• Sonuç bulunamadı

D. OLAĞANÜSTÜ HAL KAVRAMI ve HUKUKİ ÇERÇEVESİ

3. Olağanüstü Hal Rejiminin Hukuki Çerçevesi

“İlk defa XVI. yy ’da Fransız hukukçu Jean Bodin ve XVII. yy’ da Samuel Pufendorf tarafından ‘zaruret hallerinde devlet varlığını koruma’ hakkına dayandırılan olağanüstü haller kuramı”97, farklı hukukçular tarafından da desteklenmiştir. Defaten hatırlatmakta fayda vardır ki, topumun varlığını ve huzurunu tehlikeye sokan bir krizle karşılaşılması halinde, sahip olunan olağan dönemlere ilişkin yetki, kriz halinin atlatılmasında ve anayasanın varlığının korunmasında yetersiz kalabilir ki bu durumlarda devletin yetkilerinin arttırılması gerekir.98 Doğası gereği, temel hak ve özgürlüklere daha çok müdahale alanı doğuran olağanüstü hal yönetim usulü ise hukuki bir rejim olup,99

bu hukuki rejimin yürütülmesinde, bu usulün doğurabileceği zararlar karşısında aranan bazı şartların varlığı yani olağanüstü hal rejiminin bir hukuki çerçevesi olması beklenir. Hukuki çerçevenin varlık gerekliliği ise hukukun genel ilkelerinden doğmaktadır. Bu

96

Esen, a.g.e. , s. 44.

97Yılmaz Aliefendioğlu, “Anayasa Yargısı Açısından Olağanüstü Yönetim Usulleri”, Amme

İdaresi Dergisi, C.25, S:2, Ankara, Haziran 1992, ss.25-46, s. 25.

98

Aliefendioğlu, a.y.

99

Sevtap Yokuş, “Anayasa Yargısının Olağanüstü Rejim Normları Karşısında Hak ve Özgürlükleri Koruma İşlevi” , İnsan Hakları Yıllığı (Dr. Muzaffer Sencer’e Armağan), C.17-18, 1995-1996, s.77-101, s. 77.

36

bağlamda, demokratik hukuk devleti anlayışının geçerli olduğu devletlerde, bu yetki artırımı hukuk kurallarıyla ele alınmış olmalıdır.100

Devletlerin olağanüstü hali genel hukuk ilkelerine uygun olarak anayasalarında düzenlenmesi gerekliliği açıktır.101

Zira anayasalar toplumsal sözleşmeler olup, sıradan kanunlara nazaran değiştirilmesi zor ve doğrudan devlet iktidarına hitap eden hukuk kaynaklarıdır. Nitekim hukuksal düzenlerin çoğunluğu, gerek ulusal gerekse ulus üstü belgelerle olağan ve olağanüstü rejimleri düzenleyerek bu farklı iki yönetim usulünü kurumsallaştırmıştır. Bakıldığında bugün Avrupa Konseyine üye devletlerin çoğunluğunun anayasalarında doğrudan doğruya olağanüstü hal usulünü ele almış olduğu görülmektedir. Azınlıkta kalarak olağanüstü hali doğrudan anayasalarında düzenlememiş üye devletlerin ise olağanüstü hal rejimine ilişkin hükümlere hiç yer vermemiş olmadıkları da açıkça görülebilmektedir.102

Olağanüstü hal rejimini anayasada tanımak, demokratik bir devletten bahsedilebilmesi için tek başına yeterli değildir. Takdir yetkisi genişleyen yürütme organının keyfiliğini önlemek adına, olağanüstü yönetim biçimine sebebiyet verecek nedenleri, olağanüstü hal ilan etmeye yetkili organı ve olağanüstü halin zamansal ve mekânsal sınırlarını da belirlemek gerekir.103

Olağanüstü hallere başvurma ihtiyacı ancak çok ciddi bir tehditle karşılaşılması durumunda gündeme gelmelidir. Bu ciddi tehdidin neler olduğunun belirlemesi ise geçmiş tecrübelerden çıkarılacak derslerden hareketle pekâlâ yapılabilir. Ancak hızla değişen dünya düzeninin getirebileceği yeni tehditler karşısında bu belirleme günümüzde bir takım sıkıntılar taşımaktadır. Örneğin, internet çağında yaşadığımız bugünler de devletlerin yaşayabileceği en büyük

100

Zafer Üskül, Olağanüstü Hal Üzerine Yazılar, 1. Baskı, İstanbul, Büke Yayıncılık, Nisan 2003, s. 31.

101

Özler, a.g.e. , s. 18-21.

102

İngiltere, Fransa, Almanya, Türkiye, İspanya, Rusya, Amerika, olağanüstü hal rejimi doğrudan hukuk düzenlerinde tanımakla birlikte; Norveç, Danimarka, Lüksemburg, İsveç gibi ülkelerde olağanüstü hal rejim doğrudan hukuk düzenlerinde kabul görmemesine karşın kriz dönemlerinde uygulanabilecek bazı özel uygulamalar kabul edilmiştir.

