• Sonuç bulunamadı

Okul Öncesi Dönemde Sosyal Becerileri Etkileyen Faktörler

2.7. Sosyal Beceriler

2.7.5. Okul Öncesi Dönemde Sosyal Becerileri Etkileyen Faktörler

Sosyalleşme, öncelikle aile içinde oluşmaya başlayan bir süreç olup, aile çocuğun sosyalleşmesinde birincil ortamı oluşturmaktadır (McGurk ve Soriano, 1998). İnsanlar

doğdukları andan itibaren sosyal bir yaşamın içine girerler. Bebeklerin hayatta kalabilmeleri için gerekli yaşamsal ihtiyaçlarının başkaları tarafından giderilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla bebeğin bu yaşamsal ihtiyaçları giderilirken, bebek kendisine bakan kişiyle etkileşime girmektedir. Genellikle bebeklerin ihtiyaçlarını gideren kişiler anneleridir ve böylece ilk bağımlılık geliştirdikleri kişilerde anneleridir. Annenin çocuğa gösterdiği sıcak ilgi, şefkat, fiziksel temas ve kullanılan sözel ifadeler olumlu bir sosyal gelişim için temel teşkil etmektedir (Atay, 2011).

Çocuğun sağlıklı olarak sosyalleşebilmesi için anne babanın çocukla sürekli iletişim içinde olması gerekir. Çocuğun sosyal deneyimler kazanabilmesi için ortamlar oluşturulmalı ve çocuğun arkadaş gruplarına girmesine, grup etkinliklerine katılmasına, duygularını düşüncelerini ifade etmesine, sorumluluk almasına, bağımsız hareket etmesine imkân sağlanmalıdır. Hayatın ilk yıllarında, çocukların sosyal davranış ve tavırları üzerinde en önemli etki, ailelerin çocuklara karşı tutumlarıdır. Demokratik evlerde büyüyen çocuklar baskıcı ve otoriter evlerde büyüyen çocuklara göre sosyal yönden daha aktiftirler (Aral vd., 2000).

Aile içi ilişkiler çocuğun sosyal becerilerinin gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Aile içinde sosyalleşemeyen bir çocuk dışarıdaki sosyal hayata uyumluluk göstermede fazla gayret sarf etmeyip, sosyalleşme sürecinde ileriye bir adım atamaz. Çocuk aile dışında bir sosyal hayatın içine girdiğinde, daha önceden aile içerisinde hiç karşılaşmadığı iletişimsel ipuçları ve kurallarla karşılaştığı zaman bu yeni sosyal ortama uygunluk göstermekte zorlanır. Çocuğun bu tür problemlerle karşılaşmaması için ailenin çocuğu farklı sosyal ortamlara dâhil edip, ona farklı deneyimler yaşatması gerekmektedir (Boyum ve Ross, 1995).

Arkadaş Grupları:

Arkadaşların sosyal becerilerinin gelişimine en önemli etkisi, olumlu arkadaş modellerinin çocuğun sosyal davranışları öğrenmesinde birçok fırsatlar oluşturmasıdır.

Sosyal yeterliliğin kazanılmasında arkadaşlarla sağlanan etkili iletişimin önemli bir payı vardır. Çünkü, çocukların eşit konum ve güce sahip oldukları akranlarıyla kurdukları ilişkiler yetişkinlerle kurdukları ilişkilerden farklıdır. Eşit konum ve güç ilişkilere samimiyet ve rahatlık getirmektedir (Gülay ve Akman, 2009).

Çocukların arkadaş edinebilmeleri için ailelerin desteğine ihtiyaçları vardır.

Yetişkinler çocukların arkadaş edinebilmeleri için fırsatlar yaratmalıdırlar. Çocuklar oyun

grupları içerisinde arkadaşlarıyla etkileşim kurarak; paylaşmayı, işbirliği kurmayı, sorumluluk almayı, kendi haklarını korumayı, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı göstermeyi, lider yada üye olmayı, kazanıp kaybetmeyi, görgü kurallarını, yarışmayı ve dayanışmayı öğrenmektedirler (Aral vd., 2000). Çocuklar arkadaşlarıyla olan etkileşim yoluyla, çatışmaların çözülmesi ve ilişkilerin sürekliliğinin sağlanması gibi konularda deneyim kazanırlar ve böylece ileriki yılların yetişkin ilişkileri için uygun bir altyapı hazırlamış olurlar (Yavuzer, 2008).

