• Sonuç bulunamadı

Bâlî Efendi’nin Görüşleri ve Yazdığı Mektuplar

2.1. Para Vakıfları

2.1.5. Osmanlı İmparatorluğu Uygulamasında Para Vakıfları

2.5.1.4. Bâlî Efendi’nin Görüşleri ve Yazdığı Mektuplar

Çivizâde'nin para vakıflarına karşı çıkışı üzerine, bu karardan rahatsız olanlardan birisi de Sofya Halveti tarikatına mensup Şeyh Bâlî Efendi (1552)'dir. O da bu konuda sessiz kalmayarak başta padişah olmak üzere Çivizâde'ye ve Mevlânâ Şâh Çelebi adında birine ayrı ayrı mektuplar göndererek bu vakıfların devam etmesi gerektiğini söylemiştir.

2.5.1.4.1. Padişaha Gönderilen Mektup

Bâlî Efendi'nin Padişaha yazdığı mektup şöyledir:

eyledi "Min bâ'd amel olunmasın, sahih değildir" deyû, semi'nâ ve eta'nâ, muftiyyu'z-zamân ve ulu mollalar fetva gönderirler "Sahihdir, amel olunsun" deyû, bu sebebden ulemânın ve sulehânın ve fukaranın ve sâhib-i hayratın ahvâli müşevveş oldu ve hatırlan perişandır. Ne tarafa gidersin bilmezler, cümle hayrettedirler. Ve avâmu'n-nâs "Bu bir batıl ve haram fiildir" demeğe sebep oldu. Hâşâ ki eyle ola, Rumeli feth olalı amel olunur. Ulemâ ittifakı ve padişahlar emriyle üç yüz yıla kârîb tatili bulundu amel olagelmiş, bazı kuzâtın berâtında yazılmış "Mevâzı-ı ihtilafatta olan mesâilin akvâsiyle amel idesin, kavl-i za'if ile amel etmiyesin, illâ vakf-ı derâhimde amel idesin, za'ifdir deyû terk etmesin" demiş. Hâşa ki ümmet-i Muhammed'in uleması arasında bir hata üç yüz yıl karar eyleye. Ümmet-i Muhammed'in dünyasına ve ahiretine zararlı emir (iş) üç gün karar eylemez... Biz vakf-ı derâhimi hak ve bunu men eylemeyi günah-ı kebâirden biliriz. Eğer bu ilmimizin ve bu i'tikadımızın hilafı zahir olursa bir delîl-i akvâ ile rücû ederiz. Padişahım, bunu men eylemekde ikiden birinin hatası mukarrer olur. Ya ibliday-ı tarihten bu zamana gelince cümle ulemanın hatası lazım gelir, ya men eyleyen kimsenin hatası lazım gelir. Amma men olunmayub halinde koyımcak hiç kimseye hata lazım gelmez. Padişahım, bir bahs getirelim onunla şübhe kat' olunsun. Padişahımdan istifsar ederim ve buyururlar ol cum'anın hakkında ki, vakfina müstahak çıktı, şer' ile sabit oldu, mülküne hükmolundu. Yahut vakfı zayi' oldu, cum'a cihetsiz kaldı. 01 sebebden hatîb ve müezzin feragat eyledi, cum'a namazı terk olundu. Bir kimse malında otuz bir akçe ifraz eyledi. 01 akçe ile satın alub ol câmi'e vakfeylemek için mümkün olmadı, bulunmadı. Padişah hazretleri ne buyururlar. İmam Züfer kavliyle amel olunsun, ol akçe vakf olunsun, ol cami onunla ihya olunsun mu, yoksa İmam Azam kavliyle amel olunsun, ol akçe vakf olmasun, ol cami kapansun, namaz kılınmasını, harabe-mütevecih olmasun. Cevab virub Padişah hazretleri müsab olalar. Bunun gibi ahval ile memleket mübteladır. El-ân bir cami bu hal ile mevcûddur”.

Bâlî Efendi'nin padişaha gönderdiği mektup Rumeli kazaskeri olan Çivizade'nin çevre memleketlere para vakıflarını yasaklayan hükm-i şerîfi göndermesi üzerine kaleme alınmıştır. Mektupta özetle; zamanın büyük hukukçularının fetvalar göndererek bu konuya açıklık getirmelerine rağmen, para vakıflarını yasaklayan

hükm-i şerîfîn insanlar arasında para vakfetmenin batıl ve haram olduğu konusunda ihtilafa neden olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Rumeli fethedildi edileli (300 yıldır) para vakfı uygulanmaktadır. Hatalı bir uygulama değil 300 yıl, üç gün bile devam etmez. Öte yandan biz, para vakfetmeyi hak biliriz ve bunu men etmeyi büyük günah olarak kabul ederiz, denilmektedir (Eminoğlu; 1996, s.57).

