I.2.4. Jelatin
1.6. Nakkaşhane Geleneği Ve Cilt Sanatında Görülen Üsluplar
Osmanlı sanatının, Sarayın dolayısıyla padişah ve çevresinin himayesindeki sanatçıların uğraşlarıyla biçimlendiği bilinmektedir. Osmanlı padişahları Avrupa ve diğer Đslam saraylarında olduğu gibi, şair, müzisyen ve bilginlerin çevrelerinde toplamışlar, bunun yanı sıra, mimar ve her türlü süsleme sanatları ile ilgili sanatçıyı da Saray’a bağlı ve ulufeli olarak çalıştırmışlardır. Đmparatorluğun yönetildiği yer olan Saray-ı Cedid yani Topkapı Sarayı sanatsal faaliyetin de kaynak yeri olmuştur. 143
Nakkaşhaneye bağlı sanatçıların yövmiyeleri de, yeteneklerine, pozisyonlarına ve kıdemlerine göre aldıkları bilinmektedir. Osmanlı Đmparatorluğu ehli hiref örgütünün Osmanlı sanatı tarihi açısından en önemli bölüğü nakkaşlardır. Osmanlı süsleme sanatının motif dağarcığı, süsleme üslupları bu sanatçıların çalışmalarıyla yaratılmıştır. Tasvir ve tezhip dışında, pek çok sanat eserinin süslemesinde veya desenlerinin hazırlanmasında bu sanatçıların faaliyet gösterdiği günümüze ulaşan eserlerden, belge ve kaynaklardan anlaşılmaktadır. 144
Kanuni Sultan Süleyman döneminin ekol yaratan ünlü nakkaşların başında Şah kulu ve Kara Memi gelmektedir.1520 – 1556 yılları arasında faaliyet gösteren Şaha Kulu, Osmanlı süsleme sanatında kitap bezemesinden kumaşa, çiniden kuyumculuğa halıcılıktan ciltçiliğe kadar yaygınlaşan özgün bir üslubun yaratıcısı olmuştur. Şah Kulu’nun öğrencisi olan Kara Memi ise, Osmanlı süsleme sanatlarının gelmiş geçmiş en önemli sanatçılardan biri olarak dikkati çeker. Aslında müzehhip olan Kara Memi, kitap sanatında klâsik kuralların dışına çıkan, yeni motiflerle o güne değin görülmemiş bir üslubun yaratıcısı olmuştur. Kara Memi, başta gül, lâle, sümbül, karanfil, süsen, zerrin olmak üzere has bahçelerin çiçeklerini, bahar açmış meyva ağaçlarını Osmanlıya özgü bir “natüralizm” ile bezeme sanatına maletmiştir. Şah Kulu ve Kara Memi’nin yarattıkları üsluplar ve yetiştirdikleri öğrencilerle Osmanlı sanatı, 16.yy. ortalarında doruk noktasına ulaşır. Saraylar, camiler bu yeni üsluplardaki çini ve kalemişleri ile donanırken Saray için üretilen halı, kumaş ve el işlemeleri, kuyumculuk ürünleri aynı beğeni doğrultusunda bezenir ve Osmanlı Saray sanatı klâsik dönem boyunca
143 Filiz Çağman, “Ehl-i Hiref”, Türkiyemiz, S.54, Akbank Kültür Yayınları, Đstanbul, 1998, s.11
144
nakkaşhanelerde bu doğrultuda eserler üretilir.145
Geniş bir coğrafyaya yayılan Türk- Đslam dünyasında çeşitli etkileşimler sonucunda ve zamanla insanların zevk anlayışlarının değişmesi neticesinde değişik cilt üslupları ortaya çıkmıştır.146 Mücellitlerin içinde yetiştikleri ve etkilendikleri kültürlere bağlı olarak, farklı üsluplarda eser verdikleri bilinmektedir. Değişkenliklerin, onların yapım yöntemlerinden çok; yaşadıkları devrin bezeme anlayışı ve kullanılan malzemelerde olduğu anlaşılmaktadır147.
Cilt sanatının tarihsel gelişimi dönemlere göre belirtilen üslûplar şunlardır; Hatai, Herat, Arap, Türk, Rumi, Memluk, Mağribi ve Buhara-ı Cedid’dir.
• Hatai üslubu; Klasik üslupta denir. Cilt kapaklarının bezenmesinde hatayi
denilen bitkisel motiflerin kullanılmasından dolayı bu adı aldığı söylenebilir. Bu tür cilt kapaklarının yapıldığı başlıca merkezler; Buhara, Horasan, Dihlevi ve Kâşi’dir148.
• Herat Üslubu; Timurlular döneminde Herat, Isfahan ve Şiraz kentlerinde Türk,
Moğol ve Đranlı sanatçılar tarafından geliştirilmiştir. Bezemelerde bitkisel motiflerin yanı sıra kuş, yılan, aslan gibi hayvanların, Zümrüdüanka gibi efsanevi yaratıkların da motif olarak kullanıldığı görülür. Đç kapak bezemelerinde katı’a tekniği sıklıkla kullanılmıştır149.
• Arap Üslubu; Arap üslubunun özelliği bezemelerde geometrik biçimlere ve
yazıya ağırlık verilmesidir; bezemeler ve kullanılan deri biraz kaba kalır. Bu üslubun ortaya çıktığı ve uygulandığı merkezler başlıca; El-cezire, Halep ve
Şam’dır150.
