• Sonuç bulunamadı

3. HABERLERDE YOKSULLUĞUN TEMSĠLĠ VE YAPISAL YANLILIK YANLILIK

3.2. NESNELLĠK VE YANLILLIK

yapılarına doğru bükülmesi” biçimde tanımlanabilir. Hackett, yapısal yanlılığı haber üretiminin yanlılıktan kaçarken yanlılığa tutulması olarak tanımlamaktadır (1998).

Liberal-çoğulcu yaklaĢım, medya alanında sorun olarak tanımladığı yanlılığı ortadan kaldırmak amacıyla gazeteciler için çeĢitli etik kodlar geliĢtirmiĢtir. Bunlar nesnellik, tarafsızlık ve dengeliliktir. Liberal-çoğulcu yaklaĢım içinde belirlenen ilk gazetecilik kodu, nesnelliktir. Nesnellik, aktarılan olayların yorumdan ayrılabileceği temeline dayanmaktadır. Gazeteciler bu durumda olaylara dıĢarıdan bakıp onları objektif bir biçimde haber haline getirecek ve izleyiciye sunabilecektir. Gazetecilik kodu olarak nesnellik, Aydınlanma Projesi‟nden kaynaklanmaktadır. Bilim adamının incelediği olgulara nesnel bir biçimde yaklaĢabileceği miti, liberal-çoğulcu yaklaĢım tarafından gazetecilik kodu olarak değerlendirilmiĢtir. Ancak gazetecinin içinde yaĢadığı toplumsal koĢullarla var olan bağları düĢünüldüğünde, bir dünya görüĢüne sahip olduğu ve haber olacak olaya yaklaĢımında da bu dünya görüĢünden bağımsız hareket edemeyeceği dikkat çekmektedir. Burton‟a göre haberler de diğer medya ürünleri gibi seçme ve inĢa etme sürecinin sonucudur ve insan yapımı Ģeylerdir.

Haberciler, kendi arka plan bilgilerini, inançlarını kısacası ideolojilerini kullanarak haber yaparlar (Burton, 1995; 143). Dolayısıyla gazetecinin haber yapacağı olaya değer yargılarının etkisinden uzak kalarak yaklaĢabilmesi mümkün değildir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda nesnelliğin yalnızca teorik bir ilke olarak kaldığı, uygulamaya geçirilemediği görülmektedir. “Nesnel ya da tarafsız habercilik yaptıklarını iddia edenler, haberde birincil tekil Ģahısa dayanan anlatım biçimini (ben böyle düĢünüyorum, bence vb.) kullanmamayı bu iddianın yeterli bir kanıtı olarak sunmaktadırlar. Oysa bu ifadeler kullanılmadan da yargı ya da yorum içeren haberler yapmak mümkündür” (Ġnal, 1995; 113-114). Poyraz‟a göre “BaĢat paradigmanın

iddia ettiğinin tersine, televizyon ve mikrofonu gerçekliği kaydetmez, onu kodlar; bu kodlama ideolojik olan bir gerçeklik duygusu içerir. Bu nedenle yeniden sunulan gerçeklik değil, ideolojidir; ve bu ideolojinin iĢleyiĢiyle televizyonun görselliği sağlanır. Böylelikle, doğruluk iddiasını gerçeğin nesnelliği içinde konumlandırmaya çalıĢır, ve dolayısıyla ürettiği her doğrunun gerçeklik değil, ideoloji olduğu gerçeğini gizler” (Poyraz, 2002; 25).

Liberal-çoğulcu yaklaĢımın yanlılığı önlemek için belirlediği ikinci kod ise, tarafsızlıktır. Tarafsızlık, basın dünyasında kuruĢluk gazetelerin çıkıĢı ile basın kitleselleĢmesi sonrasında belirlenen bir ilkedir. 19. yüzyılda, haber ajanslarının kurulmasının ardından farklı dini inanç ve siyasi görüĢlere sahip olan “müĢterilere”

ulaĢmak, onlara hitap edebilmek için tarafsızlık ve objektiflik ilkelerine sığınmaya baĢlamıĢlardır (Çaplı, 2002; 69).

