• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.4. Okul Öncesi Dönem Görsel Sanat Eğitimi

14. Milli Eğitim şurasında okul öncesi eğitim, 0–72 ay grubundaki çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı çevre imkânları

sağlayan, onların bedensel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen, çocukları toplumun kültürel değerleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren ve ilköğretime hazırlayan temel eğitim bütünlüğü içerisinde yer alan eğitim süreci (Turaşlı, 2007: 2) olarak tanımlanmaktadır.

Bir başka tanıma göre de okul öncesi eğitim; doğumdan ilkokulun başlangıcına kadar olan, çocukların bireysel özelliklerine ve gelişimsel düzeylerine uygun zengin uyarıcı çevre imkânları sağlayan, onların tüm gelişimlerini toplumun kültürel değerleri ve özellikleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren bir eğitim sürecidir (Poyraz ve Dere: 2001: 21).

Okul öncesi eğitim kurumlarının da diğer tüm eğitim kurumlarında olduğu gibi gerçekleştirmeye çalıştığı en temel amaç; Türk Milli Eğitiminin Genel Amaç ve İlkeleri’dir.

Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda aşağıdaki şekilde belirtilmiştir (MEB, 1973).

Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,

1. Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;

Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.

Türk Milli Eğitiminin temel ilkeleri ise; Genellik ve eşitlik, Ferdin ve toplumun ihtiyaçları, Yöneltme, Eğitim hakkı, Fırsat ve imkân eşitliği, Süreklilik, Atatürk İnkılâp ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği, Demokrasi eğitimi, Laiklik, Bilimsellik, Planlılık, Karma eğitim, Okul ile ailenin işbirliği ve Her yerde eğitim olmak üzere toplam 14 tanedir (MEB, 1973). Bu amaç ve ilkeler ışığında okul öncesi eğitimin özel amaç ve ilkeleri de aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır (MEB, 2008-b):

Okul öncesi eğitimin amaç ve görevleri, Türk Milli Eğitimin Genel Amaçlarına ve Temel İlkelerine uygun olarak;

1) Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak;

2) Onları ilköğretime hazırlamak;

3) Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak;

4) Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır.

Okul Öncesi Eğitimin İlkeleri ise; Çocukların bedensel, bilişsel, duygusal, sosyal, kültürel, dil ve hareket gibi çok yönlü gelişimlerini destekleyecek eğitim ortamının hazırlanması; Eğitim etkinlikleri düzenlenirken; çocukların yaşları, gelişim özellikleri, öğrenme hızları, ilgileri, gereksinimleri ile okulun ve çevrenin imkânlarının dikkate alınması; Çocukların; beslenme, uyku, öz bakım becerileri, doğru ve sağlıklı temel alışkanlıklar kazanmalarının yanında doğa sevgisiyle çevreye duyarlı olmalarının da sağlanması; Eğitim etkinliklerinin çocukların, sevgi, saygı, iş

birliği, katılımcılık, sorumluluk, yardımlaşma ve paylaşma duygularını geliştirici nitelikte olması; Eğitimin, sevgi ve şefkat anlayışı içinde yürütülmesi, çocuklara eşit davranılması ve bireysel özelliklerin göz önünde bulundurulması; çocukların öz güvenlerini kazanmaları için ceza ve baskının uygulanmaması ve kısıtlamalara yer verilmemesi; Eğitim etkinliklerinin değerlendirilmesinde belirlenen hedeflere ne ölçüde ulaşıldığının tespit edilmesi, plânlama yapılırken bu sonuçların dikkate alınması; Çocukların kendilerini ifade ederken; Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına öncelikle önem verilmesi; şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı hazırlanması için çaba gösterilmesi; Oyunun, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak uygulanması; Eğitim programı hazırlanırken ailelerin ve içinde bulunulan çevrenin özelliklerinin dikkate alınması, ailenin eğitime etkin katılımının sağlanması ve Çocuğun gelişimi ve okul öncesi eğitim programının düzenli olarak değerlendirilmesidir (MEB, 2004).

