• Sonuç bulunamadı

İnsanoğlunu diğer varlıklardan ayıran en büyük özelliği, zekâya ve düşünme yeteneğine sahip olmasıdır. Hayal eden, düşünen ve duygulanan kimse, bunların sonuçlarını davranış veya söz olarak dış dünyaya aktarır. Bu aktarmada onun en büyük yardımcısı dildir. O yüzden dil, insan zekâsının, insandaki duygu ve düşünce gücünün en iyi dışa verme, en iyi anlatım aracıdır. Bu özelliği dolayısıyla dil, aynı zamanda kişinin iç dünyası ile çevresi arasında bağlantı kuran bir araçtır.

Düşünme ise kavramlarla gerçekleşir. Kavram “herhangi bir varlığın zihinde bulunan tasarımı” olarak tanımlanabilir. İnsanoğlu kavramları, genelleme, ayırt etme ve soyutlama işlemleri vasıtasıyla oluşturur. Örneğin “ağaç” kavramı, ağaç olma özelliği taşıyan bütün varlıkların ortak özelliklerini belirleme (genelleme), ağacı diğer varlıklardan farklı kılan özellikleri belirleme (ayırt etme) ve ağaçta bulunan bu özellikleri ondan alarak zihne yerleştirme (soyutlama) işlemi sonucunda oluşur. Böylelikle biz ağaç ile ilgili bir düşünce geliştirip ifade ederken ağacın kendisine gereksinim duymayız.

Okuma yazma açısından kavram öğreniminin önemi işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Birey dilde bulunan her bir kavramın anlamını, onun genel ve ayırt edici özelliklerini iyi bir şekilde öğrenmediği zaman doğal olarak okuma-yazma becerisini geliştiremeyecek, diğer insanları anlama ve kendini onlara ifade etme sürecinde güçlükler yaşayacaktır.

Ünalan (2001: 1)’e göre kavram, tanımlanmış, çerçeveleri belirlenmiş düşüncelerin ifadesidir. Her yeni düşünce, kendisini açıklayabilmek için kendi kavramlarını da beraberinde getirir; bu kavramları açıklamaya, onları belirli kalıpların içine yerleştirmeye, daha önce kullanılmış benzer kavramlar varsa yeni düşüncelerin farklılıklarını belirtmeye gayret eder. Böylelikle gündelik dilde kullanılan bir kelime o yeni düşünceyle birlikte kavram haline gelmiş olur. Buradan da anlaşılacağı gibi kelimeler düşüncelerle birlikte vardırlar. Lakoff &

Johnson (2005: 217)’un da dediği gibi kelimeler sabit anlamlara sahiptir. Yani, dilimiz kendilerine düşündüğümüz kavramları ve kategorileri ifade eder. Gerçekliği doğru olarak tasvir etmek için anlamları açık ve kesin olan kelimelere, gerçeklikle örtüşen kelimelere ihtiyaç duyarız. Bunlar kendiliğinden ortaya çıkan kelimeler olabilir yahut bilimsel bir teoride ki teknik terimler de olabilir.

Çelenk (2008) dil öğreniminde kavramların önemini şu şekilde açıklamaktadır: Dil öğretiminde önemli süreçlerden biri de kavram öğretimidir. Türkçeyi öğrenirken ve de öğretirken, kavram öğrenme/öğretme yollarını bilmek öğrencilerin dil gelişimlerinin sağlanmasında önemli avantajlar sağlar. İnsanlar çocukluktan başlayarak düşüncenin birimleri olan kavramları ve onların adları olan sözcükleri öğrenirler. Kavramlar bilgilerin yapı taşlarını oluşturur. Kavram gelişimi, yaşam boyu devam eden bir süreç olup, insan zihninde her gün oluşarak yeniden yapılanır.

İlköğretim birinci sınıf öğrencilerinde kavramlar daha çok somut niteliktedir ve günlük yaşamında kullandıkları nesnelere ilişkindir. Örneğin, “top”, “balon”, “kuş” birer kavramdır. Çocuğa top nedir diye sorulduğunda: “Top, oyundur. Top zıplamadır. Atma, tutma, vurma işidir” karşılıklarını alabiliriz (Güleryüz, 2002: 92).

