• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: HAMDULLÂH EFENDİ’NİN HAYATI VE EDEBİ ŞAHSİYETİ

1.3. Edebi Şahsiyeti: Bir Sebk-i Hindî Şairi Olarak Hamdullâh Efendi

1.3.5. Alışılmamış Bağdaştırma ve Somutlaştırma

Somutlama ya da alışılmamış bağdaştırmalar, şiir dilinin zenginliklerinden biri olarak kabul görür. Şiirde soyut kavramların somut unsurlarla ilişkilendirilmesi, Türk şiiri için çok da yeni

44

bir uygulama olmayıp Yunus Emre Dîvânı’ndan itibaren oluşturulan divanların neredeyse hepsinde kullanılagelmiştir.102

Bu uygulamanın divan şiirinin başlangıcından itibaren görülmesine rağmen sebk-i Hindî’nin karakteristik bir özelliği olarak değerlendirilmesinde, sebk-i Hindî şairlerinin yeni mazmun yaratmak maksadıyla bu uygulamaya fazlaca yer vermelerinden kaynaklanmaktadır.103

Dildeki göstergeler genel itibari ile tek başlarına kullanılmayıp tamlamalar oluşturarak, birleşimler kurarak belli duygu ve düşünceleri açıklayacak biçimde cümle içerisinde yer alırlar. Bozuk yol, yeşil kumaş, çalışkan çocuk gibi sıfat tamlamaları birbirleri ile uyuştukları, dilbilgisine ve mantığa uygun oldukları için doğal karşılanmış ve bunlar alışılmış bağdaştırma olarak adlandırılmıştır. Bu tamlamalara karşılık ise sarı ilgi, kahraman felsefe gibi sıfat tamlaması niteliği taşıyan fakat dilde kullanılmamış ve mantığa aykırı olan tamlamalar ise alışılmamış bağdaştırma adını almıştır.104

Alışılmamış bağdaştırmalar ile ilgili ikinci bir kavram ise somutlaştırmadır. Somutlaştırma ve alışılmamış bağdaştırma birçok araştırmacı tarafından özdeşleştirilmiştir. İsrafil Babacan, bu iki kavramın ortak noktaları olsa da aralarında ince bir ayrım yapmanın mümkün olduğunu söyleyerek somutlaştırmaların ekseriyetle ad aktarmaları özellikle de somutlayıcı ad aktarmalarıyla yapılırken alışılmamış bağdaştırmaların genellikle birbiri arasında anlaşılması güç bir ilişki olan iki zıt veya ilgisiz kavramın bir araya getirilmesiyle oluşturulduğunu dile getirir.105

Özellikle somutlaştırma ile kurulmuş bu yapıların divan şiirinde çokça görülmesi, duygularını dile getirmek üzere şiirlerini yazan bir şairin âşık kimliğine büründüğünde iç dünyasında yaşadığı devinimleri yalnızca yaşamakla kalmayıp anlatmak da istediğinde bunları ancak somut unsurlarla ilişkilendirip anlattığı surette anlaşılacağını düşünmesinden kaynaklanmaktadır. Bu somutlaştırmaların bir nevi soyut duygulara tercüman olduğunu da söylemek mümkündür. Hamdullâh Efendi Dîvânçesin’de de bu tür bağdaştırmaların farklı şekillerde olmak suretiyle birçok defa kullanıldığı saptanmıştır.

102 Şener Demirel, “17. Yüzyıl Sebk-i Hindî Şairlerinden Nâilî ve Fehîm’in Şiirlerinde Somutlaştırma ve

Alışılmamış Bağdaştırmalar”, Sözde ve Anlamda Farklılaşma Sebk-i Hindî, Haz. Hatice Aynur vd., (İstanbul: Turkuaz Yayınları, 2006), s. 42.

103 Hasan Kaplan, Zîver ve Divanı, 1. bs., (İstanbul: Dün Bugün Yarın Yayınları, 2019), s. 56. 104

Doğan Aksan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, 7. bs. (Ankara: Bilgi Yayınevi, 2013), s. 150-152.

45

Aşağıdaki beyitte şair, kurduğu üç unsurlu bir tamlamada iki soyut kavramı bir somut unsurla ilişkilendirerek somutlama yapmıştır. Buna göre soyut birer unsur olan “aşk” ve “belâ” kelimeleri, somut bir unsur olan “bahr/deniz” kelimesi ile eşleştirilmiştir.

ar ken s r olamaz ba r-i bel -yı ᶜaş a

Bilemem bu dil-i şeyd -yı am-end z nedir (Türk. G. 11/4)

Aşağıdaki beyitte ise Hamdullâh Efendi’nin, birleşik sıfat olan “gussa-zâd/gamdan doğan” ile yine birleşik bir isim olan “seng-lâh/taşlık yer” kelimeleri arasında bir terkip yaptığı görülmektedir. Sebk-i Hindî’de birleşik isim ve sıfatların kullanımına dair de örnek teşkil edecek bu beyitin öncelikle tamlayanı niteliğinde olan “gussa-zâd” kelimesine bakmak gerekmektedir. Soyut bir kavram olan gam anlamındaki “gussa” kelimesi gözle görülebilir olduğu için somut olarak değerlendirilebilecek “doğma” hadisesine atfedilmiş ve somutlama yapılmıştır. Bununla da yetinilmeyip “gamdan doğan, gamdan doğmuş” anlamındaki ifade somut bir unsur olan “taşlık yer” anlamındaki “senglâh” kelimesi ile birleştirilerek alışılmamış bağdaştırma yapılmıştır.