Okul öncesi eğitim kurumları verilen amaç ve ilkeler doğrultusunda çocukların bedensel, zihinsel, dil, duygusal-sosyal gelişimlerini desteklemeyi hedefler. Çünkü bu dönemdeki gelişmeler, çocuğun ileriki yaşamında büyük önem taşımaktadır. Okul öncesi dönem, çocuğun gelişiminin hızlandığı yıllardır. Bu dönemde verilen eğitim onun geleceğine yön verir. Yapılan araştırmalarla çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının, yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiği görülmektedir (Şahin, 2005: 2). Oktay’a göre, insanın doğuştan getirdiği potansiyelini en üst sınırlarına kadar geliştirebilmesi ancak ona çok erken sağlanacak imkânlarla mümkün olabilir. Bu nedenle yaşamın ilk yıllarındaki eğitimin, çocuğun içinde bulunduğu fiziksel ve sosyal çevrenin onun gelişmesinde çok önemli rolü vardır. Bu yıllarda çocuğa verilenler ve verilmeyenler onun geleceğini belirler (Turaşlı, 2007:6).

Çocuğun öğrenme potansiyelinin en yüksek olduğu dönemin okul öncesi yıllar olduğu saptanmıştır. Çocuğun erken yaşlarda saptanacak deneyimlerle elde edilecek temel bilgi, beceri ve alışkanlıklar daha sonraki öğrenim yaşantısını etkileyecektir.Bu yüzden okulöncesi eğitim kavramı yeniden incelenerek, çocuğun doğumundan ilkokula başlamasına kadar süren yılları içine alan eğitsel etkinlikler olarak düşünülmüştür.

Mağden (1993:28) okulöncesi eğitim kurumlarının çok yönlü amaçları olduğunu belirtmektedir. Bu amaçlardan bir tanesi çocuğun zihinsel gelişimidir. Çocuğun zihinsel gelişiminin içinde yaratıcılık, problem çözme, üretici olma ve dil gelişiminin yer aldığını belirtmektedir.

Kaliteli bir okulöncesi eğitim ile kalıtımsal özellikler en üst düzeye getirilebilmektedir. Okulöncesi dönem insan hayatının önemli bir dönemidir. İnsan gelişiminin yüzde sekseninin bu yıllarda tamamlanması da okulöncesi eğitiminin öneminin artmasında etkili olmaktadır ( Kefi, 2000:16).

Çoğu zaman çocuğun aile çevresindeki koşulları ne kadar iyi ve elverişli olursa olsun, okulöncesi eğitim alma durumunun yerini tutmamaktadır. Çocuğun ilköğretime hazırlanması, yaşıtlarıyla birlikte uygun bir ortamda ve uzman eğitimcilerin gözetiminde yapılması gibi nedenlerle okulöncesi eğitim oldukça önemlidir. Araştırmalar okulöncesi eğitime devam eden çocukların etmeyenlerden zihin, psikomotor ve sosyal yönden daha fazla geliştiklerini, öğrenim hayatında daha başarılı ve aktif olduklarını göstermektedir (Yakar ve Gingör, 1983 ).

Okulöncesi dönemde çocuklar hızlı bir gelişim süreci içindedirler. Çocukların doğuştan getirdikleri güçlerinin en üst düzeye çıkartılabilmesi için uyarıcılara ihtiyaçları vardır. Bu uyarıcılar bedensel, zihinsel, sosyal, duygusal gelişimlerini destekleyecek her türlü etmenlerden oluşur. Bu noktada okulöncesi eğitimi ve amaçları büyük rol taşımaktadır.

Okul öncesi eğitim kurumlarının amaçlarından biri de çocukta yaratıcı gücü geliştirmektir. İlk çocukluk döneminde, her çocukta az veya çok bir yaratıcılık gizilgücü vardır ve bunu harekete geçirmek için eğitime ihtiyaç duyulmaktadır. Yaratıcılık eğitimi açısından önemli olan bu gücün geliştirilebilir olduğudur (Yılmaz, 1990: 14)

Okul öncesi dönemde özellikle "düşünce" üzerinde durmak gerekmektedir. Yetişkinlerin farklı düşünceleri değerlendirmeden kabul ettiği bir ortam, çocukların daha fazla fikir üretmelerine yardımcı olacak ve bir sonraki aşama olan "kendi kendini değerlendirme" aşamasına geçmelerini kolaylaştıracaktır.

