• Sonuç bulunamadı

Muhteva Bakımından Mukayese

II. BÖLÜM – YÛSUF’UN MUHAMMEDİYE’SİNİN İNCELENMESİ

2.3. YAZICIOĞLU’NUN MUHAMMEDİYE’Sİ İLE MUKAYESESİ

2.3.2. Muhteva Bakımından Mukayese

Tertip: Her iki eserin de muhteva yönüyle tertibi aynıdır. Esasen M2, M1’in düzenine göre tertip edilmiştir. Sadece bölümlerin beyit sayıları birbirinden farklıdır. M1 için bölümlerin beyit sayısı itibarıyla eserin geneline oranları yüzde olarak aşağıdaki grafikte gösterilmiştir:

Grafik 4: M1’de ana bölümlerin eserin geneline oranları

Bu grafiği, M2 için hazırladığımız grafikle70 karşılaştırdığımızda yaratılış

konusunun M1’de yüzde 16, M2’de yüzde 19; Hz. Peygamber’in hayatı konusunun M1’de yüzde 36, M2’de yüzde 33; kıyamet alametleri ve ahiret hayatı konusunun M1’de yüzde 44, M2’de yüzde 46 oranında yer tuttuğunu görmekteyiz. Yani, oranlar birbirine çok yakındır. Konu, dünya hayatı ve ahiret hayatı olarak iki grupta düşünüldüğünde de M1’in M2 ile aşağı yukarı aynı oranları taşıdığı görülür.71

Bölümler ve konu:

* Bölüm başlıkları karşılaştırıldığında M2’nin, bölümler ve konuların işleniş sırası bakımından genellikle M1’deki sıralamayı takip ettiği görülmektedir. Söz

70 bk. Grafik 2.

71 Dünya hayatı konusuna ayrılan bölüm % 52 olmaktadır. Kalan kısımlar aynıdır. Karşılaştırma için

bk. Grafik 3.

Giriş; 1% Yaratılış konusu; 16% Hz. Peygamber'in Hayatı konusu; 36% Kıyamet Alametleri ve Ahiret Hayatı Konusu; 44% Bitiş; 3% Giriş Yaratılış konusu Hz. Peygamber'in Hayatı konusu Kıyamet Alametleri ve Ahiret Hayatı Konusu Bitiş

gelimi giriş kısmında her iki eserde de tevhit, naat, dört büyük halifeye övgü ve sebeb-i telif kısımları yer alır. Buna karşılık, sonra gelen kimi bölümlerde sıralama bakımından takdim-tehirler yapılmıştır. Örneğin, M1’de “levh ü kalem”in yaratılması konusu, dört büyük meleğin yaratılması konusundan önce ele alınırken M2’de bunun aksine, önce dört büyük meleğin yaratılması anlatılmıştır.

* M1’deki bölüm başlıklarının tamamının M2’de karşılığının bulunduğu söylenemez. Ancak, bazen başlık bulunmasa bile ilgili konu başka bir başlık altında ele alınmıştır. Örneğin, aşere-i mübeşşere konusu M1’de Faslün fi’l-Aşereti’l- Mübeşşere başlığı altında ele alınırken; M2’de bu konu için ayrı bir başlık konulmamış, İslāmu Ebī Bekr Raḍıya’llāhü Anh ve İslāmu Ömer Raḍıya’llāhü Anh başlıkları altında ele alınmıştır. Aynı şekilde, M2’de bulunan Beyānu Mālik ve Zebāniyyeti Cehennem… başlığı M1’de yoktur, ancak bu konu Faslün fî Cehennem ve Ehlihâ başlığı altında ele alınmıştır.

* M2’de bazen başlıklarda detaylandırmaya gidildiği görülür. Örneğin, yaratılış konusu M1’de sadece iki başlık altında (İftitâhü’l-Kitâb, Zikrü’l-Mîsâk) ele alınmıştır. Ancak, aynı konu M2’de yirmi dört başlık altında ele alınmıştır.72

* Aynı konuların işlendiği bölümler, bazen M1 ve M2’de farklı başlıklarla belirtilmiştir. Örneğin, Cenab-ı Hakk’ın miraç gecesinde Peygamber efendimize buyruklarının anlatıldığı bölüm M1’de Esrârü’l-Vahy, M2’de ise Naṣāyıḥ-Kerden-i Bārī Taālā der-Mirāc başlığını taşımaktadır.

