• Sonuç bulunamadı

ĠSMAĠL CEM’ĠN DIġ POLĠTĠKA ANLAYIġ

3.1.3. Ortak Tarih ve Kültür

Cem‟e göre, tarih Ģüphesiz tekerrürden ibaret değildir. ġartlar hızla değiĢmekte, olaylar yeni açılar kazanmaktadır. Bununla birlikte “tarih, boĢuna yaĢanmıĢ bir deneyde değildir” öğretisinden mutlaka yararlanmak gereken bir tecrübe hazinesidir.207

Tarih ve kültür bilincinden yoksun oluĢu Ġsmail Cem‟in geleneksel dıĢ politika anlayıĢına en önemli ve baĢlıca eleĢtirisidir. Bu anlayıĢa alternatif olacak komplekslerden, önyargılardan arındırılmıĢ yeni bit tarih ve kültür anlayıĢıyla yaĢadığımız bölgede var olmuĢ bütün uygarlıkları hem birbirleri ile hem de günümüz Türkiye‟si ile uzlaĢtırmamız gerektiğini önermektedir. Cem, Osmanlı geçmiĢinden ve onun coğrafyasından Türkiye‟nin kendini soyutlamasını geçmiĢine saygısızlık olarak nitelendirmekte, Türk dıĢ politikasına tarihsel ve kültürel bir boyut kazandırmayı amaçladığını söylemektedir. Çok kültürlü, çok kıtalı, çok dinli Osmanlı tecrübesine dayanarak Ġslamcı-laik, Avrupalı- Asyalı, Doğulu- Batılı gibi ayrımların Türkiye için geçersizliğini savunmaktadır.208

Ġsmail Cem, kültürü bir toplumun birikimi, harcı, temel tercihleri ve yöneliĢlerindeki en önemli etken olarak görmektedir. Ona göre dıĢ iliĢkilerin temellerinde, ekonomi ve savunma kadar kültürün yansımalarının da yeri vardır. Özellikle Türkiye gibi, Batı‟nın da Doğu‟nun da

205 Ġsmail Cem, Meclis genel kurulunda yaptığı konuĢma, TBMM Tutanak Dergisi, Cilt 47, 24. BirleĢim, 05. 12.

2000.

206 Özlem DemirtaĢ Bagdonas, “Türkiye‟nin Vazgeçilmez Ġki Davası: Kıbrıs ve Batı / Avrupa‟ya Yönelim, uluslar

arası Hukuk ve Politika, Cilt:3, No:11, 2007, s. 35.

207

Ġsmail Cem, “Türkiye Batılı Olabilir mi ?” , Milliyet, 6 Ağustos 1970.

doğrularından sentez yapabilmek imkânına tarihsel olarak sahip bir ülke için, dıĢ politikada kültür boyutundan yararlanabilmek olağanüstü önemdedir. Cem, kültür ırkçılığı, kültür bağnazlığı yapılmaması koĢuluyla, Türkiye‟nin esenliğinin, iç ve dıĢ politikasının, yeni bir kültür yaklaĢımından hareketle çok daha ileri noktalara taĢınabileceğini düĢünmektedir. Bu düĢüncesini Ģöyle açıklar:

“Bu yaklaĢım, bizim tarihimizde ve coğrafyamızda var olmuĢ bütün medeniyetleri hem birbiriyle hem de günümüz Türkiye‟si ile uzlaĢtırmaktır. Komplekslerden arınmıĢ bir kültür yaklaĢımının iç ve dıĢ siyasete yansıyabilmesi için, tarihimizde ve coğrafyamızda oluĢmuĢ bütün medeniyetlerin birbiriyle, geçmiĢle, bugünle gelecekle uzlaĢması ve tarafımızdan özümsenmesi gerekir. Bu anlayıĢın çıkıĢ noktasında hoĢgörü vardır. Ne Ġyon, Truva, Bizans, Selçuk medeniyetleri bizim yabancımızdır, ne de Osmanlı medeniyeti Cumhuriyet Türkiye‟sinin yabancısıdır. Aslında, tarihimizde ve coğrafyamızda var olmuĢ bütün medeniyetler, çağdaĢ toplumumuzu birlikte ĢekillendirmiĢtir. Bu medeniyetleri yaratanlar ise, bizim çağdaĢ toplumumuzun atalarından baĢkası değildir. Bu bilinç, Türkiye‟nin kendi dıĢ siyasetini kültürel önyargılardan, büyüklük ve küçüklük komplekslerinden arındırmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca, Türk toplumunun 19. ve 20. yüzyıllarda, hatta günümüzde etkileyen kültür çeliĢkilerinin gerilimini de hafifletecektir. Akılcı yaklaĢım, Türkiye‟nin bütün kültürlerinin, Batılı, Doğulu, dinsel, laik, Osmanlı, Cumhuriyet kültürlerinin birbirini reddetmesine son vermek ve birlikte var olmalarını öne çıkarmaktır. Coğrafyamızda tarih boyunca kurulmuĢ tüm uygarlıkları birbiriyle ve modern Türkiye ile uzlaĢtırmayı amaçlayan bu yeni yaklaĢım tarihimizde vardır”209

