• Sonuç bulunamadı

BĠR SĠYASĠ LĠDER VE ENTELEKTÜEL OLARAK ĠSMAL CEM

2 2 ĠSMAĠL CEM’ĠN ESERLERĠ

Ġsmail Cem eserleriyle de Türkiye‟nin önemli değerlerinden birisiydi. Eserlerinde Türkiye‟nin modernleĢme tarihi, sosyal demokrasinin anlaĢılması ve çözümlenmesi ile gerçekçi- vizyoner dıĢ politika anlayıĢının izlerini görmekteyiz. Cem‟in çoğu Türkiye‟nin siyaset sosyolojisi ile sosyal demokrasi üzerinde on üç kitabı yayınlandı: Türkiye‟de Geri KalmıĢlığın Tarihi; Türkiye Üzerine AraĢtırmalar; 12 Mart-Yazılar, 12 Mart Değerlendirme (iki cilt) ; TRT‟de 500 Gün; Siyaset Yazıları; GeçiĢ Dönemi Türkiye‟si; Sosyal Demokrasi ya da Demokratik Sosyalizm Nedir, Ne Değildir? ;Türkiye‟de Sosyal Demokrasi, Engeller ve Çözümler; Yeni Sol; Soldaki ArayıĢ; Gelecek için Denemeler.

139

“ Ġsmail Cem Hayatını Kaybetti” , http://www.denizhaber.com/HABER/6773/1/Ismail-Cem-hayatini-kaybetti- .html , 10. 02. 2010

Ayrıca üç cilt olarak planlanan Türkiye, Avrupa, Avrasya serisinin ilk iki kitabı olan Strateji-Yunanistan-Kıbrıs ile Avrupa‟nın Birliği ve Türkiye son dönemde yayımlanan eserleriydi. Cem‟in Ġngilizce yazılmıĢ ve Almancaya da çevrilmiĢ Turkey in the New Century adlı bir dıĢ siyaset çalıĢması ile sergilenmiĢ fotoğraflarından derlenen Mevsimler adlı iki fotoğraf kitabı da bulunmaktadır.

Ġsmail Cem‟in özellikle entelektüel boyutu, Onun en önemli kimliğiydi. Bu boyutunu en iyi Onun eserlerini inceleyerek görebilmekteyiz.

2. 2. 1. Türkiye’de Geri KalmıĢlığın Tarihi

Ġsmail Cem‟e göre, geri kalmıĢ toplumlarda ilerlemeyi sağlayacak dinamikler bireysel davranıĢlarda değil, kitlelerde aranıp bulunabilir. Yapılması gereken Ģey ise, bütün halklarda var olan birikimi ve derin tutkuları araĢtırıp meydana çıkarmak, onlara biçim vererek toplumun bünyesine ve ekonomik gerçeklere uygun kalkınma yöntemleriyle birleĢtirmek ve özdeĢleĢtirmektir. Toplumu, kendi öz benliğine ileri bir düzeyde kavuĢmaya yöneltmektir. Cem, geri kalmıĢlığı dört baĢlık altında özetlemektedir:

1) Geri kalmıĢlık, dengeli toplumların kendilerinden daha yüksek bir teknik düzeydeki toplumlarla temasta bulunmaları sonucunda dengelerini kaybetmeleri ile girdikleri yeni bir biçimin ifadesidir. Bir bakıma, toplumların geliĢmesinde yapay olarak yaratılmıĢ bir aĢamadır.

2) Üç temel dengenin(kaynaklar-ihtiyaçlar, nüfus, teknik) yıkılması sonucunda meydana gelmiĢtir. Yıkan darbeler sırasıyla, gözlem, sağlık ve zorlama etkenleridir. Bu yıkımın süresi ve kapsamı toplumun bünyesine ve dıĢtan gelen darbelerin gücüne göre değiĢmektedir.

3) Geri kalmıĢlığın temel nedenini, yabancıların kendi çıkarlarına elveriĢli bir toplum yaratmak için zorla aĢıladıkları düzenin ve bireyci dünya görüĢünün, Asya, Amerika ve Afrika halklarının bünyesine ve yararlarına uymaması meydana getirmektedir.

4) Geri kalmıĢlık durumu, ülkenin yabancılar çıkarınca sömürülüp yönetildiği, dengenin yıkımından sonra oluĢan yerli iĢbirlikçi zümrelerle içteki koĢulların bu sömürüyü güçlendirip emniyete aldıkları bir durumdur.

