• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: AĞ ODAĞININ AĞ VE DAVRANIŞ ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN

4.1. Araştırmanın Kavramsal Modelinin Oluşturulması

4.1.1. Odak Teori

Sosyologlar, 1950’li yılların başından itibaren, ağdaki ilişki desenlerinin tanımlanmasına, ağın temel özelliklerinin ortaya konulmasına ve ağın nasıl oluştuğuna odaklanan farklı teoriler öne sürmüşlerdir. O yıllarda yapılan, Moreno (1941)’nun sosyometrik çalışmaları, Kadushin (1966)’nin gözlemleri, Milgram (1967)’ın küçük dünya deneyi gibi çalışmalar, ağların nasıl oluştuğunun tanımlanmasında yol gösterici olmuştur.

Sosyometrinin kurucusu olarak bilinen Moreno (1941), yapmış olduğu çalışmalarda, insan toplumunun doğasına uygun olarak yapılacak sosyometrik araştırmaları, insan ilişkilerinin dengeli olarak yeniden inşa edilmesi amacıyla hazırlanacak bir plan için ön gereklilik olarak görmektedir. Moreno, moment, tele, sosyal atom, psiko-sosyal ağ gibi kavramlar ışığında insan etkileşim faktörlerini tanımlamıştır.

Kadushin (1966) tarafından gerçekleştirilen dolaylı etkileşimleri içeren sosyal dairenin tanımlanmasına odaklanan çalışmada, grup üyelerinin, gruba üye olmayan bireylerle karşılaştırıldığında daha fazla ortak karakteristik öğeye sahip oldukları görülmüştür. Bireylerin birbiri arasındaki etkileşimin yalnızca tek bir kişi tarafından uygulanılan etkiye değil, sosyal çevre tarafından uygulanan etkiye bağlı olduğu gözlemlenmiştir.

80

Stanley Milgram (1967)’ın küçük dünya deneyine göre ise, dünyadaki herhangi iki insan birbirine altı adım uzaklıktadır. Başka bir deyişle dünya üzerindeki herhangi iki bireyin birbirine ulaşması için altı tanıdık zinciri (altı derece teorisi) yeterlidir. Milgram’ın bu deneyi tüm dünyayı kapsayan ağ yapısının nicel bir kanıtıdır.

Tüm bu çalışmalar, ağdaki desenleri tanımlamaya yönelik çalışmalardır. Çalışmalar, sosyal ağ oluşumlarını açıklamada doğa bilimlerinden faydalanmaları ve ağdaki etkileşimi açıklamaya yönelik izlemiş oldukları yöntemlerle sosyal ağ yapılarını incelenmesinde yol gösterici olmuştur. Ancak, bu çalışmalar büyük ağ yapılarının başlangıç noktası ya da kökeni olarak nitelendirebileceğimiz ilgi/odak (concern/foci) noktasını göz ardı etmektedir (Feld, 1981:1015).

Ağdaki bağlantılara bağlı aktivitelerinin düzenlenmesine hizmet eden yapısal özelliklerin analizi için her bir bireye ait ilgilerin bilgisine ihtiyaç vardır. Ağın içeriğine ilişkin bir bilgi olmaksızın, ağ hakkında ortaya konacak bir kanı ya da ağdaki bir hareketin etkisinin sonucuna dair bir çıkarsama eksik ve yanıltıcı olacaktır (Feld, 1981:1016). Bu nedenle, bireyleri bir araya getiren motivasyonun tanımlanması gerekmektedir.

