• Sonuç bulunamadı

2.3. Türklerde Giyinme Kültürü

2.3.3. Osmanlı Dönemi Giyinme Kültürü

Selçuklu ve Bizans İmparatorluklarının mirasçısı olan Osmanlılar, Selçukluların kültür ve sanat geleneklerini sürdürmüşlerdir. XV. Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlılar sanatta etkilerden kurtularak kendine özgü özellikleri ile gelişimlerini devam ettirmişlerdir (Seçkinöz, 1986: 216).

Osmanlı Devletinin kuruluşundan Fatih dönemine kadar Türk giyimine ilişkin yeterli bilgi edinilememektedir. Fatih döneminden sonra Türkiye’yi ziyaret eden gezgin ve ressamların eserlerinden Osmanlı kadın kıyafetleri hakkında bilgi edinilmektedir. Ayrıca

18

İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde sergilenmekte olan giysilerden de güvenilir bilgiler edinmek mümkündür.

Anadolu Selçuklularından aldıkları dokuma sanatını da geliştirerek, günümüze güzel örnekler bırakmışlardır. Yün ile birlikte pamuk, keten, ipek ve metal alaşımı ipliklerin kullanımını sağlamışlardır.

Her devrin üslubunu aksettiren motiflerle ve renklerle süslenmiş olan kumaşların zengin çeşitlenmesinde gelişmenin sürekliliği sağlanmıştır. Bu yüzden de kumaş dokumacılığı dokunduğu devrin tarihini yansıtan bir değer haline gelmiştir (Yetkin, 1993: 330).

Osmanlılarda da dokunan kumaşlar dokundukları şehirlere, kullanılan malzemelere hatta dokuyan şahsın adına göre bile isimlendirilmiştir. Örneğin; Halep kumaşı, Bursa kumaşı, Üsküdar kumaşı, Konya sevaisi gibi.

Osmanlılarda giysi kumaşının olduğu kadar renginin de bir anlamı vardır ve giyen kişinin toplum düzeyini yansıtır. Sarayda giyilen kumaş, biçim ve renkteki giysilerin halkın giymesi yasaklandığı gibi, her dini azınlığın giysisi ve rengi de yarı olarak belirlenmiştir (Reyhanlı, 1991: 69).

Kumaş dokuma sanatı ve deseni yaratan nakkaşların ve o deseni dokuyan dokuma ustalarının uyumlu çalışmalarından oluşan kompleks bir sanat koludur (Gürsu, 1988:19). Türk kumaşlarında en çok ay, güneş, Mühr-ü Süleyman (birbirinin içine ters şekilde yerleştirilmiş iki üçgen), üç benek, bulut, çubuklu, yollu motifler arasında lale, karanfil, sümbül, gül, şakayık, hatai, bahara dalları, kıvrık dallar, hançer ve çınar yaprakları, nar çiçekleri ile narlar, çam kozalakları çoğunlukla kullanılan motifler arasında yer almıştır. Bazı kuşmarda ender olarak hayvan figürleri de kumaş kompozisyonlarında kullanılmıştır (Tezcan, 1991: 211).

Osmanlı kıyafetlerinde sıklıkla kullanılan bazı kumaşlar ise şöyledir:

Atlas: İnce ipekten dokunmuş düz ve parlak bir kumaş cinsidir. Çoğunlukla kaftan yapımında, bazı kaftanların astar ile pervazlarında ve çakşır dikiminde kullanılmıştır (Koç, 1996: 102).

19

Ağır işlemelere karşı dayanıklı olması ve parlaklığını uzun süre koruması sebebiyle en çok tercih edilen kumaşlar arasındadır.

Canfes: Düz, mat renkli, ince, tek kat çözgü ve tek kat atkı ipliği ile hazırlanan bir kumaş cinsidir. Genellikle entarilerde astar ve pervaz kumaşı olarak kullanılmasına rağmen bir grup giysinin dikilmesinde de kullanılmıştır (Koç, 1996: 102). Örneğin, kadın cepkenleri, pesli entariler, bohçalar gibi.

Kemha: İpekli dokumalar arasında sarayın ve halkın beğenisine en uygun ağır gösterişli, tok bir kumaş türüdür. Genellikle üst kaftanı dikiminde kullanılmıştır. Çözgü ve atkısı ipek, deseni yapan takviye atkısında ayrıca gümüş, altın veya alaşımlı teller kullanılmıştır. Kemha kumaşların desenlendirilmesinde oldukça zengin kompozisyonlar oluşturulmuştur (Koç, 1996: 102).