Cem, çizilen bu modelin Türkiye‟yi tek baĢına açıklamaya yetmeyeceğini sadece meseleye bir yaklaĢım yolu olarak kullanılabileceğini belirtmektedir.140

Çünkü Türkiye‟nin geri kalmıĢlığı bir Afrika ya da Latin Amerika ülkesinin geri kalmıĢlığı değildir. Bu koskoca bir geçmiĢ ve geleceği

olan, uygarlığı olan, sağlam temelleri hala direnen ve kendini ileriye götürecek birikimi çeĢitli alanlarda gerçekleĢtirmiĢ bir toplumun geri bıraktırılmıĢlığıdır.141

Cem, Cumhuriyet yönetiminin, toplumun üstyapısına ileri biçimler getirmek isteyen bürokratlarla temeldeki geri sosyal düzeni aynen sürdürmek amacındaki eĢrafın ve üstyapı BatılılaĢtığı ölçüde daha çok kazanan tüccarın bir koalisyonu olduğunu düĢünmektedir. Cem‟e göre, “Cumhuriyetin 1923-1938 dönemindeki ekonomik ve sosyal baĢarısızlığının temel nedeni yönetimin, sınıfsal yapısıdır. Ayrıca, iyi niyetli unsurların sosyoloji ve ekonomi konularındaki tecrübesizliğidir. Bu iki noktadan hareket edildiğinde, izlenen ekonomik ve sosyal siyasetin gerçek nedenlerine varılabilmekte, aynı yapıdaki bir yönetimle daha baĢka sonuç almanın imkânsızlığı görülmektedir.” Cumhuriyet idaresi EĢraf (toprak ağaları ve Anadolu tacirleri) , bürokratlar ve tüccardan oluĢan sacayağı üzerinde durmaktaydı. Cem, bu üçlünün kuracağı düzenin her birinin çıkarına en iyi hizmet edecek düzen olduğunu belirtmektedir. Bu güç birliğinin sonucu durgunluktur ve çok yavaĢ bir değiĢimdir. Cumhuriyetin son Osmanlılardan devraldığı geri sosyal düzenin uzun süre devam etmesi, bu gerçeğin en açık belirtisidir.142

Türkiye‟nin tüccar-eĢraf iktidarı kraldan fazla kralcı olmak özelliğini, Amerika‟nın kendinden beklediğinin ötesinde davranıĢlarıyla göstermiĢ, 1960‟lara kadar her çıkan fırsatta Batılı büyüklerine yaranmaya çalıĢmıĢtır. Bağımlı askeri düzenden karlı çıkan ise her zamanki gibi tüccar-eĢraf ikilisi olmuĢtur.143

Kitabın sonunda Cem ortaya koyabildiği tek hükmün “Türkiye‟nin ancak temeldeki bozukluğu çözümlemekle geri kalmıĢlığı yeneceği” Ģeklinde olduğunu söylemektedir. Türkiye, kendi halkının yapısına uygun olan, dünyadaki ve memleketteki ekonomik gerçeklere ters düĢmeyen bir yöntemle ve halk kitlelerinin önderliğinde geri kalmıĢlık çemberini kırabilir. Kültür ve tarih açısından hakkı olan yere, ekonomik ve sosyal düzeniyle de eriĢebilir. Ve Türkiye, boĢuna yaĢanmamıĢ bir deney olan tarihiyle, dünün ve bugünün hazırladığı teorisiyle, bugünün ve yarının hazırladığı pratiğiyle, kendi tarihsel doğrultusunda yarına gidecek, Türk halkı, hızını kendisinden olan bir eylem sonucunda, baĢarıya ulaĢacaktır. Cem‟e göre Türkiye tarihinin bize ilettiği engin ders budur.144

2. 2. 2. Türkiye Üzerine AraĢtırmalar

Ġsmail Cem, Kuzey Irak‟taki yapılanmanın etkilerinin Türkiye‟de de hissedilebileceği uyarısında bulunmaktadır. “Hemen yanı baĢımızda yıllardır devam eden ve Kürtlerle Iraklıları 141 Ibid. , s. 1. 142 Ibid. , ss. 249-256. 143 Ibid. , ss. 431-435. 144 Ibid. , ss. 456-457.

