• Sonuç bulunamadı

Osmanlı İmparatorluğu zamanında İmparatorluğun Medeni Kanunu olan Mecelle’de çalışma sürelerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Mecelle’nin ikinci kitabının dördüncü faslı “İcarei Ademi” (adam kirası) başlığını taşımaktadır. Bu bölümde, iş ilişkileri Roma Hukukuna paralel bir şekilde düzenlenmeye çalışılmıştır103. Fasıl başlığından da anlaşılacağı üzere, Mecelle, iş ilişkilerini kira

akdi çerçevesinde ele almaktaydı. Buna göre, iki tür kira akdi mevcuttu: belirli bir eşyanın kiralanması için yapılan akit ve icâre-i âdemî denilen insan kirası için yapılan akit104. Ancak belirtmek gerekir ki, bu akitte, işçinin şahsı kiralanmamakta ve

işçi, bir eşya olarak görülmemektedir. İnsanın emeğinin, ücret denilen bir ivazla işverene satılması söz konusudur. Yani, icâre-i âdemî denilen hizmet akdinde konu, işçinin emeğidir105. Öte yandan belirtmek gerekir ki, Mecelle’nin hizmet akdini icâre-i

âdemî olarak ifade etmesi ve işçiyi de 413.maddesinde kendisini kiraya veren kimse olarak tanımlaması, kölelik ruh ve ananesinin devam etmesinden veya çok basit ve zavallıca oluşundan değil; belki de hukuk sistematiğinin ve mantığının korunması amacıyla menfaatin ivazlı temlikini konu olan sözleşme türlerinin bir çatı altında toplanmasından kaynaklanmaktadır106.

Mecelle’nin 495.maddesine göre, bir kimse eğer bir gün çalıştırmak üzere bir işçi tutarsa, gün doğumundan ikindiye veya gün batışına kadar çalışmak hususunda o yerdeki gelenek nasılsa ona göre hareket edilecektir. Mecelle’nin hazırlandığı dönemde (1869-1876) İmparatorluk topraklarının genişliği dikkate alınacak olursa, Mecelle’nin belirttiği gündoğumu, ikindi ve gün batımı farklılık gösterecek ve bu anlamda da tüm İmparatorlukta geçerli tek tip bir çalışma süresinin belirlendiğinden söz edilmeyecektir. Mecelle’nin belirlediği bu sürenin uzunluğu ayrıca,

103 Aynı şekilde o zamanki Fransız Medeni Kanunu’nun 1779.maddesinde de “çalışanın kiralanması” ifadesi kullanılmaktaydı (ŞEN, M.: Cumhuriyet Öncesi Türk Hukukunda Hizmet Akdine Genel Bakış, ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ERZİNCAN HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ, C:IV, S:1-2, s.529). 104 ERKUL, s.45.

105 AKGÜNDÜZ, A.: Eski ve Yeni Hukukumuzda İşçinin Çalışma Süreleri-İstirahat-Ta’til ve İbadet Hakkı, www.osmanli.org.tr/yazi.php?bolum=2&id=362, s.2.

düzenlemenin, çalışma süresine ilişkin temel ilkelerden biri olan işçinin korunması ilkesi doğrultusunda yapılmadığını göstermektedir107. Yine, bu düzenlemenin o

dönemde İmparatorluğun, sanayileşmeden fazla etkilenmediğinin de bir göstergesi olduğu söylenebilecektir108. Sonuç olarak, bu dönemde, işçilerin çalışma sürelerinin

iki şekilde düzenlenmesi mümkündür: ya taraflar işin başlangıcı için belli bir süreyi çalışma süresi olarak aralarında kararlaştıracaklardır ya da çalışma süresi, örf ve âdete göre belirlenecektir. Bu da azamî olarak güneşin doğuşu ile batışı arasındaki süreyi kapsayacaktır109.

Mecelle’nin 425.maddesinde ise, farazî çalışma süresiyle ilgili bir düzenleme bulunmaktaydı. Bu hükme göre, ücretle tutulan110 kişinin işgücünü işverenin emrine

hazır tutmuş olması, onun işgörme borcunu ifa ederek ücrete hak kazanması için yeterli kabul edilmekteydi111. Bu düzenlemeyle çalışma süresi kavramına

günümüzdeki içeriğine eş değerde bir anlam verildiği belirtilmektedir112.