* Bazı bölümlerin bir eserde diğerinden daha ayrıntılı olarak ele alındığı görülmektedir. Örneğin, Hz. Peygamber’in savaşları, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi konuları M1’de daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Buna karşılık, tevhit konusu da M2’de daha detaylı anlatılmıştır.

* Eserlerden birinde olup da diğerinde olmayan bölümler vardır. Örneğin, M2’deki Ḥikāyet-i Ġarībe başlığını taşıyan ve İblis’in canının Azrail (AS) tarafından alınmasını konu edinen bölüm M1’de bulunmamaktadır. Aynı şekilde, Hz. Âdem’in dilinden aktarılan beş beyitlik Arapça mersiye de M1’de bulunmamaktadır. M1’de bulunan ve Ammâ Ma’rifetü’n-Nefs (Nefsi Bilme) başlığını taşıyan bölüm ile Faslün

72 Bu konu, M2’de Āġāz-ı Kitāb başlığı ile başlayıp Der-Beyān-ı Ahd-i Mīẟāḳ ve Nidā-Kerden-i Ḥaḳ

fî Ashâbi’s-Suffe (Ashâb-ı Suffe’ye Dair) başlığını taşıyan bölümlerse M2’de bulunmamaktadır.

* Bir konuda anlatılan rivayetlerden bazıları bir eserde bulunuyorken diğerinde bulunmamaktadır. Örneğin, Hz. Peygamber’in süt annesi Halime’nin gördüğü rüya, Avâtin şahı Nâcî’nin Hz. Peygamber’e hediye ettiği develer ve Hz. Peygamber’in sekerât-ı mevt hâlindeyken evinde bulunan dokuz akçe yüzünden şiddet görmesine dair rivayetler M1’de yoktur. Hz. Âdem’in cennetten alıp yeryüzüne getirdiği dört nesne, Hz. Peygamber’in miraç gecesinde bindiği beş binek ve bir Arabî’nin gelerek Hz. Peygamber’den ölen kızının diriltilmesini istemesine dair rivayetler ise M2’de yoktur.

* Bazı konulardaki rivayetlere dair verilen bilgiler, M1 ve M2’de birbirinden farklıdır. Örneğin, dinin kemale ermesine dair ayet-i kerime (Mâide suresi, 3. ayet)nin gelmesi üzerine ağlayan sahabe M1’de Hz. Ömer, M2’de ise Hz. Ebû Bekir’dir. Bir başka bilgi farklılığı da Ukaşe kıssasına dairdir. M1’de Ukaşe’nin kamçı yediğini söylediği savaş Tebük, M2’de ise Bedir’dir.

* M2’deki bazı bölümlerin içerikleri M1’dekilere çok benzemekte olup neredeyse aynen alınmış gibidir. Örneğin, M1’in sebeb-i telif bölümünde müellifin dostları müelliften bir eser yazmasına dair istekte bulunurlar. Müellif, bu isteklere birtakım itirazlarda bulunur. Daha sonra Hz. Peygamber’i üç kez rüyasında görür ve eseri yazmaya karar verir. M2’de de eserin yazılma serüveni aynen bu şekildedir.

* M2’deki bazı bölümlerde nakledilen rivayetlerin M1’den aynen alındığı görülmektedir. Örneğin, Hz. Peygamber’in vefatı konusunda, “Hz. Peygamber öldü de niçin Îsâ, Hızır ve İlyas aleyhimü’s-selam ölmedi?” sorusuna dair M1’de müellifin getirdiği açıklamanın hemen hemen aynısını M2’de de görmekteyiz.

* M1’de müellif, kendisinden eser yazmasını isteyen dostlarının ricası ile de olsa dönemin padişahına duada bulunmuştur. M2’de ise böyle bir durum söz konusu değildir.