103

37

krizlerden biri, devletin organlarına yönelik yapılabilecek bir siber saldırı olabilir. Bu sebeple tahdidi olarak olağanüstü hal nedenini belirlemektense, genel bir yollama yapma daha doğru olacaktır.104

Burada önemli olan husus ise; ister anayasalarda sebepleri tahdidi sayılmış olsun ister yollama yöntemiyle belirtilmiş olsun, olağanüstü hal rejimine başvuru amacının meşru olması zorunluluğudur. Olağanüstü hal dönemlerinde bu söz konusu meşruluk sıfatı ise ancak olağan dönem usulü yetkileriyle aşılamayacak nitelikteki olayların olağanüstü hal ilanı sebebi olarak gösterilmesiyle kazandırılabilir. Bu nedenle olağanüstü hal sebeplerine açıkça anayasalarda işaret edilmelidir.105

Aksini kabul, demokrasinin kriz adı altında kendi kendini inkârına sebebiyet verme riskini taşır.106

Karşılaşılan krizlere müdahalede, anayasada gösterilmiş ve o krize uygun olan olağanüstü hal nedeninin bağlanması da ayrıca önem arz etmektedir.107

Şöyle ki; bir devletin kendi anayasasında olağanüstü hal sebebi olarak kabul ettiği ekonomik krize yine o ülke anayasasında öngörülmüş siyasal kriz sebebi cevabını bağlamak doğru değildir. Çünkü her iki kriz türü de her ne kadar o ülkenin anayasasında bir olağanüstü hal sebebi olarak kabul olunmuşsa da, bu krizlerin getirmiş olduğu çözüm önerileri farklıdır. “Olağanüstü halin amacı, neden öğesiyle kaynaşmış durumdadır. Başka bir anlatımla, olağanüstü halin varlığını gerektiren nedenler saptandığında amaç öğesi de gerçekleşmiş demektir.”108

Bu itibarla, olağanüstü hal ilanının amacı kamu yararı olduğuna göre, kriz nedeninin durumla uyuşmayan bir neden olarak belirlenmesi olağanüstü halin amacını saptırır.

Olağanüstü hal ilan etme yetkisinin hangi organ tarafından kullanılabileceğinin anayasalarda gösterilme zorunluluğu da, aranılan başka bir hukuki çerçeve gereğidir.109

Olağanüstü hal ilan yetkisine sahip olması gereken 104 Kuzu, a.g.e. , s. 194. 105 Özler, a.g.e. , s. 212. 106 Kuzu, a.g.e. , s. 241. 107 Özler, a.g.e. , s. 23. 108 Turhan, a.g.m. , s. 34. 109 Kuzu, a.g.e. , s. 252.

38

organ ise yürütme organıdır. Nitekim karşılaştırmalı hukuka bakıldığında Fransa ve İtalya gibi pek çok demokratik devletin anayasalarında bu yetkinin yürütme organına verilmiş olduğu görülmektedir.110

Olağanüstü hal ilanının hukuki çerçevesini oluşturan kayıtlardan diğerleri ise zamansal ve mekânsal sınırlardır. Gerçekten de olağanüstü hali gerektiren durum gelip geçici nedenlerden doğmaktadır.111

Demokratik bir devletin, daimi suretle takdir yetkisi genişletilmiş yürütme organınca yönetilmesi kabul edilemez. Böyle bir durum şüphesiz kuvveler ayrılığına daimi aykırılık teşkil eder. Bu sebeple de olağanüstü hallere zamansal bir sınır çizilmesi zaruridir. Olağanüstü hal yetkilerinin kullanılacağı coğrafi alanında sınıra konu olması gerekir.112

Çünkü olağanüstü hal sebebe bağlı bir rejimdir.113

Kriz olarak kabul olunan sebep hangi coğrafi alanda vuku bulmuşsa, olağanüstü hal yetkileri ancak ve ancak o alan içerisinde kullanılmalıdır. Örneğin bir ülkenin anayasasında doğal afetin bir kriz sebebi olarak kabul edilmiş olduğunu ve bu sebebin ülkenin belirli bir yüz ölçümünü etkilediğini varsayalım. İşte bu durumda, bu sebebe dayalı olarak ülkenin tamamında geçerli olacak bir olağanüstü hal ilanı kabul edilemez. Aksine bir uygulamanın yapılması, krizden etkilenmeyen bireylerinde hak ve özgürlüklerinin etkilenmesine sebebiyet verir ve olağanüstü halin meşruluğunu kaldırır.

Olağanüstü hal rejimine ilişkin çizilen son hukuki çerçeve ise sebep ne olursa olsun bazı haklara dokunulamayacağı gerçeğinden doğmaktadır. Bütün temel hak ve özgürlükler, insan onurunu korumak amacından beslenirler.114

Bu doğrultuda haklar arasında bir hiyerarşiden bahsedilemez ancak ne var ki bazı haklar ‘kutsaldır’. İşte bu kutsal haklar sebep ne olursa olsun mutlak suretle korunmalı yani bu haklara asla

110 Özler, a.g.e. , s. 22. 111 Kuzu, a.g.e. , s. 242. 112 Özler, a.g.e. , s. 22.-23.

113Cemil Çelik, “Olağanüstü Hallerde Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlandırılması”,

(Yayımlanmış Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2010, s. 133.

114

39 dokunulmamalıdır.115

Nitekim UNIC 4’üncü madde ve AİHS 15’inci madde bazı hakların olağanüstü durumlarda dahi askıya alınamayacağı ifade edilmiştir.116