• Sonuç bulunamadı

olma riskidir. Dünya ekonomilerinin çoğu

2021’in sonunda 2020

öncesi GSYİH’lerine

erişemeyecektir.

büyük ve daha sık gerçekleşen fırtınalar, daha yoğun yaşanan kuraklıklar gibi iklim değişikliğine bağlı gelişmeler gündemden hiç düşmemiştir. Yılın başlarında Avustral-ya’da ülkenin yaklaşık %6’sı alevler içinde kalmış ve bu sebeple yaklaşık üç milyon hayvan telef olmuştur. Bununla beraber, pandeminin neden olduğu ekonomik ya-vaşlama, karbon emisyonlarında keskin bir düşüşü tetiklemiştir. Örneğin ABD’de yıllık karbon emisyonunun bir önceki yıla göre

%11 düşeceği tahmin edilmektedir. Ancak yine de çevresel sorunlardan iklim değişik-liği, doğal kaynakların yok olması ve biyoçe-şitliliğin azalması ve kirlilik 2021 ve sonrası yıllarda önemli küresel riskler arasında yer alacaktır.

2020 yılı çevre politikaları açısından ümit vaat edici bir yıl olarak hatırlanacaktır. Avru-pa Yeşil Mutabakatı’nın Eylül 2020’de yürür-lüğe girmesiyle AB, 2050 yılında karbon nötr

Paris İklim Anlaşması’na geri dönecektir.

Energy and Climate Intelligence Unit’in (ECIU) yayınladığı bir araştırmaya göre 2020 yılı itibariyle gelinen noktada, Dünya gay-ri safi yurtiçi hasılasının neredeyse yarısına (%49, yaklaşık 39 trilyon dolar) sahip ülkeler, bölgeler ve şehirler 2050 veya daha öncesi-ne dair karbon emisyonunda öncesi-net sıfır hede-fini belirlemiştir. Çin ise 2060 yılında karbon emisyonunda net sıfır ülke olma hedefini yine 2020 yılında ilan etmiştir. UNCTAD veri-lerine göre, Covid-19 salgınının getirdiği eko-nomik gerilemeye rağmen geçtiğimiz yıl, alt ulusal ve kurumsal net sıfır emisyon hedef-lerinde önemli bir artış olmuştur. 826 şehir ve 103 bölge (küresel nüfusun yaklaşık %11’i) ve 1.565 şirket taahhütlerde bulunmuştur.

Bu sayede, iklim değişikliğiyle mücadelede duyarlılığını resmen ilan eden aktör sayısı, 2019’un sonundan 2020’nin sonlarına nere-deyse iki katına çıkmıştır. İklim değişikliğin-de olumlu gelişmelerle beraber doğal

kay-Covid-19 virüsü 2020’nin başlarında dünyaya yayılırken, virüse karşı bulunabilen en erken çözüm sosyal mesafenin artırılması olmuş-tur. Sosyal mesafe arttıkça insanlar, tüm işlerini dijital ortamdan devam ettirmek durumunda kalmışlardır. Bu, dijital iş mo-dellerinde birkaç yıllık gelişimi birkaç aya sı-kıştıran eşi görülmemiş bir geçiştir. OECD’ye göre internet trafiği bazı bölgelerde %60 ar-tırmıştır. Pandemiye rağmen iş faaliyetleri ve eğitim bir şekilde devam edebilmiştir. Bu durum dünyanın maruz kaldığı risklere kar-şı teknolojik gelişmelerin oluşturabileceği fırsatların bir prototipi olarak görülebilir. An-cak oluşan bu durum, teknolojik gelişmeler kapsamında zaten var olan bir takım riskleri artırmıştır.

Pandemide dijitalleşmenin artmasıyla beraber, siber güvenlik riski de artmıştır.

