• Sonuç bulunamadı

Para Vakıfları ve Para Vakıflarının Vakıf Sistemi İçindeki Yeri

2.1. Para Vakıfları

2.1.1. Para Vakıfları ve Para Vakıflarının Vakıf Sistemi İçindeki Yeri

Paranın vakıf olup olamayacağı konusundaki tartışmaların fıkıh mezheplerinin kuruluş dönemlerine kadar uzandığı görülmektedir. Vakfiyelerde de genellikle zikredildiği gibi, Osmanlıların bir anlamda resmî mezhebi olan Hanefî okulunun imamları menkul malların vakfı konusuyla bağlantılı olarak paranın da vakfedilip vakfedilemeyeceği hususunu tartışmışlar ve çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Ortaya çıkan bu görüşler, daha sonra para vakıflarının teorik temelini oluşturmuştur. Yine mezhep imamlarından Ahmet b. Hanbel (ö. 241/855)'in görüşlerinin nakledildiği bir eserde paranın vakfı konusunun da tartışıldığı görülmektedir. Para vakıflarının Osmanlılardan önce uygulandığına dair bilinen bir örnek mevcut değildir. Osmanlılarda ilk olarak ne zaman uygulandığı konusunda da kesin bir bilgiye sahip değiliz. Sadece Bâlî Efendi'nin mektuplarında para vakıflarının Rumeli'nin fethinden beri uygulandığı ve üç yüz yıllık geçmişi bulunduğu şeklinde bir kayda rastlanmaktadır. Kaynaklarda II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet'in saltanat yıllarında kurulan para vakıflarına tesadüf edilmektedir. Bunlar içinde en eski tarihli olanı 826/1423 yılında kurulmuştur. Bizzat Fatih tarafından İstanbul'a et temin eden kasapların sübvansiyonu için oluşturulan para vakfı da meşhurdur. Barkan'ın tespitine göre İstanbul tahrir defterinde kayıtlı en eski tarihli para vakfı ise 861/1456 yılına aittir. İsmail Kurt'un İstanbul mahkemelerine ait şer'iyye sicillerinde yaptığı araştırmada tespit ettiği en eski tarihli vakfiyenin 896/1490 tarihini taşıdığı

görülmektedir. Üsküdar'a ait tespit edilen en eski para vakfı ise 916/1510 yılına aittir (Kurt; 1996, s.65-96).

Para vakıflarının sayılarının II. Murat ve Fatih dönemlerinde çok fazla artmadığı ve vakıf sistemi içinde önemli bir yer işgal etmediği anlaşılmaktadır. Ancak, 16. yüzyılın başlarından itibaren para vakıflarının sayılarının hızla arttığı ve gündemde giderek önemli bir yer işgal etmeye başladığı görülmektedir. Nitekim 16. yüzyılın ortalarında para vakıflarının hem hukukî meşruiyeti hem de vakfedilen paraların işletilme usulleri devrin önde gelen ilim adamları arasında geniş tartışmalara yol açmıştır.

İsmail Kurt tarafından İstanbul mahkemelerinde kayıtlı vakfiyelerden hareketle oluşturulan tabloda para vakıflarının 451 yıllık gelişme trendi izlenebilmektedir. Buna göre, 946/1539 yılından itibaren kurulan para vakıflarının sayılarında büyük bir artış trendine girilmiş, bu durum 1096/1684 yılına kadar devam etmiş, ancak bu tarihlerde büyük bir düşüş meydana gelmiştir. Müteakip yıllarda da yine sürekli bir artış gözlenmektedir. Bu durum 1296/1878'e kadar sürmekte, bu tarihte kurulan para vakfı sayısında yeniden büyük bir düşüş meydana geldiği görülmektedir (Kurt, 1996, s.31).

Para vakıflarının sayıları ve yaygınlık dereceleri açısından fikir vermesi amacıyla bir araştırma yapıldığında ilginç rakamlarla karşılaşılmaktadır. Para vakıfları konusunda vakfiye sayısının 3888 olduğu belirtilmektedir. Bu rakama tarihi belli olmayan 63 vakfiye de ilave edildiğinde 451 yıllık zaman diliminde, sadece İstanbul'a ait 27 mahkemede toplam 3951 para vakfının tescilinin yapıldığı görülmektedir. Para vakıfları tartışması esnasında Çivizâde'nin konuyla ilgili görüşünü sorduğu Mehmet Fenârî, cevap olarak yazdığı mektupta para vakıflarına ait yazılan vakıfnamelerin sayısının on bin miktarında olduğunu kaydetmektedir” (Özcan; 2003, s.13).

Tahrir defterlerindeki verilerden hareketle ulaşılan rakamların vakfiyelerden hareketle elde edilen rakamların çok üzerinde olduğu müşahede edilmektedir. Barkan'ın yayımladığı İstanbul'a ait vakıf tahrir defterinin girişinde yer alan bir

cetvelde, İstanbul'da yaklaşık bir asır boyunca faal olduğu görülen vakıf sayıları verilmektedir ki burada para vakıflarının da bir hayli yekun oluşturduğu dikkati çekmektedir. Bu cetvelde verilen rakamlar yeniden düzenlenerek her tahrir döneminde kurulan ve tahririn yapıldığı tarihte faal durumda bulunan vakıf sayıları ve bunun içinde para vakıflarının oranı Tablo: 1'de tespit edilmiştir (Özcan; 2003, s.13).

