• Sonuç bulunamadı

2.2. Hizmet Kayırmacılığını Etkileyen Faktörler

2.2.4. Parti İçi Demokrasi Bağlamında Aday Belirleme Yöntemleri

Parti içi demokrasiyi doğrudan ilgilendiren karar alma mekanizmasıyla ilgili ilkelerden en önemlisi aday belirleme yöntemleridir. Çünkü aday belirleme yöntemine bağlı olarak bir partinin karar verme mekanizması açısından demokratik olup olmadığı tespiti yapılabilmektedir. Literatürde üç temel aday belirleme yönteminden bahsedilmektedir. Bunlar; ön seçim yoluyla aday belirleme, aday yoklaması ile aday belirleme ve merkez yoklaması ile aday belirleme yöntemleridir30. Ön seçim yoluyla aday

belirleme sürecinde seçimin gerçekleşeceği seçim çevresindeki partiye kayıtlı bütün üyelerin veya bunlar arasından seçilen delegelerin oyları ile milletvekili adayları belirlenmektedir. Aday yoklaması ile aday belirlemede parti tüzüklerinde belirtilen görevlere seçilmiş kişilerin tercihleri doğrultusunda adaylar seçilmektedir. Merkez yoklaması ile aday belirlemede ise adayların belirlenmesinde parti divanı ve partilerin üst kurulları (özellikle parti lideri) yetkilidir. Bu yöntemler içinde en demokratik olan ön seçim yoluyla aday belirleme iken, en anti-demokratik olan merkez yoklaması ile aday belirlenmesidir (Bosuter, 1969: 97-103; Tuncay, 1996: 205-222; Yanık, 2002: 142-148).

29 Hizmet kayırmacılığı araştırmaları uygun seçim sistemi nedeniyle genellikle ABD üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak seçim sistemi hizmet kayırmacılığı için gerekli olmakla birlikte tek başına yeterli bir şart değildir. Örneğin Japonya ve İtalya gibi güçlü meclis komiteleri olan ülkelerde hizmet kayırmacılığı faaliyetlerinin olasılığı artmaktadır. Komitenin gücü (bütçe süreci), parti disiplini vb. daha birçok faktör vardır (Lancaster, 1986).

30 Ön seçim uygulayan ülkeler: Belçika’da tüm partilerde (diğer yöntemler ile), İngiltere’de Liberal ve Sosyal Demokrat partilerinde, Hollanda’da D’66 Partisi’nde uygulanmaktadır. Ayrıca Finlandiya’da zorunlu hale gelmiştir. Aday yoklamasını uygulayan ülkeler: İngiltere’de Muhafazakar ve İşçi partilerinde, Fransa’da Komünist ve İşçi partilerinde, Almanya, İrlanda, Norveç ve İtalya’da tüm partilerde uygulanmaktadır. Merkez yoklamasını uygulayan ülkeler: Fransa’da merkez sağ ve sol partiler, Avusturya’da Sosyalist Partisi’nde, İsrail, İtalya ve İrlanda’da bazı partilerde uygulanmaktadır (Özbudun, 1995b: 11-12 aktaran Aydın, 2007: 86).

Türkiye’de 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nda aday belirleme usulü olarak ön seçim yöntemi31 belirlenmekte ve bu yöntemin belirlenmesinin demokratik bir toplum

veya siyasi partilerin gereği olduğu vurgulanmaktadır. Daha sonra 1982 Anayasası döneminde kabul edilen 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nda adayların belirlenmesinde ön seçim zorunlu kılınmıştır. Ancak 28.03.1986 tarihli ve 3270 sayılı Kanun ile söz konusu zorunluluk kaldırılarak, partilere daha geniş hareket serbestliği verilmiştir. 2820 sayılı Kanun’da yer alan 37’nci maddenin son hali şu şekildedir: “Siyasi partiler, milletvekilliği genel veya ara seçimlerinde, adaylık için müracaat eden ve adaylığı uygun bulunanlar arasından, adayların tespitini; serbest, eşit, gizli oy, açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler… Ön seçim ya da aday yoklaması yapılmayan yerlerde, siyasi partilerin merkez yoklaması veya diğer usullerden biri veya bir kaçı ile aday belirleme yetkileri saklıdır.” Bu madde ile partilere ön seçim, aday yoklaması ve merkez yoklaması seçeneklerinden birini tercih etme yetkisi verilmektedir. Türkiye’de siyasi partilerin tüzüklerinde olmasına karşın kanundaki esnekliğe dayanarak ön seçim mekanizmasını çok az kullandıkları ve özellikle güçsüz oldukları seçim çevrelerinde uyguladıkları görülmektedir (Aydın, 2007).

