• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: SAFHA-Ġ TÂRÎH KĠTABININ ĠNCELENMESĠ

2.5. Tarihsel KiĢiler

2.5.1. Yabancı Devlet Adamı, DüĢünür ve Edebiyatçılar

2.5.1.1. Otto von Bismarck

Ali Kemâl, eserlerinde takdir ettiği devlet adamlarından, askerlerden, hükümdarlardan çokça bahsetmiĢtir. Bunlardan bir tanesi de Otto von Bismarck'tır.

1 Nisan 1815 yılında Almark Ģehrinin Schönhausen bölgesinde doğan Otto Von Bismarck, Göttingen ve Berlin Jura da öğrenim gördü. Aachen ve Postdamdaki stajyerliğinden sonra, devlet hizmetini bitirdi. 1836-1839 yılları arasında mal varlığını yönetmeye baĢladı. Johanna von Puttkamer ile evlenmesi onun Hıristiyanlığı daha çok önemsemeye ve benimsemeye baĢlamasına etken oldu. Bu süreçte politik ilgileri kendileri gösterdi. 1848 yılında Berlin'de yaĢanan devrimi keskin bir Ģekilde yargıladı. “Kreuzzeitungspartei” partisinin kurucularından oldu. Bu parti, sağ kanattan muhafazakâr bir parti idi. (Müller, 1990, s. 172)

59

Frankfurt'taki Alman parlamentosuna Prusya elçisi olarak katıldı. Prusya ile Avusturya „nın eĢit haklara sahip olduklarını savunuyordu. Bu durum iki dev gücün arasında ki düalizm düĢüncesini tetiklemekteydi. Bismarck, Alman birliğinde ki bu iki güçlü ülkeden birinin fazla olduğunu ve güçsüz olan tarafın çekilmesi gerektiğini düĢünüyordu. Ona göre bu taraf Avusturya olmalıydı. (Müller, 1990, s. 172)

Orduda yapılan reform ile birlikte Kral ve askerî kabineler arasında anlaĢmazlıklar arttı. Diğer yandan liberal çoğunluk tarafından hükmedilen ekonomiyi geliĢtirmeyi amaçlıyordu. “Yeni Dönem” adlı devirde Petersburg'a elçi olarak atandı. (Müller, 1990, s. 172)

Bismarck'la ilgili bilinmesi gereken en önemli hususlardan biri Almanya‟yı Prusya‟nın öncülüğünde birleĢtirmek isteği olarak düĢünülebilir. Bunun gerçekleĢmesi için en üst makamdan baĢlaması gerekiyordu. Ancak bunun için Avusturya bir engel teĢkil ediyordu. (Müller, 1990, s. 173)

Bismarck yeni oluĢturulmuĢ Alman Ġmparatorluğu'ndaki ilk “Ġmparatorluk BaĢbakanı” oldu. Politikadaki akıllı ve bilinenin dıĢındaki tutumu Avrupa‟nın ortasındaki yerini alabilmiĢ ve çevresindeki diğer güçleri de birlik sistemine dahil edip dıĢ politikasını dengeleyebilmiĢti. Bismarck, tüm bu güçleri bir arada tutup kontrol altına alabilmiĢ bir devlet adamı idi. “Sosyal güvenlik” meselesi onun çığır açan iĢlerinden birisiydi. (Müller, 1990, s. 173)

6 Aralık 1882 yılında Frankfurt ta “Alman Sömürge Derneği” kuruldu. Amaç sömürgecilik fikrini yaymak ve popüler hale getirmekti. Bismarck, aslında tüm sömürge planlarına karĢıydı. Uzak mesafelerde bulunun sömürgelerin kontrolü zor olacaktı. Ancak 1884 yılında cesur tüccarların kazanmıĢ oldukları bölgeleri “koruma alanları” olarak adlandırıp bu durumu kabul etti. Bugünkü Namibia, Alman–Güneybatıafrika olarak adlandırılıyordu. 29 yaĢında ki II. Wilhelm Bismarck'ı krallığın ve krallık politikasının kurucusu olarak onurlandırdı. Ancak Bismarck bu görevden 20 Mart 1890 tarihinde uzaklaĢtırılmıĢtır. (Müller, 1990, s. 194)

Alman tarihinde önemli bir yere sahip olan devlet adamlarından olan Otto von Bismarck önderliğinde Avusturya, Fransa ile yaĢanan savaĢlarda Almanya dikkate değer galibiyetler kazanmıĢ, bunların yanında Ġtalya ile ittifaka gitmiĢ, kendine has siyasi

60

yaklaĢımları ile meydan okumaktan ziyade politik yaklaĢımlarıyla hedeflediklerine ulaĢmıĢtır.

Bir Safha-i Târîh'te Berlin Kongresi üzerinden Bismarck'ın devlet adamlığı ve siyasi konulardaki tutumu üzerinde değerlendirmeler yapıldığı görülür. Yahya Kemâl, Ali Kemâl'in Bismarck hayranlığından Siyasi ve Edebi Portreler'de bahsetmiĢtir. (Yahya Kemâl, 2006, s. 64) Bir Safha-i Târîh'te yazılanların, bunu destekler nitelikte olduğu söylenebilir.

