• Sonuç bulunamadı

2.2. Restoran İşletmeleri ve Turizm İlişkisi

2.2.2. Otantiklik ve Turizm İlişkisi

Turizm sosyal yapıda birtakım gelişmelere sebebiyet veren dinamik bir sektördür. Farklı kültür ve geçmişe sahip insanların bir araya gelmesiyle ortak zaman geçirme süreleri artmış ve böylece turizmin sosyal boyutu daha fazla ön plana çıkmaya başlamıştır. Turizm ve otantiklik arasındaki ilişki, modern turizm kavramının ortaya çıkışından beri turizm literatüründe öne çıkmaktadır (Wang 1999: 349; Olsen, 2002). Cohen (1988: 376)’e göre otantikliğin ortaya çıkışı modern hayatın toplum üzerinde hakim olma etkisi ile yakından ilişkilidir. Cohen otantikliği ölçülebilir ve sosyal olarak yapılanmış bir konsept olarak açıklamakta ve otantikliği modern hayatın öncesini tanımlayan ve bu şekilde algılanan bir olgu olarak ifade etmektedir. Otantik kültür ve toplumun arayışında olan kişiler bu öğelerin sergilendiği destinasyonlara kaçarken, modern hayatın özelliklerini benimseyen ve hayatından memnun olan kişiler ise tatil kararlarını modern tatil anlayışı içerisinde gerçekleştirebilir. Bununla birlikte, otantiklik arayışındaki kişilerde modern toplumdan yabancılaşma hissi daha fazla hissedilebilmektedir. Otantiklikle turizmi birbirine bağlayıcı unsurlar olarak düşünen ve araştıran ilk isimlerden biri olan MacCannell (1999: 91)’in savunduğu teze göre bireyler modern dünyadan ve onun getirdiği hayat tarzından tatminsiz bireylere dönüşmüş ve bu durum da onları farklı ortamlara sürüklemeye başlamıştır. İnsanların bu tatminsizlikten uzaklaşma isteği neticesinde otantik olana merakı daha da artmıştır. Modern hayattaki turistlerin hayatın anlamını arama noktasında diğer kişilerden daha meraklı olduğunu vurgulayarak, bir yandan turistin arayışta olduğu otantikliğin göz önünde değil geri planda tutulduğunu öne sürerken, diğer yandan da bunlara ulaşmanın, yani sergilenen otantiklikten kaçışın mümkün olmadığını iddia etmektedir. Otantik mekânların turizm merkezleri olmasıyla birlikte, yerel halkın kültürel ürünlerini turistin arzularına göre şekillendirmeye

29

başladığını belirtmektedir. Dolayısıyla kültürel ürünler ve yerler, yerel halkın gözünde anlamını yitirerek birer ticaret ürününe dönüşmektedir (MacCannell, 1999). Kişiler modern hayatın kendilerine getirdiği stres ve sıradanlıktan kurtulmak için küresel olandan yerel olana doğru (doğal ve özü bozulmamış) dönüş gerçekleştirmektedirler (Şahin vd., 2003).

Çok anlamlı ve farklı kullanımları olan otantiklik kavramı ilk defa Trilling (1972: 93) tarafından müzeler için kullanılmıştır. Diğer bir deyişle; turizmle bağlantısı müzeler ile birlikte kullanılmasından doğmuştur. Örneğin, sanatsal ürünler, festivaller, ritüeller, mutfak, kıyafetler, mimari gibi turistik ürünler “otantik olan” ya da “otantik olmayan” şeklinde tanımlanabilir (Wang, 1999: 350; Heitmann, 2011: 45). Sharpley (1994: 129-130) otantikliği, turizm deneyimi, çekicilikler ve motivasyonu betimlemek için kullanmıştır. Aynı zamanda geleneksel kültürü ve orijinalliği, gerçekliği ve eşi benzeri olmayanı ifade etmek için de bu kavramı kullanmayı tercih etmiştir. Müze ile bağlantılı olarak turizm amacıyla kullanılması ise turist deneyimlerinin yaşanmasında otantikliğin doğasında karmaşıklığa neden olmuştur. Önemli olan turizmdeki otantiklik algısının, özel ilgi ve niş turizmi ürünleri ile kitle turizmi ürünlerindeki ayrımını belirlemektir. Her şeyden önce turizmde otantiklik olgusu iki farklı konuyu da beraberinde getirmektedir. Bunlardan biri turistik deneyimler iken bir diğeri ise gezi objeleridir. Bu iki durum karıştırılmakla birlikte; Handler ve Saxton (1988: 243) otantik deneyimi kişilerin bizzat deneyimleyerek gerçek dünyaya teması olarak yorumlarken; Selwyn (1996: 20-21) daha ileri giderek otantikliği gerçek dünyayı deneyimlemek anlamında “soğuk otantiklik” ve “sıcak otantiklik” olarak ifade etmiştir. Buna göre gerçek hissiyatı yaşatan soğuk otantiklik iken; duygularda değişkenlik gösteren durum sıcak otantiklik olarak belirtilmiştir. Cohen ve Cohen (2012: 3) de Selwyn’in kuramından yola çıkarak soğuk otantikliği sağduyulu olmak olarak ifade ederken, sıcak otantikliği turistin hayal dünyası olarak yorumlamıştır. Selwyn (1996: 24) soğuk ve sıcak otantiklik kavramlarını (cool and hot authenticity) Golden (1996)’ın “Diaspora Museum in Tel-Aviv”adlı çalışmasından örnekler vererek açıklamaya çalışmıştır. Bu çalışmaya göre, Yahudilere bireysel anlamda kendilerini soy araştırmasının içinde