karĢı karĢıya getiren çarpıĢmaların Türkiye‟nin Güneydoğusu‟nun etkilemememsi düĢünülemez. Ne var ki kendini duyurması kaçınılmaz olan bu etkiyi, Türkiye Devletinin dikkatle değerlendirmiĢ olup onu olumlu yönde Ģekillendirdiği pek söylenemez. Eğri oturup doğru konuĢalım. Bir meseleyi çözümlemek için önce o meselenin varlığını kabul etmek gerekir. Türkiye‟nin Güneydoğu‟sunda mesele vardır. Ve eğer biz deve kuĢu gibi kafamızı kuma gömmeye devam edersek, bir takım iĢgüzar uygulayıcılar, meseleyi patlamaya dönüĢtüreceğe benzemektedir.”145

Cem‟e göre Türkiye yakın tarihinde çokça rastlanıldığı gibi, bölgedeki hakim çıkarların doğrultusundan küçük ölçüde dahi ayrılsa birdenbire bu çıkarların çeĢitli oyunlarına hedef olmakta ve yeniden onların istediği yola girmektedir.

“Sovyet yardımı almaya yönelmiĢ Menderes‟in bu yöneliĢinde etkisiyle daha kolay devrilebilmesi; sonradan aynı yardımın pazarlığına giriĢen (ve yeni bir dünya kurulmasından söz eden) Ġnönü Koalisyonunun, Amerikan Generali Porter‟den Çankaya KöĢkü çevresine kadar uzanan garip bir mukaddes ittifakın sonucunda yıkılıvermesi, herhalde rastlantı değildir.”146

Arapların Türklerle dost olmak istediklerini aradaki kırgınlığın ise milletlerin değil, politikacıların kabahati ve tutumuyla yaratıldığını belirten Cem, her bakımdan bize yabancı olan devletlerin dümen suyundan gitmektense Türkiye‟nin üçüncü dünyanın ülkeleriyle omuz omuza verip insanlığın büyük uyanıĢında payına düĢeni yapması gerektiğini düĢünmektedir. Ona göre Atatürk‟ün Türkiye‟si, bu ülkelerin liderliğine Nasır‟ın Mısır‟ından çok daha fazla yakıĢırdı. 147

Cem‟e göre toplumların kaderi değiĢmektir. Bugün dünden farklıdır. Türkiye, daha güzel yarınlar yaratacak toplumcu çözüm yollarını, ancak günümüzdeki geliĢmelerden hız alarak ve günümüzün gerçeklerine dayanarak oluĢturabilir. GeçmiĢin sosyal ve sınıfsal ilericiliği hayli tartıĢma götürür deneylerini tekrarlamak özlemi, ancak Türkiye‟yi hiç değiĢmeyen hatta gerileyen bir olgu gibi sosyoloji dıĢı ölçülerle yorumlamanın sonucudur. Hakemlik deneylerine meraklı olanlara, ya da geliĢmeleri durdurmakta maddi çıkarı bulunanlara elveriĢli bir düzen yaratabilirse de kitleler açısından herhalde hiçbir çekici yanı yoktur. Yarını dünde aramak 1970 Türkiye‟sinde anlamsızdır.148

2. 2. 3. Tarih Açısından 12 Mart

12 Mart‟ı iki cilt halinde anlatan kitabın ilk cildi Milliyet Gazetesi‟nde yayınlanmıĢ günlük yazıları bir araya getirmiĢtir. 12 Mart‟ı günün içinden göründüğü biçimde ve yaĢanılan

145 Ġsmail Cem, Türkiye Üzerine AraĢtırmalar, Ġstanbul: Cem Yayınevi, 1970, ss. 13-34. 146 Ibid. , s. 139.

147

Ibid. , ss. 139-214.

anın açısından sergilemesi ve yazıların büyük çoğunluğunun sıkıyönetim döneminde yazılması çalıĢmanın ilk bölümünün önemli bir özelliğidir.

