• Sonuç bulunamadı

Planlı Dönem Öncesi Kırsal Kalkınma Çalışmaları

3. TÜRKİYE’NİN KIRSAL KALKINMA DENEYİMİ

3.1. Planlı Dönem Öncesi Kırsal Kalkınma Çalışmaları

Türkiye’de kırsal yerleşimlerin kalkındırılması ve kırsal nüfusun yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar, Cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan modernleşme ve çağdaşlaşma hareketleri tarımda ve kırsal kesimde kalkınma çabalarında da etkisini göstermiştir (Anonim, 2006b; Çeken ve Ökten, 2008). Nüfusun çok önemli bir bölümünün köylerde yaşadığı ve ekonominin ağırlıklı olarak tarıma dayandığı bu ortamda, tarımsal ve kırsal kalkınmanın ulusal kalkınmadaki rolü, kalkınma ve çağdaşlaşma çabalarında tarıma ve kırsal nüfusa özel bir önem verilmesini zorunlu hale getirmiştir (Bakırcı, 2007).

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye tarımı temel olarak küçük köylü işletmelerine dayalı, aile emeği ile üretim yapan ve geçimlik işletme tipindedir. Kıyı bölgeleri dışındaki bölgelerde kapalı bir köy ekonomisi egemen durumdadır ve büyük toprak mülkiyeti küçük köylü ekonomisinden bağımsız olarak değerlendirilmektedir (Silier, 1981).

Planlı dönem öncesinde mekânsal alanda kırsal kesimi kalkındırmaya yönelik Cumhuriyet Döneminin ilk hamlesi, 1937 yılında tasarlanan Cumhuriyet Köyü Projesi olarak tanımlanabilir (Şekil 3.1.).

Şekil 3.1. İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi

Kaynak: İnan, 1972 kullanılarak aktarılmıştır.

3.1.1. Birinci İktisat Kongresi

1923’de İzmir’de toplanan Birinci İktisat Kongresi, her ilçeden 3’ü çiftçi olmak üzere 1.135 kişinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Kongrede ülkenin kalkınma sorunları ele alınmış ve kırsal kesimin sorunlarına ilişkin olarak; büyük toprak sahipleri Aşar Vergisinin kaldırılmasını, köyde dirliğin gerçekleştirilmesini, tarımın makineleştirilmesini önermiş ve tarımda kapitalistleşme sürecinin hızlandırılmasını savunmuşlardır (Anonim, 2004a; Bakırcı, 2007).

Kongre kapsamında köylünün sorunları, tarımsal gelişme konularıyla birlikte ele alınmış, büyük toprak sahipleri aşarın kaldırılmasını, tarımsal eğitimin sağlanmasını, Ziraat Bankası kredilerinin arttırılmasını, tarımın makineleştirilmesini savunmuşlardır. Kongrede köyün sağlık sorunlarının çözümü için sağlık alanında teşkilatlanma talep edilmiş, üretimde kooperatifleşmeye gidilmesi önerilmiştir (Ökçün, 1968; Kayıkcı, 2005).

3.1.2. Köy Kanunu

Türkiye’de kalkınma ve çağdaşlaşma çabalarında tarım ve kırsal nüfusun önemli yerinin olmasından dolayı 1924 yılında yürürlüğe giren 442 sayılı Köy Kanunu ile köylere hukuki bir kişilik tanınarak köylerin idari yapısı ve köylerde görülecek hizmetler belirlenmiştir (Alagözoğlu, 2010: 62). Herhangi bir tüzel kişiliğe sahip olmayan köy unsuru, ilk defa bu kanunla tüzel kişilik kimliğine ve karakterine kavuşmakta, idari bir kimlik kazanmak suretiyle özel mülkiyet hakkına kavuşmaktadır (Bakırcı, 2007).

Kanunda; köyün tanımı, sınırları, imarı, yolların yapımı, evlerin planı, sağlık, eğitim gibi köylüyü yakından ilgilendiren çeşitli konulara yer verilmektedir. Köy Kanunun o dönem için en önemli anlamı köyü modernleştirme boyutunun, hukuk alanında formüle edilmesidir. On bölümden oluşan Kanun uygulandığında Cumhuriyet’in “örnek köy modeli” şekillenmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında köylünün yaşadığı mekânları daha sağlıklı ve yaşanabilir hale getirmek devletin en başta gelen amaçlarından olmuştur (Gülçubuk 2003; Eminağaoğlu ve Çevik, 2005).

3.1.3. Birinci Köy ve Ziraat Kongresi

Köyle ilgili çalışmaların kazandığı önem karşısında, Tarım Bakanlığı tarafından l938'de düzenlenen Birinci Köy ve Ziraat Kongresi, tarımla ilgili teknik konular yanında, köylerin bazı sosyal ve ekonomik sorunlarını da kapsamıştır. Köy kalkınması ve tarımsal gelişme için girişilecek ulusal seferberlikte, mali plan için sağlanacak kaynaklar konusunda da bir çalışma yapılmıştır. Ayrıca, köyün toplumsal yapısı, yaşantısı ve ekonomik gereksinmeleri dikkate alınarak köy kalkınması hakkında rapor hazırlanmıştır (Anonim, 2004a; Gülçubuk, 2005).

