• Sonuç bulunamadı

1.2 Kurumsal Ekotipler

2.1.1 Paydaş

Paydaş yaklaşımını öncü çalışmalarından birisini yapan Freeman (1984) paydaş grubunu; örgütsel amaçların sağlanmasını etkileyen ya da örgütün çıktılarından etkilenen spesifik bir grup şeklinde tanımlamaktadır. J.Grunig ve L.Grunig (2000: 312) ise paydaşlar için “örgütün kararlarından etkilenen ve kararlarıyla örgütü etkileyen herkes” tanımını yapmıştır. Bir ögrüt için makro ve mikro ortamında kümelenen paydaşların matrisi şu şekildedir:

Şekil 2.1Örgüt Paydaş Matrisi Kaynak: Grunig ve Hunt, 1984: 141

Normatif bağlantı Rakipler İşbirlikçi kuruluşlar Dernekler Politik gruplar Meslek toplulukları Sivil toplum örgütleri Vatandaşlar Seçmenler Medya

Özel ilgi grupları Dağınık bağlantı Müşteriler Endüstriyel alıcılar Perakendeciler Distribütörler Çıktı Çalışanlar Sendikalar Tedarikçiler Örgüt Hissedarlar Kongreler Yasa yapıcılar Hükümet Yönetim kurulları Etkin bağlantı Girdi Fonksiyonel bağlantılar

J.Grunig ve Hunt’ın (1984: 141) paydaş şablonunu oluştururken ortam bileşenlerini öz niteliklerine göre sınıflandırmışlardır. Böylece paydaş gruplarının örgütle olan ilişkilerini makro düzeyde açıklamışlardır. Şablonda “etkin bağlantı” grubunda hissedarlar, yönetim kurulları, yasa yapıcılar, hükümet gibi yetkili ve bağlayıcı düzeyde etkili güç grupları bulunmaktadır. Bu gruplar örgüt için kaynak sağlamada ve iş özerkliği sağlamada aktif rol üstlenirler. Etkin ilişkilerde yaşanacak bir sıkıntı, kaynakların kesintiye uğramasına neden olur ve örgütün iş üretim süreçlerinde sarsıcı sıkıntılar ortaya çıkar (Rawlins, 2006). Fonksiyonel bağlantıda örgütün işlevi açısında önem taşıyan paydaşlar gruplanmıştır. Üretim noktasında ihtiyaç duyulan emek, kaynak, hammadde gibi girdi fonksiyonları ve tüketiciler, satıcılar gibi çıktı fonksiyonları bu gruptadır. Normatif bağlantı ise örgüte dönük ilgi düzeyleri yoğun olan diğer paydaş gruplarıdır. Bu gruptaki paydaşlar birine yakın değerleri, hedefleri veya sorun algılarını paylaşırlar. Örgüt üzerinde etkin paydaşların içsel tanımları ise şu şekildedir:

Çalışanlar: İş yeterliliklerine ve spesifik yeteneklerine göre departmanlara ayrılmış bölümlerde çalışan ve örgütün ürün ya da hizmet olan iş çıktısını inşa eden, ücret karşılığında faaliyet gösteren her kademeden işgücüdür. İş performansına direkt olarak etki eden paydaş grubudur.

Hissedarlar: Örgütün içinde ya da dışında bulunabilen, örgütün öz sermayesinde ve varlıklarında pay sahibi olan kişiler ya da örgütlerdir. Örgüt sahipliği yetkisiyle örgütsel kararlarda söz sahibidirler. Mevcut veya potansiyel hissedarların istekliliği örgütün cari kıymeti açısından kritiktir.

Müşteriler: Örgütsel üretimi satın alan kişi ya da örgütlerdir. Son tüketici, endüstriyel tüketici ya da aracı olabilirler. Örgütün hemen her konuda öncelikli paydaş grubudur. Örgütsel sadakatleri, markalama üzerinden gerçekleştirilir. Örgüt ile aralarındaki bağın gücü örgüte karar esnekliği sağlar.

Rakipler: Örgütün faaliyet gösterdiği alanda çalışan diğer örgütlerdir. Örgütsel çıktıların benzerini ya da ikame ürünleri sağlayabilirler. Dolayısıyla örgütle aynı üretim karmasından beslenmeseler dahi aynı tüketici grubuna hitap edebilirler. Örgütsel kararların çoğunda bir şekilde baskı gurubu oluştururlar.

Medya: Kitle iletişim araçlarına sahip örgütlerdir. Haber, duyurum, reklam gibi enformasyon mekanizmaların işletilmesinde bağımlı olunan paydaş grubudur. Özellikle çalkantılı dönemlerde ve kriz yönetiminde, örgüte dönük baskı unsurunun en kritik üyesi olurlar. İş Ortakları: Dağıtıcılar, bayiler, hammadde sağlayıcılar, kreditörler gibi örgüt ile iş üzerinden organik bağa sahip kişi ya da örgütlerdir. Örgütün doğal müttefikleri olarak kabul

edilir. İş ortaklarının büyüklüğü sosyal sermaye olarak da adlandırılan bir kazanıma karşılık gelir.

