• Sonuç bulunamadı

gerçekleĢtirmiĢtir. Neoklasik büyüme modeli, nüfus artıĢına ve teknolojik değiĢmeye tasarruf, yatırım ve ekonomik büyümenin nasıl cevap verdiğini açıklamaktadır. Bu teori 1956 da birbirinden bağımsız olarak Solow ve Swan tarafından geliĢtirilmiĢtir (Parasız, 2008: 131). Söz konusu model daha çok Solow modeli olarak bilinmektedir.

Solow 1956 yılında yayınladığı klasik makalesinde, neoklasik üretim fonksiyonu varsayımı altında, ekonomik büyüme çalıĢmalarını baĢlatmıĢtır. Tasarruf oranı ve nüfus artıĢını dıĢsal olarak almıĢ ve bu değiĢkenlerin durağan-durum kiĢi baĢına gelir seviyesinde olduğunu göstermiĢtir (Mankiw ve diğ., 1992: 407). AyrıcaSolow makalesinde neoklasik piyasa koĢullarında, sermaye ve iĢgücü tarafından tek bir mal üretildiğini, ölçeğe göre sabit getirinin olduğu ve teknolojinin ise dıĢsal olarak belirlendiğini varsaymıĢtır (Solow, 1956: 66).

Solow modelinde teknolojik ilerlemenin dıĢsal olması, teknolojinin modelde nasıl ortaya çıktığının açıklanmamasıdır. BaĢka bir deyiĢle teknolojik ilerleme, cennetten düĢen bir meyve olarak görülmüĢtür. Ayrıca modelde teknolojik geliĢmenin mevcut iĢgücünün etkinliği arttıran türde olduğu varsayılmaktadır. Solow

32

modelinde, Schumpeter teknolojik ilerlemenin ani ve süreksiz aralıkla ortaya çıkan bir olgu olduğu görüĢü kabul edilmemektedir. Yani teknolojik ilerleme sabit bir hızla büyümektedir (Ünsal, 2007: 192-193). DıĢsal teknolojik ilerleme varsayımı altında neoklasik üretim fonksiyonu (Solow, 1956; Mankiw ve diğ., 1992: 409-410),

0 <α <1 olmak üzere, Y =Kα(AL)1−α (2.1) Ģekilde gösterilebilir. Burada Y, belirli bir dönemdeki çıktı düzeyini, K, fiziki sermayeyi ve AL, ise etkin emeği (L emek,Ateknolojik ilerleme) simgelemektedir. A ve L sırasıyla n ve g gibi dıĢsal bir oranla büyüdükleri varsayılmaktadır. Dolayısıyla etkin emek n+g oranında artmaktadır.

Modelde çıktının sabit kısmı, s, yatırıma eĢit olduğu varsayılmaktadır. Fonksiyon 2.1, AL ‟ye bölündüğünde, y = Y/AL etkin iĢçi baĢına çıktı düzeyini, k =

K/AL etkin iĢçi baĢına sermaye stokunu göstermektedir:

k = sy (n+g+δ)k

k = sk (n+g+δ)k (2.2)

Denklem 2.2‟dekiδ, sermayenin yıpranma oranını ifade etmektedir.Bu denklemdekik durağan durumdakik*değerine yakınsamaktadır.Durağan durumdakik*ise Ģu Ģekilde tanımlanmaktadır:

k*=(s/(n+g+ δ))1/ (1-α) (2.3) Modelde durağan durumdaki sermaye-emek oranı, pozitif tasarruf oranına ve negatif nüfus artıĢ oranına bağlıdır.

2.1‟deki Cobb-Douglas üretim fonksiyonundaki α ve (1-α) parametreleri, tam rekabet durumunda sırasıyla sermaye ve emek girdilerine yapılan ödemelerin hasıladaki paylarını temsil etmektedir (Ünsal, 2007: 210).

33

Denklem2.4‟dekiB terimi, toplam faktör verimliliği(TFP) olarak tanımlanmaktadır. Bir çarpımın büyüme hızı elemanlarının büyüme hızının toplamına eĢittir. 2.1‟deki denklem bu Ģekilde ifade edildiğinde (Ünsal, 2007: 210),

gY= gTFP + αgK + (1α)gL (2.5)

Ģeklinde gösterilmektedir. Büyüme muhasebesi denklemi olarak nitelendirilen (2.5) nolu denklem aslında Solow‟un 1957 yılında yayımladığı “Teknolojik Ġlerleme ve Bütüncül Üretim Fonksiyonu” baĢlıklı makalesinde çıktıdaki büyümeyi;teknolojik geliĢmedeki büyüme, sermayedeki büyüme ve iĢgücündeki büyüme biçimde ayrıĢtıran basit bir analizidir (Jones, 2001: 42). Bu analizde Solow, büyümenin nedeni olarak değerlendirdiği teknolojik geliĢmenin nasıl ölçülebileceğini göstermiĢtir. Denklemde büyüme hızı (gY) ile sermaye (gK) ve emek(gL) girdilerinin

büyüme hızına katkıları arasındaki fark, teknolojik geliĢmenin (gTFP) büyüme hızına

katkısını olarak tanımlanmaktadır. gTFP, Solow‟un nasıl meydana geldiğini

açıklamadığı teknolojik geliĢme sonucunda ortaya çıktığı için Solow artığı olarak nitelendirilmektedir (Ünsal, 2007: 209-212).