Gençlerin siyasi hesaplara alet edilmesine vurgu yapan Cem, gençliğin bugün bütün bir aldatılmıĢlığını, yalnızlığını ve alet ediliĢini çok daha iyi değerlendirmek durumunda olduğunu söylemektedir. Gençlerin bu durumu ise, onları çeĢitli karanlık kuvvetlerin rahat bir boy hedefi yapmıĢtır ve Türkiye‟yi geriye götürecek hesaplara ortam hazırlamıĢtır. Kendilerine karĢı Ģartlandırılan kamuoyunun, polis hareketlerinin ve sağcı saldırıların arasında ve bir düĢman denizinde yapayalnız kalmıĢlardır. Cem, bu gençlerin nasıl nitelenirse nitelensin bir gerçeğin unutulduğuna dikkat çekmekte ve bütün bir toplumun günahının üç-beĢ gencin sırtına yüklemenin hesaplılığıyla hareket edilemeyeceğini söylemektedir. Doğruluğu ya da yanlıĢlığı her ne kadar tartıĢılsa da gençler her ne yapmıĢlarsa Türk toplumunun yararına diye yapmıĢlar, bu noktadan hareket etmiĢlerdir. Fakat mesele halk düĢmanları yaratmak ve ülkenin baĢlıca sorunu yapmaksa sadece objektif ölçülerle hareket edilmemeli, olayın nedenleri ve sübjektif unsuru da değerlendirme dıĢı bırakılmamalıdır.149

Cem‟e göre 1971 rejiminin getirdiği değiĢiklik, kuĢkusuz basit bir rastlantılar zincirinin sonucu değildir. 1971 öncesindeki devlet anlayıĢının yarattığı iç ve dıĢ geliĢmelerin, çıkar mücadelesinin bir ürünüdür. Cem, yüksek dereceli bürokratların devletin sahipliğinde paylarının ve güçlerinin 1950‟den sonra azalmasını ve tarihten gelen devlet sorunlarını en iyi bilmek iddiasının, 1971 rejimini hazırlayan Ģartlarda etkili olduğunu belirtiyor. Huzuru bozulmuĢ imtiyazlı zümreler bütün liberal özlerinden sıyrılarak herkesin yerli yerine oturacağı, “Devlet” in bünyesinde yeni bir ayarlama yapmayı denemektedir. Bu konuda tarihçi Ġdris Küçükömer‟in “Tarihin görünmez eli” sözünü hatırlatan Cem, bu elin çeĢitli etkenleri bir anda birleĢtirdiğini ve 1971 rejimini doğurduğunu ifade ediyor.150

2. 2. 4. TRT’de 500 Gün

Ġsmail Cem bu kitabında TRT Genel Müdürlüğü yaptığı dönemdeki (1974-1975) anılarını anlatmaktadır.151

Cem, Bir Mücadelenin Ġlk Adımları baĢlıklı ilk bölüme Bülent Ecevit‟in kendisine TRT Genel Müdürlüğü görevini teklif etmesi ile baĢlıyor. Cem, iki nedenden dolayı görevi kabul edemeyeceğini düĢündüğünü belirtiyor. Birincisi, yeterli hazırlık yapmadan, üzerinde düĢünülüp

149 Ġsmail Cem, Tarih Açısından 12 Mart, Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, s.s. 45-147. 150

Ġbid. , ss. 105-107

çalıĢılmadan TRT‟ye girmek Onun hiç alıĢık olmadığı bir davranıĢtır. Ġkincisi, hazırlıksızlığı nedeniyle, özgüvenine rağmen baĢarısız olabilir ve bunun hesabı da baĢbakandan sorulur, kendisini seçenler büyük zarar görebilirdi.152

Hayır ile evet arasında gidip gelen Cem, Ecevit‟in ısrarlı tutumu karĢısında daha fazla dayanamadığını görevi kabul ettiğini söylüyor. 1974 ġubat‟ında göreve baĢladığında ise kurulan CHP-MSP koalisyonuyla Türkiye‟nin de yakın tarihinin en ilginç dönemlerden bir siyasal dönemi yaĢamakta olduğunu belirtiyor. Çünkü bu hükümete karĢı, özellikle büyük sermaye kesimlerinde ve klasik Atatürkçü çevrelerde açık bir güvensizlik, bir endiĢe vardı. Cem, 1974 ġubat‟ının Türkiye‟sinin sermaye sınıfının kesinlikle egemen olduğu, basının büyük bölümünü kontrol ettiği ve bir bölüm sermayenin ise 12 Mart dönemi alıĢkanlığından henüz sıyrıldığı bir ülke olarak değerlendirmektedir. Söz konusu siyasal ve sınıfsal çerçevede, TRT‟‟nin iĢlevi ne olabilirdi diye soran Cem, halk kitlelerinin kendini geliĢtirmesi ve çevresindeki maddi koĢulları değiĢtirmesi sürecine, hareketlenmesi sürecine mümkün olan en büyük katkıda bulunmak cevabını veriyor.153

TRT‟nin aĢırı dağınık kuruluĢu, insan kalabalığın yanı sıra kurumun çoğu kilit noktasında emekli subayların bulunmasını Cem, TRT‟deki ilk izlenimleri olarak ifade ediyor.154 Cem, ilk basın toplantısında TRT‟nin görevinin iktidarların sesi olmak değil, bütün Türkiye için çok önemli bir haber ve kültür aracı olmak olduğunu belirtiyor.

