• Sonuç bulunamadı

1.4 Değerler Eğitimi

1.4.1 Okul öncesi dönemde değerler eğitimi

Bu dönemde iyi davranışlara ilişkin deneyimler oldukça önemlidir. Erken çocukluk döneminde edinilen olumlu erken deneyimler, sonraki davranış ve düşünce süreçlerinin sağlıklı gelişimi için gerekli temeli sağlar (Gunnar& Barr, 1998).

Okulöncesi dönemde çeşitli etkinliklerle çocuklar öğrenileni zihinde anlamlandırabilecek, somutlaştırabilecek, eğlenerek öğrenebilecek ve sosyal yaşamda uygulama fırsatı bulabilecektir. Öğrenen ve öğreten için çok önemli bir yere sahip olan etkinliklerin çocuğa nasıl ve ne şekilde sunulduğu da önemli konulardan bir tanesidir. Özellikle soyut olarak nitelendirilen değerlerin (sevgi, saygı, doğruluk vb.) öğretilmesi gibi daha karmaşık olan başlıklarda etkinliklerin nasıl ve ne şekilde sunulduğu da önem kazanmaktadır. Bu nedenle

•Ulusal güvenlik, yardımsever olmak, aile güvenliği, tutumlu olmak, güvenilir olmak, hayatın verdiklerini kabul etmek

GELENEKSEL

•Saygılı olmak, kibar olmak, hoşgörülü olmak, işbirliği yapmak

DEMOKRATİK

•Çalışkan olmak, azimli olmak, girişimci olmak, sorumluluk sahibi olmak

ÇALIŞMA-İŞ

•Araştırmacı olmak, yaratıcı olmak, meraklı olmak, bilimsel olmak, eleştirel olmak

BİLİMSEL

•Estetik olmak, sağlıklı olmak, çevreyi korumak, temiz olmak

okul öncesi dönemde verilecek değerler eğitiminde çeşitli etkinlikler kullanılarak değerlerin somutlaştırılarak verilmesi daha kalıcı ve yararlı olabilir (Kasa, Kılınç, vd.,2015:73). Toplumların güvenle işleyebilmesi yeni yetişen vatandaşların toplumun değerlerini benimsemesi ile mümkündür. Bireyin toplumun değerlerine uymaması başarısız olmasına, toplumdan dışlanmasına ve mutsuzluğuna yol açabilir (Alpöge, 2011: 10).

Karakterin anahtar bileşenleri çocukluk çağında tam faal duruma geçmekte ve okul öncesi dönemi, sosyal ve ahlaki özelliklerin olgunlaşmasında belirgin bir geçiş noktası haline gelmektedir (Uyanık-Balat, Yalçın, Yemenici vd., 2012: 3). Okul öncesi dönemde sosyal duygusal gelişim alanındaki ilerlemeler çocuğun bir birey olarak toplumsallaşmasındaki en temel becerilerden oluşmaktadır. Çocuğun toplumun etkin bir üyesi olabilmesi için kendisinin bir birey olduğunu ve başkalarından/diğerlerinden farklı olduğunu anlaması gerekmektedir (Kasa, Kılınç, vd.,2015:22).

İyi veya kötü, doğru veya yanlış olarak nitelendirilen davranışların hepsi birlikte ahlakı oluşturur. Ahlaki gelişim, insanın küçük yaşlardan itibaren toplumca beğenilen iyi ve doğru davranışları öğrenerek yapmasıdır. Üç yaşından itibaren çocuklar, insanların iyi ve kötü niyetlerini ayırt etmeye, neyi yapıp neyi yapmamaları gerektiği ile ilgili anlayış geliştirmeye başlarlar. Bu süreçte uyulması gereken kurallar da fark edilmeye başlanır. Mesela çekmeceleri karıştırıp içindekileri yere döken çocuğa annenin “Hayır!” diyerek yasaklar koymaya başlamasıyla kurallar içselleştirilir. Üç yaşındaki bir çocuk artık iyi ve kötü kavramlarının anlamlarını türetir ve bunların içeriğini doldurabilir. Mesela çalmak ve yalan söylemek gibi davranışlar kötüdür diye muhakeme kurabilir. Okul öncesi dönemde çocuklar, ahlaki bilgilerini uygulamaya başladıklarında problem yaşayabilirler. Örneğin başka bir çocuğu salıncaktan itmenin yanlış olduğunu bilirler, ancak aynı zamanda salıncağın boşalıp böylelikle salıncağa binme fırsatına sahip oldukları için sevinirler (…) Çevreden gelen davranışlara ilişkin ilk izlenim ve bilgiler de giderek ahlaki davranışlara ve ahlak kurallarına temel olur. Okul öncesi dönemdeki çocuklar, bir durumun ahlaki muhakemesini yapacakları zaman, eylemin nasıl sonuçlanacağına bakarlar. Eylemde bulunan kişinin düşündükleri ve niyeti önemli değildir. 4-10 yaşları arasında, muhakemede bulunulurken, davranış