Sivil Toplum Örgütleri: Sosyal, ekonomik, siyasi ya da kültürel meseleler üzerinde faaliyet gösteren aktif kuruluşlar, derneklerdir. Örgütle süreli ya da sürekli faaliyet ilişkisi içinde olabilirler.

Paydaş grupları örgütü etkileyen kişi ve grupları ifade etmektedir. Ancak örgütü etkileyen tek etken paydaş grupları değildir. Örgüt dışından örgüte baskı yapan, dolayısıyla çevresel olan, ancak kişi ve gruplardan oluşmayan diğer etmenler bulunmaktadır. Bir örgütü karar düzeylerinde etkileyen diğer yapısal etmenler şunlardır:

Kültürel Yapı: Örgütün faaliyet gösterdiği toplumda gelenek, adet, davranış kalıpları, sosyolojik konjonktür gibi toplumsal alana ait olan değişkenleri ifade etmektedir.

Ekonomik Çevre: İş ortamının ekonomik koşullarını ifade eder. İstatistiki veriler, rekabet şartları, satın alma gücü gibi bir çok ekonomik konu ekonomik çevrenin alanıdır.

Demografik Çevre: Örgütün iş yaptığı çevresinde yaşayan insanların yaş, cinsiyet, eğitim durumu, gelir grubu ve dağılımı gibi demografik verilerinin kategorize edilmesidir.

Politik Yapı: Ortama hakim siyasi konjonktürün yansımasıdır. Politik eğilimleri ve iktidarın genel görünüşünü ifade eder.

Yasalar: toplumun bir üyesi olarak örgütün de yasalarla sabit olan hukuki hükümlülükleri bulunmaktadır. Dolayısıyla yasaların örgütü nasıl sınırlandırdığı, örgütsel faaliyetlerin hangi esneklikte gerçekleştirilebileceği hukuki zeminde önem taşımaktadır.

Teknoloji: Örgütün içsel performansını direkt olarak etkileyecek teknolojik seviye aynı zamanda örgütün rekabet koşullarını da belirler. Ürün, hizmet üretiminin hem üretim maliyetleri hem de tüketici vaadi konusunda teknolojinin belirlediği ya da sağladığı olanaklar belirleyicidir.

Yapısal etmenler sadece örgütü etkilemezler, aynı zamanda paydaşları da etkileyerek dünya görüşlerine bir biçim kazandırırlar. Bu yönüyle örgüte hem direkt hem de dolaylı olarak etki ederler. Ancak örgüt üzerinde asıl kritik etki paydaşların yarattığı etkidir. Çünkü belirsizlikler ve öngörülememiş olayla paydaş etkileşimleriyle gerçekleşmektedir. Paydaş kavramının halkla ilişkiler literatürüne yerleşmesinden sonra paydaş ve örgüt etkileşimlerinin düzeyleri ve etkilerinin ne olduğu konusunda çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Savarge ve diğerleri (1991: 61-75) paydaş gruplarını niteliklerine göre, etki eden ve etki ettiğini ileri süren gruplar olarak ikiye ayırmıştır. Bu yaklaşım meşruiyet konseptlerini ortaya koyarak paydaşları etki etme düzeylerine göre sınıflandırmada önemli veriler taşımaktadır. Çalışmanın

bir sonraki aşamasında paydaş grupları örgüte sağladığı fayda/destek üzerinden bir sınıflamaya tabi tutulmuştur:

Destekleyici Paydaşlar: Örgüte tehdit düzeyleri bulunmamaktadır ya da çok düşüktür. Ancak destekleyici olmayan paydaşlar potansiyel olarak büyük bir tehdit barındırmaktadır.

Marjinal Paydaşlar: Örgüt üzerindeki etkileri çok azdır. Oldukça düşük bir düzeyde tehdit oluştururlar. Destekleyici değillerdir.

Karşıt Paydaşlar: Destekletici değillerdir. Örgüt için büyük bir tehdit taşırlar. Özellikle gündemler etrafında örgütlenirler.

Savage ve diğerleri (1991: 61-75)’nin paydaş modeli genelleyicidir. Mitchell vd. (1997: 853-886), bu model üzerinden güç ve meşruiyet ilişkiler bağlamında aciliyet niteliğini kriter kabul ederek yeni bir model ortaya koymuşlardır. Buna göre paydaşların örgüte olan bağlılıkları önemlidir ve bu paydaşların örgüt üzerindeki etkisi, gücü kadar önemi vardır. Bu söylem yeni bir bakış açısı getirmiyor gibi görünse de aslında işlevsel bir bakış açısının biçimlenmeye başladığını göstermektedir. Çünkü her paydaş grubunun her zaman öncelik taşımadığı fikrini ileri sürmektedirler. Bu bağlamda “konu” ve “etki gücü” gibi kavramlar öne çıkarak “kamu” olarak tanımlanan etkin paydaş yapısını tasvir ederler.