Türkiye’de siyasi partilerin aday belirleme sürecinde genelde merkez yoklaması yöntemini tercih etmelerinin temelinde lider kültürü yatmaktadır. Bu bağlamda parti liderlerine olan bakış açısının irdelenmesi gerekmektedir. Bütün demokratik kurumlarda liderlerin önemli yeri vardır. Gelişmiş batı demokrasilerinde liderlerin rolü keyfi buyurganlıktan ziyade yönetimin başı olarak koordinasyonu sağlamaktır. Siyasi liderlerin tutumları siyasal bilinç, siyasal kültür, demokrasi ilkelerine bağlılık, eğitim ve ekonomik düzeyi gibi faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir. Parti içindeki demokrasinin boyutları ise büyük oranda liderlerin tutum ve davranışlarına dayanmaktadır. Hitabet gücü, ideolojik boyutu, propaganda usulü, uyum ve uzlaşma kapasitesi, olaylardaki tecrübesi ve cesareti liderin karizmatik olabilme vasfını etkilemektedir. Ülkemizde parti içinde liderlerin delege ağalığından kuvvet topladığı ve kutsal lider sultasıyla yürüttüğü politik oligarşiyi iyi perçinlediği görülmektedir. 1950 yılından günümüze gelişmeler incelendiğinde, parti liderlerinin adeta bir kuvvet komutanı gibi emir veren bir yapıda

31 1965 yılında kabul edilen 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 29’uncu maddesine göre, “Siyasi

partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği için yapılacak seçimlerde gösterecekleri adayların, her seçim çevresinde parti seçmen kütüğüne kayıtlı bulunan bütün parti üyelerinin katılabilecekleri bir ön seçimle tespit edilir. Bu husustaki esaslar, Cumhuriyet Senatosu üyeleri ve Milletvekilleri Seçimi kanunlarında belirtilir.”

oldukları anlaşılmaktadır. Partiler bir kadro olarak değil liderleriyle özdeşleştirilerek anılmaktadır. Örneğin, Demirel’ciyim, Özal’cıyım ve Ecevit’çiyim gibi söylemler, siyasal yaşamın içinde yer almaktadır. Nitekim devlet geleneğimizde otoriteye bağlı olarak lidere itaat, bağlılık ve boyun eğme daima var olduğu için siyasal düzenimizin ancak kurtarıcı ve herşeyi bilen liderler ile kurulabileceği varsayımı kabul edilmektedir (Tuncay, 1996).

Günümüzde iktidar partilerinin lider kadroları, aynı zamanda hükümet üyeleridir. Parlamentoda iktidar partisinin çoğunlukta olduğu ve parti disiplininin varlığı düşünüldüğünde, yasama ve yürütme organının yönü belli bir parti yöneticileri grubu tarafından hatta çoğu zaman tek bir liderin kararıyla belirlenebilmektedir (Tanilli, 1981: 228).

Kaynak: Şekil yöntemlerin içeriği dikkate alınarak tarafımızca hazırlanmıştır. Şekil 2.4. Aday Belirleme Süreçleri İle Hizmet Kayırmacılığı İlişkisi

Şekil 2.4’te, aday belirleme yöntemlerinin hizmet kayırmacılığı ilişkileri sınıflandırılmaktadır. Aday belirleme yöntemleri içerisinde en demokratik yöntemin ön seçim olduğuna daha önce değinilmiştir. Bu yöntem ile seçilen ve parlamentoya gelen adaylar, daha bağımsız, daha güçlü ve güven duygusuna sahip olduğu için partideki oligarşik gruplara itirazsız itaat etmeleri söz konusu olmaz. Ayrıca kendi seçmenlerinin isteklerini ve taleplerini, parlamentoya taşıma konusunda daha gayretli olacakları öngörülmektedir (Aydın, 2007: 101). Ön seçim yöntemiyle seçilen adayların seçmen kitlesi ile daha yoğun etkileşimde olduğu düşünüldüğünde, bu yöntemin güçlü hizmet

Merkez Yoklaması ile

Adayın Belirlenmesi Adayın BelirlenmesiAday Yoklaması ile Ön Seçim İle Adayın Belirlenmesi

Zayıf Hizmet

kayırmacılığı faaliyetlerine daha uygun olduğu görülmektedir. Ön seçim yöntemine kıyasla daha az demokratik ve daha zayıf hizmet kayırmacılığı faaliyetlerine uygun olan aday yoklaması ile aday belirleme yönteminde, seçmenlerden ziyade teşkilatların fikirleri alınmaktadır. Merkez yoklaması yönteminde ise aday tamamen seçmen tercihlerinden bağımsız bir şekilde hatta sadece liderin görüşüyle belirlendiği için zayıf hizmet kayırmacılığı söz konusudur. Seçmen tarafından seçilmeyen aday, daha çok parti merkezine veya lidere bağımlı olmaktadır. Ancak oy maksimizasyonu hedefiyle parti merkezi veya liderin etkisiyle adayların seçildiği bölgelere hizmet kayırmacılığı yapılabilmektedir.