• Sonuç bulunamadı

Akdeniz’de Osmanlı-İspanyol Mücadelesi

BÖLÜM 2: ATEŞKESTEN BARIŞA OSMANLI-İSPANYOL İLİŞKİLERİ …

2.2. Ateşkesten Barışa Osmanlı-İspanyol Mücadeleleri (1581-1782)

2.2.1. Akdeniz’de Osmanlı-İspanyol Mücadelesi

1581 yılında Osmanlı Devleti ile İspanya arasında imzalanan ateşkes antlaşması, Tunus ve Cezayir korsanlarının İspanyol sahillerine akınlarının önünü alamadı. İki taraf arasındaki çatışmalar, korsan faaliyetleri şeklinde bir süre daha devam etti. Bu süreçte, Hıristiyan korsanlar, Osmanlı kıyılarına saldırırlarken, Türk korsanları da Batı Akdeniz’deki İspanyol üslerine ve şehirlerine saldırarak, mücadeleyi sürdürdüler144. Taraflar arasındaki ateşkes nedeniyle, Garp Ocakları’nın donanmalarının, Osmanlı       

143 Wayne H. Bowen, “The Spanish and Ottoman Empires in the Meditarrenean, 1714-1914”, The Journal of the

Middle East and Africa, c: 1, sayı: 1 (2010), s: 84-85.

144 Miguel A. Bunes, Evrim Türkçelik, “16. Yüzyıldan 17. Yüzyıla geçerken Osmanlı İmparatorluğu ile İspanya Krallığı Arasında Akdeniz’de Çatışma”, Harp ve Sulh (Avrupa ve Osmanlılar), ed. Dejanirah Couto, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2010, s. 185

donanmasına katılma mecburiyetleri, bu faaliyetlerin artarak devam etmelerine neden oldu145.

Osmanlı donanması da bu süreçte aralıklarla Akdeniz seferlerine çıktı. 1585 yılında bu seferlerden biri sırasında, Koca Murad Reis kumandasındaki Osmanlı donanması, Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek, İspanyollara bağlı Kanarya adalarından biri olan Lanzarot Adası’nı kuşattı ve adayı teslim aldı. Valinin ailesinin de içlerinde bulunduğu 300 civarında esir alan Koca Murad Reis, daha sonra vali ile mütareke yaptı ve esirleri para karşılığı serbest bıraktıktan sonra İstanbul’a geri döndü146. Böylece, Osmanlı-İspanyol mücadelesi, Atlas Okyanusu’na da sıçramış oldu.

Koca Murad Reis’in 1585 seferinin ardından, taraflar arasında yüzyılın sonuna kadar büyük bir savaş gerçekleşmedi. Ancak 1593, 1595 ve 1601 yıllarında, bazı girişimler nedeniyle, büyük bir savaş beklentisi bulunmaktaydı. Bununla birlikte Osmanlı Devleti, İspanya ile yapmış olduğu ateşkeslere sadık kaldı. Örneğin, Kaptanıderya Hasan Paşa’nın, 1590 yılında Trablus’a düzenlediği sefer sırasında, İspanya elçisi Juan de Segni’nin ateşkes antlaşmasının uzatılması için müzakerelerde bulunması nedeniyle, gelenek olduğu üzere Sicilya ve Napoli kıyılarına yağmalar yapılmadı. Nitekim Segni, bu görevini başarıyla yerine getirdi ve İngiliz ve Fransız elçilerinin tüm engellemelerine rağmen, ateşkes antlaşmasının 1593’e kadar uzatılmasını sağladı147.

Kılıç Ali Paşa’nın 1587’de ve Uluç Hasan Paşa’nın 1590 yılında vefat etmelerinin ardından, Osmanlı donanmasında Barbaros ve Turgut Reis’in yetiştirdiği kaptanlar dönemi sona ermiş ve Kaptanıderyalığa yeniçeri ağaları geçmeye başlamıştı. Bu ekolden olan Ciğalazade Sinan Paşa, Turgut Reis’in öğrencilerinin yanında yetişmiş olan Koca Hacı Reis’in tavsiyeleriyle hareket ederek, on yıllık kaptanıderyalığı sırasında herhangi bir mağlubiyete uğramadı148. Ancak Osmanlı Devleti’nin       

145 Ellen G. Friedman, “North African Piracy on the Coasts of Spain in the Seventeenth Century: A New Perspective on the Expulsion of the Moriscos”, The International History Review, vol. 1, no. 1 (1979), s. 1-2.

146 Afif Büyüktuğrul, “Türk Denizcilerinin Atlas Okyanusu’ndaki Faaliyetleri”, Belleten, c. 46, sayı. 181, Ankara, 1982, s. 42

147 Braudel, Mediterranean, c. 2, s. 1223.

148 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, TTK Yayınları, Ankara, 1988, s: 495-496.

Akdeniz’deki politikasının değişmesi ve saldırgan politikanın yerini, savunma politikasının alması Sinan Paşa’nın büyük bir savaş içerisine girmesini engelledi.