niyetten çok nesnel sorumluluk bağlamında değerlendirilir. (Yukay-Yüksel vd., 2015: 272).

Piaget okul öncesi dönemde “benmerkezci” bir ilgi ve algı düzeyinde olan çocukların her şeyde uygun veya karşıt amaç ve niyetler bulunduğu düşüncesinden uzaklaşamadığını, egosantrik kaldığı oranda kendi düşüncelerini başkalarınınkiyle karşılaştırmak ve sonuçta inandığı şeylere kanıt bulmak kaygısına düşmediğini belirtir (Piaget, 2007: 252). Bu dönem çocuğunun genel özellikleri arasında benmerkezcilik, merak ve öğrenme isteği, soyut kavramları somutlaştırma, sosyalleşme, karşılık bekleme, model arama sayılabilir. Çocuğun ahlaki gelişimi de bu dönemde yoğun bir şekilde gelişim göstermektedir. Yapılan araştırmalar bilinçlilik hali, doğruyu yanlıştan ayırma, iyiyi kötüden ayırma gibi durumların sadece doğrudan müdahaleyle veya eğitimle olacağını göstermektedir (…) Bu dönemde çocuk için doğru ve yanlışlar diğerleri tarafından neyin kabul edilip edilmediğine göre yönetilir. Piaget bu dönemde çocuk için doğru ya da yanlış kavramını yetişkinin etkilediğine inanır (Uyanık Balat vd., 2012: 4)

Değerler eğitimi bireyin kendi kendini tanımasını, kendi ile uyum içinde olmasını, düşünüş ve eylemlerinde tutarlı olmasını sağlayan özelliklerin kazandırılması için bilinçli ve planlı bir öğrenme ortamlarının oluşturulmasıdır. Değerler eğitimi, öğrencilerin iç motivasyonlarını geliştirmelerine, neyin doğru olduğuna yönelik yorum yapmalarına ve bunu davranışa dönüştürmelerine olanak sağlar (Akbaş, 2008).

Değerler eğitimi kapsamında literatürde ortak bazı değerlerin yer aldığı görülmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir; Dürüstlük, Azimlilik, Sorumluluk, Affedicilik, Açık Görüşlülük, Cesaretlilik, Yardımseverlik, İç Kontrol- İç Disiplin, Seven, Neşelilik, Bağımsızlık- Kendine Güven, Nezaket, Akıllı- Düşünen, Sadık Vefalı, Mantıklı- Tutarlı, Yaratıcılık, İşbirlikçilik (Uyanık Balat, vd. 2012:12). Erken çocukluk, değerlere ilişkin bilgilerin temelinin atıldığı ilk dönemdir. Değerler, farklı kaynaklardan beslenerek gelişmektedir ve özellikle küçük çocuklarda iyi davranışlara ilişkin deneyimlerin oldukça çeşitli olması önemlidir. Çocuklar, değerlere ilişkin bilgileri yaşamları boyunca öğrenmektedirler ancak ilk bilgiler erken dönemde kazanılmaya başlanmaktadır. Bu süreç yaşam boyu devam etmekte fakat temel

değerler yaşamın ilk yıllarında oluşmaktadır (Akt. Ogelman&Sarıkaya, 2015: 83). Erken çocukluk eğitiminin amaçlarından bazıları da çocuklara başkaları ile uyumlu çalışma, başkalarını sevme, duygularını uygun biçimde ifade edebilme, arkadaşlarına yakınlık gösterme, nazik olma vb. olumlu davranışları kazandırmaktır.