Bireyler, sosyal ilgilerine göre organize olur ve bir araya gelirler (Feld, 1981). Dolayısıyla, ağ bir odaktan doğar ve gelişir. Odak, ortak bir aktivite etrafında organize olmuş, sosyal, psikolojik ve fiziksel varlıklar olarak tanımlanır. Odak teori yaklaşımına göre, sosyal içerik, farklı odak dizilerini ve bireyleri içerir. Her bir bireyin bir ya da birkaç odak ile ilişkili olduğu bu teoride, odak farklı etkileşim değişkenlerini barındıran ağları temsil etmektedir. Bu mevcut teorinin temelleri 1950’de Homans tarafından atılmış olup, sosyal elementler; aktivite, etkileşim ve duyarlılık olmak üzere üç bağlamda ele alınmıştır. Homans’a göre, ağdaki etkileşimi tanımlayan ana yapı bir aktivite etrafında gerçekleşmekte ve sonucunda etkileşim ve duyarlılık oluşmaktadır (McPhee ve Corman, 1995:132). Bireyin grup içerisinde yaptığı iş olarak tanımlanan aktivite, bireyin diğer bireylerle olan eylemini tetiklemekte ve bu durum bireyin diğerlerinden etkilenmesine yol açmaktadır. Bireyler arasında yaşanan etkileşimin sonucunda ise, sıklıkla pozitif duyarlılık oluşmakta ve pozitif duyarlılık bireyler arasında kurulacak yeni bağlar için zemin hazırlamaktadır (French ve diğerleri, 1963:381).

81

Bir odağa sahip olan iki birey, odağı olmayan iki bireye göre daha fazla ortak aktivite paylaşmaktadır ve dolayısıyla grup aktiviteleri bu ortak odaklar kapsamında organize edilmektedir (Feld, 1981:1016). Feld (1981)’in tanımına göre, iki birey odak bir aktiviteye ortak katılım gerçekleştiriyorsa, bu iki birey arasında muhtemelen bir bağ oluşur yani ağ ilişkisi gelişir. Feld (1981), odağı; odağın sosyolojik doğası gereği kısıtlayıcı (constraining) olması, bireysel ilişkilerin yayılımı açısından uyumlu (compatible) olma gerekliliği ve bireyler arasındaki sosyal etkileşimi değerlendiren odağın organizasyon derecesi olarak tanımlanan daha küçük (smaller) odak olmak üzere üç bağlamda ele almıştır.

Şekil 4’te, odak teorinin dinamikleri görülmektedir ve bu dinamikler yukarıda değinilen üç bağlamda açıklanmaya çalışılacaktır.

Şekil 4: Odak Teorinin Dinamikleri (Feld, 1981:1026)

Ağ yapısının anlaşılması, sosyal ağın oluşumunun ve bireyler arasındaki odak ilişkinin anlaşılmasına bağlıdır. Odak; bireyler, yerler, sosyal pozisyonlar, aktiviteler, gruplar içeren birçok farklı nesne olabilir (Feld, 1981:1017). Odak, bireyleri daha sık ve daha fazla etkileşime zorlar. Dolayısıyla, aynı odakla ilişkili bireyler arasında, zamanla bir bağ kurulması beklenir. İki birey arasındaki bağ, bu bireyleri yeni bir odak noktası bulmaya iter. Bu durum odak teorinin yapısal yaklaşımına göre, ağdaki üyelerin

82

etkileşiminin birleşimi, bireylerin birçoğunu yeniden bir araya getirecek yeni bir odak bulmaya ve geliştirmeye motive eder, şeklinde açıklanır (Feld, 1981:1019). Bu durum odağın kısıtlayıcılığının pozitif çıktısı olarak düşünülebilir.

Başlangıçtaki bağlar ne kadar birbiri ile uyumlu, benzer aktivite türleri içeriyorsa ya da aile içi sosyal etkileşim gibi fiziksel yakınlığa bağlı etkileşim içinde iseler, bireyler için yeni bir odak bulma işi o derece kolaylaşır. Bireyler arasındaki güçlü bağların sonucunda birey setleri içerisindeki birçok bağ arasında muhtemel yeni bir odak gelişecek ve daha önce birbiri ile bağlantısı olmayan bireyler arasında bağ oluşacaktır (McPhee ve Corman, 1995:134). Bu durum odak teorinin dinamik yapısı ile ilişkilidir. Şekil 4’te bu durum şu şekilde özetlenmiştir; bir odak etrafında bir araya gelen bireyler arasında oluşan etkileşim, bireyleri uyumlu olmaya iterek aralarında güçlü bağların kurulmasına neden olmakta ve bu da yeni odakların oluşumunu tetiklemektedir.