1592 yılında, Sinan Paşa, 100 gemilik Osmanlı donanmasıyla, Akdeniz seferine çıktı. Bu sefer İspanyolların egemenliğinde bulunan Güney İtalya’yı hedeflemekteydi. 1593’te Messina önlerine gelen Sinan Paşa, 1594’te Kalabriya’ya saldırdı149. Sinan Paşa, Reggio ile bazı civar köyleri yağmaladıktan sonra, daha fazla zarar vermeden Avlonya’ya döndü. Bu yağma hareketi, gayrı resmi bir savaş başlatmış oluyordu. Ancak, Sicilyateyn donanması, 1595 yılında, Patras’ı yağmalayarak intikam aldı150. Böylece, bu yağmalar, Osmanlı Devleti ile İspanya arasında büyük bir savaşa neden olmadı ve ufak çaplı çatışmalar şeklinde geçti.

Osmanlı Devleti’nin İtalya’daki İspanyol topraklarını hedef almasının nedeni, İspanyolların ve Venediklilerin, Macaristan’daki Uzun Savaş sırasında, Avusturya ile yeni bir Kutsal İttifak oluşturmalarının önüne geçmekti. Bu yağma hareketi ile İspanyollar ve Venedikliler Akdeniz’de tedirgin edilerek, bu savaşa dâhil olmalarının önüne geçilecekti. Sinan Paşa’nın Akdeniz seferi, Venedik, Papalık ve İspanya’da büyük bir gerilime neden oldu. Bu sefer sonrasında, İspanyollar ile Venedikliler arasında ittifak müzakereleri başladıysa da, Papalık’ın yetersiz arabuluculuğu nedeniyle bu ittifak gerçekleşemedi151.

İspanyollar ile Venedik arasındaki başarısız ittifak girişiminin ardından, 1596 yılında, Sicilya kralı I. Felipe, İspanyol donanmasının komutanı olan Gian Andrea Doria’ya Osmanlı donanmasını bulmasını ve onlarla savaşmasını emretti. Ancak Andrea Doria, gerek Osmanlı donanmasının kendilerininkinden daha iyi durumda olması ve gerekse Osmanlı donanmasındaki asker sayısının kendilerinden çok olmasını bahane göstererek, savaşmak istemedi. Bu konuda, İspanya kralı II. Felipe’ye bir mektup gönderdi ve endişelerini dile getirdi. 13 Ağustos’ta II. Felipe’den İspanya’ya dönme izni isteyen Andrea Doria, Eylül ayında İspanya’ya doğru yola çıktı. Aynı ay Osmanlı donanması       

149 Bunes, “Akdeniz’de Çatışma”, s. 192.

150 Braudel, Mediterranean, c. 2, s. 1228-1229.

Navarino’ya ulaştıysa da hava bozunca geri döndü152. Bu olay, sadece devletlerin değil aynı zamanda Osmanlı ve İspanyol donanma komutanlarının da büyük bir savaşa girme eğiliminde olmadıklarını gösterdi.

Beş yıllık bir sessizliğin ardından, 1601 yılında, iki taraf donanmaları savaşa çok yaklaştı. Bu tarihte Sinan Paşa’nın 40 gemilik donanması ile Andrea Doria’nın 90 gemilik donanması arasında bir savaş hazırlığı başladı. Andrea Doria’nın Cezayir’i hedef alan donanması, bu şehri alabilecek güçteydi ve Doria, ani bir baskınla Cezayir’i ele geçirmeyi düşünüyordu. Bu sırada, Sinan Paşa’nın donanması ise Navarino’daydı. İki taraf arasında büyük bir savaşa yol açabilecek girişimler sürerken, büyük bir fırtına çıkması, ortadaki savaş havasını dağıttı. Fırtına nedeniyle İspanyol donanması geri döndü153. İki taraf 1601 yılındaki bu faaliyetler sırasında, ateşkes antlaşmasından sonra ilk kez büyük bir savaşın eşiğine geldi. İspanyol donanması komutanı Andrea Doria’nın, fırtına sırasında risk alarak Cezayir’e saldırabilmesi mümkünken, bunu yapmaması, büyük bir savaşa girişmek istememesinin kanıtıydı.

17. yüzyılda, Osmanlıların İspanyollarla mücadelelerinin odak noktası Kuzey Afrika korsanlarıydı. Sultan I. Ahmed, Kuzey Afrika eyaletlerini Darü’l-cihâd olarak niteleyerek, bu eyaletlerdeki korsanlık faaliyetlerine izin vermişti154. 17. yüzyılın başlarında, Kuzey Afrika korsanlarının İspanya’ya karşı yaptığı akınların en önemli nedeni, baskı altında yaşayan Moriskoları kurtarmaktı. İspanyolların 1609 yılında Moriskoları İspanya’dan kovmalarının en önemli nedenlerinden biri de bu korsan akınların önüne geçebilmekti. Nitekim akınlardaki artışa neden olan Moriskolar, aynı zamanda korsanlara bilgi sızdırarak ve onlara yol göstererek yardım ediyorlardı. Kurtarılarak Kuzey Afrika’ya götürülen Moriskolar da, 1620’lerden itibaren İspanyol topraklarına düzenlenen korsan saldırılarda önemli rol oynamaya başladılar155.

