• Sonuç bulunamadı

2 6 NANAN B R VARLIK OLARAK NSAN

Belgede Kant felsefesinde insan (sayfa 55-63)

Teorik ak l nas l bir tak m çeli kilere dü üyorsa, pratik ak l da ayn ekilde baz ç kmazlara dü er. Çünkü Kant’a göre, en yüksek iyi kavram çift anlaml l k ta maktad r. Kant, bu konudaki dü üncelerini aç klarken,

“En yüksek, en üstün olan, ya da yetkin olan anlam na gelebilir. Bunlardan birincisi, kendisi ko ulsuz olarak, yani ba ka hiçbir ko ula ba l olmayan ko uldur. .kincisi, kendi türünden daha büyük bir bütünün parças olmayan bir bütündür.”(Kant, 1994: 120) demektedir.

Fazilet mutlulu a ula ma u runa gösterilen her türlü gayretin en önemli, en üstün art d r. Bu sebeple de üstün iyidir. Fakat buradan faziletin tam ve yetkin iyi oldu u sonucu da ç kmaz. Kant’a göre, mutlulu a lay k olma yani fazilet ile mutlulu a ula ma ayn ey de ildir. Fazilet olmal ama onun yan s ra mutluluk da olmal d r. Çünkü, mutlulu a ihtiyaç duyulup ona lay k olundu u halde ondan pay alamamak, her eye gücü yeten ak l sahibi bir varl n yetkin istemesiyle bir arada olmaz (Kant, 1994: 120).

9u halde hem fazilet hem de mutluluk ikisi birlikte bir insan n sahip olabilece i en yüksek iyiyi olu tururlar. Burada fazilet en yüksek iyinin en ba taki art d r. Onun ötesinde ba ka art yoktur. Mutluluk ise daima kendisine ula lmak istenen ey oldu u halde tek ba na ve bütün olarak iyi de ildir. Mutluluk, her zaman ahlakl davran gerektirir.

Kant’a göre, fazilet ile mutluluk aras nda zorunlu bir ba vard r. Bu ba n, ya analitik ya da sentetik olmas laz md r. Analitik oldu unda özde lik kanununa, sentetik oldu unda ise sebeplilik kanununa uygun olmal d r. En üstün iyi kavram nda bir araya getirilen fazilet ve mutluluk aras ndaki ili ki ya ahlakl olmak u runa mutlulu un pe inde akla uygun bir gidi eklinde olacakt r ki, bu takdirde gösterilecek davran lar ve bu davran lar n temelinde bulunan ilkeler özde tir. Yahut da bu iki kavram aras nda ahlakl l n mutlulu u gerektirmesi

biçiminde bir sebep sonuç ili kisi bulunacakt r (Kant, 1994: 121). Kant, her iki ili kinin de insan çeli kiye götürece ini dü ünür. Kant’a göre, Eski Yunan okullar ndan Epikürosçular ve Stoac lar fazilet ile mutlulu u özde kabul etmi lerdir. Aralar ndaki tek fark iki kavram aras nda temel kavram seçi lerindedir (Kant, 1994: 121).

Epikür, fazileti en yüksek iyilik olarak kabul etti i hazza ula mak için sadece bir vas ta olarak görür. T pk bir doktorun sanat n n kendisi için de il de ba kas na sa l k ve esenlik verdi i için takdir edilmesi gibi, erdemin de eri de insana sa lad mutlulukla ölçülür. Eski ça n, bilgelik, cesaret ve adalet gibi erdemleri de ayn sebepten dolay yani bir i e yarad için aran r ve yap l r.

Stoac lar n anlay nda ise durum bunun tam tersidir. Stoac lara göre fazilet, ayn anda hem amaç hem de vas ta olarak iyidir. .yili e ula mak için de erdemli olunmaz. O, sebebini kendinde bulur. Dolay s yla onu doktorun sanat yla kar la t rmak do ru de ildir. Fazilet, daha çok bir oyuncu ve rakkasenin sanat na benzer. Çünkü sanat amac n kendinde bulur. Bunun gibi faziletin amac da tamamen kendisine yöneliktir.

