• Sonuç bulunamadı

1. AraĢtırma, ilgili illerdeki devlet ilköğretim okullarıyla sınırlıdır.

2.3. DUYU ORGANLARI VE ÖĞRENME

Ġnsanoğlu çevresini duyu organları yoluyla algılayan ve anlamlandıran bir yapıya sahiptir. Duyular vasıtasıyla dıĢ dünyadaki varlıkları, nesneleri algılayıp biliĢsel süreçlerle bu algıları anlamlandırırız. Bilgi olarak benimsediğimiz ve zihnimizde anlamlandırdığımız her Ģey sahip olduğumuz duyu kanalları aracılığı ile kazanım haline dönüĢür. Duyu organlarımız, çevremizdeki tabiatta değiĢik Ģekillerde bulunan fiziksel enerjiyi beynimizin anlayacağı biçimlere çevirir ve sinir sistemi vasıtasıyla beyne gönderir (www.egitim.aku.edu.tr). Canlının çevresinde meydana gelen olayların algılanması ve bunların belirli yollar ile beyindeki merkezlere taĢınarak yorumlanması için özel organlar oluĢmuĢtur. Duyu organları taĢıdıkları görevler ile ilgili olmak üzere, sinir sistemi ve bu sistemin yolları ile son derece yakından iliĢkilidirler. Her Ģeyden evvel, duyu organları ile alınan bir uyarı bu yollar üzerinden merkeze taĢınır (www.aof.edu.tr).

Öğrenme kavramı, birçok bilim adamı tarafından çok farklı tanımlar ve farklı bakıĢ açılarıyla açıklanmıĢtır. Bu tanımların çoğu öğrenmenin bir veya birkaç yönünü ön plana çıkarmaktadır. Bu bağlamda öğrenmenin kuramlara dayalı olarak birçok tanımı yapılabilmektedir.

Ġnsanlar, yaĢamları boyunca karĢılaĢtıkları çeĢitli durumlarla etkileĢim içinde bulunurlar. Öğrenme, bu etkileĢim sonucu kiĢide oluĢan kalıcı davranıĢ değiĢmeleridir. Öğrenmeden söz edebilmek için öncelikle davranıĢın yaĢantı ürünü olması ve kalıcı izli olması gerekmektedir (Tay, 2005:211). Genel anlamda öğrenme, çevresiyle etkileĢimi sonucu kiĢide oluĢan düĢünce, duyuĢ ve davranıĢ değiĢikliğidir. Ancak bu değiĢikliğin nasıl oluĢtuğu konusunda farklı görüĢler vardır. Öğrenmenin doğasını ve sonuçlarını açıklamaya çalıĢan bu kuramlar: 1) DavranıĢçı, 2) BiliĢsel 3) DuyuĢsal, 4) Beyin temelli öğrenme kuramları olmak üzere dört grupta toplanabilir. Öğrenme, dinamik bir süreçtir. Ġnsan yaĢadığı müddetçe sürekli bir Ģeyler öğrenir. Bir konuyu öğrenen insan artık öncekinden farklı biri olmuĢtur. Bu farklılaĢma insanın “davranıĢ ve tavırlarını, belki de kiĢiliğini bile değiĢtiren” bir farklılaĢmadır. Yeni öğrenmeler ile kiĢinin kapasitesi geliĢir, önceden yapamadığı bir Ģeyi yapabilir hale gelir. Daha geniĢ anlamda, öğrenme sonucu birey içinde bulunduğu evrene yeni bir anlam yükler ve evrendeki konumunu yeniden tanımlar (Özden, 2003:21).

Öğrenmeyi açıklayan davranıĢçı kuram ve biliĢsel kuram olmak üzere iki temel görüĢ bulunmaktadır. Bunlardan birincisi öğrenmenin uyarıcı ile davranıĢ arasında bir bağ kurarak geliĢtiğini ve pekiĢtirme yoluyla davranıĢ değiĢtirmenin gerçekleĢtiğini savunan davranıĢçı görüĢtür. DavranıĢçı yaklaĢımın temelini uyarıcı-tepki-pekiĢtireç iliĢkisi oluĢturur. Uyarıcı- tepki-pekiĢtireç iliĢkisi koĢullanma yoluyla oluĢur. Klasik ve operant olmak üzere iki tür koĢullanma vardır. Diğer görüĢ ise öğrenmeyi, insan beyninde ve sinir sisteminde oluĢan bir süreç olarak tanımlayan biliĢsel yaklaĢımdır. Bu yaklaĢımın ilkeleri Ģu Ģekilde sıralanabilir;

• öğrenen, dıĢ uyarıcıların pasif alıcısı değil, onların bir özümleyicisi ve oluĢturucusu, diğer bir değiĢle birey öğrenme için bir çaba göstermelidir,

• insan zihninin kazandığı davranıĢları, depolama ve yeri geldiği zaman hatırlayıp kullanabilme yetisi vardır ve

• birey karĢılaĢtığı yeni uyarıcıları eski bildikleri ile karĢılaĢtırarak öğrenir (Tay, 2005:211).