Haberin ticari bir mala dönüĢmesi, pazar ya da piyasa yasalarına bağlı olmasını da beraberinde getirmiĢtir. Haber artık arz-talep durumuna bağlı bir hale gelmiĢtir ve buna göre Ģekillenmektedir (Ramonet, 2000; 69). Basın kuruluĢları daha fazla izleyiciye ulaĢabilmek adına, tarafsız oldukları iddiasında bulunmaya baĢlamıĢlardır. Oysa haber olacak olayın seçimi, bunlara hangi sayfada, ne kadar büyüklükte yer verileceği, hangi olayın ön plana çıkarılacağı, haberde seçilen sözcükler... gibi kararların hepsi taraf olmayı ve habere yorum katmayı gerektirmektedir.

Ġzleyici ya da okurların kendi dünya görüĢlerine uygun yayın organlarını takip etmesi, medyanın yayın politikalarının belirlenmesinde büyük önem taĢımaktadır. Hedef kitlenin kendisine yakın bulduğu ve takip ettiği yayın organının bu kitlenin beklentilerine uygun içerikte yayınlar yapması gerekmektedir. Böyle bir

yayın organında çalıĢtığı düĢünüldüğünde, gazetecinin istese bile nesnel ya da tarafsız olmasına imkân bulunmamaktadır (Çaplı, 2002; 89).

Girgin‟e göre tarafsız ve değer yargısı taĢımayan bir enformasyonun varlığı mümkün değildir; “enformasyon, sözcüğün her anlamıyla bir güçtür ve gücün tarafsızlığı savunulamaz. Haberdeki her sözcük, her kavram, her tümce, her paragraf, her konu ve her resim belli bir anlam taĢır” (Girgin, 2001)

Tokgöz‟ün gazetecilerin nesnel olabilmeleri için belirttiği ilkeler; dengeli ve tarafsız olmak, haber yazımında kesinliğe ve realizme uymak, haberde tüm geçerli noktaları sumak, yorum ile olguları birbirinden ayırmak, yazarın kendi tutumu, yorumu veya katılımının etkisini azaltmak, aykırı, yanlı olma ve hınç alma gibi amaçlardan kaçınmak… (Tokgöz, 2000; 311)

Gazeteciler için belirlenen bu kodlar, medyanın ve dilin yansız bir aktarıcı olduğu temel iddiasını taĢımaktadır. Oysa kurulan her cümle, söylenen her söz “dilin dolayımını gerektirir” ve bu nedenle “uzlaĢımsal bir gerçek, mutlak bir nesnellik, tarafsızlık aslında olanaksızdır” (Ġnal, 1995; 114). Haberlerde aynı olguyu ifade etmek için farklı sözcükler seçilebilir, bu seçimler de ideolojinin sonucudur. “Haber, dili kullandığı ve dil de tarafsız olamayacağı için tarafsız olamaz” (Ġnal, 1995; 115).

Haber bir yandan günlük iletiĢimin dilini kullanırken diğer yandan da medyanın kod sistemini içinde barındırmaktadır. Farklı iletiĢim araçları farklı kodlama sistemlerine sahiptir, örneğin her gazetenin kendine özgü sayfa düzeni ve sentaksı vardır. Bu sentaks, punto seçimi, baĢlıkların büyüklüğü, fotoğrafların kullanım biçimi gibi unsurları içermektedir (Ġnal, 1995; 111-135). Böylece anlam

hem günlük dilin kullanımı içinde hem de medya mecralarının kullandığı özgün kodlar aracılığı ile Ģekillenmekte ve okura ulaĢmaktadır (Onursoy, 2005; 151)

Liberal-çoğulcu yaklaĢım, son olarak dengelilik ilkesini belirlemiĢ ve bununla, nesnellik ve tarafsızlık kodlarını garanti altına almaya çalıĢmıĢtır. Haberlere bakıldığında olayın bütün taraflarına yer veren dengeli bir aktarım görülmemektedir.