Kant’a göre, bu iki okulun fazilet ile mutlulu u özde kabul edi inden dolay söz konusu iki kavram aras ndaki ba analitiktir. Oysa fazilet ve mutluluk kavramlar birbirlerinden çok farkl d rlar. Üstelik kavramlar tahlil edildi inde birinin di erini kapsamad görülür. Kant, bu farkl l belirlerken,

“En yüksek iyi, pratik olarak nas l olmal d r? sorusu, imdiye kadar ki bütün ba da t rma giri imlerine kar n, hala çözülmemi bir soru olarak durmaktad r. Bu sorunu, çözümü bu kadar zor bir soru yapan ey, analitikte gösterilmi tir. Bu da mutluluk ile ahlakl l n, en yüksek iyinin özgül olarak birbirlerinden çok farkl iki ö esi olmalar , bundan dolay da aralar ndaki ba n analitik olarak bilinememesidir. Tersine mutluluk ile ahlakl l k aras ndaki ba , kavramlar n bir sentezidir.” (Kant, 1994: 123) demektedir.

Bu durumda söz konusu kavramlar aras ndaki ili ki analitik olamayaca na göre o nas l olmal d r ve bu zorunlu ba lant n n nedenin etkiye ba lant s biçiminde dü ünülmesi mümkün müdür? Probleme bu aç dan bak l nca, iki farkl sebep sonuç ili kisi ortaya ç kt görülür. 9öyle ki, ya mutluluk ahlakl l n sebebidir

ya da ahlakl davran mutlulu u gerektirir. Bunlardan acaba hangisi do ru olabilir? Önce birinci kk ele alal m. Mutluluk ahlakl l n sebebi olabilir mi? Bir ba ka ifadeyle ahlakl l k, mutlulu a eri mek midir? Bu oldukça zor görünüyor. Kant’a göre, isteyeni belirleyen nedeni kendi mutlulu unun arzusunda gören kurallar hiç ahlaksal de ildir ve hiçbir erdemi temellendirmezler (Kant, 1994: 124). .kincisi de her zaman do ru de ildir, yani ahlakl l k her zaman zorunlu olarak mutlulu u gerektirmez.

O halde madem ki, pratik kurallara göre en yüksek iyi mümkün de ildir; acaba en yüksek iyiyi emreden ahlak kanunu da dü ürünü ve bo , uydurma amaçlara yönelmi bir ey, dolay s yla yanl m d r? (Kant, 1994: 124)

Kant, kendi ortaya att bu soruya olumsuz cevap verir. Hat rlanaca üzere, teorik ak l için de buna benzer bir çeli ki söz konusu idi. Orada tabiat kanunlar n n zorunlulu u ile hürriyet aras nda bir çat ma vard . Bu çat man n gerçek bir çat ma olmay n n ispat ile söz konusu olan çeli ki ortadan kald r lm t . Meselenin çözümü insan n görünü olarak tabiat kanunlar n n mekanizmine tabi oldu u, kendinde varl k olarak ise hür oldu u gerçe inin kabul edilmesine ba l idi. Pratik Akl n çeli kisi için de böyle bir çözüm yolu bulunabilir. Kant’a göre, en yüksek iyinin unsurlar olan ahlakl l k ile mutluluk aras nda zorunlu bir ili ki vard r. Bu ili ki ya analitik olmal d r ya da sentetik. Bu ili ki analitik olamaz çünkü, ahlakl l k ile mutluluk özde de ildir ve bu kavramlardan birinin tahlili bize di erine götürmez. Söz konusu zorunlu ili kinin sentetik olmas durumunda ise iki ayr önerme vard r. Bunlardan ilki, mutlulu a ula ma çabas n n fazilet oldu unu ifade eder ki, bu her bak mdan yanl t r. .kinci önerme ise ahlakl l n zorunlu olarak mutlulu u gerektirdi i biçimindedir. Bu önerme ise artl olarak do rudur. E er insan kendisini sadece duyular dünyas na ait bir varl k olarak görürse önerme yanl olur. Yok e er insan, ayn zamanda kendisini numenal varl k olarak da görüp kabul ederse bu takdirde fazilet mutlulu a sebep olabilir. Niyetin ahlakl l sebep olarak dü ünüldü ünde, bununla duyulur dünyadaki sonucu olan mutluluk aras nda do rudan olmasa da dolayl ama ayn zamanda zorunlu, Tanr vas tas yla veya tesadüfi bir ili ki vard r. Fakat bu durum en yüksek iyi için yeterli olamaz (Kant, 1994: 125).