Feld’e göre, küçük odaklar daha az insanın aktivitelerini organize eder, büyük odaklar ise daha büyük kitlelerin aktivitelerini organize eder. Küçük odaklar, görece fazla sayıda kısıt içerirken, büyük kitlelerin aktivitelerini düzenledikleri için büyük odaklar da daha az kısıt söz konusudur. Ağın yapısı, kısıtlara ve odağın büyüklüğüne bağlıdır. Yüksek ölçüde kısıtlayıcı odak, odağın büyüklüğüne bağlı olarak, birbirine sıkı sıkıya bağlı çeşitli boyutta küme oluşmasına neden olur (Feld, 1981:1019).

Homans’ın insan grupları teorisine geri dönecek olursak, bir etkileşim ve duyarlılık içinde bireyleri bir araya getiren unsur, benzerliktir. Sosyal bağlantı formları içindeki tutumun, davranışın ve sosyal pozisyonun benzerliğinin vurgulandığı bu tanımlamada, etkileşimin sıklığı uniformdur ve bu tür benzerlikler bağlantı seçimlerini artırırlar (Feld, 1981:1018). Başka bir deyişle, benzerlik; bireyleri bir aktivite etrafında bir araya getiren bir mekanizma görevi görmektedir. Feld’e göre ise benzerlik, odaklanılmış etkileşime yol açmaz, ancak odaklanılmış bir etkileşim, bireysel özelliklerin benzerliğinden bir parça barındırır (Feld, 1981:1018). Feld’in yaklaşımında, bireysel özelliklerin benzerliğinden ziyade, sosyal içerik odaklı organizasyon yapılarının etkileşim üzerindeki etkileri vurgulanmıştır. Odak teoride etkileşimin baş aktörü benzerlik değil, odaktır. Birbirine benzer bireyler bir araya gelerek her zaman ağın bir parçası olmazlar; ancak, bir odak etrafında bir araya gelen bireyler arasında bir benzerlik oluşur/vardır.

83

Literatürde sık sık ele alınan ağ etkileşimini tetiklediği savunulan bir diğer mekanizma ise fiziksel yakınlıktır (Madan ve diğerleri, 2011). İki birey arasında fiziksel bir yakınlık söz konusu ise, t-1 zamanda aralarında bir bağ kurulmamışken, t zamanda aralarında bir bağ oluşması beklenir. Feld’e göre fiziksel yakınlık, bireyler arasındaki odakların sayısını attırır, başka bir deyişle, bireyler fiziksel temas içerisinde oldukları bireyler ile daha fazla ortak aktiviteye katılmaktadırlar. Dolayısıyla, fiziksel yakınlık kısıtının (proximity), odağın parametrelerinden etkilenmesi beklenir (McPhee ve Corman, 1995:134). Yakınlık ağları, formal yapısı gereği bir ya da birbiri ile ilişkili çoklu aktiviteler içerir ve bu nedenle odakları etkilemektedirler. Başka bir ifadeyle, aile ya da komşuluk ağları, diğer ağlara nazaran daha fazla odak içerir. Çünkü bu bağlar bireyi daha fazla ortak aktiviteye katılmaya ve dolayısıyla etkileşime ve uyumlu olmaya zorlar.

Özetle, Homans’ın insan grupları teorisi aktivite, etkileşim ve duyarlılık üzerine kurulu iken, Feld’in aktivite odaklı modeli, odak aktivite, benzerlik olmaksızın etkileşim üzerine kuruludur. Bu iki yaklaşım arasındaki temel fark benzerlik temelinde açıklanabilir. Bu çalışmada ise, Feld’in odak teori yaklaşımı benimsenerek, odağın aktörler üzerindeki etkisi yakınlık kısıtı bağlamında ele alınacaktır.