Çocuklarda kendilerini değerlendirme yetenekleri geliştikçe düşüncenin niteliği ve bir ürün ortaya çıkarmanın önemi ortaya çıkacaktır. Bu aşamaya gelen çocukların ürettikleri düşünceleri değerlendirmeleri, uygulamaları ve sonunda düşüncelerini düzeltmeleri çok önemlidir (Şahin, 2000: 67).

Bu dönem çocukların dış dünyayı yeni yeni keşfettikleri, her gün yepyeni kavramlarla tanıştıkları bir dönemdir. Bu nedenle, bu dönem çocukların her türlü uyarana açık olduğu yılları kapsar. Bilişsel gelişim dönemi olarak somut becerilerin ve tecrübelerin kullanıldığı bu dönemde, yaratıcılığa ait becerileri, daha çok somut olaylar üzerinden görürüz. Bu da en çok oyun oynama davranışında gözlenir. Seçilen oyuncaklarla kurulan oyunlar, rol paylaşımı, oyunun başlaması, bitişi gibi süreçler çocuğun yaratıcılığı hakkında önemli fikir verebilir. Değişik nesneleri oyuncak gibi kullanma, kendi kendine icatlar, uygulamalar, buluşlar geliştirme de bu dönem çocuklarının yaratıcılık sergilediği alanlardır. Bu dönemde görülebilecek başka bir belirti de, sosyal beceriler ile arkadaşlık ilişkilerinde, daha önce tecrübe edilmemiş durumlarda uygun tepkileri verebilmektir. İlk defa başına gelen bir olayda – arkadaşının kalemini alması ortamın, ilişkinin ve yaşının gerektirdiği tepkiyi verebilmesi, aslında çocuğun duygusal ve sosyal anlamda yaratıcılık becerilerini kullanabildiğini gösterir (Akaygün, 2005).

Okul öncesi dönemde, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerden bir bütün olarak geliştiği ve her gelişim alanının önemli oluğu unutulmamalıdır. Bu nedenle çocuğun tek yönlü değil çok yönlü gelişmesi hedeflenmelidir. Özellikle etkinlikler düzenlenirken bu nokta üzerinde özenle durulmalı, çocuğun çok yönlü gelişimi için öğretmen yaratıcılığını işe koşmalıdır (MEB, 2000: 52).

Okul öncesinde çocuğa verilen sanat eğitimi, çocuğa temel manada sanat eğitimi kazandırmak amaçlıdır. Elbette buradaki amaç çocuğa bir meslek kazandırmak değildir. Bu süreç, çocukların oyunlarla başlayıp daha sonrasında sanatsal araç gereçleri tanıyarak ve onlarla denemeler yapmaya başlayarak belirgin etkinliklere dönüşmesiyle devam eder. Bu konuda sanat eğitiminin sabit bir tanımı yapılamamakla birlikte aşağıda birkaç tanımını vermekte fayda vardır.

Görsel sanatlar; resim, heykel, grafik sanatlar, mimarlık, endüstri tasarımları, uygulamalı sanatlar, sinematografi, fotoğraf, moda tasarımı, bilgisayar, bilgisayar sanatı gibi oldukça geniş bir alanı kapsar. Bu dalların tümüyle ilgili olarak, okul öncesinden yüksek öğrenime kadar her aşamadaki sanat eğitimi ve öğretimiyle ilgili kuramsal ve uygulamalı çalışmalara görsel sanatlar eğitimi ya da yalnız sanat eğitimi demek yeterli olacaktır. Bir başka tanıma göre, sanat eğitimi; bireyin, görsel, işitsel ve diğer duyularına bağlı yargılama ve yaratma yetilerini geliştirmek, onların ilgi alanlarını kendilerine tanıtarak bu alanlarda mutluluk sağlayacak düzeyde uğraşı olanaklarını göstermektir (Kırışoğlu,2002; Erinç, 1995).