Kaynaklar: M2’nin müellifi, eserinin hem sebeb-i telif hem de hâtime kısmında M1 müellifinin yararlandığı kaynakların hepsini gördüğünü, kendisinin o eserde bulunmayan başka birtakım kaynaklardan da yararlandığını belirtmiştir. Dolayısıyla M2’nin kaynakları M1’le ile aşağı yukarı aynıdır. Buna rağmen iki eserden birinde zikredilen, ama diğerinde anılmayan müfessirler ve meşayıhtan

kimseler de bulunmaktadır. M1’de adı geçen, ancak M2’de anılmayan bazı müfessir ve meşayıhın isimleri şöyledir: Şems-i Şîrâzî, Mansûr-ı Mâturîdî, Kaffâl-i Şâsî, Müeyyed Cendî, İbni Fenârî, İbni Arabî... Aynı şekilde M2’de geçen, ancak M1’de zikredilmeyen isimler de bulunmaktadır: Dahhâk, Kâşânî, Katâde, Süfyân, Zennâd, Şiblî. Ancak her iki eserde de rivayetlerin bu isimler zikredilmeden anlatılmış olması mümkündür.

M1’de görüşlerine ve rivayetlerine yer verilen kimselerden bazılarının, eserlerinin adları da zikredilmiştir: Kitâb-ı Şifâ (Kadı Iyaz), Tezkire (Kurtubî), İhyâ (İmam Gazalî), Rûh-ı Kuds, Fütûhât (İbni Arabî), Kûtü’l-Kulûb (Ebû Tâlib-i Mekkî)… M2’de bu eserlerin adları geçmemektedir.

M2’de kaynaklar açısından M1 ile en dikkat çekici benzerlik İsrâilî rivayetlerde kendini göstermektedir. M2’deki Tevrat rivayetleri ile Tevrat ve İncil’den yapılan tam metinli alıntıların neredeyse hepsi M1’deki ile aynıdır. Dolayısıyla M2’deki bu İsrailî rivayetler, M1’den aynen alınmış gibi görünmektedir.73

Ayet ve hadisler: M1’de beyit aralarındaki ilk tam metinli ayet iktibası 2755. beyitten sonra, hadis iktibası ise 3691. beyitten hemen sonra yapılmıştır. M2’de ise eserin başından itibaren (60. beyitten) ayet ve hadis iktibaslarına yer verilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla, M2’de söz konusu iktibasların eserin geneline yayıldığı görülmektedir.

Tespitlerimize göre M1’de beyit aralarında toplamda 123 (12’si hadis) civarında tam metinli ayet ve hadis iktibasına yer verilmiştir. M2’de ise bu sayı toplamda 585 civarındadır. Bu nedenle M2’deki iktibas sayısı, M1’dekinin kat kat üzerindedir. Bu da değinilen mevzuyu desteklemek maksatlı olarak M2’de ayet ve hadislerden daha çok yararlanıldığını göstermektedir.

M2’deki tam metinli iktibasların önemli bir kısmı M1’dekilerle aynıdır. Yani, aynı konu ele alınırken verilen ayet ve hadis metinleri M1’le aynıdır.

Halk kültürü ögeleri: M2’de geçen ve halk kültürü malzemesi olarak değerlendirebileceğimiz bazı ögelerin M1’de de bulunuyor olması, bu eserden aynen

73 Âmil Çelebioğlu, M1’de Tevrat ve İncil’den daha çok Kur’an, hadis ve İslam âlimlerinin nakilleri

yoluyla faydalanıldığını bildirmektedir (1996: I/177). Yani, doğrudan bu kitapların kendisinden bir alıntılama yaparak yararlanma söz konusu değildir.

alınmış olduğu izlenimini doğurmaktadır. Söz konusu ögeler şunlardır: Erkek çocukların dadıya verilmesi, Arapların zencefilden hoşlanması, mehir, kadınların baş açık oldukları yere melek gelmeyeceği inancı.