Mecelle’de çalışma süresinin, güneşin batışına kadar süreceği belirtildiğinden gece çalışmasının, tamamen tarafların karşılıklı rızalarına bağlı olduğu söylenebilecektir. Öte yandan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de, işçilerin ara dinlenmesi hakları bulunmaktaydı. Bunların başında namaz kılma için verilen izin gelmekteydi. Bunun dışında, namaz için abdest hazırlığı, yemek yeme ve benzeri ihtiyaçları için ara dinlenmesi hakkı söz konusuydu. Bu sayılan işler için harcanan zamandan dolayı, işçinin ücretinde bir indirim de olmazdı113.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde işçilerin uzun çalışma süreleriyle çalıştıkları görülmektedir. Bu uzun çalışmalar, dönem dönem çalışanların tepkilerine ve de grevlere neden olmuştur114.

107 MAKAL, A.: Osmanlı İmparatorluğu’nda Çalışma İlişkileri: 1850-1920, İstanbul, 1997, s.202. 108 ARICI, s.28.

109 AKGÜNDÜZ, s.2.

110 Madde metninde “ecir” ifadesine yer verilmişti. Bu ifade de, ücretle çalışan, ücretle tutulan, gündelikçi anlamına gelmektedir. (DEVELLİOĞLU, F.: Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 17.Baskı, Ankara, 2000, s.201.)

111 MAKAL, 1850-1920, s.202. 112 ARICI, s.28.

113 AKGÜNDÜZ, s.2-7.

Osmanlı İmparatorluğu’nda çalışma ilişkilerinin genel bir yasa ile düzenlenmesi konusundaki ilk görüşler ve girişimlere, İkinci Meşrutiyet ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde rastlanmaktadır. Nitekim, Tatil-i Eşgâl Yasası’nın Mebusan Meclisi’nde görüşülmeye başladığı 13 Mayıs 1325 (26 Mayıs 1909) günlü 80.toplantıda da grevler konusunda bir yasa çıkarılmadan önce, işçilerin haklarını koruyacak ve düzenleyecek genel bir kanun çıkarılması gerektiği görüşü çeşitli üyeler tarafından dile getirilmiş; bu konuşmalar, işçi ve işverenlerin karşılıklı hak ve ödevlerini düzenleyen genel bir yasa çıkarılmasına ilişkin verilen bir önergenin115

kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu genel kanunun çıkarılması yönünde 1910 yılında üç tane girişimde bulunulmuştur. Bu yöndeki ilk girişim dört maddeden oluşan kısa bir yasa önerisidir. Bu öneri, Artin Efendi tarafından hazırlanmıştı ve işçilerin çalışma zamanlarının düzenlenmesine ve genç yaşta bulunan amele ile çocukların fabrikalarda çalıştırılmamasına yönelikti. Ancak belirtmek gerekir ki, bu öneride de çalışma süresinin, Mecelle’nin 495.maddesinde olduğu gibi, gün doğuşu ve batımı ile sınırlandırılması gereği üzerinde durulmaktaydı. Bu derece geri kuralları içeren öneri kabul edilmemiştir. Aynı dönemde yapılan bir diğer girişim ise, sosyalist Ermeni mensuplarınca hazırlanan bir tasarıdır. Bu tasarı ilkine göre daha ayrıntılı idi ve önsözünde çekilmez iş koşullarına değinilmekteydi. Tasarıda erkek, kadın ve çocuklar için işgününün düzenlenmesine ve işçilerin yaşam koşullarına iyileştirilmesine ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yer almaktaydı. Ancak, bu tasarı Meclis’e dahi gelememiştir. Son tasarı ise, 17 yaşına dek erkek ve kız çocukların günde 9 saatten çok çalıştırılamaması ve bu süre içinde en az bir saat dinlenme verilmesi; 17 yaşından küçük erkek çocuk ve kızlar ile tüm kadınların gece çalıştırılamamaları; 17 yaşından küçük çocukların ve kadınların haftada altı günden çok ve resmen ya da geleneklerle kutsal sayılan günlerde çalıştırılamaması; işin başlama ve bitiş saatleri ile dinlenme saatleri ve sürelerinin yazılı olarak duyurulması gibi ileri düzenlemeler getiren ve yine Meclis’te tartışılmayan bir tasarıdır116.

115 Bu önergenin Tatil-i Eşgâl Yasa Tasarısı’nın sendika hakkını kesinlikle yasaklayan 8.maddesine karşı yoğunlaşan şiddetli muhalefete verilen bir ödün niteliği taşıdığı yönünde bkz. GÜLMEZ, M.: Türkiye’de Çalışma İlişkileri (1936 Öncesi), 2.Bası, Ankara, 1991, s.195.

B. CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE

Benzer Belgeler