• Sonuç bulunamadı

Boşanma oranlarının hızla arttığı, parçalanmış aile sorunları nedeniyle uyuşturucuya ve suça bulaşan gençlerin sorunlarına dikkat çeken NPİSTANBUL Hastanesi’nden Nevzat

Belgede Aile olmanın önemi... (sayfa 50-53)

Bilinçli evlilik

Kişilik çatışmalarına fırsat verme-yin

Evlilik genelde romantik bir ilişki ile başlar ve giderek güç mücadelesine dö-nüşür. Kişilikler çatışır, tarafların biri-si hep verir sonuçta ruh sağlığı bozulur. Aile dışından sorunu çözmek için yapı-lan müdahaleler sorunu daha çok büyü-tür. Eğer taraflar akıllıysa veya şanslıy-sa yaşadıklarını kazanım haline dönüş-türürler ve bağlılık gelişir.

Çocuklarınıza doğru örnek olun Çocukluk dönemlerinde ebeveynimiz-le birlikteyken içselebeveynimiz-leştirdiğimiz hayat senaryoları, düşünce ve davranış ka-lıpları vardır. Eşimiz ve çocuklarımızla beraberken bu içselleştirdiğimiz tecrü-belerin etkisiyle bilinç dışı olarak yaşa-rız ve tepki veririz. Eğer kendimizi ta-nıyorsak ileri yıllarda çocukluğumuzda yazdığımız hayat senaryolarını ve içsel-leştirdiğimiz tecrübeleri yeniden yaza-biliriz. Bu değişimi başarabilirsek hayat yolculuğunda gemimizi sağlıklı şekilde götürmüş oluruz.

Refah toplumlarında boşanma artı-yor

Dünya güzeli bir gelin, soylu bir prens peri masalındaki gibi bir evlilik, genç hanım soylu prense gönülden bağlı ve onu mutlu etmeye istekli. Kusursuz ve çok güzel iki erkek çocukları olur. Evli-liğin 11. yılında mutsuz olduklarını söy-lerler ve evliliklerini bitirdiler. Bu aşk macerası ve mükemmel bir aile tablo-su; Prenses Di, Prens Charles idi. Ba-tıda ve refah toplumlarında boşanma-lar arttı. Evliliklerin yarısı boşanma ile sonlanıyor ve çocuklar bu ortamda bü-yümek zorunda kalıyorlar.

Demek ki evlilik sanıldığı kadar ko-lay değilmiş! Peki geçmiş asırlarda ya-şanan evliliklerle bağlar niye daha güç-lüydü? Aşklar böyle hüsranla sonlanmı-yordu. İnsanlar birbirlerine katlanıyor-lar mıydı? İnsanlık tarihinde boşanma-lar bugün ki kadar hiç artmamıştı.

Evreni sevgi döndürüyor

Modernizm neden aile bağlarını yok etti? Bu sorular hep birer sosyo psiko-lojik araştırma konusu ancak şu gerçek tekrar keşfedildi. “Evreni bir arada tu-tan ve döndüren güç sevgiymiş” ama sevgi, aşk iyi ilişkinin sebebi değil so-nucuymuş.

“Bilinçli Evlilik, Bilinçli Ebeveyn-lik” olarak özetleyeceğimiz hayatı en

iyi şekilde yürütme, en doğru kararları verme sonuçta mutlu ve başarılı olma, “Ben yerine biz” olabilmeyi başarmak yolunda çeşitli sorunlarla karşılaşıyo-ruz. Bu sorunlara iyi ve doğru çözüm-ler üretebilmek için donanıma sahip ol-mak gerekir.