Okul öncesi kurumlarında verilen sistemli eğitimin amaçlarından biri de çocuklara sosyal beceri, psikososyal davranış ve günlük yaşamdaki problem çözme becerilerini kazandırmaktır. Okul öncesi dönemdeki çocuklara sosyal beceriler, psiko-sosyal davranış ve sosyal problem çözme becerileri paylaşma, saygılı olma, sabırlı olma gibi diğer bireylerle etkileşim kurma ve sürdürmeye yardımcı temel değerlerle verilebilmektedir (Craig, 2009).

Okul öncesi eğitim çocuğun sosyalleşmesinde önemli bir yere sahiptir. Okul öncesi eğitim kurumuna devam eden bir çocuk, aile ve komşuluk çevresinin içinde bulunduğu kültürel kesimden farklı, genel kültür değerlerine dayalı sosyal bir ortam içinde eğitilir. Böylece toplumun kültür değerlerinin özümlenmesi sağlanır. Kültürel özelliklere uygun alışkanlıkların kazanılması da bu eğitsel ortamda gerçekleşir (Oğuzkan&Oral, 2002). Oyun, okul öncesi dönemde çocuğun yaratıcı/üretken etkinliğidir. Dolayısıyla okul öncesi dönemde değerler eğitiminin temel vasıtası oyun/dramatizasyon ve olay-olgu hikâyeleri, çocuk kitaplarıdır.

Bu dönemde; güven, sorumluluk alma, sevgi ve saygı duyma, hakkını koruma, savunma, teşekkür etme, yardım isteme, özür dileme, izin isteme, paylaşma, karar verebilme, problem çözebilme gibi değerler erken yaşlarda kazandırılması gereken değerlerdir. Okul öncesinde değerler eğitimin amacı, çocukların gelişim alanlarının birbiri ile olan dinamik etkileşimini destekleyerek çocuğun bütün gelişim alanlarındaki davranışlarını daha üst düzeye çıkarmak, çeşitlendirmek ve zenginleştirmektir (Yazar& Erkuş, 2013).

Çocukların okul öncesi dönemde birlikte oynamaları onların, sosyal deneyimlerini artırır. Arkadaş grupları, çocuğun kendini tanımasına ortam hazırlar. Çocuk, kendini kabul ettirmeyi, başkalarını kabul etmeyi, haklarını korumayı ve başkalarının haklarına saygıyı, bu grup oyunlarında öğrenir. Böylece, çocuk kendi merkezli bir dünyadan, sosyal yönelimli bir dünyaya geçiş

yapar. Başkalarının duyguları, ihtiyaçları vb. önem kazanmaya başlar. Bir diğer deyişle “empati” yapmayı öğrenir. Sosyalleşme, başkalarının ilgi ve ihtiyaçlarını kabul edip saygı göstermeyi (empati) de çocuklarda bir özellik olarak yerleştirmeye çalışır. Başkaları yetenek ve beceri yönünden ne kadar zayıf olsalar bile onların haklarını, ihtiyaç ve çıkarlarını tanımayı ve saygı göstermeyi çocuklara ancak sosyalleşme öğretebilir.

Bu dönem çocuğu için arkadaşlık bir ihtiyaçtır. Çünkü hemen her çocuğun paylaşmaya, paylaşırken öğrenmeye, tecrübe kazanmaya ihtiyacı vardır. Eğer arkadaşlık çocuklarda yalnızca birlikte oyun oynama olarak değerlendirirsek, yanlış bir değerlendirme yapmış oluruz. Çünkü arkadaşlık aynı zamanda yaşamı birbirinden öğrenme sürecidir. Bu süreçle yaşanılan her deneyim, çocuğa önemli değerler ve beceriler katar. Akran grupları, çocukların sosyalleşmesinde önemli rol oynar (Onur, 2001).

Değer eğitimi etkili, model olmaya dayanan ve somut olay ve olguları içeren, okulöncesi dönem çocuklarında görülen problem davranışları da kapsayan bir içerikle zenginleştirilmelidir. Bir değer, çocuk için bilgiden çok hayatın içinde olan bir olgu olduğu için bu eğitimi verecek kişi bu hayatın içinde olmalıdır. Dolayısıyla eğitimci değer eğitimi verdiğini iyi bilerek hareket etmelidir. Çünkü değer eğitimi veren öğretmenlerin diğer öğretmenlere oranla daha fazla motive olmaya ve motive etmeye ihtiyacı vardır. Konuların çok soyut olması, öğretmenin motive olmasıyla birlikte sabırlı olmasını da gerektirir (Doğan Temur&Yuvacı,2014: 125).