• Sonuç bulunamadı

1.3. Ç EVRE S ORUNLARI

1.3.1. Çevre Kirliliği

1.3.1.1. Yerel Çevre Kirlilikleri

1.3.1.1.7. Nükleer Kirlenme (Radyoaktif Kirlenme)

Radyoaktivite, “herhangi bir dış etki olmaksızın, atomları başka bir elementin atomlarına bozunan ya da çözünen elementlere, radyoaktif elementler; radyoaktif elementlerin bozunması ya da çözünmesi işleminde, alfa ve beta parçacıklarıyla gama ışınlarının yayılması olayı”dır. (Aktaran: Özdemir, 1997:150). Radyant, “radyasyonla yayılan ya da iletilen” anlamına gelmektedir. Latince’de radiare “ışın yaymak” demektir. Radyant enerji, ışınlarla iletilen enerji, radyasyon ise, dalgalar ya da parçacıklarla radyant enerji yayma işlemi anlamına gelmektedir (Özdemir, 1997:150).

Radyasyonun, çevreye yayılması ısı kirlenmesi biçiminde ya da gaz şeklindedir. Radyasyon, çağımızda en çok, nükleer silah denemeleri sırasında ya da nükleer enerji üretimi sırasında ortaya çıkmaktadır. Dünyanın süper güçleri nükleer güce sahiptirler, nükleer bombalara sahiptirler, nükleer denizaltıları vardır. Bunun sonucu olarak nükleer atık sorunu yetkilileri düşündürmektedir (Güney, 2003:150). Nükleer enerji kaynağı günümüzde halen tartışılan bir konudur. “Bazı çevrelerce nükleer enerji bir felakettir, bazı çevrelerce de nükleer enerji bir kurtuluştur”. Çevreciler, nükleer enerjinin felaket olduğunun altını çizmektedirler; ancak atom enerjisi ile uğraşan bilim adamları ve ekonomistlere göre ise nükleer enerji en zararsız enerji kaynağıdır(Özey, 2001:247).

Radyoaktif maddelerden yayılan ışınlara alfa, beta, gama adları verilir. Bu ışınlar insanlar üzerinde pek çok olumsuz etkiye sahiptir. “Alfa ışınları derinin dış yüzeyine etki eder. Beta ışınları deriye ve deri altı dokularına zarar verir. Gama ışınları ise tüm vücuda etki gösterir. Radyoaktif kirlenme, hücrelerde mutasyonlara ve kanser oluşumlarına yol açabilir. Ana karnındaki bebeğin gelişimini olumsuz etkileyerek, onun bazı gelişme bozukluklarına neden olabilir. Ayrıca, ak kan sistemini etkileyerek hastalıklara karşı direncini de azaltabilir” (Güney, 2003:151).

Radyoaktif kirlenme konusu Türkiye’de 1990 sonrasında gündeme gelmiştir. 1986 Nisan’ında Çernobil Nükleer Reaktörü patlayınca, radyasyonlu bulutlar özellikle Trakya’yı, Ege Bölgesi’nin kuzeyini ve Doğu Karadeniz’i etkilemiştir. Bu nedenle 1986 ilkbahar ve yaz mevsiminde kamuoyunda çaydaki radyasyon

tartışılmıştır. Çay, Türkiye’de tüketimi çok olan bir ürün olduğu için ‘radyasyonlu çay’ ve ‘radyasyonsuz çay’ ayrımı yapılmaya başlanmıştır.

1990 sonrasında ise “radyoaktif kirlenme” Yatağan Termik Santrali gündeme geldi. “Polonya’nın pek de ileri olmayan teknolojisine göre yaptırılan bu santralde yakılan linyit radyoaktif elementler içermekteydi”. Elektrik üretiliyor, bunun kalkınmaya katkısı oluyor; ama Yatağan’da insanlar dumandan etkileniyorlardı. “Kanser olayları artmaktaydı. Kasaba çevresinde eskiden var olan güzel ormanlar kurumaya başlamıştı”. (Güney, 2004:275).