Sanat eğitimi; çocuk eğitiminin hedeflerine ulaşması için bilişsel, duyuşsal ve devinişsel davranışları kazandırmasında etkin rol oynar (Etike,1995 s.32). Sanatın amacı meydana gelen ürünlerin dış görünüşünü tanımlamak değil, onların içeriğindeki anlamı ortaya çıkarmaktır. Sanatın olduğu yerde girişimcilik ve bağımsızlık duyguları bulunmaktadır. Sanatın hedefi basmakalıp olanı devam ettirmek değil onları bozmaktır. Sanat eğitimi, duygu ve zevk eğitimine, güzel biçimlere duyarlık kazanmaya ve her türlü anlatım biçiminde estetik yaşantılar edinmeye yöneliktir. Sanat, sadece meslek edinmek için özel yeteneği olanlara yönelik olmayıp, okul öncesinden başlayarak yasam boyunca çeşitli aşama ve basamaklarda sürdürülecek eğitsel süreç olarak görülmelidir (Ulutaş, Ersoy, 2004; Akt. Aral,1999).

Sanat eğitimi, Okul öncesi çağda çocuğun zihinsel-duygusal-sosyal gelişimi için onu destekleyici ve uyarıcı-eğitici bir çevre son derece önemlidir. Yetersiz çevre koşullarında büyüyen çocukların psiko-sosyal gelişimleri doğal potansiyellerinin elverdiği düzeye çıkamaz. Bu çocuklar ilkokul çağına geldiklerinde yaşıtlarından geri kalmışlardır. Böyle yetersiz bir gelişme düzeyinde okula başlayan çocukların okul başarısı da düşük olur ve erken yaslardaki önemli kayıpları daha sonra telafi etmek zorlaşır. Bu da, birey düzeyinde önemli kayıplara ek olarak eğitimde yetersizliklere ve daha genel olarak insan gücü kaybına yol açar. Bu nedenle özellikle yetersiz çevrede büyüyen çocuk sayısının çok olduğu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde okul öncesi eğitimin erken uyarıcı ve telafi edici işlevi büyük önem taşımaktadır (Esaspehlivan, 2006; Kağıtçıbaşı, 1991).

Günümüzde okul öncesi eğitim kurumlarında sistemli veya sistemsiz bir şekilde sanat eğitimi çalışmaları yürütülmektedir. Hangi yaşta olursa olsun çocukların büyük bir çoğunluğu sanat eğitiminden büyük bir zevk almaktadır. Dışarıdan bakıldığında çocukların ellerini, elbiselerini ve etrafı kirletmelerine neden olmakta birlikte sanat eğitimi, onları hem eğlendiren hem de eğlendirirken birçok yararlar sağlayan etkinliklerin başında gelmektedir (Ulutaş ve Ersoy, 2004 s.1).

Türkiye’de okul öncesi eğitime yönelik bir plastik sanatlar eğitimi bulunmamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın da bu konuda ortaya koyduğu bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak anaokulu programlarında “etkinlik” adı altında söz edilmektedir. Bu etkinliklerin asıl amacı da, çoğu zaman ünite konularına yardım ya da çocukların boş zamanlarını değerlendirmektir. Anaokulları için hazırlanan öğretim programlarında “estetiğin ve yaratıcılığın gelişimi” adı altında şu hedefler yer almaktadır;

· Bir birey olarak kendine ait ilgi ve yeteneklerinin farkına varabilme · Büyük ve küçük kaslarını kullanarak özgün bir ürün meydana getirme · Çevresindeki güzelliklerin farkına varabilme

· Düzeyine uygun, dile duyarlı bir ürün oluşturabilme

· Sonuçlandırılması gereken etkinliği bitirme konusunda sebat gösterebilme (Yağcı, 2001 s.63).

Hedeflerde görüldüğü gibi, sanat eğitimi bağlamında yapılan etkinliklerde; · Çocukların kendilerini tanıyarak yeteneklerinin ortaya çıkarılması,

· Çocukların gelişmelerine uygun ürünleri ortaya koymaları için teşvik edilmesi,

· Çevresindeki güzelliklere estetik yönden yaklaşması,

· İfade gücü olabilen ürünleri oluşturabilmesi ve bütün bu uygulamaları başarabilmesi için sabırlı olmayı öğrenmesi hedef davranışlar olarak ifade edilmiştir.

