• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

4. Rollerin tanımlanması

2.5. Oyun Teoriler

Oyunla ilgili teoriler 19. yüzyılın sonlarında geliĢtirilmeye baĢlanmıĢtır. Oyun teorilerinin en genel sınıflandırması Seefeldt ve Barbour (1990) tarafından aĢağıdaki Ģekilde yapılmıĢtır:

Klasik Teoriler

Psikoanalitik Teoriler

BiliĢsel GeliĢim Teorileri

Ekolojik Teoriler

AĢağıda bu teorilerle ilgili açıklamalara yer verilmiĢtir.

2.5.1. Klasik Teoriler

Klasik Teoriler oyunun amacını ve içeriğini anlamaya yönelik olup iĢ ve oyunu birbirinden farklı etkinlikler olarak kabul etmektedirler.

2.5.1.1. Rekreasyon Teorisi

Rekreasyon (Rahatlama) Teorisi‟ne göre çalıĢma sırasında kullanılan ve azalan enerjiyi tekrar elde etmek için oyundan yararlanılır. Büyük kasların çalıĢmasını sağlayan hareketler, rahatlamak için oldukça uygun hareketlerdir. Bu teori, programda çocuklara verilenlerin akademik ve akademik olmayan faaliyetler Ģeklinde dengelenmesini önerir (Bruce, 1991). Akademik çalıĢmalar yaparken harcanan enerji oyun sayesinde yeniden canlandırılır.

Alman Ģair Lazarus (1824-1909) tarafından geliĢtirilen bu teoriye göre oyun bir dinlenme ve rahatlama aracıdır. Bu nedenle çalıĢmak istemeyen ya da çalıĢmayı sevmeyen çocuklarda bu yaklaĢım özel olarak kullanılabilir. ÇalıĢmanın bitiminde oyun

oynamasına izin verileceğinin söylenmesi, çocukta çalıĢma için gerekli motivasyonu sağlamıĢ olur. Kısaca, oyun yoluyla enerji kaybı giderilmektedir (Öğretir, 2008, s.95).

2.5.1.2. Fazla Enerji Teorisi

Fazla Enerji Teorisi‟ne göre insan doğal olarak aktiftir ve enerjisinin bir kısmını biriktirir. Biriktirdiği enerjiyi yaĢamın devamı için kullanması gerekmediği zamanlarda eğlence için kullanır.

19. yüzyılda yaĢayan Ġngiliz filozof Spencer, endüstri makinalarının çıkardığı buhardan etkilenerek bu görüĢü ortaya atmıĢtır. Bu görüĢe göre oyun, çocuklarda enerjiyi dıĢa vurmanın bir yoludur. Böylece çocuk fazla enerjisini; eğlenebileceği, kendini geliĢtirebileceği, çevresine ve kendisine zarar vermeyen bir uğraĢla, oyun yoluyla kullanır. Böylece çocuk, iç gerginliğini azaltmaktadır (Pehlivan, 2005, s.33).

Rekreasyon Teorisi ile Fazla Enerji teorisi, çalıĢma zamanı ile oyun zamanını birbirinden ayırır. Bu görüĢ doğrultusunda okullarda, çalıĢma zamanları yani dersler ve oyun zamanları yani tenefüsler vardır. Böylece çocuklar derslerde oluĢan uyuĢukluklarını tenefüslerdeki oyunlar yardımıyla atıp rahatlarlar, azalan enerjilerini yeniden toplarlar.

2.5.1.3. Rekapitülasyon Teorisi

Rekapitülasyon (Tekrarlama) Teorisi‟ne göre oyun, çocuğun içinde yaĢadığı kültürün bir aynasıdır. Çocuklar oyun oynarken, insanın evrimindeki kültürel aĢamalara paralel bir geliĢme gösterir, atalarının yaĢam tarzlarını yansıtırlar. Oyun, geçmiĢle gelecek arasında bir köprü görevi görmektedir (Altunay, 2004).

Kuzey Amerikalı çocuk psikologu Stanley Hall (1846-1924) tarafından geliĢtirilen bu teoriye göre, insanlardaki istenmeyen özellikler oyun yoluyla ortadan kaldırılabilir. Çocukluk dönemi oyunları insan geliĢimi ve ilerlemesinin adeta bir özetidir (Öğretir, 2008, s.95). Çocuklar, daha basit olan oyun aĢamasından daha karmaĢık olan gerçek hayat etkinliklerine geçiĢ yaparlar.

2.5.1.4. Hazırlık Teorisi

Hazırlık (Ön Egzersiz) Teorisi‟ne göre oyun, çocuğu yetiĢkinlik yaĢamına hazırlayan bir etkinliktir. Ünlü filozof Karl Gross (1899) tarafından geliĢtirilen bu teoriye göre oyun içgüdüseldir. Ġnsanların olgunlaĢma süreci çok uzun olduğundan oyun yoluyla çocuk, bir yetiĢkin olarak nasıl yaĢanması gerektiğini araĢtırır ve bunları uygulama fırsatı bulur. Gross‟a göre oyun bedenin geliĢimini sağlayan uyarıcı bir etkendir. Ayrıca oyunun arındırma iĢlevine sahip olduğunu ve oyunun bireyde var olan anti-sosyal eğilimlerden onu arındırdığını belirtir (Pehlivan, 2005, s.33).