Kadife: Çözgüsü ve atkısı ipekten yapılan havlı kumaşlardır. Kadife kumaşlar giyim dışında, kese, terlik, başlık yapımında da kullanılmışlardır. Kadifeler genellikle işlenmiş halleriyle kullanılmışlardır. Sırf simle ve bitki motifleriyle işlendiğinde “bindallı”, ipek ve kaftana işlendiğinde “tınaz”, altın, gümüş teller ve incilerle işlendiğinde “seraser” ve kabartma tekniğiyle süslenmişse “dival” denilmiştir.

Çatma: Dokunuş tekniği ile kadifenin bir türü olan, kadifeden farkı zeminine oranla süsleme havının yüksek olmasıdır. Çatmalar kaftan yapımında ve ev mefruşatı dikimlerinde beğeni ile kullanılan bir kumaş türüdür (Koç, 1996: 103).

Kutnu: Halk tarafından daha çok tercik edilen ipekli bir kumaştır. Boyuna çizgili ve renkli bir kumaştır. Birçok giysinin yapımında da kullanılmıştır.

Serenk: Tel yerine sarı iplik ile desenlendirilen kemha ve seraser kumaşların yerine alternatif olarak geliştirilmiş desenli bir kumaş türüdür (Koç,1996: 102).

Çeşitli kumaşların üretildiği Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında kadın kıyafetlerinde büyük motiflerle birlikte canı renklerin kullanıldığı bilinmektedir. Tarihsel süreç içerisinde ise motifler küçülürken, renk çeşidi artmıştır. Kıyafetlerde yoğun biçimde süsleme teknikeri uygulanmıştır. Tarihsel bir süreç içerisinde Osmanlı kadın kıyafetlerini inceleyecek olursak;

20

XVI. ve XVIII. yüzyıllarda ayak bileklerine kadar inen bol, yakasız ve düz entariler giyilerek belin alt kısmında göbek üstünden bağlanan sarı madeni tokalar kullanmışlardır. Kollar dirseklere kadar iner ve kol ağızları geniş ve uzundur. Dirsekten itibaren ince bir gömleğin geniş ağızları görülür. İçteki gömlek ayak bileklerine kadar uzundur. İç kıyafeti olarak uzun dirseğe kadar kollu entari ve bunun üzerine kolsuz hırka ve göbek üzerinde bağlanan kuşak kullanılmıştır (Ertan, 1965: 28).

Dar, büzgülü, kısa, uzun, bilekten bağlı, diz boyunda, verev kesimlerde dikilen şalvarlar bölgelere, kullanıldıkları yerlere göre çeşitlilik gösterir. Şalvar yün, ipekli, pamuklu, şayak gibi çeşitli kumaşlardan yapılmıştır. Paçaları geniş olanlara “çakşır”, dar olanlara “potur” elbise ile aynı kumaş ve renkte olanlara “hotla” adı verilmiştir. Ayrıca bölgelere göre tuman, çintiden, kareden gibi isimlerde almıştır (Günay, 1986: 90).

Şalvarsız tek elbise şeklinde giyilen entarilerin dört peşli, dolama, topuk döven, kumru yaka, hakim yaka, papaze yaka, çantalı, kutu içi gibi değişik adlarla anılanları vardır. Bu entarilerin XVIII. asırdan itibaren asıl ortaya çıkıp yaygınlaştığı tahmin edilmektedir (Günay, 1986: 91).

Bazı bölgelerde kutu içinde satıldığı için “kutu içi” entari adıyla bilinen elbiseler ise XIX. asırdan itibaren giyilmeye başlanan boy entarileri kadifeden nadirende olsa atlas kumaşlardan yapılmışladır. Sırma işli oldukları için “bindallı” adıyla anılabilmiştir. Topuklara kadar tamamıyla inen bu elbiseler eteğe bolluk vermek amacıyla peşlerle destelenmişlerdir. Ayrıca bunlara “peşli entari”de denilmiştir.

Halk tabakasına mensup kadınlar ise, çizgili kumaştan bol ve uzun bir eteklik veya entari üzerine Şam kumaşından yapılan ipekli dallı hırkalar giyerlerdi. Hırkaları dizere kadar olup üzerine renkli gazdan kuşaklar bağlamışlar ve altına hafif topuklu uzun konçlu ayakkabılar giymişlerdir (Ertan, 1965: 29).