ÇağdaĢ Türkiye Cumhuriyeti‟nin, topraklarında yaĢamıĢ tüm kültürlerin bir ifadesi olarak kimliğini görmesi gerektiğinin altını çizen Cem, Ġyonya‟dan, Bizans‟a, Orta Asya‟dan Selçuklulara ve Osmanlılara uzanan bu büyük kültürel mirası sahiplenerek, tarih boyunca bu coğrafyada doğmuĢ tüm kültürlerin temsilcisi ve taĢıyıcısı olması gerektiğini belirtmektedir. Bir yandan, kendi tarihimize ve coğrafyamıza ait, Ġslam medeniyetiyle Avrupa medeniyetini birlikte yaĢayabilmiĢ, yedi yüz yıllık tarihi Cumhuriyet Ġhtilali‟ni birlikte yansıtan özgün bir kültür olmak; diğer yandan, Orta Asya‟dan Ege kıyılarına, Balkanlar ve Orta Avrupa‟ya uzanmıĢ daha geniĢ bir coğrafyanın kültürel ifadesi, bu coğrafya üzerindeki kültürel diyalog ve etkileĢimin aracı, hatta sentezi olabilmeyi ise Türkiye‟nin kültürel kimliğinde olması gereken etkenler olarak ifade etmektedir.210

Türk dıĢ politikasında tarihin önemine dair görüĢlerini her fırsatta açıklayan Ġsmail Cem, Ġzmir‟de Ege Sanayici ve ĠĢadamları Derneğinin 10 Ocak 1998‟de düzenlediği toplantıda yaptığı

209

Ġsmail Cem, Türkiye, Avrupa, Avrasya, Birinci Cilt, s.37.

konuĢmada Türkiye‟nin dıĢ politikasında dikkatli ve önemli değiĢiklikleri yaĢama geçirdiklerini belirtmiĢ, Türkiye‟nin kendisin de farkında olmadığı özelliklere sahip olduğunu söylemiĢtir. Türk dıĢ politikasının 75 yıl önceki tarihi inkâr eden geleneksel anlayıĢın değiĢmeye baĢladığını belirten Cem, “DıĢ politikada önemli anlayıĢ değiĢikliği içerisindeyiz. Bir ülkenin dıĢ politikada baĢarılı olabilmesi için önce kendisini iyi tanıması lazım. Biz iki noktayı iĢledik; Birincisi biz öyle sıradan bir toplum değiliz. Biz bin yıllık, 700 yıllık tarihi olan, dünyanın en organize devletini kurabilmiĢ olan bir milletin uzantısıyız. Bunun bilincindeyiz. Ben 700 yıllık tarihi temsil ediyorum. Ġkinci noktamız Türkiye Ġslam ülkeleri arasında bir modeldir. Bu noktalardan yola çıkarak geleneksel dıĢ politikalardan Türkiye‟yi uzaklaĢtırdık “ Ģeklinde konuĢmasını tamamlamıĢtır.211