İki eserden benzer beyitler: M2’deki bazı beyitler, M1’den âdeta sadeleştirilmiş veya yeniden yazılmış gibidir. Ele alınan konuların ve istifade edilen kaynakların aynı olması göz önüne alındığında bu vasıftaki beyitlerin sayısının, eserlerin hacmine bakarak, kabul edilecek düzeyde olduğu kanaatindeyiz. Aşağıda iki eserin farklı kısımlarından benzer beyitler seçilerek tabloda karşılıklı verilmiştir. Böylelikle beyitlerin ne ölçüde benzerlik taşıdığını görmek mümkün olacaktır:

Tablo 8: İki eserden benzer beyitler

M1 M2

Ehaddır zâtı müstecmi’ sıfâtı

Tecellî zâtına esmâsı meclâ Kemālātını cāmi oldı ẕātı Anuñ-çün oldı müstecmi ṣıfātı Ayağı tozunu arş etti kıble

Onunçün oldu arşın kadri erkaa Çü naleynini arş idindi efser Anuñ-çün oldı eşyādan füzūnter Kamu edyânı dîni kıldı mensûh

Onunçün şir’atidir hayr ü ebkaa Ḳamu edyānı mensūḫ itdi dīni Münevver ḳıldı dünyā ālemini Bu meydâna çü evvel geldi Sıddîk

Kamudan sıdk içinde oldu agnâ Pes evvel geldi meydānına Ṣıddīḳ Hem evvelden iderdi anı taṣdīḳ Resûlullâh ayıttı gelmesem ben

Sen olurdun nebî âlemde akvâ Peyem-ber didi ben olmaya-dum ger Ömer ola-y-ıdı lā-büd peyem-ber Sığındım Hakk’a sığandım elimi

Ki yazam vasfını sırran ve cehrâ Ṣıġınup Ḥaḳḳa el urdum kitāba Ḫaṭāsın cümle Ḥaḳ yaza ṣavāba Senin ile olam ma’rûf senin ile olam mahmûd

Senin ile olam ma’bûd ibâdet eyleye ahzâb Beni sinüñle bile hep bilenler Senüñle ḳıla hep ṭāat ḳılanlar O beş secde bize beş vakt namâz oldu niyâz oldu

Bize hem nûr hem rahmet kılalım onu şeyh ü şâb O biş secdeyi biş vaḳt eyledi Ḥaḳ Bize farż itdi ḳılavuz muḥaḳḳaḳ Pes ol nûrun şuâ’ından muhakkak

Yarattı enbiyâ ervâhını Hak Pes ol nūruñ şuāından ḥaḳīḳat Yaratdı enbiyā ervāḥın elbet Onu görüp kamu îmân getirdi

Hak onu derdlere dermân getirdi Aña pes cümlesi īmān getürdi Ḥaḳ anı bunlara dermān getürdi Bulardan sonra bir nûrânî kandîl

Yarattı şöyle kim vasf edemez dil Pes andan düzdi bir nūrānī ḳandīl Şu neva kim anı vaṣf idemez dil Pes ondan Mustafâ’nın sûretini

Yarattı gör kemâl-i kudretini Yaratdı hem ḥabībi ṣūretini Ki gösterdi kemāl-i ḳudretini Yarattı ahsen-i sûrette onu

Kodu kandîl içinde arı cânı Be-ġāyet aḥsen-i ṣūretde anı Yaradup ḳodı ḳandīl içre cānı Evvel İsrâfîl’dür biri onun

M1 M2

Şimdi dörttür pes sekiz olsa gerek

Arşı mahşerde götürmekçün melek Bugün kim bunları dört itdi ḥażret Sekiz olsa gerek yevm-i ḳıyāmet Didiler kim arş u kürsî ne kadardır arası

Maşrık u magribce on bin bunda yok aslâ bihâs Didiler arş-ıla kürsüñ arası Ki on biñ maġrib ü maşrıḳ arası Bâb-ı sânîde ki kim kılsa salât

Bâb-ı sâlisde ki kim virse zekât İkinci ḳapu kim ḳılsa ṣalātı Üçünci ḳapu kim virse zekātı