Reh sengl -ı u a-z d der-p şg hem gird-b d

Her za met u mi net be-y d l m u a z n der-ba al (Fars. G. 16/3)

Hamdullâh Efendi şu beyitte ise iki somutlaştırma yapmıştır. Birinci mısradaki “şehd-i visâl” tamlamasında, soyut bir unsur olarak değerlendirilebilecek “visâl/vuslat” kelimesi, somut bir unsur olan “şehd/bal” kelimesi ile somutlaştırılmıştır. Aynı zamanda diğer mısrada da soyut bir kavram olan “hasret” kelimesi somut bir ifade olan “iştiyâr/kovandan bal sağmak” ifadesi ile somutlaştırılmıştır. Hasret kovanından bal sağmak ifadesi, alışılmamış bağdaştırmaya da örnek teşkil edip orijinal bir yapı olarak değerlendirilmeye uygundur. Ayrıca bu beyitin yer aldığı gazel, soyut bir kavram olan hasret redifi ile oluşturulduğundan her beytinde ayrı ayrı somutlaştırma örneğine rastlanması bakımından önem arz etmektedir (bk. G. 9):

Füt delikden üm d etmez idi şehd- v l

Mur dı ᶜ şı ını iştiy r-ı sretdir (Türk. G. 9/5)

Şairin Dîvânçe’sinde fazlaca rastlanan somutlaştırma örneklerinin bir kısmı aşağıda verilmiştir:

46 O laᶜ n ibni laᶜ n ibni laᶜ n ibni laᶜ n (K. 4/6)

Cih na ᶜahd-i ᶜadli mevsim-i s r u sür r olsun

ud göstermesin bir dem de a a r y-ı ekd rı (T. 14/36)

N r-ı r at dili yek la ada kister eder

All h All h nedir ol teş-i c n-s z nedir (Türk. G. 11/3)

Künc-i illet ber-ter n- adr-ı ᶜizzetdir ba a

N r-ı asret d -ı dil-efr z-ı vu latdır ba a (Türk. G. 2/1)

ub r-ı ırım var ise de olmam az n a l

Keder or mu d l mde şev -i med i u a-fers dır (K. 5/33)

urre-i cebhe-i ikmet gül-i b -ı i nat

C n-ı c m-i ᶜa amet ma har-ı ey -i ezel (T. 4/4)

u iᶜt d-ı uvvet-i b z -yı ba tiyle

Ser- -p fet - şar u arb a a yetle s ndır (K. 1/32)

Zi-bes b ez-ser b-ı vaᶜd-ı ebn -yı zam n urde

Be-çeşmem her giy h-ı mezraᶜ-ı ümm d kemm n şod (Fars. G. 7/5)

Nola günden güne gül-na l-i m l olsa met-keş Bah r-ı devleti c şende-b r n-ı ᶜa y dır (K. 5/13)

Esdi b -ı emele b d-ı sem m va t-i nes m

Na l-i ümm dde ç almadı ne berg ü ne b r (K. 6/27)

47

Ed -ı acc mu adder olmadı bu bendeye l (K. ?/35)

iy -ı abᶜı enh r-ı cin na reşk-ferm dır

Riy -ı ırı behcet-fez y-ı alb-i rı v ndır (K. 1/22)

Sözü s zı mey u ma b bu l k ey ᶜ şı -ı şeyd

ar be ne-i ırdan eyle cümleten ma r d (T. 6/9)

abᶜ-ı p k zesi inc -ı mer ma teşne

Dil ü desti yem ü k n-ı güher-i c d u se (T. 26/3)

Çekerse bezm-i tarabdan o rind ay -ı üm d

Cih nda olur a a a üstü b -i üm d (Türk. G. 5/1)

Şiirler dışında mektuplar içerisinde de somutlaştırılmış bazı tamlamaların mevcudiyeti söz konusudur. Sadrazamın yazdığı mektuba teşekkür mahiyetinde yazılmış mektup içerisinde geçen “ ıfl-ı dil-i azîne” örneğinde; “hazine” kelimesi soyut bir kelime olan gönül ile ilişkilendirildikten sonra ayrıca “tıfl/çocuk” kelimesi ile de birleştirilerek üç unsurlu bir tamlama oluşturulduğu görülmektedir.