ġu Televizyonu Ne Yapmalı? BaĢlıklı ikinci bölümde Cem, 1974 ġubat‟ında Televizyonun durumunu en iyi tanımlayacak deyimlerin „laubailik‟, „sorumsuzluk‟ ve „vurdumduymazlık‟ olduğunu belirtiyor. Sınırlı olan insan kaynağı ve tekniğe rağmen TRT‟yi değiĢtirmek ve geliĢtirmek, ona halkın yararı doğrultusunda bir iĢlev kazandırmaya çalıĢtığını ifade ediyor. Bu anlamda haberler, telespor, tarihsel diziler, belgeseller, dünya klasikleri, yerli edebiyat kaynaklarından uygulanan filmler ve dizilerin televizyon izleyicisinden büyük takdir topladığını belirtiyor. Cem, TRT‟nin 9 Eylül 1974‟te Yeni program dönemini baĢlattıkları günü Cem, Televizyonun erginliğe geçiĢ dönemi olarak niteliyor ve buna kanıt olarak ta 1975 Avrupa‟sının tüm ülkelerinden katılan seksen televizyon eleĢtirmeninin yaptığı anketle, TRT‟nin tecrübeli Avrupa televizyonları arasında beĢinci sırayı almasını gösterir.155

Haberler ve radyolar değiĢiyor baĢlıklı üçüncü bölümde Cem haber merkezinin üzerindeki siyasi ve idari baskılardan kurtulması gerekliliği üzerinde duruyor. Cem, Haber yayınlarını Mehmet Barlas‟a, radyo yayınlarını ise UNESCO‟da kitle haberleĢmesi konusunda uzmanlaĢan Hıfzı 152 Ibid. , s. 9. 153 Ibid. , ss. 12-13. 154 Ibid. , ss. 15-16. 155 Ibid. , ss. 37-61.

Topuz‟a emanet ederek tarih, kültür, sanat, edebiyat içerikli programların baĢarıyla kitlelere ulaĢtırıldığını ifade ediyor. 156

TRT‟nin kendini aĢma çabası adlı dördüncü bölümde Cem, TRT‟deki 500 günü bir kurumda çalıĢanların ve yöneticilerin kendilerini aĢma çabası olarak değerlendirmektedir. Cem, var olan koĢulları sonuna kadar zorlayarak, TRT‟yi Anayasanın özüne uygun biçimde ve giderek büyüyen bir ölçekte halka mal etmek için, kitlelerin sorunlarını ve umutlarını yansıtmak, onların geliĢimine katkıda bulunmaya çalıĢtıklarını ifade ediyor. Cem ayrıca kurumun teknik düzeyini yükselterek televizyon vericilerini Anadolu‟nun tüm köĢelerine götürdüklerini ve TRT‟nin ve Türkiye‟nin dünya radyo-televizyonculuğuyla iliĢkilerini geliĢtirmeye çalıĢtıklarını anlatıyor.157

2. 2. 5. Siyaset Yazıları

Ġsmail Cem, Türkiye‟nin en çalkantılı dönemlerinden 1975-1980 dönemini incelemiĢtir.158

Kitap MC‟ler Türkiye‟si, Sosyal Demokrasi Deneyi:CHP, IMF Gözetiminde ve DehĢet Ortamında Türkiye olmak üzere üç bölümden oluĢmaktadır.