Birlikte yaşamayı öğrenin

İlk şart “öz bilinç” tir. Kişinin kendi-sini tanımasıdır, güçlü yönlerini, zayıf yönlerini, olumlu – olumsuz yönlerini, yeteneklerini, farklılıklarını bilen kişi doğru kararlar verebilecektir. Kişi ken-di duygusal özgeçmişini biliyorsa veya ailesi ile etkileşim biçiminin farkın-da ise farkın-daha güçlü ve donanımlı olacak-tır. Olaylara ben merkezli tepkiler yeri-ne ilişki merkezli tepkiler verebilmek için birlikte yaşamayı öğrenmek gere-kir. Birlikte yaşamayı öğrenmek çoğu zaman alışılmadık ve zor bir durumdur. Düşünce katılığı olan yani inatçı kişiler-de bu durum daha zorlaşır. Bilinçli ilişki için ilk şart inatçılığı terk etmektir. Bu-nun için değişimi talep eden birey ol-ması gerekir.

Yenilenmenin üç şartı: İstemek, bil-mek, çabalamak

Bir bina düşününüz; taşıyıcı sistemi, kolon ve kirişleri % 30 – 40’ını oluştu-rur, geri kalan % 60 – 70’lik kısım sıva, boya tesisattır. % 60 – 70’lik kısmı bi-nanın iskeletini bozmadan değişecektir. İşte kişiliğimiz de bina gibidir. Binanın temel mimari karakterini değiştirmeden yani başkalaştırmadan onu sürekli yeni-leyebiliriz. Kimliğimiz; ‘Reframe’ ede-meyiz ama ‘Restore’ edebiliriz. Bunun için, ilk şart istemektir. İkinci şart bil-mek, üçüncüsü ise çabalamaktır.

Aslında bu değişim değil gelişim de-mektir. Felsefede bir söz vardır.

“Evren-de “Evren-değişmeyen tek şey “Evren-değişimdir.“ Bu insan içinde geçerlidir.

Kendimizi ve yakınlarımızı gerçek yönleri ile görüp tanıyarak ve yanlışa düşmekten kaçınarak ve kendimizi daha sağlıklı şekilde gerçekleştirmiş oluruz.

Birbirinizi tamamlayın

Bilinçli birlikteliğin ödülü genel-de kendi içerisingenel-dedir. İlk ödül içimiz-de hissettiğimiz uyumdur. Aynı orkest-rada olanlar; uyumlu olmanın aynı mü-zik ahenginde titreşmek olduğunu bilir-ler. Bir orkestrada hiçbir enstrüman di-ğerlerinden üstün değildir. Hepsi birbi-rini tamamlar. Her biri orijinaldir, ben-zersizdir. Bunun için hiç kimse diğerin-den üstün değildir. Ama kendisini ge-liştirmiş kişi daha ileridedir. Şunu bil-mek gerekir; bilinçli evlilik özel yete-nek gerektirmez özel çaba gerektirir. Öğrenmek isteyen herkes bir müzik ale-tini çalabilir, mutlu ve başarılı çalmak için uyumun güzelliğini tatmak gere-kir. Yaşamın zenginliğini, her gün yeni bir güzelliğini tatmak için aynı müzik ahenginde titreşmeyi amaçlamak gere-kir. Evren de titreşen ve salınan müzik-sel bir enerji değil mi? Evrendeki ahen-ge uymak insanın çıkarına değil mi? Va-roluşa uygun davranmak insanın yararı-na değil mi? Kuşlar, ağaçlar, dağlar, taş-lar, böcekler, sinekler, çiçekler hepsi ev-renle aynı müzik ahenginde titreşiyorlar ancak insanın küçük iradesi evrendeki düzene kafa tutuyor sonuçta da mutsuz-luk olarak bedelini ödüyor.

Kendinizi gerçekleştirin

İyi eş, iyi anne, baba olmak hayatımız-da öncelikli bir yere sahip olmalı. İyi ev hanımı, iyi iş adamı olmak yeterli de-ğildir. Sorunlarla karşılaştığımız zaman suçlamalarda bulunmak yerine

54

HABER

mız olan bilgiyi edindikten sonra değiş-tirilebilir olanı düzeltmek, eksiklerimizi tamamlamak ve kendimizi gerçekleştir-mek bizim elimizdedir.

Duygularınızın farkına varın Kişisel içgörü veya öz bilinç insana has bir yetidir. Kendini gerçekçi ve doğ-ru biçimde tanımak duygularının farkı-na varmak olarak da tanımlafarkı-nabilir. Bi-linçli olmak yani farkındalık; güçlü bir duygu ancak mükemmellikten çok uzak bir kavramdır. Geliştirilmesi ve üzerin-de çok çalışılması gerekir.