Cem‟e göre tarih ister sosyal, kültürel ekonomik ya da siyasal olsun sadece geçmiĢin öğrenilmesinden ibaret değildir. Tarih, esas olarak, geleceğe dönük bir çalıĢmadır, geleceği biçimlendirmenin ve onu geçmiĢteki yanlıĢlardan arındırmanın aracıdır ve yöntemidir. Ġsmail Cem‟in geleneksel dıĢ politikada eksik olan tarih ve kültür boyutunu Türk DıĢ Politikasına kazandırmıĢ olması 1997-2002 döneminin en önemli kazanımıdır. Bu anlayıĢın hem Türkiye‟ye hem de muhatap ülkelere sağladığı kolaylık, özellikle Ortadoğu‟yla ve Balkanlar‟la siyasal iliĢkilerin geliĢtirilmesine ek zemin hazırlamıĢtır. Ülkeler kendi kültürlerinin, Türkiye‟nin medeniyetini oluĢturmuĢ unsurlar arasında nitelendiğini gördükleri zaman, Türkiye ile kurdukları iliĢkilere olumlu yaklaĢmıĢ ve iliĢkilerini daha güvenle geliĢtirmiĢlerdir.212

Cem‟in ortak tarih ve kültür konusundaki görüĢlerinin dıĢiĢleri bakanlığından daha önceki dönemlerde oluĢtuğu eserlerinden anlaĢılmaktadır. Batılıyım demekle Batılı olmayacağı, ekonomik ve toplumsal geliĢim için ille de Avrupalı olmak zorunluluğu bulunmadığını söyleyen Cem, Batılı olmanın her Ģeyden önce, ortak bir kültürü konuĢmak, anlamak ve paylaĢmak olduğunu belirtmektedir. Cem‟e göre bizim konuĢtuğumuz kültür dili farklıysa, tarihin bıraktığı simgeler, ortaklaĢa atıfta bulunabileceğimiz kaynaklar değiĢikse, bu, Batı uygarlığının ya da insan uygarlığının ortaklaĢa yarattığı demokrasi gibi, akılcılık gibi amaçlardan uzak durmamızı gerektirmez. Bu da ancak “Kendi kültür ortamınızı, kendi tarihsel boyutunuzu, kendi simgelerinizi, tek kelimeyle kendinizi reddetmemeniz koĢuluyla” mümkündür. BaĢka bir deyiĢle Batı uygarlığının evrensel geçerlik taĢıyan kültür değerlerini paylaĢmak amacındaysanız önce kendiniz olmak, kendinizi bulmak zorundasınız. Cem, bunun yolunu ise, kendi kültür simgelerimize, atıfta bulunabileceğimiz, benzer çağrıĢımlar yaratan kendi olaylarımıza ve insanlarımıza sahip çıkmakta görmektedir. Bu yapılmadığı takdirde ise varılabilecek noktanın

211 Ayın Tarihi, http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/oncekiler/OCAK98/10-19OCAK.HTM ,

15. 04. 2010

Türkiye‟nin tarihsel derinliğinin daralması ve Batı kapısında ikinci mevki biletiyle beklemek olacağı uyarısında bulunmaktadır. Evrensel olana ulaĢmada önemli olan, kendimizden hareketle ve kendi katkımızı getirerek varmaktır. Cem‟e göre bir hareket, kendi toplumsal ve simgesel kaynaklarını tarihte bulabilmiĢse, temel değer yargılarını ve Türkiye‟ye öngördüğü iĢlevi tarih boyutunda ortaya çıkarıp yarınlara uzatabilmiĢse, Türkiye‟yi kalıcı ve güvenlikli bir geliĢime yöneltebilir. Türkiye‟nin yarınını düĢünmenin önkoĢulu, yarını kültür ve tarih boyutunda değerlendirebilmektir.213

Cem, Türkiye‟nin tarihsel ve kültürel çeĢitliliğini hiçbir zaman iyi kullanamadığına inanmakta ve tarihi tanımlarken Türkiye‟nin geçmiĢte ve günümüzdeki tanımlayıcı faktörlerine bir etken olarak düĢünmektedir. Aslında bu bizim en kıymetli hazinemizdir. Bu değerli varlığın önemine dikkat çeken Cem, politikalarını oluĢtururken bu değerli varlığımızdan geniĢ ölçüde yararlandığını belirtmektedir. Ayrıca bizim jeo-stratejimize “tarihsel boyut” un uzun zamandır ertelenen giriĢini, Türk DıĢ Politikasına kendisinin mütevazı bir katkısı olarak görmektedir. Ona göre Türkiye tarihsel rolü ve kültürel özelliklerinden kazanacakları çok Ģey olan bir ülkedir. Bu yüzden dıĢ iliĢkileri kolaylaĢtırmak amacıyla araç olarak kültürü sıkça kullandığından söz etmektedir. Birkaç büyük medeniyetin oluĢmasına kaynaklık etmiĢ dev bir “tarihsel coğrafya” da yüzyıllar boyunca hüküm sürmüĢ bir millet olarak bu avantajın günümüz gerçeklerinde dikkate alınması gerektiğine inanan Cem bunu yapmak için çalıĢtıklarını ve bunun sadece olumlu sonuçları olduğunu savunmaktadır.214