Ġlk bölümde Cem, Milliyetçi Cephe hükümetlerinin, bir dizi üstyapısal oluĢumun da etkisinde gerçekleĢtiğini hatta II. MC Hükümeti‟nin de iç ve dıĢ egemen güçlerin muhalefetine rağmen kurulduğunu söylüyor. Cem, 12 Mart hareketinin dönemin demokratikleĢme sürecine açık bir karĢı tepki Ģeklinde çıktığını, bu reaksiyoner tepkinin de hem iç hem de dıĢ politikadaki demokratikleĢmenin bir karĢı tepkisi olduğuna dikkat çekiyor. 12 Mart, içerde geniĢ halk topluluklarının siyasal ve ekonomik örgütleri aracılığıyla ağırlıklarını giderek daha fazla duyurduğu yılları izlerken, dıĢarıda ise, özellikle Ortadoğu ve haĢhaĢ konusundaki direniĢiyle giderek daha az bağımlı olan bir dıĢ politikanın karĢı tepkisi olmuĢtur.159

Cem‟e göre, AP, MSP, MHP ve CGP‟den oluĢan MC döneminde, Türkiye‟de faĢist bir iktidarın örnekleri sergilenmiĢ ve Ģiddet olayları desteklenerek ülkeyi yeniden 12 Mart öncesinin kargaĢasına götürmüĢtür.160

Ġkinci bölümde Cem, CHP‟nin sosyal demokrasi sorununa eğiliyor. Cem, CHP‟nin sahip çıktığı sosyal-demokrat ideolojiyi sağlamlaĢtırmak, bunun üzerinde düĢünüp geliĢtirmek, ideolojiyle davranıĢlar ve tercihler arasındaki bağı kurmak iĢlevini yeterince baĢaramamıĢtır. CHP vakit kaybetmeden ideolojik sorunlarını çözer, statükodan uzaklaĢır ve halka daha yakın bir

156

Ibid. , ss. 69-82.

157 Ibid. , s. 87.

158 Ġsmail Cem, Siyaset Yazıları, Ġstanbul: Bahar Matbaası, 1980 159

Ibid. , s. 22.

duruĢ sergilerse, gelecekte daha güçlü ve karĢısına çıkacak fırsatlara ve tehditlere daha hazırlıklı olacaktır. 161

Cem, üçüncü bölümde yaĢanan ekonomik darboğazın tarihsel ve ideolojik tercihlerle de yakından ilgili olduğunu düĢünmektedir. Türkiye 1920‟lerden beri resmi devlet ideolojisi olarak “BatılılaĢmayı” öngörmüĢ ve 1950‟lerde bunu bir bağımlılığa dönüĢtürmüĢ ve bugün askeri, siyasal ve ekonomik alanların tümünde Batı‟yla ciddi çeliĢkiler yaĢamaktadır. Batı‟nın ekonomik karar odakları açısından, Türkiye her Ģeyden önce bir pazar niteliğindedir. Cem, ekonomik ve teknik zorlamalarla ilgili olarak Türkiye‟nin oluĢturacağı politikalarda, Türkiye IMF önerilerine uymazsa ne olur? , Batı kaynaklarından bulamadığını Doğu‟dan yahut Üçüncü Dünya‟dan bulabilir mi? Yeni dıĢ politika tercihleri oluĢur, Türkiye Batı‟dan uzaklaĢırsa Batı bunu nasıl karĢılar? Gibi soruların cevabının ağırlık taĢıyacağını düĢünmektedir. Cem‟e göre, Batı‟nın Türkiye analizinde, Türkiye‟nin farklı dıĢ tercihlere yönelmesi olasılığı ağırlık taĢımamaktadır. Batı, kendi hesabını, bu varsayım üzerine inĢa etmiĢe benzemektedir. Türk yetkililerinin yeni arayıĢlara iliĢkin sözleri ihtiyatla karĢılanmakta, çok yönlü politika giriĢimlerinin belli ve kabul edilebilir sınırları aĢamayacağı düĢüncesi savunulmaktadır. Türkiye‟nin dıĢ politika alternatifleri üzerinde Batı‟nın kendi açısından rahatlatıcı yorumlar yapması, bazı yaygın varsayımlara dayanmaktadır. Bunlara göre, Türk dıĢ politikası köklü ve tarihsel bir tercih niteliğindedir, bir günden ötekine değiĢmesi zordur. Batı, bu tercihin “Batı medeniyetinin” amaç alınmasıyla oluĢtuğunu, yarım yüzyılda güçlenip yerleĢtiğini savunmaktadır. Batı IMF önkoĢulunda ısrar ederken ya da Türkiye‟nin ekonomik zorluklarını uzaktan izlerken batı herhangi bir dıĢ siyaset değiĢiminin Türkiye‟de gerçekleĢebileceği gibi kaygılara kapılmamaktadır. 1980‟lerin eĢiğindeki Türkiye ise Batı‟nın mali odaklarının gözetimine bırakılmıĢtır.162

2. 2. 6. GeçiĢ Dönemi Türkiye’si

Ġsmail Cem‟in önce yeni anayasasıyla, sonra yeni partileri ve seçiminin yaĢandığı Türkiye‟nin 1981-1984 yılları arasındaki toplumsal tarihini incelediği GeçiĢ Dönemi Türkiye‟si beĢ bölümden oluĢmaktadır; Demokrasi, Ekonomi, Toplum, Siyaset, Sol.