Öz bilince sahip olmak için bilinç dı-şını ve bilinçaltını fark etmek gerekir. Bilinçaltı beynin bir bölümündeki zi-hinsel içeriktir. Beynimiz çocukluk tec-rübelerimizle ve duygusal yaşantıları-mızla programlanmıştır. Bu program-ların % 60 – 70’ini değiştirme gücü-ne sahibiz. Bunun için istememiz gere-kir. İstedikten sonra bilinç altına yazıl-mış programlarını değiştirmenin yolunu öğrenmeliyiz. Bu alışkanlıkları değiştir-mek olduğu için zor bir süreçtir. Kişili-ğimizin bir parçası haline gelmiş yanlış programlarımızı iyileştirmek demektir.

Kişiliğimizin bize zarar veren ve bize hizmet etmeyen bir yönünü değiştir-mek bilgisayar programı yazmak gibi

bilgi, donanım ve çaba gerektirir. Eğer biz beynimizi kendimiz programlamaz-sak dış uyaranlar bizi programlar. İnsa-nın kendisini programlaması zaman za-man sancılı bir süreçtir ama hayatta iyi ve güzel şeyler hep emek karşılığı ve-rilmektedir.

Arka planı anlamaya çalışın

Bir yakınımızın “ sen her zaman böy-le yapıyorsun, ben ne zaman böyböy-le yap-sam, sen her zaman şöyle davranıyor-sun” demesi farkındalık bilinci oluşma-sı için bir uyarıdır. Alışılmış tepkimizi sorgulamak için bir fırsattır.

Bir fikir bizi sinirlendiriyorsa o fikre ihtiyacımız var demektir. Bilinçaltın-da belki bir çocukluk yaramıza dokun-muştur. Kendimizi tanımak için bir fır-sat daha yakalamış oluruz.

Birisini çok sevmişsek arka planını an-lamaya çalışmak önemlidir. Eş ve arka-daş seçiminde çocukken problem yaşa-dığı ebeveyne benzeme derecesi önemli rol oynar. Anne – babasına benzeyen bir eşle karşılaştığında ebeveynin hiç yap-madığı ölçüde onun ihtiyacını karşıla-ma beklentisi olabilir.

En önemli psikolojik ihtiyaç olan sev-gi ihtiyacını karşılayacak kişi onun dos-tu, arkadaşı, sevgilisi olacaktır. İnsan

doğuştan öncelikle kendisini eşsiz ve benzersiz görme eğilimindedir. Bu eği-limi destekleyen değerler sevilir, des-teklenmeyen değerlerden kaçınılır. Hiç kimse aynı beyne ve kişiliğe sahip ol-madığına göre çatışma başlayacaktır.

Hatalara karşı olgunluk gösterin Evlenmeden önce tarafların her ikisi-nin de yeterli duygusal olgunlukta oldu-ğunu söylemek doğru olmaz. Sağlam ve nitelikli ilişki gelişirken hatalar yapılır. Karşılıklı olarak birbirlerinin psikolojik ihtiyaçlarını anlamaya çalışırlar. Yaşa-nan sorunun nedenini, niteliğini, tepki-nin zaman ve zemitepki-nini ölçü ve şiddetini çoğu zaman kestiremeyiz. Kasıtlı olsun veya olmasın karşımızdakini psikolo-jik olarak yaralarız. Azarlayarak, eleş-tirerek, bağımsızlaşma girişimini engel-leyerek, kızmasına izin vermeyerek ru-hunda hasarlar oluştururuz.

Karşılanmamış ihtiyaçlarımızı haksız yere eşimizden bekleriz. Sorunlar ara-sında kaygı verici bağlantılar kurarız. Benmerkezci yani bilinçsiz ilişki so-runun büyümesine neden olur. Kendisi üzerine düşmeyen benmerkezci bireyler ilişki sorunlarını yoğun yaşarlar.

Belgede Aile olmanın önemi... (sayfa 50-53)