Etkili bir sanat eğitimi programı kadar belki ondan daha da önemli olan programı uygulayacak olan öğretmenin yetiştirilmesidir.

Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumlarında sanata ilişkin dersler ya sınıf öğretmeni ya da çok az okulda olsa bile bir sanat eğitimcisi tarafından verilmektedir.

Çocuğu çok yönlü tanımamıza olanak hazırlayan resimlerden beklediğimiz verimi alabilmemiz için, resim dersini verecek öğretmenin çocukların yaşantıları ve davranışları, duygu ve duyumlarının etkileşimi, bir bireyin nasıl ve hangi aşamalardan geçerek olgunlaştığı, çevrenin değişik ve çeşitli yönlerinden nasıl etkilendiği konusunda tam bilgi sahibi olması gereklidir. Çocuğun hangi ölçütleri kullanmaya hazır olduğunu bilmek ise, özellikle sanat eğitimi etkinliği yönünden kaçınılmazdır. Bunun için de sözgelimi çocuğun resim çalışmalarındaki evreleri bilmesi, eğiticinin ise gecikerek ya da çok erken başlayıp bunun getireceği güçlüklerle karşılaşmasını önleyecektir (San, 1979; İlhan, 1995: 59). Bu durum bize okul öncesi eğitimin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu göstermektedir. Fakat okul öncesinde verilen sanat eğitimi yeteri boyutlarda değildir. Bunun nedeni belki de okul öncesi eğitim lisans programlarından kaynaklanabilir. Lisans programına bir göz atacak olursak, sanat eğitimi ile ilgili sadece üçüncü yılın birinci ve ikinci dönemlerinde haftada üç saat “Görsel Sanatlar Eğitimi” ve dördüncü yılın birinci döneminde haftada dört saat “Çocukta Yaratıcılık ve Çocuk Etkinlikleri” dersleri yer almaktadır (www.yok.gov.tr, 2007). Programda sadece üç saatlik resim öğretimi dersi olması okul öncesi çocuk eğitiminde önemli yeri olan sanat eğitiminin yeteri kadar verilmesinde güçlükler doğuracaktır. Okul öncesi dönemde sanat eğitimi uygun şekilde hazırlandığında çocukların yaratıcılıklarını geliştiren büyük bir potansiyel olmaktadır. Duygularını dille, müzikle ve programdaki diğer etkinlikle ifade edemeyen çocuklar, sanat etkinlikleri ile kendilerini ifade etme imkanı bulmakta ve rahatlamakta, kendilerine özgü yeni ürünler oluşturarak doyuma ulaşmaktadırlar. Ayrıca çocukların sanat ürünleri onların duyguları ve düşünceleri hakkında eğitimcilere bilgiler verebilmektedir. Erken yıllarda çocukların neler düşündükleri, resimlerine bakılarak anlaşılamamaktadır.

Ancak, resimler hakkında yapılan sohbetlerde bunu anlamamız mümkün olmaktadır. Çocukların sanat eğitimi sırasında makas, tutkal, boya ve fırçaları kullanması el-göz koordinasyonlarının gelişmesini, kavramlar ve problemler hakkında düşünmelerini sağlamaktadır (Edwards ve Nabors,1993; Eliason ve Jenkins,1994; Akt. Ulutaş ve Ersoy, 2004).

Okul öncesi plastik sanatlar eğitimi verilirken, çocuğa resmetme, yaratma, imgeleme gücü ile kendine özgü bir dünya kurma içgüdüsünün gelişmesi için

koşullandırılmalı ve sınırsız bir özgürlük tanınmalıdır. Bizim ön yargılarımızla kavradığımız dünya yanında, onun dünyası oldukça sade ve sevimlidir. Anaokulu döneminde yapılan serbest çalışmalar, bireyin ileriye dönük sanat eğitiminde başarısını olumlu yönde etkiler. Bu yüzden sanata eğitimi bu çağda, daha anaokulunda çocuğa kazandırılmalıdır (Erbay, 1997). Bu devrede resim-iş yönünden yapılması gereken en önemli çalışma çocuklara çizgi, renk, biçim ve üç boyutlu çalışmalarla ritmik bir ahenk ve bütünlük kazandırmak olmalıdır (Tos, 2001: 141).