Bu kamu tertîb onunçün kim Muhammed Mustafâ

Gele yerler yüzüne dillerde ola imtidâh Bu tertībi anuñ-çün düzdi ḥażret Gele tā kim Muḥammed hem de ümmet

Çün yarattı bir felekle bir yeri

Muttasıldı bir birine her biri Bu yir gök kim yaratdı evvelā Ḥaḳ Ezel birbirine olmışdı mülḥaḳ İhâta edipdir yerin sathını

Yeşil reng edipdir göğün nat’ını

İḥāṭa eylemişdür hep cihānı Semāya başı irmişdür bil anı Bu gök bil ḫuḍreti andan alupdur Ezelde ṣanma gök yaşıl olupdur Yarattı melekler kim elde tutar harbeler

Ki her harbe beş yüz yıl uzunu etme inâd

Yaratdı hem melekler anda çendān O baḥr üzre müvekkel ḳodı ol ḫan Bularuñ ellerinde ḥarbeler var Ki biş yüz yıl uzunı itme inkār Eser kim gözükür yüzünde ayın

Kanadı yeridir dediler onun Eẟer kim görinür yüzinde bilüñ Ḳanadı yiridür ol Cebreīlüñ Onun hürmeti gökte şol haddedir

Nite kim bu gün Ka’be ferhundedir Semāda ḥürmeti_anuñ şol ḳadardur Ki ḥürmet Kabeye bu yirde vardur Kıyâmette cümle denizler bir olsa gerek

Aka sevrin içine hikmetten et iltizâz Kaçan kim içine gire kuruya ol bihâr Sanasın ki yog idi vahdetten et iltizâz

Rivāyet itdiler kim cümle deryā Aḳup ol ẟevrüñ içinde ḳurıya Yedincisinindir Cehennem adı

Bu yedi evin de budur hem adı Yidincisinüñ adıdur Cehennem Cehennem dinilür bu cümleye hem Bildiler cümle melekler Ahmed’i

Kim bilinmezdi henüz Âdem adı Henūz Ādem nedür bilmezler-idi Muḥammed adı dilde ez-ber-idi Gördüler kim nûrunu eclâ durur

Bildiler kim kadrini a’lâ durur Anuñ nūrını eclā gördi bunlar Hemān-dem ḳadrin alā gördi bunlar Bir livâ yarattı hamdin Âdem’in

Adını verdi livâü’l-hamd onun Anuñ ḥamdin yaratdı bir livā Ḥaḳ Livāü’l-ḥamd dirler buña muṭlaḳ Pes aldı sol eyegüsinden onun

Düzeltti cismini Havvâ ananın Aluban ṣol eyegüsinden anuñ Yaratdı cismini Ḥavvā ananuñ Eğer zahmet göreydi oladı pîç

M1 M2

Çü girdi cennete şeytân görür kim Âdem ü Havvâ Safâlar içre müstagrak ederler devr ile ihlâs

Çü girdi cennete İblīs bī-ġam Görür cennetde Ḥavvā-y-ıla Ādem Beḳā dārında müstaġraḳ yürürler Ṣafāsın leẕẕetin ẕevḳın görürler Severdi cân u dilden Âdem onu

Kıyamazdı ede redd ol dem onu Severdi cān u dilden Ādem anı Ḳapılmışdı aña göñli vü cānı Başından gitti tâc u hulle tenden

Açıldı aybı gözüktü bedenden Çü başdan gitdi tāc u ḥulle tenden Açıldı aybı görindi bedenden Nidâ erişdi ona anda ol dem

Ki benden mi kaçarsın bak yâ Âdem Ḫiṭāb-ı izzet irdi aña ol dem Ki benden mi ḳaçarsın sen yā Ādem Senin de yâ yılan kesdim ayağın

Başın dağıdalar eriye yağın Yılana didi kim kesdüm ayaġuñ Başuñ ṭaġıdalar eriye yaġuñ Sürüp bâb-ı gazabdan hem çıkardılardı tâvûsu

