• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: HAMDULLÂH EFENDİ’NİN HAYATI VE EDEBİ ŞAHSİYETİ

1.3. Edebi Şahsiyeti: Bir Sebk-i Hindî Şairi Olarak Hamdullâh Efendi

1.3.3. Yeni-Orijinal Kelime ve Terkipler

Osmanlı sahası sebk-i Hindî şiirinin anlaşılmasını güç kılan başlıca özelliklerden biri yeni ve orijinal kelime ve terkiplerdir. Öyle ki bu ifade ve terkiplerin kullanıldıkları dönemde önemli bir bölümü Hintçe ve Çağatay Türkçesinden çevrilmiş olup Fars şiirine de yeni girmiş oldukları bilinmektedir. Bu tarz kelime ve terkiplere İran’da yazılmış tarihi sözlüklerde rastlanmaması bunu açıklar mahiyettedir. Bunların tespit edilip anlamlandırılmaları ancak Hindistan’da ana dilleri Çağatay Türkçesi ya da Hintçe olan fakat Farsça şiirler de yazabilen müellifler tarafından kaleme alınmış lügatlerden ulaşmak mümkündür. Bu ifade ve terkipler genelde kinaye, teşbih-i beliğ, istiare, orijinal bir kelime ya da deyim vasıtasıyla kurulmuşlardır. İsrafil Babacan yeni-orijinal yapı ve terkipleri oluşum bakımından iki grupta incelemektedir. İlk grup, ibda ve icat edilen tabirler, nadir kelime kullanımıyla oluşan orijinal tabirler, Fars şiirinden hazır alınan ifadeler ve Türkçeden Farsça’ya geçen Farsçalaşmış ifadelerden oluşmaktadır. İkinci grup ise normal izafet terkibi şeklinde olanlar, izafet-i maktu veya izafet-i maklûb, Farsça birleşik isim ya da fiiller, üç unsurlu birleşik yapıya sahip olanlardan müteşekkildir:97

Yeni-orijinal kelime ve terkipler hakkında verilmiş bu bilgilerden sonra Hamdullâh Efendi Dîvânçesin’deki şiirlere bu minvalde yaklaşmak gerekmektedir. Aşağıdaki beyitte “sîr/tok” ve “çeşm/göz” kelimelerinin birleşmesi ile “tok gözlü/gözü tok” anlamındaki “sîr-çeşm” deyimi

97

İsrafil Babacan, “Sebk-i Hindî Şiirinde Yeni-Orijinal Yapı ve Terkipler”, Divan Edebiyatı Araştırmaları

39

elde edilmiş. Bu kavram muhtemeldir ki Türk edebiyatından Farsça’ya geçip Farsçalaşmış ve sonra da hazır bir kavram şeklinde sebk-i Hindî üslûbuna geçip kullanılagelmiştir:

O rütbe s r-çeşm ol mertebe ᶜan - ab ᶜatdir

Yanında bir azef-p reyle ba ri dürr-i şehv rı (T. 14/15)

Aşağıdaki beyite bakıldığında “dîde/göz” ve “dûz/dikmek” kelimelerinin birleşmesi ile elde edilen “dîde-dûz” birleşik ismi dikkat çekmektedir. İsrafil Babacan’ın ihtisas sözlüklerinden tarayarak verdiği “çeşm-dûz” birleşik ismi “karanlık, kör edici”98

anlamında kullanılmaktadır. Hamdullâh Efendi’nin bu tabiri “çeşm-dûz” şeklinde değil de “dîde-dûz” anlamında kullanması bilinçli bir tercih olsa gerektir. Nitekim aşağıdaki beyitte de görüleceği üzere dîde- dûz ifadesinin ihtisas sözlüklerinde yer alan “çeşm-dûz” gibi anlamlandırılması mümkün görülmemektedir. Şair, sevgiliyi sabaha kadar göz dikip beklemesine şaşılması gerektiğini söylerken halihazırda var olan “çeşm-dûz” ifadesini “karanlık, kör edici” anlamını çağrıştırmaması için olsa gerek tercih etmemiştir:

D de-d z olsam nola teşr fi e t ub a dek

ᶜ şı a b r özge y r-ı ma rem-i c ndır ab (Türk. G. 1/3)

Türkçe ve Farsça’nın dil hazinesinde orijinal olmayıp sebk-i Hindî şiirinde sıklıkla kullanılmaları bakımından orijinal olan kelimelerden biri “tüfenk”dir. Hamdullâh Efendi Dîvânçe’deki üç beytinde tüfenk kelimesine yer vermiştir. Bunlar arasından incelemeye değer mahiyette olan aşağıdaki beyitte tüfenk kelimesinin yalın bir halde kullanılmayıp sonuna geldiği kelimelere “atan, atıcı” anlamı veren Farsça “endâz” sıfatı ile birleştirilerek kullanılması dikkat çekmektedir. Ayrıca Farsça “endâz” kelimesine Türkçe “lık” ekinin getirilerek “tüfenk atanlık, tüfenk atıcılık” gibi bir anlam oluşturulması da bu ifadenin Farsça’dan aynen alınıp Türkçeleştirilmeye çalışıldığına işaret etmesi açısından önem arz etmektedir:

Tü eng-end zlı da şöyle m hirdir ki hermermi Niş nı ça seb -yı kelle- a b-ı ᶜudv ndır (K. 1/39)

Hamdullâh Efendi bir diğer beytinde ise yeni-orijinal tabirlerden biri olarak değerlendirilebilecek “toplanmış” anlamındaki “berçîde” kelimesinin “etek” anlamındaki “dâmen” kelimesi ile birleştirilmesi sonucu gerçek anlamlarından uzak bir şekilde “dünyadan

40

el etek çekmek, münzevî” tabirini oluşturan “berçîde-dâmen” yapısını kullanmıştır. Bu da şiire girmiş yeni-orijinal yapılardan olup izafet-i maklûb/ters çevirme ile elde edilmiş terkiplerdendir:

a ferm nına tesl m-i r etmekde b - r m

ader tedb rine tebᶜiyyeten berç de-d m ndır (K. 1/26)

Hamdullâh Efendi Dîvânçesin’deki izafet-i maklûb yolu ile yeni-orijinal bir yapı olarak kurulan başka birleşik kelimeler de mevcuttur. Aşağıdaki beyitte yer alan “hurde-cevlân” tabiri buna bir örnektir. “Ufak, kırıntı” anlamındaki “hurde” kelimesi, “dolaşma, hareket” anlamındaki “cevlân” kelimesi ile birleştirilerek “yavaş yavaş, ritimli bir şekilde yürüyen” anlamının elde edildiği bir yapı oluşturulmuştur:

O ser- ayl-i uy l- fin t ol unᶜ-ı Yezd n

Teᶜ lall h ol rütbe nerem-rev urde-cevl ndır (K. 1/42)

Aşağıdaki beyitte de buna benzer bir yapı kurularak “ordunun ileri karakolu” anlamındaki “kâdime” kelimesi “hareket eden” anlamındaki “cünbân” kelimesi ile birleştirilmiş ve “yola çıkan, en önde giden” anlamlarında bir yapı elde edilmiştir:

Mu addemce olan şehr h-ı a a dime-cünb n Olurdu p yi berp lev a-i mekri girift rı (T. 14/28)

Hamdullâh Efendi Dîvânçesin’de normal izafet terkibi şeklinde oluşturulan yeni-orijinal terkipler de mevcuttur. Aşağıdaki beyitlerin ilkinde “takla-bâz-ı cilve-peymâ” terkibi ile oluşturulan “cilveli cambaz” anlamında oluşturulan yapı, ikinci beyitte “devâ-i derd-i sühân- fehm” terkibi ile “sözün değerini bilen dert ilacı” anlamında oluşturulan yapı ve üçüncü beyitte “şerm-sârî-bahş-ı tâvûs-ı hırâmân” terkibi ile “nazlı nazlı yürüyen tavus kuşuna utangaçlık bahşeden” anlamında oluşturulan yapı, Hamdullâh Efendi’ye ait orijinal terkipler olarak değerlendirilmeye müsaittir. Ayrıca bu orijinal terkiplerin, birleşik sıfatlar vasıtası ile oluşturulması da dikkat çeken diğer bir özelliktir:

Ber y ya o rütbe ᶜadli ş mil kim bu demlerde

Keb ter aᶜf-ı b za ta la-b z-ı cilve-peym dır (K. 5/29)

41

Bulunmadı feleki nüh ıb bı içinde (Türk. G. 16/3)

Geçilmez n z u ş u na vet ü anc ü del linden ır mı şerm-s r -ba ş-ı v s-ı ır m ndır (K. 1/41)

Dîvânçesin’de üç unsurlu birleşik yapılara da çok fazla yer veren Hamdullâh Efendi, aşağıdaki beytinde “yara” anlamındaki “dağ” kelimesi ile “gönül” anlamındaki “dil” kelimesini Farsça bir ön ek olan “ber” kelimesi ile bağlayarak üçlü unsur oluşturmuştur. Aslen “gönlü üzerinde yara” gibi bir anlam çıkması gerekirken üçlü unsurun yanyana gelmesi ile “gönlü yaralı, kederli” anlamında bir birleşik yapı elde edilmiştir.

Für -ı sa vetinden d -ber-dildir Kiy n ler Egerçi d sit n dillerde Firdevs ’ni s rı (T. 14/6)

Hamdullâh Efendi Dîvânçesin’deki şiirlerde bu nevi orijinal kelime ve terkip kullanımları fazla olup bariz örneklerin verilmesi ile iktifa edilmiştir. Bunlar dışında bir de mektuplarda geçen orijinal terkipler mevcuttur. Aşağıda bunlara örnek teşkil edecek yapılar, tamlama içerisinde geçtikleri halleri ile verilmiş olup bu yapılar bir sebk-i Hindî şairinin başvurabileceği orijinal yapılar olması hasebiyle önem arz etmektedir:

ul a-i ᶜar -ı l-i ᶜabd-i ar ᶜat-iştim lleri oldur ki…

…dest-i kerem-peyvest-i id v nelerinde sehl ü s n edip…

…miz c-ı ne fet-imtiz c-ı sür ş nelerine…

…p şg h-ı cel let-destg hlarına ᶜar u ta d me ces ret olundu.