30

bulacakları geniş bir diaspora çerçevesi çizilmiştir. Ziyaretçilerin söz konusu otantiklik algıları da müzeler aracılığıyla sosyal hayatları açısından kendilerine kazandırılmış olmaktadır. Buradan hareketle, Selwyn (1996) otantikliğin sosyal/bilimsel ayrımını da yapmış olmaktadır. Bu sosyal ve bilimsel ayrıma göre sosyal olan “emik” bilimsel olan da “etik” olarak ifade edilmektedir. Bunun en önemli nedeni her iki kavramın da hissi bir güce sahip olmasından ileri gelmektedir.

Otantiklik olgusu, turizm açısından antropolojik görüş ve sağduyu açısından her zaman tartışmaların odak noktası haline gelmiştir (Reisinger ve Steiner, 2006). Turizm literatüründe yoğun olarak kullanılan otantiklik, soyut ve somut ürünlerin deneyimi ve motivasyonu olarak tanımlanmaktadır (Sharpley, 1999; 190). Günal (1998) ise turizmde otantik olarak algılanan ve pazarlanan şeylerin sadece mekân, el sanatları ya da yemekler olmadığını aynı zamanda o yerde yaşayan yerel halk olabileceğini de belirtmiştir. Bu süreçle birlikte turizmde sadece somut olanla yetinilmemiş aynı zamanda soyut olana da yakın durulmaya çalışılmıştır (Heitmann 2011: 48).

Zhu’ya göre (2012: 1496) turizmde otantiklik nesnellik, yapısalcılık ve varoluşçuluk yaklaşımlarıyla ifade edilmektedir. Son yıllarda otantiklik olgusu ve turizme atfedilen değerle birlikte kültürel miras boyutuna önemli bir katkı sağlanmıştır (Boniface ve Fowler, 1993). Bu noktadan bakılacak olursa bu olgu turizmin gelişmesi ve farklı boyutlarda da incelenebilmesi açısından farklılıklar ortaya koymaktadır. Turizm boyutuyla otantiklik, var olan fakat yerel halkın henüz tam anlamıyla keşfetmemesi nedeniyle ortaya çıkma şansını yakalayamamış mimari, özgün mutfak, kültürel ve doğal değerler olarak tanımlanmaktadır (Sedmak ve Mihalic, 2008: 1016-1017). Otantiklik unsurları, tarihi bina ve yapılar aracılığıyla en çok görünür hale gelen turizm çekiciliklerinden bazılarıdır. Bunun dışında, kültürel miras birikimini taşıyan festival ve ritüeller de modern turizmde ayrı bir yere sahiptir (Ryan, 1998).

MacCannell (1976: 81-82)’in tezine göre kültürel ürünler önemli bir unsuru ön plana koymaktadır. Bu unsur, modern medeniyetin köklerine kadar

31

uzanmakta ve medeniyetin ağırlığını taşımaktadır. Diğer bir deyişle, kültürel öğeler orijinaline sadık kalınarak modern toplumun hizmetine sunulmaktadır. Böylece orijinal olan korunarak modern toplumun ihtiyaçları karşılanabilecektir. Otantiklikle ilgili akademik çalışmalar tarandığında ilk çalışmaların 1960’lı yıllarda yapıldığı görülmektedir (Sedmak ve Mihalic, 2008: 1009). Rickly-Boyd (2012: 272-273)’un konu ile ilgili yaptığı çalışmalarda otantiklik, turizmde gerçek dışı bir şekilde sunulmuş ve turistik faaliyetlerde bulunan kişilerin otantik ürünleri tercih etmediği ortaya konulmuştur. Boorstin (1961)’in çalışması dışında konu ile ilgili yapılan araştırmaların birçoğuna göre, otantiklik olgusu turistler için önemli bir itici güç durumundadır (Kolar ve Zabkar, 2010: 652). Buna göre, kişiler bulundukları yerden ayrılma ve yeni yerleri keşfetme faaliyetleri gerçekleştirmektedir. Turistlerin geçmişteki yaşantılara ve mekanlara olan merakı, onları turistik faaliyetlere yöneltmektedir. Böylece yaşadıkları hayattan bir süreliğine de olsa ayrılmakta ve amaçlarını gerçekleştirebilmektedirler (Chhabra, Healy ve Sills, 2003: 705).

Turizm ile otantikliğin bağdaştırılması ile alandaki çalışmaların sayısı artmış ve farklı teoriler ortaya atılmaya başlamıştır (Starr, 2011: 7). Devletin dinamik organizmaları, turizm işletmeleri, ev sahibi konumundaki işletmeler ve ziyaretçiler gibi paydaşların bağlantılı oluşu turizmde otantiklik arayışını sektörde daha hissedilir konuma getirmiştir (Taylor, 2001: 10).

Benzer Belgeler