Şimâle indi zâr ile onunçün âh eder mehhâz Sürüp bāb-ı ġażabdan ṭāvusı hem Şimāle inüp āh iderdi her dem Ki boynunda durısardur senin evlâdının bile

Kıyâmet günü kopunca erişe rahmet-i elfâz Senüñ boynuñda tā-rūz-ı ḳıyāmet Hem evlāduñda ṭurısardur elbet Nidâ erdi ki bak imdi durur uş Merve’de Havvâ

Durursun sen Safâ üzre pes etme imdi istircâ’ Didi Ḥaḳ göñlüñi ṭutġıl ṣafāda Ṭurur ol Mervede vü sen Ṣafāda Ki tâ haddâ şeyâtîn oldu merdûd

Göğe çıkmaktan oldu külli matrûd Şeyāṭīn ol gice merdūd oldı Semāya çıḳmadan maṭrūd oldı Gehî salsala-i ceres gibi ahyâna ol

İşitirdi bir savt-ı tayyib latîfü’l-merâm Ceres ṣalṣālesi gibi gehī ol İşidür Cebreīl āvāzını bol Getirmişem islâm onu gözlerem

Nasârâdan onu velî gizlerem Naṣārādan velīkin gizlerem ben Selām irgüresin sen aña bizden Dedi imdi yâ Resûlallah niçin halvettesin

Çün seni Hak gönderiptir sen de et Hakk’ı ayân Didi ḥaḳdur didi yā niçün anı Ṭutarsın gizlü itmezsin ayānī Hiç taâmı yirmez idi diler ise yer idi

Söykenip yemez idi ucb ile tutmaz idi hû Ṭaām yirmezdi yirdi dilese ger Yimezdi söykenüp līkin peyem-ber Sadaka almaz idi hîç ger gelirse armagan

Alır idi eder idi yerine ihsân gerü Ṣadaḳa almaz-ıdı hīç deyyār Gelürse armaġan alurdı ol yār Bunun ümmetleri çok olısardır

Benimden cennete çok tolısardır Bunuñ ümmetleri hem çoḳ olısar Ḳamudan öñ cinān içre ṭolısar İkinci bu ki afv etti kebâyir

Ki hattâ ümmetim olmaya hâyir İkinci afv ḳıldı Ḥaḳ kebāyir Ki_anuñla ümmetin olmaya ḳāhir Ezân evvel Medîne’de denildi

Ezân oldu ikaamet aydınıldı Eẕān ṣoñra Medīnede dinildi O demde hem iḳāmet idinildi Kilîdi onun sendedir kim şehâdet getir

Şehâdet getirdi görür zübdete’l-etkıyâ Ḳanı miftāḥ aña iy ālī-ḥażret Didi miftāḥıdur anuñ şehādet Kesildi bu sebebden vahy ona üç gün erişmedi

Dediler kırk gün on beş gün erişmedi ona eltâf Kesildi vaḥy on biş gün tamāmet Daḫı ḳırḳ gün ya üç gün var rivāyet Bu yerde Câbir-i Ensârî adlı

M1 M2

Ki hattâ çıkar idi Mekke’den ol Dedi yâ Mekke gittim gerçi ben yol Velî çıkarmasa ehlin beni hîç Koyup gider degildim ben seni hîç

Didi ḥattā çıḳarken Mekkeden ol Ki yā Mekke egerçi ṭutmışam yol Velī ḳalbümde naḳşuñdur muṣavver Müyesser ide girü Rabb-i ekber Mücerred düş ile bilinmedi ol

Delîl-i nass ile hem oldu medlûl Hemān rüyā-y-ıla olmadı pes ol Ḥaḳīḳat oldı ol Ḳurāna medlūl Ki ben de bir kulam bil yâ Muhammed

Onu Hak’tan taleb kıl yâ Muhammed Didi ben de ḳulam bil yā Muḥammed Anı Ḥaḳdan ṭaleb ḳıl yā Muḥammed Kim ki dinden dönse Hakk’a ne ziyân

Kim ki tevhîd etse ol bula cinân Ziyān itmez Ḥaḳa dīnden dönenler ẞevāba irişür şākir olanlar Pes şehîdler zümresine uğradı