Kardeşler:

Aile içinde kardeşlerin rolü oldukça önemli bir yere sahiptir. Kardeşler birbirleri için özdeşim modeli oluşturmaktadırlar. Sevgi, güven ve sevecenlik duygularının paylaşımı kardeşler arasında gerçekleşen sosyal etkileşimle gerçekleşmektedir. Büyük çocuğun bir bağlılık kaynağı, özdeşim modeli, oyun arkadaşı ve sosyalleşmeyi destekleyici bir etken olarak üstlendiği roller kardeş ilişkisinin olumlu yönünü oluşturmaktadır (Yavuzer, 2008).

Kardeş ilişkileri hayat boyu devam eden ilişkilerdendir. Aynı zamanda aile içindeki diğer ilişkilerden ve akran ilişkilerinden oldukça farklıdır. Bu farklılığın nedenlerinden biri, kardeş ilişkilerinin sosyal rolleri öğrenme ve bunlarla karşı karşıya kalma konusunda yetişkinlerle ya da akranlarla kazanılamayacak kadar benzersiz deneyimlere sahip olmasıdır.

Kardeş ilişkileri sosyal yeterliliğin gelişiminde oldukça değerli ve gerekli bir unsurdur. Bu ilişkiler, çocuğun ilk sosyal ilişkiler ağında yer alır ve hayat boyunca diğer insanlarla kurulan ilişkileri etkileyebilir. Bireyin hayatında kardeş bazı durumlarda arkadaş, öğretmen, model, rehber, koruyucu, rakip olabilmektedir (Lavoie, 2002; McGillicuddy ve Ann, 1993 akt. Gülay ve Akman, 2009). Çocukların kardeş ilişkileri sonucunda, paylaşma, empati kurma, işbirliği yapma, sırasını bekleme, iletişim kurma, kurallara uyma, iltifat etme gibi sosyal becerileri öğrenmektedirler.

Oyun:

Çocukların sosyal yaşantıları oyun oynarken şekillenmektedir. Oyun ile çocuk gelecekteki rollerini öğrenmeye başlayarak oyun arkadaşlarına uyum sağlar, onları daha iyi tanır ve ilişkilerini güçlendirir. Genelde çocuk oyunları evcilik, blok oyunları, hayali, dramatik oyunlardan oluşur ve yetişkin yaşantılarını taklit etmeye yöneliktir. Çocukların yaşı büyüdükçe arkadaşlarıyla daha olumlu iletişim içine girebilirler. Oyun yoluyla çocuk birçok sosyal beceriyi anlamlı bir şekilde öğrenip uygulanmaktadır (Poyraz, 2003).

Çoğumuz çocuk oyunlarını eğlenceli ama amaçsız olduğunu düşünürüz. Gerçekte ise, çocuklar oyunda duyu-hareket ve biliş becerilerinin, kavramları, toplumsal farkındalığı ve

toplumsal davranışları geliştirirler. Oyun, eğlenceli olmasının yanında büyüyen çocukların sosyalleşmesinde önemli işleve sahiptir. Oyun çocukları yaşadıkları dünyayı keşfetmelerine ve kendilerine has tepkilerde bulunmalarını sağlar. Çocuklar oyun aracılığıyla gerçek davranıştan kaynaklanacak tehlikelerle karşılaşmaksızın farklı davranışları ve rolleri deneyebilirler (Gander ve Gadrinler, 1993).

Çocuklar oyun ortamında yeteneklerini keşfetmeye başlamakta, sosyal uyum becerisi kazanmakta ve sorunlarına farklı çözümler getirmektedir. Çocuk doğru ve yanlışları ile kabul edildiğini gördüğünde kendi dünyasında rahat hareket etmeye başlamakta ve bu sayede özgüveni gelişmektedir. Kabul edildiğini hisseden çocuk, duyguları hakkında konuşmayı ve akranları ile paylaşmayı öğrenmektedir (Sevinç 2004).