Ali Kemâl, Bismarck'ın diplomatik iliĢkilerde olağanüstü yetenekli ve baĢarılı biri olduğunu düĢünür. Berlin Kongresi de, onun sağlam duruĢu ve politik önsezileriyle Almanlar adına baĢarılı geçmiĢtir. Ali Kemâl'in kongrenin ekseni, merkezi olarak değerlendirdiği Bismarck, bu kongrede Osmanlılara karĢı amansız, güçlü olan Ruslara ve Ġngilizlere karĢı ise çok daha ılımlı yaklaĢmıĢ, belki de onun diplomatik yaklaĢımının bir özeti olarak değerlendirebileceğimiz bir tavır ortaya koymuĢtur. Ali Kemâl, tüm bunlara rağmen onun kongredeki tavrını sert, dürüst, muğlâk ve karıĢık meseleleri yetenekleri sayesinde çabucak çözebilen bir nitelikte olduğunu ifade eder. ÇalıĢkan bir siyasetçi olarak tanınan Bismarck, devletinin menfaatleri konusunda tamamen diplomatik yaklaĢımlar sergiler ve herhangi bir konuda bir teklifle gelen bir ülkenin, önce kendisine ne sunduğuna bakar. (Ali Kemâl, 1913, s. 43) Bunu da Bismarck'ın duygusallıktan uzak profesyonel tavrına ve siyasi donanımına bağlamak mümkündür. Ali Kemâl'e göre Bismarck'ın iyi ya da kötü olarak tanımladığı kiĢi veya toplumlar yoktur. DeğiĢen zaman ve koĢullara göre hareket eder ve muhatabının buna göre yanında ya da karĢısında olur. Yeri geldiğinde devletlerarası alınan kararları dahi görmezden gelerek hileli olduklarını öne sürerken, Almanya'nın menfaatleri söz konusu olduğunda uluslararası antlaĢmaların önemine iliĢkin konuĢmalar yapabilir, nutuklar atabilir.

Ali Kemâl, daha önce kongrede dürüst tavırlar sergilediğini düĢündüğünü söylediği Bismarck hakkında, metnin devamında:

"Re‟îsinden diğer erkâna kadar bütün o hey‟et murahhaslarımızı münsifâne, „âdilâne dinleyebildiler belki o mes‟eleler Avrupa için de, Türkler için de daha muvâfık bir sûrette fasl olunurdu" (Ali Kemâl, 1913, s. 47,48)

61

sözlerini kullanmıĢtır. Bu ifadede Osmanlı devlet adamlarını insaflı ve adil bir Ģekilde dinlemediğini öne sürdüğü reis de Otto von Bismarck'tır. Bu noktada Ali Kemâl'in aynı yazı içerisinde tutarsızlığa düĢtüğü söylenebilir.

Ali Kemâl, Berlin Kongresi'ne Osmanlıyı temsilen orada bulunan Karatodori PaĢa'nın hatıralarından alıntılar yaparak, eski zamanlardan beri Osmanlıya hürmet duyan Bismarck'ın siyaseti çok iyi bildiğine, siyaset adabına son derece bağlı olduğuna, bu nedenle geleceğini parlak gördüğü devletlere daha yakın durduğuna iĢaret eder. Duyduğu tüm hürmete rağmen ona göre Osmanlının geleceği parlak değildir (Ali Kemâl, 1913, s. 49) ve bu nedenle onun Osmanlı Devleti'nin yanında olmaktan çoğunlukla kaçınmıĢtır.

Ali Kemâl'e göre Bismarck'ın doğu meselesi ile ilgilenmesinin asıl sebebi bu olayın büyük devletler arasındaki iliĢkileri diplomatik açıdan etkilemesidir. O, asıl önemsediği bu etkiler olmasa bu konuya bu kadar katlanmaz. (Ali Kemâl, 1913, s. 50)

Ali Kemâl'e göre Berlin Kongresi'ne katılmıĢ devlet adamlarından büyük dehalar olarak tanımladığı Benjamin Disraeli, Gyula Andrassy, Lord Salisbury ve Otto von Bismarck'ın devirlerinden sonra diplomatik sorunların metanetle çözülemediğinden, küçük sayılabilecek sorunların zamanla büyük karıĢıklıklar çıkarmıĢlardır. Metnin yazıldığı tarih olan 1913 yılı ve civarı siyasi karıĢıklıklar ise bu isimler kadar baĢarılı diplomatların olmamasına bağlanmıĢtır.

Ali Kemâl'in diğer gazete yazılarında da Bismarck'la ilgili fikir beyan ettiği, tarihi olaylardan bahsederken onun adını çokça zikrettiği görülmüĢtür. Örneğin Ġkdâm'a yazdığı "Mekteb, Yine Mekteb Daima Mektep" (1908) baĢlıklı yazısında onun dehasını takdir ettiği görülür:

"Bismarck gibi bin yılda bir yetiĢir bir deha-yı siyaset de zuhur ediverdi. O dağınık, karmakarıĢık Almanya'dan Ģu beht ile gördüğümüz müttehid, muazzam imparatorluk çıktı, türedi." (Kıranlar, 2010, s. 116)

Ali Kemâl'in Bismarck hakkındaki fikirleri beĢ sene sonrasında da pek değiĢmemiĢtir. Görülmektedir ki, Otto von Bismarck'ı siyasi anlamda bir deha olarak kabul eden Ali Kemâl, baĢarılı bulduğu bu devlet adamı üzerinden diplomasi ile ilgili düĢüncelerini aktarmıĢtır.

62