• Sonuç bulunamadı

B. TEFSİRLERİMİZ ve MÜFESSİRLERİMİZ HAKKINDA

4. Kur’ân Yolu Tefsiri Müellifleri ve Kur’ân Yolu Tefsirinin Özellikleri

2.1. Ehl-i Kitap’ın Son Peygambere ve Kitaba İmanı

2.1.4. Yahudî ve Hristiyanların Son Peygamber ve Kitaba İmana Davet

2.1.4.1. Hz Muhammed’in Davetine İcabet Edenler

Çalışmamızın yukarıdaki bölümünde Yüce Allah tarafından Ehl-i kitabın, son peygambere ve son kitaba iman etmeye ve ona tabi olmaya davet edildiğini aktardık. Bu davet Ehl-i kitap nezdinde nasıl bir karşılık bulmuş ve bu davette ismi ön plana çıkmış isimler kimlerdir? Tefsirlerdeki yaklaşımlara konumuzu açıklamaya devam edeceğiz. Kur’ân-ı Kerim Hz. Muhammed’in davetine icabet edenleri birçok ayette övgüyle anmaktadır. Bakara sûresindeki bir ayette kendilerine kitap verilen kimselerin, onu gereği gibi okudukları ve ona inandıkları dile getirilir.406 Ayıntabî,

bu kimselerin Hz. Muhammed’in evsafını tağyir etmeyip ve ona iman eden İseviler olup, Cafer b. Ebu Talip ile Habeşistandan gelen otuz iki kişi ve Şam’dan gelen sekiz rahip olduğunu söylerken,407 Ömer Nasuhi Bilmen, bu ayetten kastedilenlerin

Abdullah b. Selam gibi önceleri Yahudî iken sonradan iman eden Ehl-i kitap bilginleri olduğunu belirtir.408 gelenekçi müfessirlerimiz bu iman edenlerin kimler

olabileceği hususuna değinirken, modern dönem tefsirlerinden Kur’ân Yolu’nda bu ayette iki farklı görüşün dile getirildiğini, bunlardan birincisinin ayette geçen kitaptan maksadın Kur’ân-ı Kerim ve kitap verilen kimselerin de Hz. Muhammed’e tabi olan Müslümanların olduğunu aktarırken, ikinci ve en kuvvetli görüşün de, kitaptan kastedilenin, Tevrat olduğu, kendilerine kitap verilenlerin de, Tevrat’ı hakkıyla okuyan ve onunla amel eden, Hz. Muhammed’in geleceğine dair bilgileri Tevrat’ta öğrenip onun hak peygamber olduğunu tasdik eden Yahudîler olduğunu aktarırlar.409 Çağdaş Tefsir’in müellifi Ateş, ayetin kimler hakkında indiğine dair

herhangi bir yorum yapmamaktadır.410

406 Bakara, 2/121. “Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar

ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”

407 Ayıntabî Mehmet Efendi, a.g.e., c. I, s. 79. 408 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., c.I, s. 117. 409 Hayreddin Karaman v.d., a.g.e., c.I, s.201-202. 410 Süleyman Ateş, a.g.e., c.I, s. 230.

Yüce Allah Ehl-i kitaptan olup, ilimde derinleşen şahısların Hz. Muhammed’e ve Kur’ân’a iman ettiklerini ve ecirlerinin büyük olacağını belirtir.411

Ayıntabî ve Ömer Nasuhi Bilmen, bunların Abdullah b. Selam ve arkadaşları gibi şahısların olabileceğini aynı zamanda Muhacir ve Ensar’ın da bu gruptan sayılabileceğini aktarırlar.412 Modern dönem tefsirlerimizden Kur’ân Yolu, Ehl-i

kitaptan kötü kimselerin bulunabileceği gibi iyi kimselerin de bulunabileceğini belirttikten sonra Ehl-i kitaba mensup olup ilimde derinleşen şahısların bulunduğunu, bunların kendilerine daha önce indirilmiş olana imanla birlikte son peygambere vahyolunmuş Kur’ân’a da iman ettiklerini beyan eder. Klasik tefsirlerimiz bu kimselerin Abdullah b. Selam gibi iman eden şahıslar olduğunu belirtirken, Kur’ân

Yolu bu konuda bir açıklama yapmamaktadır.413 Diğer modern dönem müfessiri Süleyman Ateş, bu ayette de Kur’ân’ın övdüğü bu şahısların kimler olabileceği noktasında bir açıklama yapmamaktadır.414

Kur’ân’ın davetine olumlu cevap veren Ehl-i kitaptan bazı kişilerin gözlerinden yaşlar geldiği ve “bizi de Muhammed ümmetiyle beraber yaz” diye dua ettikleri belirtilir.415 Ayıntabî ve Ömer Nasuhi Bilmen,416 bu ayette bahsedilen kişilerin Hz. Muhammed’i görmeden sadece sıfatlarını bildiği için iman eden, Nasara taifesinden Necaşi ve ashabı olduğunu söylerler.417 Modern dönem tefsirlerinden

Kur’ân Yolu müellifleri de klasik müfessirler gibi bu iman eden grubun, Habeş

Necaşisi Ashame ve çevresindeki Hristiyanlar olduğunu belirtir.418 Çağdaş Tefsir’in

sahibi Ateş, bunların Şam tarafından gelen Süryani-Arami gibi Arap soyundan gelen Hristiyan heyeti olduğunu belirtir.419

411 Nisa, 4/162.

412 Ayıntabî Mehmet Efendi, a.g.e., c. I, s. 361; Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., c.II, s. 704-705. 413 Hayreddin Karaman v.d., a.g.e., c.II, s.182.