Okul Öncesi Eğitim Kurumu:

Sosyalleşme, doğumdan itibaren başlayan bir süreçtir. Çocuklar okul öncesi eğitim kurumuna gelinceye kadar birçok sosyal beceriyi ana-babalarından ve diğer yetişkinlerden öğrenirler. Ancak birçok çocuk okula geldiğinde evde kabul gören birçok sosyal beceri ve davranışının, okulda kabul görmediğini ya da okulda farklı biçimlerde davranılması gerektiğini keşfeder (Senemoğlu, 1994). Bundan dolayı çocuklar okula ilk başladıklarında sınıf ve okul ortamının gerektirdiği bazı karmaşık kurallara uymada belirli bir dönem sıkıntı çekmektedirler. Çocuğun okula adaptasyonu ve olumlu bir öğrenci kimliği geliştirmesi sosyal becerilerine bağlıdır (Perry ve Weinstein, 1998).

Okul öncesi dönem; gelişimin en hızlı olduğu, kişiliğin temellerinin atıldığı, çocuğun yakın çevresinden en çok etkilendiği ve her türlü öğrenmeye açık olduğu, bir süreçtir.

Çocuğun ilk yıllardaki sosyal uyum ve becerilerinin gelişimi, daha sonraki yıllardaki sosyal uyum ve becerilerinin temelini oluşturur. Bu nedenle çocuğun bu dönemde sosyal gelişiminin desteklenmesi büyük önem taşımaktadır. Kişilerin mutlu bir yaşam sürmesini ve toplumun sağlıklı bir şekilde devamlılığını sağlayan sosyalleşme sürecinde, bireyin birtakım sosyal becerileri kazanması ve geliştirmesi gerekmektedir (Günindi, 2011).

Okullarda, öğretmenler işbirliği içerisinde herkesin birbirine saygı duyabileceği bir ortam meydana getirerek sosyal becerileri geliştirmek için çaba gösterdiklerinde daha az disiplin ve davranış problemleri ortaya çıktığı gözlenmektedir. Olumlu davranışlar arttığında çocukların kendine güveni ve saygısı da artmaktadır. Çocuklar öğretmenlerinden ve arkadaşlarından olumlu tepkiler aldıkça kendilerini değerli görme konusundaki bakış açıları da değişecektir. Sosyal becerileri, öğrencilere kendi davranışları ile ilgili plan yapma ve olumlu seçeneklere karar verme konusunda yol göstermektedir (Mcarthur, 2002).

Kitle İletişim Araçları:

Kitle iletişim araçları yaşantımızın önemli bir parçası haline gelmiştir. Günümüzde insanlar bu araçlarla birçok konu hakkında hızlı ve kapsamlı bilgiye ulaşabilmektedirler.

Televizyon, bilgisayar başta olmak üzere kitle iletişim araçları insanların duygularını, dünya görüşünü, tutum ve davranışlarını etkileyerek insanları belirli bir yönde şekillendirmektedirler (Gülay ve Akman, 2009).

Kitle iletişim araçları kişiler arası etkileşime doğrudan karışmamalarına rağmen sosyalleşmede önemli faktörlerdendir. Çocuklar kitle iletişim araçlarını, toplumsal kuralları öğrenmekten ziyade, o an içinde bulundukları haz ve zevk gereksinimlerini karşılamak için kullanırlar. Kitle iletişim araçları çocukla doğrudan bireysel bir etkileşim içinde olmamakla birlikte, bu araçların toplumsallaştırma etkisi de kendine özgüdür. Çocuk kitle iletişim araçlarında gördüğü, duyduğu durumları kendi ilgi alanlarına geçirir ve onların bir bölümü doğrudan onun yaşam biçimini etkiler. Çocuğun yaşamına giren bu kurallar ve durumlar dolaylı ya da doğrudan koşullarında etkisiyle sosyalleşmeye önemli ölçüde katkı sağlar (Elkin, 1995). Günümüz dünyasında kitle iletişim araçları hayatımızın önemli bir boyutunu teşkil eder. Hayatımızın her noktasında onların etkilerini görmek mümkündür. TV, radyo, gazete, kitap, sinema gibi kitle iletişim araçları bugün artık birer sosyalleşme aracıdır.