Neoklasik büyüme modelinde teknolojik geliĢmenin nasıl ortaya çıktığı açıklanmamasıyla beraber, bütün ülkelerinteknoloji düzeylerinin tamamen aynı olduğu varsayılmıĢtır. Bu varsayım altında geliĢmekte olan ve geliĢmiĢ ekonomilerin reel büyüme oranlarının birbirine yakınlaĢacağı ve bu oranın da “sıfır” olacağı kabul edilmektedir. Bu hipoteze literatürde “yakınsama hipotezi” ve geliĢmekte olan ülkelerin geliĢmiĢ ekonomileri yakalamalarına da “yakalama süreci”adı verilmektedir. Yakınsama hipotezinde, teknoloji sabit ve dıĢsalken, yoksul ülkelerin zengin ülkelerden daha hızlı büyüyüp onları eninde sonunda yakalayacağı öngörülmektedir (Kibritçioğlu, 1998: 8-9).

Neoklasiklerin bu varsayımıyla birlikte yakınsama hipotezinin temel öngörülerinin dünya ekonomileriyle ilgili gözlemlere uymadığı ve teknolojinin dıĢsal ve sabit olduğu varsayımının gerçekçiolmadığı fark edilmiĢtir. Barro‟ya (1991) göre, gerçekte sadece koĢullu bir yakınsama söz konusudur. Yani, kiĢi baĢına reel gelir düzeylerinin uluslararası düzeydeki yakınsaması ancak benzer kurumsal koĢullara sahip ülke grupları içinde gerçekleĢebilmektedir (Kar ve Ağır, 2006: 53-54).

34

Neoklasik büyüme modelinde ülkelerarası farklılıklar dikkat edilmemektedir. Örneğin yeterli beĢeri sermaye stokuna sahip olmayan azgeliĢmiĢ ülkelerin zengin ülkelere yakalaması söz konusu değildir (Üzümcü, 2015: 232). Neoklasik modelin, büyümeyi temel üretim faktörleriyle açıklamaya çalıĢması, 1960‟lı yıllara kadar beĢeri sermaye kavramına önem verilmemesine neden olmuĢtur.Bu dönemden önce insanı bir sermaye formu olarak kabul etmenin onun saygınlığını ve özgürlüğünü zedeleyeceği düĢüncesinin hakim olması ve iktisatçıların sermaye konusundaki tutucu tavrı beĢeri sermaye ile çalıĢmaların gecikmesine neden olmuĢtur(Tuna ve YumuĢak, 2000: 4).

2.2.1. GeniĢletilmiĢ Solow Büyüme Modeli (Mankiw-Romer-Weil (1992)) Mankiw, Romer ve Weil, 1992‟de yayımlanan “Ġktisadi Büyümeye Ampirik Bir Katkı” adlı çalıĢmada, Solow büyüme modelinin ampirik sonuçlarını değerlendirmiĢlerdir (Jones, 2001: 48). AraĢtırmacılar bu makaledeSolow büyüme modeline beĢeri sermayeyi ekleyerek, modelinin geçerliliğini ortaya koymayı ve bazı ülkeler zenginken diğer ülkelerin fakir olmasının nedenini açıklamayı amaçlamıĢlardır. Bu açıklama yapılırken Solow modelindeki azalan verimler yasası, ölçeğe göre sabit getiri ve teknolojik geliĢme, tasarruf haddi ile nüfus artıĢının dıĢsal olduğu varsayımları hala geçerlidir(Mankiw ve diğ., 1992: 408-410).