Ġlk bölümde demokrasi nedir ne değildir sorusuna cevap arayan Cem, siyaset tarihi ve geleneğimizde, demokrasi ve onun tamamlayıcısı ve uzantısı olan hoĢgörü, diyalog ve uzlaĢmanın olmadığına vurgu yapar. Türkiye‟de demokrasinin yalnızca meclis ve partilerden oluĢtuğu sanılmaktadır.163

Çözüm ise, çağdaĢ demokrasiyle uyumlu özelliklerin toplumda

161 Ibid. , s. 122. 162

Ibid. , ss. 290-332.

geliĢmesini kolaylaĢtıracak kurumları, mekanizmaları, anlayıĢları demokrasiyle birlikte ve onun çerçevesinde yaratabilmektir.164

Cem‟e göre 1983 Türkiye‟si her Ģeyden önce kendisiyle uzlaĢmak durumundadır. Demokrasinin de, siyasetin de, ekonominin de geleceği öncelikle buna bağlıdır. Demokrasinin ikinci sınıf, az geliĢmiĢ ülke modeli, biz bize benzeriz hem kendimize göre demokrasi yapıp hem de liberal oluruz tarzı olmadığını söyleyen Cem‟e göre ikinci sınıf demokraside ısrar edilmesinin doğal noktalanması 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül‟e yol açan geliĢmelerdir.165

Ġkinci bölümde, 24 Ocak kararları Türkiye ekonomisinde bir devrim mi? Sorusuna cevap arayan Cem, bu kararların kısa dönemde olumlu sonuçlar verdiğini fakat uygulamanın bu Ģekilde devam etmesi halinde bu durumun sıkıntılara neden olacağı konusunda uyarıyor. Cem, 24 Ocak‟ın sonuçları bakımından üç ayrı özelliğinden bahsetmektedir. Birincisi, 24 Ocak kararlarının, Türkiye ve Türkiye‟nin içinde yer aldığı uluslar arası ekonomik koĢullar arasındaki duvarları indirmek iĢlevini taĢıyarak Türkiye‟yi, kendi ekonomik çevresinden giderek daha fazla etkilenen bir ülkeye dönüĢtürmesidir. Bu yaklaĢımın, ekonominin büyümesi yolunda olumlu ve zorunlu bir aĢama olduğu savunulabilir. Ġkinci özellik, devletin ekonomiyi toplumun ortak yararı doğrultusunda yönlendirmesine yarayan mekanizmaların zayıflatılması Ģeklinde tanımlanabilir. Bu DPT‟nin sembolik görevlerle sınırlandırılması gibi doğrudan doğruya siyasal bir tercihtir. Bürokrasiyi sınırlıyoruz diye, bazı durumlarda toplumun ve ekonominin bütünü aleyhine sonuçlara yol açabilmiĢ ve örneğin bir bankerler olayı yaĢanmıĢtır. 24 Ocak kararlarının üçüncü özelliği ise ekonomi politikasına belirli bir tercihler sıralaması getirmesidir. Buna göre her ne pahasına olursa olsun enflasyonun önlenmesi ve ihracatın artması iki kesin tercihtir. Yatırımın ve üretimin hızlanması, ekonomik büyüme, iĢsizliğin azaltılması, sosyal adaletin sağlanması, 24 Ocak tercihler sıralamasının son sıralarındadır. Cem‟e göre bu son özelliğiyle, 24 Ocak, ekonomiye uygulanmıĢ bir Ģok tedavisi görünümündedir. Cem, devleti ekonomiden saf dıĢı etmenin liberalizm sanıldığı, iĢleri oluruna, vatandaĢı Kastelli benzerlerine bırakmanın kapitalizm uğruna mazur görüldüğü ilginç bir ortamdan geçildiğini düĢünmektedir. Cem‟e göre yine devletin ekonomideki düzenleyici ve halkı koruyucu fonksiyonunun serbestlik adına

Benzer Belgeler