DavranıĢçı kuramlar, öğrenmenin uyarıcı ile davranıĢ arasında bir bağ kurularak geliĢtiğini ve pekiĢtirme yoluyla davranıĢ değiĢtirmenin gerçekleĢeceğini kabul eder. BiliĢsel kuramlara göre öğrenme, doğrudan gözlemlenemeyen zihinsel bir süreçtir. Bu akımın temsilcileri olan Gestalt okulu psikologları, Piaget ve Bruner’e göre öğrenme, kiĢinin davranımda bulunma kapasitesinin geliĢmesidir. BiliĢsel kuramlara göre davranıĢçıların, davranıĢta değiĢme olarak tanımladıkları olay, gerçekte kiĢinin zihninde meydana gelen öğrenmenin dıĢa yansımasıdır. BiliĢsel kuramcılar daha çok anlama, algılama, düĢünme, duyu ve yaratma gibi kavramlar üzerinde dururlar. BiliĢsel kuramlara göre öğrenme, bireyin çevresinde olup-bitenlere bir anlam yüklemesidir. DuyuĢsal kuramlar, öğrenmenin doğasından çok sonuçlarıyla ilgilidirler. Bu kuramlar sağlıklı benlik ve ahlak (moral) geliĢimini vurgular. DavranıĢçı kuramlar öğrenmenin edimsel sonuçları; biliĢsel kuramlar zihinsel sonuçlarıyla ilgilenirken; duyuĢsal kuramlar, öğrenmenin benlik ve ahlak geliĢimi gibi duyuĢsal sonuçlarıyla ilgilenir. Beyin temelli öğrenme kuramı olarak da bilinen bu kuramı sistematik hale getiren Hebb, beyindeki devrelerin çalıĢma Ģekli bilinmeksizin öğrenmenin doğasının anlaĢılamayacağını savunmaktadır. Beyin; insan zekâsının, güdülenmenin ve öğrenmenin merkezidir. “Öğrenme; eğer canlı bir dokuya sahip olan beyinde gerçekleĢiyorsa, beynin öğrenmeden önceki ve sonraki yapısı arasında farklılık olmalıdır” düĢüncesinden hareket eden Hebb, öğrenme sonucu beyinde fizyolojik değiĢiklikleri araĢtırmıĢtır (Özden, 2003:21-46).

Gelinen noktada öğrenme ve öğretme anlayıĢında köklü değiĢimler yaĢanmaktadır. Günümüzde öğrenme sürecinin çevresel etkenlerin dolaysız bir ürünü olmadığına, içsel ve biliĢsel bir süreç olduğuna inanılmaktadır (Açıkgöz, 2006:8).

Ġnsanlar, yaĢamları boyunca çevre ile etkileĢimleri sonucu bilgi, beceri, tutum ve değer kazanırlar. Öğrenmenin temelini bu yaĢantılar oluĢturur. KiĢi çevresinden sürekli olarak kendisine ulaĢan verileri değerlendirir ve bunun sonucu olarak düĢünsel, duyuĢsal veya davranıĢsal tepkide bulunur. Ġnsanın çevresiyle etkileĢimi, onda düĢünsel, duyuĢsal ve davranıĢsal değiĢime yol açıyorsa öğrenmeden söz edilebilir. Bu nedenle öğrenme kiĢide oluĢan kalıcı değiĢmeler olarak tanımlanmaktadır. Yapılandırmacı yaklaĢıma göre bilgi; duyularımızla ya da çeĢitli iletiĢim kanallarıyla edilgin olarak alınan ya da dıĢ dünyada bulunan bir Ģey değildir. Tersine; bilgi, bilen (öğrenen) tarafından yapılandırılır, üretilir (Açıkgöz, 2006: 61). Son yıllarda davranıĢçı akımın öğrenme ile ilgili kuramları ve bu yaklaĢımların öğretim programlarına yansımaları terk edilmeye baĢlanmıĢtır. Daha çok biliĢsel kuramların etkisi öğretim programlarını etkisi altına almaktadır. Ülkemizde de hazırlanan yeni öğretim programlarında bu bağlamda yapılandırmacı yaklaĢımın temel ilkeleri esas alınmaktadır. Yapılandırmacı yaklaĢımda öğrenen, öğretim sürecinde aktif konumdadır, yeni bilgilerle eski bilgiler bütünleĢtirilir ve öğrenen bilgiyi kendisi kiĢisel algılarıyla yapılandırır ve üretir. Bu yaklaĢım tarzı öğretim süreçlerini etkilemiĢ, oluĢturulan yeni öğretim programlarında öğrenen, bu ilkeler ıĢığında öğrenme sürecinde aktif olarak yer almaktadır.

Duyular vasıtasıyla dıĢ dünyadaki varlıklar, nesneler algılanıp biliĢsel süreçlerle bu algılar anlamlandırılır. Duyular aracılığı ile alınan izlenimlerin anlamlandırılması öğrenmenin gerçekleĢmesinde büyük önem taĢımaktadır. Bu durumda anlamlı öğrenme kavramı ön plana çıkmaktadır. Anlamlı öğrenmede, önce var olan biliĢsel yapıdan ilgili kavramlar ayıklanır. Sonra, yeni öğrenilenler ile öncekiler bütünleĢtirilir ve son olarak gerek önceki gerek sonrakiler yeniden yapılandırılır (Açıkgöz, 2006:76).