Kavramlar yaşadığımız çevrenin karmaşıklığını azaltarak, çevremizi tanımamıza yardımcı olurlar. Örneğin, ağaç bir kavramdır; çünkü çok sayıda nesneyi temsil eder. Ağaç kavramı çok değişik ağaç türünün (çam, meşe, kestane, palamut, gürgen, köknar ve daha yüzlerce ve bu nesneler toprağa kök salma, dik ak adıdır. Kavramlar olmasaydı çevremizdeki her olay, olgu ve durumu teker teker öğrenmek zorunda ve hatırlamak durumunda kalırdık. Örneğin ağaçla ilgili bilgiyi vermek için şimdiye kadar gördüğümüz her ağacı hatırlayıp teker teker onların özelliğini söylememiz gerekirdi. Özel isimler dışında kalan dildeki tüm kelimeler dildeki belirli bir kavramı temsil ederler (Çelenk, 2008: 24).

İnsanın, kavram sistemi metaforlarla temellenmektedir. Çoğu kavram kısmen öteki kavrama göre anlaşılmaktadır. Özellikle, daha az somut ve daha belirsiz kavramları, yaşantıda daha açık biçimde ortaya çıkan, daha somut kavramlara göre yapıya kavuşturma eğilimi bulunmaktadır (Sezer, 2003: 89. Akt: Girmen, 2007). Lakoff & Johnson (2005: 149)’un da düşünceleri Sezer (2003: 89)’in düşüncelerini de destekler niteliktedir. Örneğin: Hem doğrudan çıkan kavramlar hem de metaforlar fiziksel ve kültürel çevremizde sürekli etkileşimimizle temellenir. Keza, tecrübemizi kendilerine göre yapıya kavuşturduğumuz boyutlar doğal olarak dünyadaki aktivitemizden doğar. Sahip olduğumuz kavramsal sistem türü, olduğumuz varlık türünün ve fiziksel ve kültürel çevremizle etkileşim tarzımızın ürünüdür.

Metaforlar, bireylerin düşüncelerinde, eylemlerinde, anlatımlarında doğal bir biçimde yerlerini almaktadırlar. Evrensel, bireysel, sosyal ve kültürel özellikleri bulunan metaforların aynı zamanda çocukların bilişsel gelişim sürecini olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Bu nedenle, çocukların dil gelişim sürecinde metaforlara yer verilmesi, onların dil gelişimlerine olumlu etkiler sağlayacaktır. Özellikle, öğrencilerin görsel imge oluşturma, yaratıcı düşünme, sözlü ve yazılı anlatım becerilerine katkı sağlayacağı düşünülen metaforların, dil etkinlikleri kapsamında yerini alması gerekliliği kaçınılmazdır (Girmen, 2007).

Kavramlarla düşündüğümüze, zihnimizi kavramlarla şekillendirdiğimize göre kavramların öğretimi üzerinde önemli çalışmalar yapmak gerekmektedir. Çünkü kavramlar bildiklerimizin temelidir. Öğrencilerin bilgileri kavramlarla şekillenir ve sözcüklerle ifade edilir. Kavram öğretiminde üzerinde durulması gereken konulardan biri de metaforlardır. Metaforlar sadece dilde değil, düşünce sistemimizde kullandığımız yapılardır. İnsanın düşünme sürecinin büyük ölçüde metaforik olduğu aşikârdır. Bu yapılar bireylerde benzerlikler gösterebileceği gibi farklılıklar da gösterebilmektedir. Çünkü her birey farklı yaşam tecrübelerine ve farklı düşünce yapılarına sahiptirler. Bu nedenden okuma yazma öğretiminde kavramların üzerinde titizlikle durulmalı, sözcükler kavramlarla ifade edilmelidir.

Aksi takdirde okuyan fakat okuduğunu anlamayan bireyler yetiştirme çabası içinde oluruz.

Benzer Belgeler