Pratik akl n çeli kisinin ancak bu ekilde çözülebilece ini ifade eden Kant, bu çözümlemelerinden hareketle bir tak m sonuçlar ç kar r.

Ahlakl l k ve mutluluk beklentisi aras nda do al ve zorunlu bir ba n varl n n mümkün oldu u dü ünülebilir. Buna ra men, mutluluk arzusunun gerektirdi i ilkelerin ahlakl l do urabilece i hususu pek mümkün görünmüyor. 9u halde en üstün iyinin ilk art ahlakl l kt r. Mutluluk ise en yüksek iyinin ikinci unsuru olmakla birlikte, ahlakl l art ko ar. En yüksek iyi, saf pratik akl n as l amac d r. Dolay s yla en yüksek iyinin elde edilmesi zorunludur. Zira bu amaca ula mak için elden gelen her eyin yap lmas saf pratik akl n buyru udur (Kant, 1994: 129).

Kant’ n yapt bu tahlillerinden de anla laca üzere, en yüksek iyi ancak ihtimali olarak gerçekle tirilebilecektir. Yani ahlakl l k bazen mutlulu a götürecektir. Oysa pratik ak l, ak l sahiplerine zorunlu olarak en yüksek iyiyi gerçekle tirmelerini buyurur. O halde pratik akl n gerçekle mesini her zaman ve zorunlu olarak mümkün olmayan bir eyin istemesi ne kadar uygundur?

Dünyada en yüksek iyiyi gerçekle tirmek, ahlak yasas taraf ndan belirlenebilen bir istemenin zorunlu bir nesnesidir. Böyle bir istemede ise, niyetlerin ahlak yasas na tam uygunlu u, en yüksek iyinin en üst ko uludur. Demek ki bu uygunluk, nesnesi kadar olanakl olmal d r. Çünkü o, bu nesneyi ortaya koyan buyru un içinde kapsan r. Ama istemenin ahlak yasas na tam uygunlu u kutsall kt r. Bu da duyular dünyas ndaki ak l sahibi hiçbir varl n var olu unun hiçbir an nda ula amayaca bir yetkinliktir. Bununla birlikte, bu uygunluk ayn zamanda pratik zorunlu bir ey olarak istendi inden buna ancak o tam uygunlu a do ru sonsuza dek giden bir ilerlemede rastlanabilir ve saf pratik akl n ilkelerine göre istememizin gerçek bir nesnesi olarak böyle pratik bir ilerlemeyi kabul etmek zorunludur (Kant, 1994: 133).

Kant’ n sonsuz ilerlemeden kastetti i ey ruhun ölümsüzlü ü postülat d r. Yukar daki probleme de ancak ruhun ölümsüzlü ünün kabulü ile çözüm bulunabilir. Yani Kant, problemin halini en yüksek iyinin ancak ruhun ölümsüzlü ünün kabul edilmesinde bulur. Kant bu konuda öyle der:

“Ak l sahibi, ama sonlu bir varl k için yaln zca ahlaksal yetkinli in alt basamaklar ndan ba lay p üst basamaklar na do ru sonsuza dek giden ilerleme olabilir. Zaman ko ulunun kendisi için hiçbir ey ifade etmedi i sonsuz varl k bizim için sonu olmayan bu dizide ahlak yasas na uygunlu un tümünü görür ve herkese en yüksek iyiden da tt payda adaletine uygun olabilmek için sonsuz varl n buyru unun hiç aksatmadan talep etti i kutsall a da, ak l sahibi varl klar n bir tek dü ünsel görüsünde tam olarak rastlanabilir.” (Kant, 1994: 133)