414 Süleyman Ateş, a.g.e., c.II, s. 394-395. 415 Maide, 5/83.

416 Ömer Nasuhi Bilmen tefsirinde geçen rivayete göre bu ayetler Necaşi ile onun eshabı hakkında nazil olmuştur. Şöyle ki: Resuli Ekrem Efendimiz, Necaşi'ye bir nâme'i âlilerini göndermiş, onu imâna davet etmişti, Necaşî bu mübarek nâme'i risaleti alınca Habeşede bulunan Hazreti Cafer ile sair muhacirleri yanma çağırmış, bir takım kıssisler ile rahiblerde hazır bulunmuş idi. Hazreti Cafer'e Kur’ân okumasını teklif etmiş, o da Meryem suresini okumuş, bunu dinleyince bir manevî zevk ile ağlamaya başlamışlar, gözlerinden sular serpilmeğe başlamış, Necaşi'de yanındaki din adamları da Kur’ânı muciz beyana imân etmişlerdir.

417 Ayıntabî Mehmet Efendi, a.g.e., c. I, s. 409; Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., c.II, s. 813. 418 Hayreddin Karaman v.d., a.g.e., c.II, s.324.

Hz. Muhammed’in risaletinden haberdar olunca, yukarıdaki ayette de anlatıldığı gibi, Ehl-i kitaptan hakka teslim olanların tavrını anlatan başka ayetler de söz konusudur. Muhammed Altaytaş’ın da dikkat çektiği420 ve ayette de geçtiği üzere

Hz. Muhammed ve Kur’ân’dan evvel önceki kitapların ilmi kendilerine verilmiş olanlardan, hakiki vahyin ve nübüvvetin alametlerini bilen, bu sebeple hak ile batılın arasını temyiz kabiliyetine haiz olanlara Kur’ân ayetleri okunduğu vakit hürmetlerinden yüzüstü kapanıp secde ederler421 ya da saygıyla boyun eğerler ve

kitaplarında okudukları ilahi vaadin gerçekleşmesine şahit olduklarından dolayı şükrederler.422 Ağlayarak secde ettikleri için Kur’ân’ın da onların saygısını artırdığı

aktarılır.423 Tibyan tefsirinde onların bu durumu anlatılıp bu kişilerin kim olduğundan

bahsedilmezken,424 Ömer Nasuhi Bilmen, onların Abdullah b Selam, Zeyd b. Amr ve Varaka b. Nevfel gibi zatların bu cümleden olduğunu aktarır.425 Modern tefsirlerden

Kur’ân Yolu’nda ayette geçen ve kendilerine ilim verilenlerden maksadın Kur’an’dan

önceki ilahi kitaplar hakkında az çok bilgisi olan, vahiy ve din konularında malumat sahibi Arapların olduğu kabul edilir. Ayrıca müelliflerin, Kurtubi’ye dayanarak verdiği diğer bir bilgide, bunların Ehl-i kitap’tan olup Hz. Muhammed’e ve Kur’an iman etmiş şahıslar olduğu kabul edilse de, bu görüşün tutarlı olmayacağını çünkü bu sürenin Mekke de nazil olduğunu, Mekke’de de kayda değer bir Ehl-i kitap topluluğu bulunmadığını belirtirler.426 Çağdaş Tefsir’de Ateş, bu ayetin Mekki olduğu için,

bunların, Mekke’de bulunan Ehl-i kitaba mensup bazı kişiler olabileceğini benimser. Ateş, Mekke’deki bu şahısların, Hz. Muhammed’ten Kur’an dinlediklerini ve bunun, Allah’ın vahyi olduğunu kabul ederek saygıdan secdeye kapanıp ağladıklarını belirtir. Bu açıklamalardan sonra Ateş, bu kişilerin iman edip etmediği noktasında herhangi bir bilgi vermemektedir.427

Yukarıdaki ayet örneklerinin amacımızı anlatma açısından yeterli olduğu kanaatine vardık. Bu örnekleri incelediğimizde bir kez daha şunu görüyoruz ki klasik

420 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 134. 421 İsra, 17/107.

422 İsra, 17/108. 423 İsra, 17/109.

424 Ayıntabî Mehmet Efendi, a.g.e., c. III, s. 39. 425 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., c.IV, s. 1926-1927. 426 Hayreddin Karaman v.d., a.g.e., c.III, s.529. 427 Süleyman Ateş, a.g.e., c.V, s. 257.

tefsirlerin yaklaşımıyla modern tefsirlerin yaklaşımları arasında ciddi bir farklılık söz konusudur. Klasik tefsirler daha somut örneklerle hatta isimler vererek Hz. Muhammed’e iman edip tabi olanları örneklendirirken, modern tefsirlerin bu konuda ya yorum yapmadıklarını ya ayeti genel bir şekilde yorumladıklarını ya da klasik tefsir örneklerinden çok uzak örnekler verdikleri müşahede edilmektedir. Yaptığımız diğer tespit ise, klasik tefsirlerde hiçbir ayet Hz. Muhammed’in risaletinden sonra ona iman edip tabi olmayanları övecek şekilde anlaşılmamıştır ve yorumlanmamıştır. Övülenler ya risalet öncesi Ehl-i kitabın salihleri yahut risalet sonrası iman edip Müslüman olanlardır. Modern anlayışta ise klasik anlayışın aksine bir durum söz konusudur. Kur’ân Yolu tefsiri ve Süleyman Ateş’in Çağdaş Tefsir’ine göre, Ehl-i kitaptan olup Müslüman olmayanların da Kur’an tarafından övüldüğü kabul edilmektedir. Bu yorum çeşidi ise klasik anlayışın aksine yeni bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.