145
Filiz Çağman, “Ehl-i Hiref”, s.15
146 Nermin Özcan; “Ciltçilik” maddesi, Thema Larousse, Milliyet Yayınları, Đstanbul 1993-94, C. 6, s.316
147 Habib Đşmen; Süleymaniye Kütüphanesindeki Fatih Devri Ciltleri, M.S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Sanatta Yeterlilik Tezi, Đstanbul 1994. s.15.
148 Nermin Özcan; a.g.a., s.316.
149 Nermin Özcan; a.g.a., s.316.
150
• Rumi üslubu; Bilinen ilk örneklerine XII. yy. sonlarında rastlanan rumi üslup
Anadolu Selçuklu merkezlerinde gelişmiştir; başlıca özelliği bezemelerde Rumilere yer verilmesidir.
• Memluk üslubu; Arap üslubu ile iç içedir. Rumi üslubuyla büyük benzerlikler
göstermektedir. Memluk ciltlerinde kahverengi deri üzerinde yuvarlak şemse veya kapağı tümüyle kaplayan geometrik süslemeler görülür151.
• Mağribi üslubu; Arap üslubu ile benzerlikleri büyük olan mağribi üslubu, cilt
kenarlarındaki zencireklerle kolayca ayırt edilir. Bu üslubun ortaya çıktığı ve geliştiği başlıca merkezler Đspanya ve Fas’tır152.
• Türk üslubu; Osmanlı Đmparatorluğu’nda özellikle Diyarbakır, Bursa, Edirne,
Đstanbul gibi bazı merkezlerde gelişen Türk üslubu, en yüksek noktasına XVI. yy.da ulaşmıştır153.
• Buharayı Cedid; Hatayi ve Avrupa üsluplarının birleşmesinden meydana gelen
bu üslup Đslam ciltçiliğinin son evresini oluşturmuştur154. •
Resim 39. Hatayi üslubunda bezenmiş şemse ve salbek örnekleri
Fotoğraf: Mehmet Küçük
151 Nermin Özcan; a.g.a., s.316.
152 Nermin Özcan; a.g.a., s.316.
153 Nermin Özcan; a.g.a., s.316.
154
Lake/Rugan ciltler özellikle Diyarbakır, Bursa, Đstanbul ve Edirne’de yapılmıştır. Bu ciltlere önce rugan, XVIII. yy.dan sonra da “Edirnekari” adı verilmiştir. Lake ciltlerin
Đran ve Hint bölgesinde yapılmış örneklerine de rastlanır.
Resim 40. Rumi üslubunda bezenmiş bir Selçuklu cilt kapağı örneği
Kaynak Resim: Özen (1998:43)
Arap, Memluk, Rumi ve Mağribi üslupları, VII. yy.dan XII. yy.a kadar büyük bir gelişme göstermiş ise de, daha sonra yavaş yavaş gerilemeğe başlamış, Hatayi ve Herat üslubu ciltler, bu gerileyen cilt üsluplarının yerlerine yayılmışlardır. Bu iki üsluba klasik üslup denilmektedir. “Rumi”, olarak da bilinen Selçuklu ciltleri ise bu klasik üslubun tesiri altında kalarak, Osmanlı devri Türk ciltçiliğine bir başlangıç olmuştur. Klasik cilt üslubunun duraklama olmadan XVII.yy.a kadar gelişimine devam ettiği görülür155. Türk cilt sanatçıları, Herat işi diye ünlenen, çok güzel ciltler yapmıştır. Hatayi üslubu da denen Türk üslubu, Ortaçağ’dan beri süsleme sanatlarında önemli bir yer tutmuş, klasik Türk cilt sanatının pek çok, güzel örneğinde de kullanılmıştır. Hatayi üslubunda; karışık olmayan, sade, ince dallar üzerinde, hatayi, penç, gonca, yapraklar, ve stilize biçimler simetrik yada asimetrik düzende dengeli bir şekilde yerleştirilirdi. Kompozisyonlarda sadelik ön plandaydı.
155
Selçukluların geliştirdikleri “rumi üslubu” XV. yy.dan itibaren, Türk mücellitleri tarafından ustalıkla kullanılmıştır. Zaman içersinde değişik yöntemlerle işlenerek, klasik Türk cilt sanatında vazgeçilmez bir tarz olmuştur. Çok değerli cilt örneklerinin ortaya konulduğu bu üslubun temel motiflerini; 156 sarılma (piçide), hurde rumiler, orta bağlar ve tepelikler meydana getirir. XV. yy. Fatih devri cilt örneğinin dış kapak kompozisyonları ve iç kapaklarına yapılan kaa’tı tarzı bezemenin büyük bir bölümünü rumi motifler oluşturulduğu görülmektedir.
Resim 41. Herat üslubunda bezenmiş bir cilt kapağı örneği
Fotoğraf: Bahar Sezentez
Osmanlı ciltlerinde de hatayi, rumi, bulut, penç, yaprak, gonca, geçme, nilüfer, ıtır yaprağı, gül, tepelik, ortabağ, ve tığ en çok kullanılan motiflerdir. Osmanlı ciltlerinde manzara, arabesk ve canlı figür motiflerine rastlanmaz. Memluk ve Selçuk ciltlerinde stilize edilmiş motiflerle birlikte arabesk motiflerine de yer verilmiştir. Herat üslubunda tabiattan stilize edilmiş motiflerle birlikte, manzara ve figürler motiflerinin de kullanıldığı görülür157.
156 Habib Đşmen, a.g.t, s.15.
157
Resim 42. Herat Üslubunda bezenmiş bir iç kapak örneği
Fotoğraf: Bahar Sezentez
Resim 43. Selçuklu tarzı yuvarlak şemseli cilt örneği