Ġsmail Cem‟in Türk DıĢ Politikasına kazandırdığı “tarihsel coğrafya”215

kavramı ile Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslarda ve Orta Asya ile iliĢkiler büyük ölçüde geliĢtirildi. Türkiye Batılı ortakları için daha değerli hale gelmeye baĢladı. Bunun tersi de doğruydu Türkiye‟nin Doğu coğrafyalarında statüsü ve etkinliğinin artmasının katkısı Avrupa Birliği‟ne katılım için adaylık oldu.216

PaylaĢılmıĢ tarihin önemine dikkat çeken Ġsmail Cem, dünyada 200 milyonu aĢkın Türkçe konuĢan insan ve 1,5 milyara yaklaĢan Ġslam geleneğine sahip insanın olduğunu, bu toplumlarla paralel kültür özellikleri taĢıdığımızı ve bakanlığı döneminde bunu öne çıkartıp uygulamaya koyduğunu söylemektedir.217

Türkiye‟nin tarihsel coğrafyasıyla ilgili Ģu somut örnekleri vermektedir:

213 Ġsmail Cem, Gelecek Ġçin Denemeler, ss. 148-150. 214 Ġsmail Cem, Turkey in the 21st Century, s. 1.

215 Cem, bu kavramı Kuzey Afrika‟dan baĢlayıp Sudan‟a kadar inen, Ortadoğu‟nun tümünü kapsayan, tarihin

değiĢik kesitlerinde Orta Asya‟ya doğru geliĢen, Balkanlarda çok önemli bir geliĢme sağlamıĢ muhteĢem bir geçmiĢ olarak açıklamaktadır.

216 Ibid. , s. 9.

217DıĢiĢleri Bakanı Ġsmail Cem: Haziran 1997- Nisan 1999, KonuĢmalar, Demeçler, açıklamalar, Ankara: T. C.

“Türkiye‟nin tarihi paylaĢtığı günümüz ülkelerinin sayısı, yirmi beĢin üzerinde hesaplanıyor. BaĢka bir deyiĢle, geçmiĢte Osmanlı bütününün bir unsuru olmuĢ toplumlar, Ģimdi çok sayıda bağımsız ülkede yaĢıyor. Bu rakama, Roma Ġmparatorluğu, bir de belki Britanya Ġmparatorluğu yaklaĢabilir. Süre bakımından ise Doğu ve Batı Roma sonrasındakilerden hiçbiri yaklaĢamaz. Çünkü Türkiye‟nin tarihsel beraberliklerinin çoğu, elli yılla, yüz yılla sınırlı değil; yüzlerce yılın derinliğine sahip. Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya, Kuzey Afrika, Sudan, Yemen v.b. Kültürel özellikler ve Selçuk-Osmanlı öncesi dikkate alındığında, Orta Asya da bu „Tarihi Coğrafya‟nın bir parçasıdır.”

Cem‟e göre tarih boyutundan yoksun “geleneksel dıĢ siyaset” kendi tarihsel ortamında kendini ısrarla yabancı gibi gören, yüzlerce yılda oluĢmuĢ birikimlerine yüz çeviren bir anlayıĢtır. Cem, “Ortadoğu dendiğinde aman biz Arapların iĢine karıĢmayalım anlayıĢı, tarihi paylaĢtığımız milletlere, Balkanlar‟a, Kuzey Afrika‟ya Ortadoğu‟ya ne kadar uzak durursak, geçmiĢimizi ne kadar yok sayarsak, Batı Avrupa bizi o kadar beğenir” varsayımlarını ise söz konusu geleneksel yaklaĢımın çeĢitli coğrafyalarda sergileniĢine örnek göstermektedir. Bülent Ecevit, Turgut Özal ve Süleyman Demirel‟in dıĢ politika davranıĢlarını ise geleneksel dıĢ siyasette kural dıĢına çıkabilmiĢ liderlere örnek olarak göstermektedir Ġsmail Cem. 1974 yılında Ecevit‟in Kıbrıs Türklüğünü kurtarmak için yaptığı barıĢ harekâtını, Türkiye‟nin kendine biçilmiĢ rolünün dıĢına çıktığı, cesaretli, tarihsel ve stratejik bir karar olarak nitelendirmektedir. Yine Turgut Özal Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra özgürlüğüne kavuĢan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini Türkiye‟nin gündemine taĢıyan yolları açmıĢtır. Sovyet sisteminin dağılıĢıyla ortaya çıkan yeni durumu iyi değerlendiren Demirel ise, Türkiye‟nin tarihsel coğrafyasında ve dil, kültür beraberliklerimiz olan Balkanlar‟da, Kafkasya‟da, Orta Asya‟da değiĢen dengeleri sezmiĢtir. Bu coğrafyalardaki yeni ülkelere ve bağımsızlığını yeniden kazanan toplumlara yönelik iddialı bir dostluk harekâtı baĢlatmıĢtır.218