Bütün bu tahlillerden sonra ruhun ölümsüzlü ü konusunda hangi sonuçlar elde etti imizi belirtebiliriz. Ahlak kanununun kayna olan pratik ak l insanlardan en yüksek iyinin gerçekle tirilmesini ister. Dolay s yla ahlak kanunu taraf ndan belirlenmi iradenin zorunlu hedefi de en yüksek iyinin gerçekle tirilmesi olacakt r. Bunun için Kant ortaya kutsall k kavram n koyar. O kutsall kla ilgili olarak,

“.stemenin ahlak yasas na tam uygunlu u kutsall kt r.” (Kant, 1994: 132) der.

Bu kutsall n, bu mükemmeliyetin gerçekle tirilmesi ömrü sadece dünya hayat yla s n rl olan bir varl k için mümkün de ildir. Fakat madem ki insan için bu hedef gösteriliyor, o halde bu yetkinli e ula man n da mümkün olmas gerekir. Yani iradenin sadece ahlaki olan istemesi ve ahlakl l n mükafat olarak da zorunlu bir biçimde mutlulu a ula mas gerekmektedir. Ruhun ölümsüzlü ü bir postülat olarak kabul edilirse sözü edilen kutsall n sonsuz bir tekamül içinde gerçekle mesi mümkün olur. Kant mutlulu un insanlara adil olarak da t lmas n n gereklili inden, bunu gerçekle tirecek bir kudrete yani Tanr ’ya ula r.

En yüksek iyinin ilk ve en önemli unsuru ahlakl l k idi. Ahlakl l n tam olarak gerçekle mesi ise sonsuz bir tekamüle yani Kant’ n bir postülat olarak kabul etti i ruhun ölümsüz olmas na ba l idi. En yüksek iyinin ikinci unsuru olan mutlulu un insanlar n ahlakl l klar ölçüsünde adil biçimde da t lmas zorunlulu u da do al olarak insan Tanr ’n n varl postülat na götürmekteydi. 9imdi Kant’ n Tanr ’n n varl na dair yapt aç klamalar gözden geçirmek yerinde olacakt r.

Kant’a göre mutluluk, insan n dünyada olmas n arzu etti i her eye ula mas d r. Ba ka bir deyimle her eyin kendi iste i do rultusunda gerçekle mesi onun saadetidir. Bu demektir ki, tabiat ile onun içinde yer alan, hatta tabiat n bir parças olan insan n amaç ve istekleri mutluluk kavram nda uyum içinde bir araya gelmi tir. Öte yandan numenal bir varl k olan insan, hürriyet kanunu demek olan ahlak kanununa ba l olup ona uymak zorundad r. Ahlak kanunu da insan n tabiattan ve insan n tabiata ba l yan n n göstergesi olan arzular, duygular, güdüler vs. den ba ms z olmay emreder. Kant, insan n içinde bulundu u dünyan n onun bir parças oldu unu, tabiat n sebebi olmad n söyler. 9u halde Kant’a göre, ahlakl l k ile en yüksek iyinin ikinci unsuru olan ve ahlakl l k ile orant l olmas gereken mutlulu un aras nda zorunlu bir ili ki kurulamaz. Yani insan dünyan n sebebi olmad için ahlakl l k ile mutluluk aras nda zorunlu bir ba yoktur. Bir ba ka deyi le insan tabiat ile kendi pratik ilkeleri aras nda bir uyum sa layamaz. Böylesi bir gücün sahibi de ildir. Fakat uras aç kt r ki, pratik akl n buyurdu u ödevde, yani en yüksek iyiye ula mak için sürdürülmesi gereken mücadelede ahlakl l k ve onunla orant l mutluluk aras nda zorunlu bir ili ki vard r. Ahlakl l k lay k oldu u mutlulu u da mutlaka pe inden getirmelidir. Madem ki en yüksek iyiyi gerçekle tirmek gerekmektedir; o halde,