Haberlerde genellikle belirli bir kesim yer almaktadır. Dengeliliğin varmıĢ gibi göründüğü durumlarda da aslında yine elit olarak değerlendirilebilecek kesimlerin ön plana çıkarıldığını, onların görüĢlerine destek verildiğini, habere konu olan olay bağlamında elitlerin karĢısında yer alan kesimlerin görüĢlerinin ise elitleri haklı çıkarmak adına kullanıldığı dikkat çekmektedir.

Yüksel, POAġ ÖzelleĢtirmesinin basına yansıması üzerine yaptığı araĢtırmasında haberlerin tam anlamıyla basın meslek ilkelerine ve nesnellik ilkelerine bağlı olarak yayınlandığını söylemenin mümkün olmadığını belirtmektedir.

Yapılan haberlerde okura olaya iliĢkin tam bir çerçeve sunmak yerine “olayın kimi boyutları saklanarak, kimi haber olayları görmezden gelinerek, haber ve yorum ayrımı gözetilmeksizin, tarafsızlık, netlik, denge ve eĢit alan kurallarına uyulmaksızın” sunum yapıldığını belirtmektedir. Ġncelediği haberlerlerin daha çok propaganda amacı taĢıyan ifade ve unsurları içerdiğini belirten Yüksel, bu durumu etkileyen en önemli faktörleri “basın sermayesinin ihaledeki pozisyonu, birbirleri arasındaki çekiĢmeler, kurum dıĢı unsurlar ve ideolojik eğilimler” olarak belirlemiĢtir (Yüksel, 2002; 103-105).

Haber sunum biçim ve gelenekleri, örgütlerin yapıları ve ideolojileri, profesyonel normlar ve değerler, gazetecileri haber yaparken öylesine sınırlandırmaktadır ki hangi konuyu vurgulayacaklarına ve hatta bazı durumlarda

konuları alıcılarına nasıl sunacaklarına karar verme özgürlükleri bile neredeyse hiç yoktur (GUMG, 1976; Hartmann ve Husband, 1974; Golding ve Elliot, 1979;

Schlesinger, 1978‟den aktaran Weaver, 2001; 51).

IĢık‟a göre, siyasal sistemin çizdiği hukuki çerçeve, medya sisteminin genel iĢleyiĢ ve faaliyetlerini ve mülkiyet biçimlerini belirleyerek kontrol altında tutarken, kapitalist sistem içindeki büyük firmalar da reklam baskısı ile medyayı kontrol altında tutmaktadır (IĢık, 2005; 115-117). Ġdeal olarak medyanın tarafsız ve objektif olması gerektiğine değinen ġimĢek günlük pratikler içinde “medya organları, sektörün acımasızlığı içinde varlığını sürdürebilmek, hayatını idame ettirebilmek, maddi olarak gelirinin devamını sağlayabilmek için tarafsız bir Ģekilde ve hür irade ile hareket etme olayını bir kenara bırakmak zorunda kalmaktadır” (ġimĢek, 2009;

126)

Liberal-çoğulcu yaklaĢımın belirlediği yanlılık sorununun ve buna çözüm olarak sunduğu gazetecilik kodlarının günümüz medya dünyasını açıklamaya yetmediği görülmektedir. Hatta bunlar var olan yapıdaki sorunların üstünün kapanmasına neden olmaktadır. Hackett‟ın da belirttiği gibi günümüzde daha önemli olan ve üzerinde durulması gereken yapısal yanlılıktır. Medya kuruluĢlarının haberleri nasıl kurduğu, kimlerin anlamlarını meĢrulaĢtırdığı, bunu yaparken ne tür unsurlardan yararlandığı konusunda değerlendirme yapabilmek ancak yapısal yanlılık üzerinde durularak mümkün hale gelecektir.