Ġsmail Cem‟in tarih ve kültür anlayıĢının Türk dıĢ politikasına yansımaları çok boyutlu dıĢ politikaya teorik ve pratik çerçeve hazırlaması Ģeklinde olmuĢtur. Bu anlayıĢa paralel olarak dünyada geniĢ bir alan Türk dıĢ politikasına ilgi alanı içine girmiĢtir.

3. 1. 4. Yeni Yüzyılda Yeni Türkiye

Ġsmail Cem‟in 17 Temmuz 1997‟deki açıklamalarından Türkiye‟yi 21. yüzyılda bir “Dünya Devleti” özelliğine ulaĢtırmak ve büyük hedefe dıĢ siyasetin katkısını getirmek olduğunu anlıyoruz. Cem “Dünya Devleti”yle neyi kastettiğini konuĢmasında Ģöyle açıklar:

“ Dünya Devleti, bir defa çok geniĢ bir coğrafyadan etkilenen hem de onu etkileyen bir devlet, tarih boyutuyla kültür boyutuyla kendi sınırlarını aĢan bir devlet,219

yani, sürekli baĢkalarına özenen değil, baĢkalarının ona özendikleri bir Türkiye… Tarihini ve kültürünü paylaĢtığı bölgelerle dostluk iliĢkilerini geliĢtiren bir Türkiye… Bilgiyi ve teknolojiyi sadece kendi dıĢında arayan değil, öncelikle kendisinden bilgi ve teknoloji aranan bir Türkiye… Atatürk‟ün iĢaret ettiği yönde diğer milletlere örnek olabilen bir Türkiye… Tarihsel birikimiyle, kültür zenginliğiyle, demokrasisiyle, ekonomisiyle, insan sevgisinden ve sosyal adaletten kaynaklanmıĢ çağdaĢlığıyla, dünyanın baĢlıca çekim merkezlerinden birini oluĢturan bir Türkiye…”220

Eylül 2000 tarihli Japon DıĢiĢleri Bakanı‟nın Sekai Dergisi adına yaptığı söyleĢide Cem dıĢ politika hedeflerini Ģöyle açıklamaktadır: “21. yüzyılda iki hedefimiz vardır. Birincisi AB‟ ye üye olmak, ikincisi de geliĢen Avrasya bütününün belirleyici bir ülkesi olmaktır. Türkiye için öngördüğümüz iĢlevler bunlardır. Bu iĢlevleri yerine getirebilecek birikime sahibiz. Bu birikimimiz, gerek tarihten, kültürden, gerekse de ekonomiden kaynaklanmaktadır. Bu dönemde Türkiye bir bölgesel güç olmaktan çıkarak, bir global güç olmaya yönelmiĢ bulunmaktadır.”221

Cem‟in açıklamasında amaçlanan hedefin mümkün olduğunun iĢaretleri ve bu büyük hedefe ulaĢmak için Türkiye‟nin neler yapması gerektiğinin de ipuçları vardır.