Okul öncesi dönemde sanat eğitiminin birçok amacı bulunmaktadır. Bundan en önemlisi çocukların kendilerini ve dünyayı yaratıcı bir şekilde algılama yeteneklerini artırmaktır. Çocuğun sanat ürünü oluşturma süreci kendi hayatına anlam vermenin bir yoludur. Ayrıca çocuklar başkalarının yaptığı veya doğal sanat çalışmalarındaki anlamı da keşfederler. Onlar için sanat zamanla dünyayı algılama ve dünyadaki ilişkiler hakkında düşünme yolu haline gelmektedir (Ulutaş ve Ersoy, 2004).

Okul öncesi sanat eğitimi incelendiğinde, çocukların sanatsal sezgi ve yaratıcılıkları öğrenme becerilerini geliştirebildikleri ve algısal, bilişsel ve duygusal gelişimlerini olgunlaştırdıkları görülmektedir. Bu açıdan çocukları gözlemleme ve resimleriyle ilgili konuşarak gelişimlerine katkıda bulunulabilir. Devam eden bir resme müdahale etmekten kaçınılmalı, çocuğun çalışması etrafındaki pek çok değerlendirme hassas bir şekilde ele alınmalıdır. Hatırlanması gereken şey, çocuğun resmi hakkında söylediği şeyleri dinlemektir. Çocuk, anlattığı şeylerin sizin için değerli olduğunu anlamalıdır (Cox ve Watts, 2007).

Okul öncesi çocukların, duyumsal araştırma içinde oldukları ve elle deneme yoluyla nesneler arasında iletişim kurdukları bilinmektedir. Çocuklar sanat malzemelerini isledikleri zaman kendi amaçları ve etkili ilişkileri için fırsatlar yaratırlar. Örneğin çocuk, parmağını bir parça çamura sokar ve delik açar. Bir dakika sonra çocuk, çamuru yuvarlar. Etkin bir ortamda çocuklar kelimelere katkıda bulunabilen ilişkilere başlarlar, yeni ve farklı niteliklerle deneyim sahibi olurlar (Swann, 2005).

Bu dönemde görsel sanatlar eğitimini ele alırsak, özellikle resim eğitiminin çocuğun gelişimine önemli katkıları olduğunu görürüz. Her şeyden önce çocuk bu

faaliyetlerle kendini keşfetme fırsatını yakalar. Resim eğitimi, özellikle okul öncesinde çocuğun coşkulu, meraklı, canlı, dış etkenlere açık duygusal özellikleri nedeniyle bu eğitimi alabileceği en iyi dönemdir. Resim dersleri sadece sanat eğitimiyle sınırlı kalmaz. Çocuk doğa ile insanlar arasındaki ilişkileri tanır, yasamın zenginliğini görerek yaratıcı özgün düşünce birikimiyle onun gelecekteki entelektüel gelişimine de olanak sağlar (Artut, 2004). Okul öncesi dönemde sanat eğitimi, uygun şekilde hazırlandığında çocukların yaratıcılıklarını geliştiren büyük bir potansiyel olmaktadır. Duygularını diğer etkinliklerle ifade edemeyen çocuklar, sanat etkinlikleriyle kendilerini ifade etme imkânı bulmakta ve rahatlamakta, kendilerine özgü yeni ürünler oluşturarak doyuma ulaşmaktadırlar. Ayrıca çocukların ortaya çıkardıkları ürünler, onların duygu ve düşünceleri hakkında eğitimcilere bilgiler verebilmektedir. Erken yıllarda çocukların neler düşündükleri, resimlerine bakılarak anlaşılmamaktadır. Ancak resimler hakkında edilen sohbetlerde bunu anlamamız mümkün olmaktadır.

Çocukların sanat eğitimi sırasında makas, tutkal, boya ve fırçaları kullanması, el-göz koordinasyonlarının gelişmesini, kavramlar ve problemler hakkında düşünmelerini sağlamaktadır. Çocuk, sanatsal deneyimlerini kendisi elde etmeye

Benzer Belgeler