Kanlariyle defn edin yuman dedi Şehīd olanları hem nūr-ı Allāh Ki ḳanlarıyla defn idüñ didi şāh Geldi Mekke’ye yakın Hudeybiye kuyusuna

Gönderip Osmân’ı evvel meşveret eyledi hâl Ḥudeybe ḳuyusına irdiler çün Hemān Oẟmānı virdi meşveret-çün Biri edem magfiret der mâ-takaddem zenbini

Ya’nî Âdem birle Havvâ zenbin edem in’idâm Yarlıgayam hem geri ben mâ-taahhar zenbini Ya’nî ümmet zenbini afv eyleyem bi-intikaam

İkinci ġafr olup ẕenb-i peyem-ber Ḳamusı mā-teḳaddem mā-teaḫḫar Teḳaddemden murād Ādemle Ḥavvā Teaḫḫar ümmmetidür ḥaşre dek tā Derdi ben peygamberem kim lâ-kezib

Dedi ene İbnü Abdi’l-Muttalib Didi Benem dir ene’n-nebiyyü lā keẕibibni Abdi’l-Muṭṭalib ol ol Olısarsız yarın Hakk’a mülâkî

Amelden sorısar yevme’t-telâkî Ḳıyāmetde ḳamuya ṣorısar Ḥaḳ Cezāsın her kişiye viriser Ḥaḳ Aceb midir Muhammed ger ölüleri diri kılsa

Ki nice ölü diriltti işittin dünyede Îsâ Aceb midür ölüyi ḳılsa iḥyā Ki Īsā dirgürürdi niçe mevtā Nakl ederler kim Ebû Dâvûd ayıttı yazmışam

Şol ki cânlar cennetinin ravzasına hûr olur Tâ ki beş yüz bin ehâdîs-i nebîden yazmışam Lîki cümle dört hadîsinde geri mahsûr olur

Ebū Dāvūd naḳl ider nebīden

Ki biş yüz biñ ḥadīẟin yazmışam ben Velīkin dört ḥadīẟ içre ḳamusı Ki ḥāṣıldur kiçisi vü ulusı Kim çıkar mü’minlerin bu terler ile cânı bil

Kâfirin cânı çenesinden çıkar bulmaz aman

Dönüp biñ sūz-ıla virdi cevābın Bu derlerle çıḳar ervāḥ-ı mümin Çeñesinden çıḳar küffār cānı Şedāyidden bular bulmaz emānı Taparsa kim Muhammed’e Muhammed öldü

bilsin ol

Muhammed Rabb’ine kimse taparsa ölmez ol aslâ

Ṭaparsa her ki sizden Muṣṭafāya Bugün fevt irdi bilüñ görklü aya Muḥammed tañrısına ṭapsañuz ger Ki Ḥaydur ölmez ol didi peyem-ber Komazam dedi vallâhi bu hâli

Resûlu’llâh yata toprakta hâlî Didi va’llāhi ḳomazam bu ḥāli Ki server yata ṭopraḳ içre ḫālī Hem buyurdu salavât aydıcı olun ki bana

M1 M2

Yakın olam ağzın yarından dahi ben sana

Gözünün karasından ağına hem bî-makaal Aġız içinde yarından daḫı hem Gözüñ aġ u ḳarasından daḫı hem Ona adı Abdullâh aydurlar idi Arab

Ebu Bekr adını resûl ona vermişti nâm Ki Abdu’llāh-ıdı ad-ıla server Ebū Bekr adını ḳodı peyem-ber Şu kişi kim ondan Ebû Bekr râzî ola

Onu koysun uçmağa edip ona ihtirâm Didi Bū Bekr kimden ki_ola rāżī Ḳoyam cennāta olam ben de rāżī Ki Mûsâ’ya Hârûn gibisin bana yâ Alî

Velî şöyle bil kim benim hâtimül-enbiyâ Dir-idi Ki Mūsādan gibi Hārūn peyem-ber ente minnī aña server

Benzer Belgeler