Ġsmail Cem‟in öncülüğünde Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarı Orhan Güvenen‟in katkılarıyla hazırlanan “Türkiye ve Dünya 2010-2020 Küresel Bir Aktörün DoğuĢu” adlı çalıĢmanın önsözünde Türkiye‟nin 21. yüzyılda küresel bir iĢlevi üstlenmenin eĢiğinde olduğunu ifade etmektedir. Oldukça detaylı yaklaĢık 56 sayfayı bulan bu çalıĢma Türkiye‟nin 2010 ve 2020 yıllarındaki nüfus ve makroekonomik göstergelerine iliĢkin projeksiyonları gösteriyordu. Ġyi ve kötü senaryo olarak hangi hedeflere ve makroekonomik göstergelere ulaĢılabileceği kurgulanmıĢtır. On yıllık bir görüĢ açısıyla 2010 hedeflerine Türkiye‟nin ulaĢtığı görülmüĢtür. ÇalıĢmada 2010 Türkiye nüfusu 75 milyon olarak tahmin edilirken, 2020 yılında 83 milyona yükseleceği belirtilmiĢtir. 2010 yılında toplam ihracatın 102.5 milyar Dolar olacağı, 2020 yılında

219 AyĢenil Suadiyeli Ataoğul, “Kültürünüzü Yitirmeyin Ama YaĢadığınız Topluma da KarıĢın” ,

http://www.bizimanadolu.com/koseyazarlari/ayinkonugu2.htm , 16. 10. 2010

220

Ibid, s. 66.

ise 219.1 milyar Dolar olacağı, kiĢi baĢına milli gelirin 2010 yılında 11.971 Dolar, 2020 yılında ise 20.974 Dolar olacağı diğer tahminler arasındaydı.

Bu çalıĢmada asıl önemli nokta günümüz Türk dıĢ politikasında sıkça duyduğumuz “Eksen Ülke”, “Merkez Ülke”, “Avrasya‟da Anahtar Ülke” gibi stratejik hedeflerin hangi parti iktidara gelirse gelsin bundan etkilenmeyeceği Türkiye‟nin küresel güç olma yolunda hızla ilerlediği gerçeğidir.

Ġsmail Cem Türkiye‟nin gelecek vizyonu ile ilgili hedeflerini Ģu Ģekilde Ģu Ģekilde ifade etmiĢti:

“Bir Eksen Ülke…

Türkiye, Avrasya‟nın bir merkez, bir eksen ülkesi olacak. Enerji kaynakları için çıkıĢ noktalarının önemi giderek daha fazla anlaĢılıyor. Türkiye, Hazar petrol ve gazı için maliyet/verim açısından en uygun çıkıĢ noktasını oluĢturduğu cihetle, büyük enerji oyununda istikrarı sağlayacak. Türkiye, aynı zamanda, tarihi ipek yolunu anımsatacak biçimde, üç önemli kıta arasında çok-modlu taĢımacılığın belkemiğini oluĢturacak.” 222

Hazırlanması bir yıl süren bu çalıĢmanın devamında Cem, küresel iĢlevi Avrupa‟nın eteklerinde bir çevre ülkesi olarak sınırlı olmayan, yükselen Avrasya gerçeğinde “merkezi” ve “belirleyici” bir konum olarak tanımlamaktadır.223

Bulunduğumuz nokta budur diyen Cem, bunun nedenlerini üç kategoride özetlemektedir:

“1) Çok sayıda gözlemcinin görüĢ birliği içinde oldukları husus, önümüzdeki yüzyılın merkez sahnesini Avrasya‟nın oluĢturacağıdır. Üretim, iletiĢim ve ulaĢım teknolojilerinin geliĢimi Batı Avrupa‟dan Batı Çin‟e uzanan Avrasya coğrafyasında, Avrupa ile Asya‟nın birbirleriyle bağlantılı ve karĢılıklı bağımlı olacaklarına iĢaret ediyor. Aynı bütünün birimleri olmaktan her ikisi de büyük yarar sağlayacak. Ayrıca önümüzdeki yüzyılda ekonomik oluĢumun önemli bölümü Avrasya‟da gerçekleĢecek; yeni enerji kaynaklarının geliĢimi ve enerji koridorlarının açılıĢı, daha Ģimdiden bu olguya iĢaret ediyor.