Anadolu kadınları ekonomik durumlarına bağlı olarak sade giyindikleri gözlenmiştir. Osmanlı geç kızları ise evlilikten sonra süslü ve ağır elbiseleri giyebilmişlerdir. Evlenmemiş genç kızların süslü, pullu elbiseler giymeleri halk tarafından ayıplanmıştır. Genellikle basma, pazen, yünlü, nadiren de ipekli elbiseler giymişlerdir. Sokak kıyafeti olarak da yeldirme, çar ve çarşaf kullanmışlardır.

21

Osmanlı dönemi gelin başlıkları ise gelinin malına ve servetine göre baştan aşağı mücevherler, sırma teller, pullar, değerli taşlarla bezenmiştir. Duvak, külahın tepesine bir elmas iğne ile tutturulmuştur. Gelin elbisesi olarak en üste inci, elmas veya sırma işlemeli al bir kaftan, onun altında ipek, üstü mücevher, inci veya sırma işlemeli bir entari, beline genellikle gelinin babası tarafından takılan bir kemer veya işlemeli bir kuşak, en altına da yine mücevher, değerli taşlar ve inci işlemeli nar çiçeği bir çakşır giyilmiştir (Sevin, 1990: 64-65).

İngiliz gezginlerinden Moryson, Osmanlı kadın giyim kuşamını anlattığı seyahatnamesinde kadınların bilek ve eteklerinin ipek iğne işi ile işlemeli olduğunu ince bezden elbiseler giydiklerini anlatmıştır. Kulaklarına inci küpeler taktıkları, çorap ve ayakkabılarının da çoğunlukla açık renk deriden, altın, gümüş ve değerli taşlarla işlemeli olduğunu tasvir etmiştir (Reyhanlı, 1983: 70).

XVII. yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı her alanda gerilemeye başlamıştır. Gerileme döneminin yaşanmasıyla birlikte giyim için yapılan harcamaların kısıtlanması için buyruklar çıkartılmıştır. Gayrimüslim halkın, hizmetçilerin ve esnafın giyimine ayrılan bütçe daraltılmış, kadın kıyafetlerinde kullanılan “galata işi” diye adlandırılan sırma ve klaptan işlemelerinin kullanılması yasaklanmıştır.

II. Mahmut döneminde başlayan batılılaşma hareketleriyle birlikte eskinin tek tip kıyafetleri yerine batılı tarzda giyim kuşam buyrukları çıkartılmıştır. Saray mensuplarının, askerlerin ve halkın bile kıyafetlerinde değişiklik yapılmış, sarığın çıkartılarak fes giyme mecburiyeti getirilmiştir.

Bu dönemde kadınların başlarına giydikleri hotozun boyu kısaltılmıştır. İpek kumaştan yapılan, vücuda iyice oturan, yaka, ön ve kol kenarları dantelle süslenen feraceler giyilmiştir. Dantelden şemsiyeler kullanmışlar, yaşmaklarını ve yüzlerini kapatmayarak şemsiyeleri ile yüzlerini gizlemeye çalışmışlardır (Altınay ve Yüceer, 1992: 92). II. Abdülhamit dönemiyle birlikte büyük şehirlerde etek ve ceketten oluşan takımlar ön plana çıkmıştır.

Avrupa’dan gelen hazır kalıplar, yabancı terzilerin etkisi ve Paris’ten gelen hazır kıyafetler Osmanlı giyim tarzını etkileyerek Avrupai kıyafetlerin benimsenmesine yol açmıştır. Ekonomik koşulların yetersizliği ve batının etkileriyle Osmanlı kıyafetlerinden geleneksel işler azalmış, ucuza mal edilen batılı kıyafetler tercih edilmiştir.

22

Türklerin giyimi, değişik uluslarla girilen kültürel etkileşimler sonucunda değişime uğramıştır. 24 Ağustos 1925 Kıyafet inkılâbı ile birlikte Türk kadın ve erkek kıyafetleri modernleşmiş ve toplum giyim kuşamında bir birlik sağlanmıştır.

Yeniçağın gereği olan modernleşme ile birlikte atalarımızdan yadigâr kalan geleneksel giysileri ve işleme sanatı da büyük ölçüde terk edilmeye başlanmıştır. Yalnızca folklor ekipleri ve halk bilimi araştırmacıları tarafından incelenir ve kullanılır hale gelmiştir. Maddi kültürümüzü, milli kimliğimizi, gelenek ve göreneklerimizi, yaşam biçimimizi en iyi yansıtan geleneksel giysilerimizin unutulmayarak, gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için yapılması gereken çalışmalara bu alanda hizmet veren araştırmacılar tarafından değinilmektedir.

Benzer Belgeler