“Mutlulu un ahlakl l kla tam uygunlu unun temelini içeren ve do adan ayr olan do an n bütününün bir nedeni de boyut olarak konmu olur. ”(Kant, 1994: 135)

Kant’a göre, “Dünyada en yüksek iyi, ancak do an n ahlaksal niyete uygun bir nedenselli i olan en üstün bir nedeni kabul edilirse olanakl d r. ” (Kant, 1994: 136)

En yüksek iyiyi gerçekle tirmek bir ödev oldu u için Tanr varl n kabul etmek ahlaksal bak mdan zorunludur (Kant, 1994: 136). Bunun yap lmas da insandan istendi ine göre en yüksek iyinin de gerçekle mesi mümkün olmal d r. En yüksek iyinin unsurlar olan ahlakl l k ile mutluluk aras nda da bir uyum olmas gerekmektedir. Dünyay var eden sebep insan olmad için bu uyumu sa layacak olan da o de ildir. 9u halde hem tabiat n sebebi olarak hem de ahlakl l k ile mutlulu un uyumunu sa layacak olan bir ilk sebebe en yüksek iyi’ye, Tanr ’ya ihtiyaç vard r. Görüldü ü gibi Kant, Tanr ’y ahlakl l n bir

gere i olarak kabul etmektedir. O, bu ahlaki zorunlulu un öznel oldu unu ifade eder. Kant için Tanr ’y kabul etmek nesnel de ildir. Yani böyle bir ey ödev olamaz. Zira böyle bir durum yani bir eyin varl n n kabulü teorik akl ilgilendirir. Tanr ’n n varl n n kabulü teorik akla ait olsa da, ödevin bilincine ba l d r. Teorik ak l aç s ndan meseleye bak ld nda bu kabul bir varsay md r. Fakat en yüksek iyinin anla lmas aç s ndan bak ld nda da bu kabule inanç, hatta saf akl n inanc denebilir. Çünkü bu inanc n ç kt kaynak, yaln zca saf ak ld r (Kant, 1994: 137).

Bilindi i gibi hürriyet, Tanr ve ölümsüzlük meseleleri teorik akl n ideal fikirlerini olu turmaktad r. Bunlar n aras nda, saf teorik akl n imkân na i aret etti i tek fikir hürriyet fikridir. Tanr ve ölümsüzlük fikirleri, ancak hürriyet sayesinde temellendirilme imkân bulurlar. Hürriyet, ahlak kanununun ön art n olu tururken, Tanr ’n n varl ve ruhun ölümsüzlü ü de bu kanunun belirledi i iradenin amac n te kil eden en üstün iyinin artlar n olu turur.

En üstün iyi’yi olu turan iki unsur, ahlakl l k ve mutluluktur. Kant’a göre, bunlar aras nda zorunlu bir ba n bulunmas gerekir. Çünkü, ahlak kanunu insana en üstün iyi’yi gerçekle tirmesini yani ahlakl olmay emreder. Ahlakl olmay ba aran insan n da mutlu olmas gerekir. Kant’ n, neyi bilebilirim? ne yapmal y m? ne ümit edebilirim? insan nedir? eklinde sordu u dört ünlü soru vard r. Bunlardan üçüncüsünün cevab mutluluktur, yani mutlulu u ümit edebilmeliyim. O halde, tekrar etmek gerekirse, Kant’a göre ahlakl l k ile mutluluk aras nda zorunlu bir ili ki olmal d r. Bu ili ki analitik veya sentetik olabilir. E er bu ili ki analitik olursa, mutluluk ile ahlakl l n özde olmas gerekir. Halbuki böyle bir özde lik söz konusu de ildir. Yani ahlakl l n tahlili ile mutlulu a veya mutlulu un tahlili ile ahlakl l a var lmaz. .li kinin sentetik olmas halinde ise iki farkl durum söz konusudur. Bu iki farkl durumlardan biri ahlakl l k, mutlulu u elde etmek için gösterilen çabad r, di eri de, mecburen mutlu olmay gerektirirdir. Bu iki durumdan ilki asla mümkün de ildir. Buna kar l k, ikincisinin de her zaman gerçekle medi i görülür. Halbuki ahlakl olan ki inin ayn zamanda mutlu olmas da gerekir. . te bu noktada bir s k nt vard r. Yani ahlak kanunu, ak l sahibi varl klara en üstün iyinin gerçekle tirilmesini emreder. Fakat görüldü ü gibi en üstün iyinin her zaman gerçekle mesi söz