2.5.1.4.2. Çivizade'ye Gönderilen Mektup

Bâlî Efendi'nin Rumeli Kazaskeri iken para vakıflarını yasaklayan Çivizâde'ye yazdığı mektup özetle aşağıdaki gibidir:

"Mümin kardeş... üç yüz yıla kârîb amel olagelmiştir. Müctehid kavli eğer zayıf dahi olursa men' eylemek şer'î değildir, bid'attır... Bu meseleyi hâline ko, men' eyleme, nice geldi ise öyle gitsin. Azîz ve kuvvetli meseledir. Ümmet-i Muhammedin dünyasının ve ahiretinin ma'mûr olmasına sebebdir. Erkân-ı İslâm'ın rükn-i a'zammdan birisin kat' eyleme. Haraç ve müzayaka ve bid'at ve dalâlet ihdas eyleme... Mü min kardeş Rumeli'nin ba'zı imaretleri ve bazı medârisi ve ekser mesâcidi ve cami'i evkâf-ı nuküddur, korumak mukarrer oldu ve min ba'd yeniden imaret ve mesâcid ve medâris ve dahi bunların emsali hayrattan ne ki var olursa gayet az vâki' olur ve dahi nice yerler ola ki halkı ne dîn ve ne İslâm, ömürleri behâyitn gibi gele geçe. Vakf-ı nukûdu men' etmekten hâsıl budur bilmiş olasın”. Bâlî Efendi Çivizadeye yazdığı mektupta üç yüz yıldır uygulanan bir meselenin zayıf dahi olsa men etmenin bid'at olacağını, bu meseleyi kendi haline bırakmasını istemektedir. Rumelideki imaret ve medreselerin bir kısmı ile cami ve medreselerin büyük bir kısmı para vakfına sahiptirler. Nakid vakfını men etmek bu müesseseleri zor durumda bırakacaktır” (Eminoğlu; 1996, s.57).

2.5.1.4.3. Mevlana Şah Çelebi'ye Gönderilen Mektup

Bâlî Efendi, Padişah'a yakınlığı ile bilinen Mevlana Şah Çelebi'ye bir mektup göndererek, Çivizâde'nin para vakıflarına karşı verdiği fetvanın uygulamasının durdurulması için yardım istemektedir. Bu mektubu özetle şöyledir:

olunmıışdur bileyim, vakf-ı derâhime hatâ eylemiş bilirdi. Ne kadar hayrât-ı vakfiyye var ise ekseri safî vakf-ı nukûddur. Badehu malum ola ki, şöyle istimâ' olundu kim Çivizâde Efendi vakıftan sadakaya udûl eyleye, andan vakfa duhûl oluna, ve hazâ hata' fevk el-hata', el-evvel bunun aynını Hünkâr Hazretleri'ne anlatın, men' eylemeyince memnu' olamaz. Emr-i mubahı haram eylemek, bilâ zaruret şer'î değildir, vebaldir. Sadaka sadakadır, vakf vakf (dır). Halt eylemek ve ıstılâh-ı fukahâyı tebdil ve tağyîr caiz değildir” (Eminoğlu; 1996, s.58)

Yukarıda da görüldüğü gibi, İmam Züfer, İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in görüşlerine dayanan tanınmış Osmanlı hukukçularından Şeyhülislam İbni Kemal (1468-1534), Şeyhülislam Ebussuud Efendi (v. 1575/982), Şeyhülislam Ali Efendi (1631-1691), Sofyalı Bâli Efendi (v. 1543/950) vb. gibi bilginler nakid paraların vakfedilebileceği, vakfedilen bu paraların "Şer'î Had" denilen şer-i şerife uygun yollarla % 2,5, % 10, % 11, % 12, % 15 ve % 20lik oranlarda "rıb"a (kâr'a) verilip işletebileceğim, hasıl olan "rıb"ın vakıf masraflarına sarf edilmesinin uygun olacağını kabul edip fetvalar irad ederken, yine Şeyhülislam olan Koca Çivi-zade Şeyh Mehmed Muhyiddin Efendi (v. 1547/954), ile İmam Mehmet Birgivî Efendi (v. 1573/981) vb. gibi bazı bilginler, İslâm "feraiz" (miras) hukukuna zarar vereceği, yine İslâmdaki zekat kurumunu zedeleyeceği gerekçesi ile karşı çıkmışlardır (Özdemir; 1990, s. 741).