Tablo-1 Tahrir Defterlerine Göre 16. Yüzyılda İstanbul'da Kurulan ve Faaliyet Gösteren Para Vakıfları

Akar Akar ve Nakit Toplam

Tahrir

Tarihi Adet % Adet % Adet % Adet

953/1546 Eski defterden devir 672 57.78 154 13.24 337 28.98 1163 927– 953/1521– 1546 arası kurulan 620 48.90 140 11.04 508 40.06 1268 Toplam 1292 53.15 294 12.09 845 34.76 2431 Eski defterden devir 1270 79.67 309 19.38 15 0.95 1594 986/1578 953–986 / 1546–1578 arası kurulan 1055 88.43 128 10.73 10 0.84 1193 Toplam 2325 83.42 437 15.68 25 0.90 2787 Eski defterden devir 2321 83.70 429 15.47 23 0.83 2773 1005/1596 986- 1005/1578- 1596 arası kurulan 332 81.57 15 3.69 60 14.74 407 Toplam 2653 83.43 444 13.96 83 2.61 3180

Kaynak: Ömer Lûtfı Barkan-Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri 953 (1546) Tarihli, İstanbul Fetih Cemiyeti İstanbul Enstitüsü, İstanbul 1970, s.VIII, 1 nolu cetvel. (Tablo, cetveldeki bilgiler yeniden düzenlenerek elde edilmiştir.)

Çıkan sonuçlara göre İstanbul'da 16. asrın ilk yarısında kurulan vakıflar asl-ı malı açısından değerlendirildiğinde yarıya yakınının sadece nakit (%34,76) veya akarla birlikte nakit (%12,09) şeklinde olduğu görülmektedir. Ancak, 986/1578 ve 1005/1596 tarihlerine ait tahrirlerde sadece nakit veya nakitle birlikte gayrimenkul vakıflarının oranları toplamının % 15-16 civarında olduğu görülmektedir. Bu tabloda dikkat çeken bir husus da 953/1546 tarihli tahrirde görülen 845 nakit vakfından sadece 15 tanesinin bir sonraki tahrirde görülebilmesidir. Diğer nakit vakıflarının ne olduğunu ise 986/1578 tarihli tahrirde eski defterden devreden akar vakıfları ile akar ve nakit vakıfları için verilen rakamlar kısmen açıklamaktadır.

Yeterli istatistikî çalışmanın bulunmayışı nedeniyle İstanbul dışındaki yerlerde para vakıflarının diğer vakıflara oranı konusunda değerlendirme yapma imkânı olmamıştır. Ancak, istisnaî bir çalışma olarak Emecen tarafından Manisa şehrinin ekonomik durumu incelenirken vakıflara da değinilmekte ve bunun bir parçası olarak para vakıflarının yekûnu tespit edilmektedir. Emecen'in 16. asırda düzenlenen vakıf defterlerinden hareketle yaptığı tespitlere göre, Manisa'da 139'u erkek, 61'i kadın olmak üzere yaklaşık 200 kişi para vakfı kurmuştur. Bunların nakit yekûnu 848.530 akçe olarak belirlenmekte ve senelik gelirinin de 84.853 akçe olduğu kaydedilmektedir. Gayrimenkul vakıflarından elde edilen gelir de 136.592 akçe olarak tespit edilmektedir ki bu durumda Manisa şehrinin toplam vakıf gelirlerinin miktarı 221.545 akçeye ulaşmaktadır. Bu rakamlara göre, para vakıflarının gelirleri toplam vakıf gelirleri içinde %38,31'lik bir oranı teşkil etmektedir. Aynı dönemde İstanbul'da kurulan para vakıflarının nakit yekûnu 13.253.736 akçe ve bunun senelik geliri 1.262.260 akçe olarak belirlenirken Bursa için 968/1560 yılında bu rakamların 3.349.046 akçe ve 333.119 akçe olarak tespit edildiği görülmektedir.

İstanbul ve Manisa'ya ilaveten, Barkan ve Meriçli'nin Hüdavendigar Livası, Tayyib Gökbilgin'in Edirne'deki vakıf, mülk ve mukâtaalarla ilgili eseri ve Çizakça'nın Bursa Şer'iyye Sicilleri'ne dayanarak gerçekleştirdiği çalışmalar da para vakıflarının bir hayli yaygın olduğunu göstermektedir. Anadolu ve Balkanlar'ın değişik bölgelerinde de vakıflarla birlikte para vakıflarının varlığı ve yaygınlığı bilinmektedir. Ancak, Arap bölgelerinde bu uygulamanın Anadolu ve Balkanlardaki

kadar yaygınlık kazanmadığı anlaşılmaktadır (Özcan; 2003, s.15).