konusu de ildir. Üstün iyi, ancak ihtimali olarak gerçekle ebilecektir. Kant’a göre, iradenin ahlak kanununa tam uygunlu u kutsall kt r. Fakat bu dünyada bunun gerçekle tirilmesi zor görünmektedir. Ancak, madem ki ahlakl l k hedef olarak gösterilmi tir, o halde gerçekle tirilmesi gerekir. Aksi halde, ahlak kanunu lüzumsuz ve içi bo bir kanun olurdu. Haliyle ahlakl l k hedefine ula abilmek için ruhun ölümsüz olmas gerekir. Kant’ n;

“.stemenin ahlak yasas na tam uygunlu u kutsall kt r, bu da duyular dünyas ndaki ak l sahibi hiçbir varl n varolu unun hiçbir an nda ula amayaca bir yetkinliktir. Bununla birlikte, bu uygunluk ayn zamanda pratik zorunlu bir

ey olarak istendi inden, bunu ancak o tam uygunlu a do ru sonsuza dek giden bir ilerlemede rastlanabilir.” (Kant, 1994: 132)

eklinde kulland ifadeleri de bunu göstermektedir. Bu ifadeden ruhun ölümsüzlü ü d nda ayr ca ahlak kanununa tam olarak uyabilmenin mümkün olmad manas ç kar lamaz m ? E er böyle olursa insandan imkâns z gerçekle tirmesi beklenmi olmaz m ? Bu ne derece do rudur?

Burada anla ld kadar yla, hedefe ula mak, yani ahlak kanununa tam olarak uymak, her ne kadar çok zor, hatta imkans z gibi görünse de, Kant’a göre, önemli olan bu u urda çaba sarf etmektir. Ruhun ölümsüzlü ü meselesinde anla lmas zor olan bir husus vard r. O da ahlakl l sonsuz bir ilerleyi te gerçekle tirmek gerekti ine göre beden yok olduktan sonra da, ruh bu çabay göstermeye devam edecek gibi görünmektedir.

Tanr n n varl meselesine gelince, ahlakl l k ile mutluluk aras ndaki zorunlu ili ki ancak Tanr varl n n kabulü ile mümkün olabilir. Mutluluk, insan n dünyada arzu etti i eyin gerçekle mesidir. .nsan n tabiat üzerinde bir gücü olmad ndan dolay bunu gerçekle tirmesi mümkün de ildir. Madem ki insan ahlakl davranarak mutlulu a lay k olmu tur; o halde ona hak etti i mutlulu u verecek mutlak bir güce ihtiyac vard r. . te bu mutlak güç Tanr ’d r.

Kant, aksine bir yol takip ederek ahlaktan Tanr ’n n varl na ula m t r. Mehmet Ayd n’a göre felsefe tarihinde ilk olarak Kant, ahlaki hayat n verilerinden hareketle Tanr ’n n varl na gitmek dü üncesine bir kan t formu kazand rm t r (Ayd n, 1981: 18). Kant’a göre, insan n ya ad ahlaki hayat ve

bu hayat n verileri, Tanr varl n n kabulünü gerekli k lar. Zira insan, erdemin kar l ks z ve suçun da cezas z kalaca n kabul edemez. Ne kadar zor olursa olsun, ula mak için çaba harcamak durumunda oldu u bir amac n n ve bu amac n gerçekle mesi için tabiat ile ahlakl l n uyum içinde olmas gerekti ini dü ünmü tür. Bu sebeple de dünyay yöneten ahlaki bir varl n bulundu una inanm t r (Ayd n, 1981: 20).

Belgede Kant felsefesinde insan (sayfa 55-63)

Benzer Belgeler