Yazarlara göre, Solow modelinde beĢeri sermaye dıĢlandığında tasarruf ve yatırım artıĢının gelir üzerindeki etkisi oldukça büyüktür. BaĢka bir ifadeyle, modelde tasarruf ve nüfus artıĢının katsayı tahminleri sapmalı olmaktadır. Bu durumun nedenini araĢtırmacılar, tasarruf haddi,beĢeri sermaye birikimi ve nüfus artıĢ oranının birbiriyle iliĢkili olmasına bağlamaktadırlar. BeĢeri sermaye modele dahil edildiğinde, tahmin edilen katsayılar gerçek değere yakın olmaktadır. Bu nedenle beĢeri ve fiziki sermaye birikimleri Solow modeline dahil edilerek model geniĢletilmiĢtir. Aslında araĢtırmacılar,ekonomik büyümeyi açıklamada Neoklasik modelinin yetersiz olduğu belirten ve içsel büyümeyi tercih eden ekonomistlere karĢı, geniĢletilmiĢ Solow modelininmilli gelir farklılıklarını açıklayan en iyi model olduğunu savunmuĢlardır (Mankiw ve diğ., 1992: 408-409).

35

BeĢeri sermaye dahil edilerek geniĢletilen Solow büyüme modelinde Cobb- Douglas üretim fonksiyonu kullanılarak çıktı (Mankiw ve diğ., 1992: 416-418),

Yt= Ktα Htβ(AtLt)1−α-β (2.6)

ifade edilmektedir. Burada, Y çıktı düzeyini, K fiziki sermaye düzeyini,

H2beĢeri sermaye stokunu, A teknoloji düzeyini, L iĢgücü miktarını göstermektedir. α, β ve 1- α-β üsleri ise her bir girdinin esneklik kat sayısını ifade etmektedir.

Bireyler hem beĢeri sermayeye hem de fiziki sermayeye yatırım yapmaktadırlar. sh beĢeri sermaye yatırımlarının gelire oranını ve sk ise fiziki

sermaye yatırımlarının gelire oranını göstermektedir. Bütün bu varsayımlar dikkate alındığında ekonomideki denklem Ģu Ģekilde tanımlanabilir:

kt=skyt(n+g+δ)kt

ht=shyt(n+g+δ)ht (2.7)

(2.7) nolu denklemde y = Y/AL, k = K/AL ve h = H/ALterimleri etkin iĢçi baĢına girdileriifade etmektedir.Bu denklem, durağan durum dengesinde, kiĢi baĢına gelirin fiziki ve beĢeri sermaye yatırımları ile pozitif, nüfus artıĢ oranı ile negatif iliĢki içinde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle beĢeri sermayeye birikimi, fiziki sermaye yatırımların kiĢi baĢına gelir üzerindeki etkisini arttıracak ve durağan durumdakibeĢeri sermaye birikimi yüksek olacaktır. kt veht terimleri sıfıra

eĢitlendiğindedurağan durum değerleri elde edilmektedir:

k*=(sk 1-βshβ/(n+g+ δ))1/ (1-α-β)

h*=(sk αsh1-α/(n+g+ δ))1/ (1-α-β) (2.8)

Denklemlerde, tasarruf ve nüfus artıĢı h* teriminietkilediği için dıĢlanmıĢ beĢeri sermayenin, tasarruf haddi ve nüfus artıĢı üzerindeki etkisi sapmalı

2

Lucas‟ın (1988) modelinde yer alan beĢeri sermaye diğer mallardan farklıdır. Fakat Mankiw, Romer ve Weil, bir ekonominin beĢeri sermaye birikimi yapmasını fiziksel sermaye birikimi gibi ele almaktadır (Jones, 2001: 49).

36

olmaktadır. Bu nedenle araĢtırmacılara göre, beĢeri sermaye büyüme modeline eklenmelidir.

GeniĢletilmiĢ Solow modelinde dıĢsallıklar olmamasına rağmen fiziksel sermaye birikimi Solow modeline göre, kiĢi baĢına geliri daha fazla etkilemektedir. Çünkü modelde, yüksek tasarruf oranı durağan durumda yüksek gelire neden olmakta ve yüksek gelirde yüksek beĢeri sermaye olarak geri dönmektedir. Bu nedenle yüksek tasarruf oranları toplam faktör verimliliğini arttırmaktadır. Bu modele göre, ülkelerin teknoloji seviyesi, fiziki ve beĢeri sermaye birikimleri ve nüfus artıĢ oranları aynıysa kiĢi baĢına gelirleri yakınsamaktadır. Fakat bu yakınsama Solow modelinin iddia ettiğinden daha yavaĢ gerçekleĢmektedir. Solow modelinde ülkeler, durağan durumun yarısını 17 yılda ulaĢırken geniĢletilmiĢ modelde 35 yılda ulaĢılmaktadır (Mankiw ve diğ., 1992: 432-433).

Mankiw, Romer ve Weil‟e göre, beĢeri sermaye modele dahil edildiğinde ulusal gelir farklılıklarının %80‟i açıklanabilmektedir.Ayrıca bu yazarlara göre geniĢletilmiĢ Solow modeli, neden bazı ülkeler zengin, diğer ülkelerin fakir olduğunun neredeyse tamamını açıklamaktadır.

Benzer Belgeler