2) Soğuk SavaĢ sonrasının ĢekilleniĢi, çok sayıda bağımsız devletin ya da bağımsızlığını artık kullanabilen devletin uluslar arası sahneye çıkmasına tanık oldu. Bu „yeni‟ devletlerin önemli bölümünü Balkanlar‟da, Kafkasya‟da, Orta Asya‟da Türkiye‟nin kendileriyle „tarihi‟, „inancı‟ yahut „lisanı‟ paylaĢtığı ülkeler oluĢturuyor. Bu durum, tarih ve kültür boyutları olan ortamı

222 Mustafa Karamehmetoğlu, “Ġsmail Cem‟in Hayali” ,

http://stratejikderinlik.com/index.php?option=com_content&view=article&id=46:ismail-cemin- hayali&catid=34:makaleler&Itemid=54 , 01.02.2010

223 Türkiye ve Dünya 2010-2020: Küresel Bir Aktörün DoğuĢu, Ġstanbul: Divak Yayınları, 1998, s. 2. , Turkey:

Foreign Policy Plan Aims For Pivotal Role In Eurasia, http://www.rferl.org/content/article/1089265.html , 05. 03. 2010

Türkiye‟ye sağladı. Ayrıca bu yeni ulus devletler, zaman yitirmeksizin, ekonomilerini geliĢtirmeye, yabancı yatırıma ve rekabete açılmaya yöneldiler. Bu coğrafyaların deneyimli ve etkili aktörü Türkiye, bağımsızlığını yeni kanıtlayan bu devletlerin ekonomik yeniden yapılanma sürecinde hayati bir ortağı oldu

3) Bu stratejik değiĢim, Türkiye‟deki yeni bir bilinçle eĢ zamanlı olarak geliĢti. PaylaĢılmıĢ bir tarihin ve benzeĢen kültür özelliklerinin iĢlevi öne çıkarıldı ve dıĢ siyasetin her alanında hayata geçirildi. Bu bağlamda, kendileriyle yüzyıllarca ortak bir tarihi, ortak bir devleti ve ortak bir kaderi paylaĢtığımız yirmi altı ülkenin var olduğu da hatırlanabilir. Tabiatıyla, bu çerçevenin, güçlü ekonomik iliĢkilere ve siyasal iĢbirliklerine elveriĢli özgün bir ortam sunduğu açıktır. Bu geniĢ sosyo politik coğrafyada, en dinamik ekonomiye, en geliĢmiĢ silahlı kuvvetlere ve en deneyimli demokrasiye sahip olan Türkiye, yeni „Avrasya Düzeni‟nin istikrarına katkı getirmek ve onun sunduğu imkânlardan yararlanmak için elveriĢli koĢullara sahip bulunmaktadır. Hem tarihsel ve kültürel birikimiyle, hem de, aynı zamanda Avrupalı ve Asyalı olmanın imtiyazından kaynaklanmıĢ çift boyutlu kimliğiyle, Türkiye, Avrasya‟nın „merkezini‟ oluĢturmaya dönük güçlü bir konumdadır.” 224

Ġsmail Cem‟e göre bu saydığı özellikler sadece Türkiye‟nin siyasetiyle, kültürüyle, tarihle, Avrasya‟da belirleyici bir merkez ülke olma imkânları yakalama Ģansına sahip değildir, aynı zamanda ekonomisiyle, ekonomisindeki dinamizmiyle, büyüme hızıyla, iĢçinin hüneriyle, emeğiyle, yatırımcısının, iĢverenin gerçekten geliĢtirdiği organizasyon becerisiyle Türkiye bu oluĢan güç dengesinde gerçek anlamda bir küresel aktör, küresel güç, bölgeselden küresele doğru yönelmiĢ bir güç olmanın özelliklerini taĢımaktadır. Her ülkede, her toplumda yıldızların parladığı anların olduğunu söyleyen Cem, Türkiye‟nin gerçekten önemli bir tarih kesitinden geçtiğini üzerine yıldızların parladığını belirtmektedir. Ġsmail Cem, Türkiye olarak birikimlerimizi kullanırken kendi eksiklerimizi de gidermeye çalıĢırsak o zaman yeni yüzyılda sadece gönüllerimizdeki değil, zihinlerimizdeki Türkiye‟nin bizim istediğimiz noktaya mutlaka ulaĢacağına inanmaktadır.225

DıĢiĢleri Bakanlığından sonra kurduğu Yeni Türkiye Partisi iktidar programında yenileĢmeyi, sürekli ve sonsuz bir adalet arayıĢı, sürekli bir geliĢme olarak tanımlayan Cem, Türkiye‟nin yenileĢmesini imtiyazların imtiyaz olmaktan çıkarılmasıyla; fırsatların, kültür ve

224

Türkiye ve Dünya 2010-2020: Küresel Bir Aktörün DoğuĢu, s. 2.

Benzer Belgeler