Dünyayı tehdit eden önemli çevre sorunlarından biri olan radyasyon kirliliği 1950’lerden beri uluslararası hukukun gündemindedir. “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1955 yılında atom radyasyonunun etkilerini incelemek üzere bir bilim kurulu oluşturmuş ve bunun üzerine de Uluslararası Atom Enerji Komisyonu kurulmuştur. Onu Avrupa Atom Enerjisi Ajansı (1957) ile OECD’nin Nükleer Enerji Ajansı’nın (1957) kuruluşu izlemiştir” (Keleş ve Ertan, 2002:35). Radyasyon yayan maddelerin canlılara zarar vermemesi için, bu maddelerin sıkı bir denetim altında kullanılması ve radyoaktif madde içeren artıkların da özel önlemlerle uzaklaştırılması gerekmektedir (Aktaran: Özdemir, 1997:153).

Bütün bunların yapılabilmesi için, gerek ulusal ve gerekse uluslararası düzeyde kuruluşlar oluşturulmuştur. “ICRP (Uluslararası Radyasyon Koruma Komisyonu), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), UNSCEAR (Birleşmiş Milletler Radyasyonun Etkileri Bilimsel Komitesi), OECD-NEA (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Nükleer Enerji Ajansı) vb. gibi kuruluşlar sayılabilir. Ülkemizde de TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu), TSE (Türk Standartları Enstitüsü)” gibi uluslararası kuruluşlar bu konuda çalışmaktadır (Aktaran: Özdemir, 1997:153).

Vurgulanması gereken bir başka önemli konu da radyasyonun biyolojik etkileri ve korunma ile ilgili bilgilerin basit bir dille kamuya doğru ve tam olarak anlatılması gerektiğidir. Bu genel ilkelerden başka, ayrıca şu önlemlerin de alınması gereklidir (Aktaran: Özdemir, 1997:154,155):

• Yurt dışından gelecek yiyecek maddeleriyle ilgili standartlar ve ölçüm teknikleri geliştirilerek uygulanmalıdır.

• Yurt dışından getirilen radyoizotopların, girişi, taşınması, kullanılması ve atılması, denetim altında ve güvenlik standartları içerisinde yapılmalıdır.

• Yurt dışından kaçak olarak sokulabilecek radyoaktif artıkların girişinin önlenebilmesi için, gerekli önlemler alınmalıdır.

• Yurt dışından gelecek olan geniş çaptaki radyasyon etkisinden geniş nüfus kitlelerini korumak için gerekli önlemler alınmalı ve bu amaçla, yiyecek maddelerinin kontrol edilmeden pazarlanması önlenmelidir.

• Radyoizotoplarla çalışan tüm kurum ve kuruluşlarla ilgili standartlar geliştirilmeli ve bu standartlara uyulması sağlanmalıdır.

• X-ışını makinelerinin kullanıldığı kuruluşlarda, kullanılan makineler, uygulayıcılar ve uygulananlar sıkı bir denetim altına alınmalıdır.

• Sanayi kuruluşlarında izotop ve X-ışını makineleri kullanımı ile ilgili standartlar geliştirilmeli ve kontrol mekanizmaları kurulmalıdır.

• Bu tür araçları kullananlarla bunların dışında kalan geniş halk kitleleri radyasyon konusunda bilinçlendirilmelidir.

• Nükleer enerji santrallerinin yaşlanma, kaza olasılığı ve artıklar gibi sorunları da göz önünde bulundurularak, enerji elde etmede önceliğin, temiz enerji kaynaklarına tanınması daha akılcı bir yaklaşımdır. Bunun mümkün olmadığı, nükleer enerjiye başvurmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda, ek bazı önlemler alınmalıdır.

• Nükleer enerji santralleri, deprem tehlikesi bulunmayan, savaş ve benzeri tehlikelere karşı güvenlik altında olabilecek alanlara kurulmalıdır.

• Santraller yerleşim merkezlerinin en az 20 km dışında ve uçak rotalarının uzağında yapılmalıdır.

• Bir kaza durumunda, radyoaktif maddelerin, çevredeki su kütlelerine karışmayacağı bir alanda yapılmalıdır.

• Kaza anında, çevrede yaşayanların, en seri biçimde, bölge dışına taşınması önlemleri, önceden alınmış olmalıdır.

Benzer Belgeler