2.5.1.5. Haz Teorisi

Haz Teorisi‟ne göre oyun sürecinde mutluluk ve haz yaĢanır. Charlotte Bühler (1937) tarafından geliĢtirilen bu teoriye göre, oyun oynarken gerçekleĢtirilen motor aktiviteler sonucunda haz duygusunun yaĢanılması kaçınılmazdır. Bu görüĢ oyunun temel özelliklerinden biri olan “eğlenceli olma” kavramını da içermektedir (Oktay, 2003, s.42).

2.5.2. Psikoanalitik Teoriler

Psikoanalitik Teori, öncelikle Freud‟un ve sonrasında da Erikson‟un yaptığı çalıĢmalara dayanmaktadır. Bu teoriye göre oyunun psikolojik temelleri vardır. Oyun, çocuğun büyümeye yönelik biyolojik ihtiyacı ile büyüme arzusunun birleĢimidir.

2.5.2.1. Freud’un Oyun Teorisi

Sigmund Freud (1905-1920) tarafından ortaya atılan bu teoride, oyunun çocukların duygusal geliĢimindeki rolü üzerinde durulmaktadır. Freud‟a göre oyun, çocuğa gerçeğin baskısından kurtulabileceği ve saldırgan dürtülerini ortaya çıkarabileceği bir ortam sunar. Böylece çocuk ferahlar ve güç kazanır. Çocukların oyunları rastgele oluĢmayıp, farkında olduğu veya olmadığı duyguları ve hayalleri ortaya çıkmaktadır. Freud‟a göre oyun sayesinde kiĢi korkularının, engellenmesinin ve sosyal çatıĢmasının üstesinden gelebilir. Oyun, sosyal olgunlaĢmada, öz benliği bulmada yardımcı olabilir (Toksoy, 2010, s.205).

Taklit edilen davranıĢları ve hayal gücünü göz önünde bulunduran Freud‟a göre çocuklar, oyunlarında kimleri taklit edeceklerini belirlerken seçici davranırlar. Sevgi ve saygı duydukları kiĢileri taklit eder, onlar gibi olma arzularını gerçekleĢtirirler. Korku ve kızgınlık duydukları kiĢileri taklit etmesi yaĢadığı kaygıları kontrol altına almasına yardımcı olur (Oktay, 2003, s.43). Oyun çocuğu tanımada önemli bir araçtır. Çocuğun oynarken gerginlik, heyecan ve çeliĢkilerini sürekli olarak tekrarlaması, bu heyecan gerginlik ve çeliĢkilerinin azalmasına neden olabilir.

2.5.2.2. Ericson’un Oyun Teorisi

Ericson (1950) kiĢilik geliĢimine oyunun katkısını incelemiĢtir. Ericson‟a göre oyun, hayal gücünün hakimiyet ve uyum için kullanılmasıdır. Oyun; duyguların ifadesi, geçmiĢin tekrar yaĢanması, geleceğin düĢlenmesidir. Oyun yoluyla çocukların giriĢim

güçleri geliĢir ve düĢ kırıklıklarına, baĢarısızlıklara karĢı hazırlıklı olurlar. Gerçekte çözülemeyen problemler oyun esnasında çözümlenebilir.

Ericson oyunu, Freud‟dan farklı olarak yalnız psikoanalitik değil, aynı zamanda fiziksel ve kültürel bir olgu Ģeklinde açıklamıĢtır. Ericson, oyunu terapide kullanan ilk bilim adamıdır. DavranıĢın biyolojik ve sosyo-kültürel faktöre bağlı olduğundan söz etmekte, çocuğun geleceği için oyunun gerekli ve önemli olduğunu belirtmektedir (Öğretir, 2008, s.96).

2.5.3. BiliĢsel GeliĢim Teorileri

BiliĢsel geliĢim, anlama ve kavramada kullanılan zihinsel yetilerin geliĢimidir (Erden ve Akman, 1998). BiliĢsel GeliĢim Teorisi oyunu, bireyin zihinsel geliĢimi ile birlikte ele alır.

2.5.3.1. Piaget’nin Oyun Teorisi

Ġsviçreli Psikolog Piaget (1896-1980) oyunu, çocuğun biliĢsel geliĢminde bir ilerleme aracı olarak görmüĢtür. Jean Piaget‟ye (1962) göre, oyun olarak değerlendirilen etkinliklerin pek çoğu zihinsel faaliyetlerdir. Oyun, çevredeki varlıkları keĢfetme, araĢtırma ve deneme etkinlikleridir. Piaget oyunu, olgunlaĢma sürecinin ve biliĢsel geliĢimin temel unsuru olarak değerlendirmiĢtir. BiliĢsel yapıların pratik edilmesi gerektiğine ve oyunun da bu pratik için bir sahne olduğuna inanır (Kabadayı, 2004, s.2).

Piaget‟nin oyun teorisinin temeli, assimilasyon (özümleme) ve accomodasyon (uyum) prensiplerine dayanır. Özümleme, organizmanın mevcut yapısı ve mekanizmalarıyla yeni durumları ve problemleri karĢılayabilme yeteneğidir. Yani özümleme, kendine benzetme olayıdır. Uyum ise, organizmanın yeni durumları karĢılayabilmesi için yapısındaki değiĢme sürecidir. Bir baĢka deyiĢle organizmanın kendini uydurma, uygunluk sağlama çabasıdır. Uyum ve özümleme zihinsel geliĢimde aynı derecede gereklidir ve oyun zihinsel geliĢime yardımcı olur.

Piaget AlıĢtırma Oyunu, Simgesel Oyun ve Kurallı Oyun olmak üzere üç çeĢit oyun ortaya koymaktadır:

1. AlıĢtırma Oyunları: Bu oyunlar çocuk geliĢimindeki duyusal motor dönemi

Benzer Belgeler