Dijitalleşmenin artması ve evden çalışan-ların siber savunma mekanizmaçalışan-larına sa-hip ofis ekipmanlarından mahrum olması, siber korsanlarına gün doğurmuş, Şubat ve Mart 2020 arasında kimlik avı e-posta-ları %600 artmıştır. Ayrıca şirketler maruz kaldıkları ekonomik zorluklar karşısında bilişim teknolojilerinden ve sistem gün-cellemelerinden kısmalar yapma eğili-mindedir. İş sürekliliğini sağlayan ani diji-tal dönüşüm artık az sayıda etkili teknoloji şirketinin kontrolünde ilerlemektedir ve bu durum dijital bağımlı güçlendirmiştir.

E-ticaret de pandemi döneminde güçlen-miştir. Dolayısıyla, dijitalleşme artık işlet-meler için hayati bir ön koşul haline gel-miştir.

Pandemi döneminde oluşan siber güven-sizlik ortamında siber savaş ve ulus devlet destekli siber saldırılar bir önceki yıla göre artmıştır. Nitekim aşı araştırmaları yapan enstitü ve şirketlerin siber saldırıya uğradığı da açıklanmış, hastaneler ise birincil hedef haline gelmiştir. Örneğin, Çek Cumhuriye-ti’nin en büyük Covid-19 test laboratuvarla-rından birinin bulunduğu Brno Üniversite Hastanesi, bir siber saldırıya maruz kaldık-tan sonra tüm BT sistemini kapatmak zo-runda kalmıştır. Görüldüğü üzere teknolojik gelişmeler, kısa, orta ve uzun vadeli risk ve fırsatları içe içe barındıran bir meseledir.

2020 yılında yaşananların etkisiyle 2021 yılı ve sonrasında; sosyal, ekonomik, çevresel ve teknolojik gelişmelere kısaca değinilmesinin sebebi tüm bu bahsedilenlerin küresel siya-seti doğrudan etkileyen risk ve fırsatları ba-rındırmasındandır. Tarihsel olarak orta sınıfın gerilemesi, siyasi istikrarsızlık ve demokratik gerileme doğurup iç çatışmalara neden ola-bilmektedir. Sosyal ve siyasal eşitsizlikler de bu kapsamda değerlendirilebilir. 2008 mali krizinden sonra dünyada daha geniş bir kit-leye hitap eden popülist siyasi dalgayı hatır-layarak, pandeminin getirdiği mali riskleri siyasi sonuçlar oluşturacağı yönüyle vurgu-lamak gerekir. 2021 ve daha uzun vade için oluşturabilecek her senaryoda yoksulluk ve eşitsizliklerin ulusal ve uluslararası düzeyde artması, çevre sorunlarının etkilerinin derin-den hissedilmesi, dijital dönüşümün hayatın merkezine yerleşmesi ve bunların doğurdu-ğu ekonomik ve siyasi sonuçlar 20’li yılların küresel siyasetinde belirleyici olacaktır.

Türkiye’nin 2021 yılında karşılaşacağı küresel gündem kaynaklı olası risk ve fırsatlar iş ve siyaset dünyasının yol haritasının belirlen-mesinde faydalı olabilir. Türkiye için küresel gündem kaynaklı fırsatlar şöyle sıralanabilir:

Güçlü ticari ortaklıktan daha fazlasını ifade eden Türk-Amerikan ilişkileri, Trump döne-minde liderler arası ikili ilişkiler üzerinden yürütülürken, Biden’ın seçilmesiyle tüm

kı-run alanlarında asgari müşterek noktaların bulunması halinde Türk-Amerikan ilişkileri-nin seyri, Türkiye’ilişkileri-nin yabancı yatırımcı nez-dindeki algısı ve Türk lirasının değeri açısın-dan da önemli fırsatlar doğurabilir.

Türkiye’nin en büyük ikinci ihracat pazarı olan İngiltere ile imzaladığı ve Brexit süreci-nin sona ermesinden bir gün sonra 1 Ocak 2021 tarihi itibariyle yürürlüğe giren Serbest

Benzer Belgeler