      

152 Braudel, Mediterranean, c. 2, s. 1229-1230.

153 Braudel, Mediterranean, c. 2, s. 1234-1235.

154 Arı, “Akdeniz’de Korsanlık”, s. 276-277.

1616 yılında gerçekleşen bir saldırıda, Kuzey Afrika korsanlarının iki filosu, Malaga önlerine gelerek, Mostil limanına girdi ve şehri bombardımana tutup kaleyi tahrip etti. Granada’dan destek kuvvetleri gelmeden önce limandaki gemileri yanlarına alarak uzaklaşan korsanlar, daha sonra da Güney İspanya’daki limanlara saldırılar düzenleyerek yağma yaptılar156.

Osmanlı Devleti’nin 1645’te başlayan Girit seferi sırasında, Venedikliler Avrupa’da yardım arayışına girişti. Bu çerçevede, Papalık, Fransa, Malta ve İspanya gemilerinden müteşekkil 100’den fazla gemiye sahip bir donanma oluşturuldu. İspanya bu donanmaya, 5 gemi göndererek katıldı157. Girit adasındaki Hanya kalesinin Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinin ardından, Venedik’in kumandasındaki Malta, Papalık ve İspanya gemileri Suda limanına ulaştılar. Ancak, Hanya kalesinin Osmanlıların eline geçmesi ve Venedik askerlerinin karaya çıkamamaları nedeniyle, müşterek donanma, Girit’e donanma gönderilmesini engellemek amacıyla, Çanakkale’ye doğru ilerledi. Venedik kumandasındaki donanmanın Çanakkale Boğazı’nı kapatması, Girit kuşatmasını zora soktu. 1649 yılında Voynuk Ahmed Paşa’nın, boğaza koydurduğu toplar sayesinde boğazdan uzaklaştırdığı bu donanma, Girit’teki Kandiye şehrinin Osmanlıların eline geçişine ve Girit’in fethinin tamamlanmasına kadar Ege Denizi’nde kalarak, İstanbul’dan gelen yardımları engellemeye çalıştı. Girit’in fethinin tamamlanması üzerine bu donanma da dağıldı158. İspanya’nın bu ittifaka katılması, Katolik Hıristiyan dünyasının koruyuculuğu ve lideri durumunu korumak istemesinden kaynaklanmaktaydı.

18. yüzyıl başlarında, İspanya ile Cezayir arasında Oran kalesi üzerine mücadeleler yaşandı. Bu çerçevede, 1709 yılında Cezayir Oran kalesini ve şehrini ele geçirdi. Bunun üzerine, Babıâli, 1 Mayıs 1709 tarihinde Sadrazam tarafından Cezayir Dayısı Bektaş ve damadı Hasan’a birer hilat ve bölgenin güvenliğinin sağlanabilmesi amacıyla gemi ve

      

156 Büyüktuğrul, “Türk Denizcilerinin…”, s. 42.

157 Nuri Adıyeke, “Girit Savaşları ve Birleşik Hıristiyan Orduları”, Türkler, c. 9 (Osmanlı), Ed. Hasan Celal Güzel vd., Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 1357.

askerî mühimmat göndererek, kendilerini bu başarılarından dolayı tebrik etti159. İspanyollar, uzun bir süre sonra, 1732 yılında Oran’ı Cezayirlilerden geri aldı. Cezayir’in korsanlık faaliyetlerine son vermek ve Oran’ın güvenliğini sağlamak amacıyla, 1775 Temmuz’unda Cezayir’e saldıran 344 gemi ve 22 bin askerlik İspanyol kuvveti, Cezayir kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı. 1792 yılında da İspanyol egemenliğindeki Oran Cezayir korsanları tarafından geri alındı160.

Osmanlı Devleti ile İspanya arasında, ateşkes antlaşması imzalanmasından barış antlaşmasının imzalanmasına kadar geçen yaklaşık 200 yıllık süre içerisinde yaşanan bu ufak çaplı çatışmalar, taraflarca topyekûn büyük bir savaş haline getirilmedi. İki hükümet de bu süreçte birbirlerinin saldırgan faaliyetlerine karşı daha soğukkanlı ve temkinli yaklaştılar. İki devlet de kendi iç meseleleri ve gerileme süreçlerinin getirdiği sorunlarla mücadele halinde olduklarından, iki taraf da birbiriyle savaşmak istemiyordu. Bununla birlikte, iki taraf arasında barış antlaşması imzalanmadığı için, iki devlet arasındaki savaş hali ve resmî düşmanlık 1782 yılına kadar devam etti.