektiğini belirterek daha kapsayıcı bir pozitif eğitim tanımı yapmak amacıyla “pozitif eğitim öğrencilerin kendilerinin ve diğerlerinin mutluluğunu geliştirmek için kullanabilecekleri bilgi ve becerilerin yanında onların mevcut eğitim programlarıyla meşgul olmalarını sağlayacak eğitim ortamlarının geliştirilmesidir” ifadesini benimsemişlerdir. Seligman ve diğerlerine (2009, s.295) göre, okullarda insanı başarıya götüren bilgi ve becerilerin yanında mutlu olma ve mutlu

48

kalmanın yolları da şu üç nedenden dolayı öğretilmelidir: “depresyona panzehir olarak, insanların hayatlarından memnun olma düzeylerini artırmanın bir aracı olarak ve daha iyi öğrenme ve daha fazla yaratıcı düşünmeye yardımcı olarak”. Son yıllarda pozitif eğitimin değeri ve bilinirliği gittikçe artmaktadır (Romo-Gonzalez ve diğerleri, 2013; Oades ve diğerleri, 2011). Yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda, pozitif eğitimin neden gerekli olduğunu açıklamada yararlanılabilecek önemli veriler elde edilmiştir. Günümüzde özellikle gençler arasında depresyon oranı şaşırtıcı derecede yüksektir ve bireysel ve ulusal düzeyde hayattan memnun olma düzeyi beklentilerin altındadır (Seligman ve diğerleri, 2009). Bu faktörler öğrenmeyi olumsuz etkileyebilecek faktörlerdir. Çünkü, mutluluktaki artışın öğrenmede de artışa yol açması olasıdır, olumlu ruh hali ilginin, eleştirel düşünmenin ve bütüncül düşünmenin de artmasına neden olur (Seligman ve diğerleri, 2009). Oades ve diğerlerinin (2011) farklı kaynaklardan derledikleri bulgulara göre olumsuz ruh hali dikkat odağını daraltırken, olumlu ruh hali daha uzun süre dikkat, daha yaratıcı ve daha bütüncül düşünmeye yol açar ve olumlu öğretmen-öğrenci ilişkileri öğrencilerin mutluluğuna, sosyal içerikli davranışlarına ve öğrenme çıktılarına anlamlı katkı sunabilir.

Eğitim alanına pozitif psikoloji penceresinden bakan araştırmacılardan biri olan Yeo’ya göre (2011, s.4-5) “okullar yalnızca başarıya götüren becerileri öğrenme ve onları bir kariyer edinmek için sıçrama taşı olarak kullanma yeri değil, aynı zamanda çocukları iyi karakter ve değerlerle donanmış bir hayat sürdürme konusunda eğitme kurumlarıdır”. Araştırmacı ayrıca GYTY’nin temelini oluşturan düşüncelerden olan, öğrencilerin eğitim ortamına gelen “boş gemiler” olmadığı, güçlü yönlere sahip, öğrenmeye arzulu ve ciddi potansiyel barındıran bireyler oldukları tezini vurgulamaktadır. Pozitif eğitimin verimli bir şekilde uygulanabilmesinde ebeveynlerle işbirliği çok önemlidir. Çünkü, öğrencilerin pozitif özelliklerini geliştirme sürecinde öğrencilerin evlerinde karşılaştıkları durumlar çok önemlidir ve ebeveynlerle yakın işbirliği içinde dikkatle izlenmelidir (Simel, 2013). Ebeveynlerle işbirliği içinde yapılacak olan pozitif eğitim uygulamalarından öğretmenler de fayda görecektir. Bu uygulamalar içinde yer alan öğretmenler velilerle işbirliği yoluyla öğrencileri üzerinde daha etkili olabilecek, işlerinde kendilerini daha yeterli hissedecek ve bu yüzden de iş doyumları daha yüksek olacaktır (Simel, 2013).

Okullarda pozitif eğitimin uygulanmasına ciddi bir dayanak sağlayan noktalardan biri de, pozitif eğitim faaliyetlerinin duyuşsal eğitim faaliyetleri

49

kapsamında değerlendirilebilecek olmasıdır. Türk Eğitim Sisteminde sık sık duyuşsal eğitimin göz ardı edildiği (Bacanlı, 2005) düşüncesi vurgulanmaktadır. Hem duyuşsal eğitim hem de pozitif eğitim bireylerde iyi ve olumlu olanı ortaya çıkarma ve geliştirmeyi hedeflemeleri açısından benzerlikler göstermektedirler. Bacanlı’ya (2005, s.13) göre “insanlara kazandırılmak istenen duygular, tercihler, değerler, ahlaki kurallar, istek ve arzular, güdüler, yönelimler, duygulanışlar vb. duyuşsal davranış kapsamına alınabilir”. Duyuşsal davranışın bu ögeleri dikkate alındığında pozitif eğitimle duyuşsal eğitimin belli oranda paralellik gösterdiği söylenebilir. Bundan dolayı, pozitif eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi duyuşsal eğitimde yaşanan boşluğun doldurulmasına da katkı sağlayabilir.

Son yıllarda pozitif eğitimi hedefleyen eğitim programları çoğunlukla Avustralya, ABD ve İngiltere’de uygulamaya konulmuştur. Bu uygulamalardan elde edilen bulgulara göre ilköğretim ve lise öğrencileri arasında depresyon ve kaygı gibi psikolojik rahatsızlıklarda azalma görülmüştür (Simel, 2013). Mutlu insanların işlerinde daha başarılı oldukları, daha tatmin edici ilişkilere sahip oldukları ve sağlık durumlarının genele bakıldığında daha iyi olduğu yapılan bir meta-analiz çalışmasıyla ortaya konmuştur (Lyubomirsky, King ve Diener, 2005). Bu bulgu mutluluğun okullarda öğretilebileceği ve öğretilmesi gerektiğini vurgulayan Seligman ve diğerlerinin (2009) bu düşüncesine de dayanak teşkil etmektedir. Bunlara ek olarak, Amerika Eğitim Bakanlığı’ndan alınan hibeyle, ergenlere yönelik hazırlanan Pozitif Psikoloji Programı kapsamında 347 dokuzuncu sınıf öğrencisi üzerinde Dil sanatları derslerinde bir çalışma yürütülmüştür (Seligman ve diğ., 2009). Araştırma 80 dakikalık 20-25 derste uygulanmış ve araştırmada öntest-sontest kontrol gruplu deneysel yöntem kullanılmıştır. Öntest ve sontestler yalnızca öğrencilere değil, ebeveynlere ve öğrencilerin öğretmenlerine de uygulanmıştır. Çalışmanın bulguları uygulanan pozitif psikoloji programının öğrencilerin okulu sevmelerini ve okula adanmışlık düzeylerini artırdığını, öğrenme ve akademik adanmışlıkla ilgili (merak, öğrenme isteği, yaratıcılık) güçlü yönlerini ve empati ve işbirliği gibi sosyal becerilerini geliştirdiğini ortaya koymuştur.