Devletin kırsal alanda gelişmeyi sağlama çabalarını belirli bir doğrultuda yönlendirmek ve sorunları doğrudan ele almak amacıyla toplanan kongrede tarım ve hayvancılıkla ilgili teknik konular yanında, köylerin sosyal ve ekonomik sorunları ele alınmıştır. Ayrıca kongrede Türkiye’nin temel ekonomik gücünün toprakta, çiftçide ve tarımsal faaliyetlerde olduğu vurgusu yapılmıştır (Bakırcı, 2007).

3.1.4. Köy Enstitüleri

Cumhuriyet döneminde, eğitim alanında kırsal kalkınmaya yönelik en sistemli yaklaşım özellikle Köy Enstitüleri hareketiyle olmuştur. Köy Enstitüleri, kır kökenli çocukların başta öğretmenlik olmak üzere köy için gerekli ve geçerli mesleki bilgilerle donatılıp yeniden köye gönderilmesiyle tabanın değiştirilmesi amaçlanmıştır (Anonim, 2004a; Gülçubuk, 2005).

1940 yılında 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası’nın kabulünden sonra aynı yıl içinde Eskişehir, İzmir, Kırklareli ve Kastamonu’da ilk köy enstitüleri açılmıştır. Bu enstitüleri, 1940–1941 yıllarında Antalya, Isparta, Kocaeli, Kayseri, Malatya, Adana, Samsun, Trabzon, Kars ve Balıkesir’de açılanlar izlemiştir. Devamında ise 1941 yılında Ankara ve Sivas’ta, 1942 yılında Konya’da, 1943 yılında Erzurum’da, 1944 yılında Diyarbakır ve Aydın’da ve 1947 yılında Van’da köy enstitüleri açılmıştır (Bakırcı, 2007).

Köy Enstitülerinin açılmasını bir eğitim seferberliği, okullaşma hamlesi, kısa zamanda ve az masrafla öğretmen yetiştirme yöntemi olarak algılanması yanında; karma eğitim sisteminin uygulanması, öğrenci kılık–kıyafet üslubu, din derslerinin olmaması, enstitü kitaplıklarında komünizm temalı kitap ve dergilerin olması gibi nedenlerle eleştirilmektedir. 1964 yılında kabul edilen bir kanunla var olan köy enstitüleri öğretmen okulları adını almış ve Köy Enstitüsü uygulamasına son verilmiştir. Köy Enstitülerinin, Türkiye coğrafyasındaki mekânsal dağılımı irdelenirse; özellikle tarımsal üretim veya hayvancılık faaliyetlerinde uzmanlaşma düzeyi yüksek olan illerde yoğunlaştığını söylemek mümkündür (Harita 3.1.).

Harita 3.1. Köy Enstitülerinin Coğrafi Dağılımı

Kaynak: Akci, 2015.

3.1.5. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu

Bu dönemde çıkarılan önemli yasalardan biri de 1945 yılında yürürlüğe giren

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’dur. Bu Kanunun amacı; toprağı olmayan veya

yetmeyen çiftçi aileleri ile topraklandırılan diğer ailelerin geçimlerini sağlayabilecek toprağa sahip olmalarını, yeter toprağı olsa da sermaye ve donanımları eksik olanlara kuruluş-onarma-çevirme kredisi ve canlı-cansız demirbaş vermek, yurt topraklarının sürekli işlenmesini sağlamaktır (Anonim, 2000c).

Bir yandan büyük toprak sahiplerinin siyasal gücünü kırmak, bir yandan da toprak mülkiyetini tarımsal üretimi artıracak biçimde yeniden düzenlemek ve aynı zamanda çeşitli nedenlerle kullanılmayan toprakların ekip biçilerek değerlendirilmesi amacını güden bu yasa, Meclis'te birçok tartışmaya yol açmıştır. 5 000 dekardan geniş işletmelerin kamulaştırılarak çiftçiye dağıtılmasını öngören bu yasa büyük toprak sahiplerinin gücünü kırmak için kullanılamamıştır. Yasa ile daha çok kamuya ait toprakların dağıtımına ilişkin kararlar uygulanmıştır (Anonim, 2004a). Kamuya ait araziler, köylere ait orta malı arazileri, sahipsiz veya devlet eliyle bataklıklardan ve nehir yataklarından elde edilen araziler yanında vakıfların, yerel idarelerin ve özel kişilerin arazilerinden kamulaştırılan arazilerin dağıtılması yoluna gidilmiştir (Bakırcı, 2007).

Benzer Belgeler