• Sonuç bulunamadı

2.2. R EFİK H ALİD ’ İN P EYAM S ABAH G AZETESİNDEKİ Y AZILARI

2.2.1. Gazete ve Gazetecilik

2.2.3.4. Rus Muhacirler

Refik Halid’in ele aldığı toplumsal meselelerden bir tanesi de Rus muhacirlerdir. Refik Halid Rus muhacirlerin sayısının fazla olması ve neredeyse her iş yerinde bulunması sebebiyle İstanbul halkının gerek ekonomik gerekse ahlaki olarak sıkıntıya girdiğini ifade eder ve bu meseleyi satırlarına taşır.

“Vah! Vah!” başlıklı makalesinde İstanbul’daki Rum ahalinin şikayetlerine yer veren Refik Halid, Rumların yerini yavaş yavaş Rusların aldığına dikkat çeker ve Rus muhacirlerin verdiği sıkıntıyı okurların dikkatine sunar. “İstanbul’daki Rum ahalisinin her tabakasında şiddetli bir heyecan var; hepsi işlerin şu son zamanda aldığı şekilden dolayı ciddi bir endişe içinde Arpacı Kuşu gibi düşünüp duruyorlar; çenelerini bıçak açmıyor”413 diyen Refik Halid, daha sonra bir dükkânda karşılaştığı Rum bir zatın kendisine söylediği şeyi şöyle aktarıyor: “Ah bre, ne dersin ‘Yani’ de gitmiş, ‘Nikoli’ de gitti, hepsi gidiyor, hepsi bitiyor.”414 Refik Halid burada sözü geçen Yani ve Nikoli’nin İspanya’da şehit olan iki asker olduğunu düşünür fakat sonra Rum zatın “Rustan öldü” ifadesi onu Rus gribi gibi bir hastalıktan öldüğüne dair düşündürür. Daha sonradan bu iki ismin İstanbul’daki Rumlara ait lokantalar olduğunu ve Rus muhacirler tarafından alındığını öğrenir:

“‘Yani’ de gitti ‘Nikoli’ de gitti!” Diye çırpındığı o “Yani” ve “Nikoli” benim anladığım gibi cephede veya İspanyol’dan ölen iki palikarya değil, malum iki lokanta imiş, onları da Ruslar almış, Ruslar işletmeye başlamış, lokantacılık tamamen Ruslara mal olmuş; gazinoculuk, birahanecilik vesaire de öyle… Beyoğlu’nda son zamanda bilmem kaç yüz Rus lokanta ve birahanesi açılmış, İstanbul Kadıköy tarafları da keza… Bu Ruslar Rumların elinde ne meziyet varsa birer birer alıyor, birer birer hepsini kapı dışarı ediyorlarmış. […] Bakkal bu izahatı verdikten sonra ilave etti: “Şimdi bizde bir bakkallık kaldı, ona da el atarlarsa işte o vakit hapı yuttuk!” Hakikaten de öyle… Vah! Vah!415

Refik Halid “İğrenç İşler” başlıklı makalesinde Rusların ülkeye getirdiği hamamböceklerini konu edinir. Bu böceklerin rutubetli yerlerde ve tavan köşelerinde

413 “Vah! Vah!”, Peyam-Sabah, 14 Mart 1921.

414 “Vah! Vah!”, Peyam- Sabah, 14 Mart 1921.

dörder beşer hareketsiz bir şekilde duran iğrenç mahluklar olduğunu söyleyen yazar, “İşte bu murdar böcekleri koşturup kumar oynatanlar ve bunu da oynayanlar varmış!”416 diyerek bu hususta kumar oynayanları hayretle karşıladığını belirtir.

“Haraşo” başlıklı yazısında sanatçı Anadolu Millet Meclisi’yle Sovyetler Cumhuriyeti arasında uzlaşılan bir karara bağlı olarak Rusların muahede ve mukaveleye bağlı olarak Anadolu’ya gelmeleri kararı alındığını söyler. İstanbulluların muahede ve mukavele olmaksızın tüm misafirperverliğiyle Rusları almalarına rağmen ortaya çıkan kötü duruma dikkat çeken yazar, İstanbul’da yaşanan sıkıntıyı şöyle aktarır:

İstanbullular dostluğun, fedakarlığın azami derecesini ibraz ettiler; yemediler, yedirdiler; içmediler, içirdiler; mallarını, canlarını, cananlarını bu yolda hep feda ettiler. […] Asma altında yapılmış bozuk ve ekşi çikolatalar sattılar: “Aman, nezaketsizlik olur, almamak olmaz!” dedik, fart-ı hürmetle önlerinde eğilerek, beş paralık mala bin kuruş isteseler çok görmeyerek aldık. […] Ertesi gün baktık bir meyhane açmışlar: “Aman, dedik, uğramadan geçmek misafirperverliğe yakışmaz, girmemek olmaz!” Girdik bize bozuk salçalı mancayı meze diye yutturdular, Amerika ispirtosundan zehirli bir votkayı içki diye içirdiler… […] Daha sonra tombala başladı. Oğullarımız sandıklarımızı kırdılar, eşyalarımızı sattılar, bedelini götürüp onlara kaptırdılar. […] Hatta hamam böceklerini bile yutturdular! […] Bakalım Anadolu muahede ve mukaveleye rağmen bunun bir milyonda birini gösterebilecek mi? Nerde?417

“Beş Yüzü Böyle” başlıklı makalesinde beş yüz Rus muhacirin ülkeye gelmesini konu edinen Refik Halid, hepsinin İstanbul’a uyum sağlamasını ve ellerinden gelen işlerle İstanbul’dakilerin işlerini devraldığını anlatır:

Lakin bu Ruslar ne yaman adamlar, ellerinden her iş geliyor, en kabasından en naziğine kadar… […] On saatte bir ev hazır olup bitiyor, ondan sonra da hemen bir ticarethane halini alıveriyor. Ya satış kulübeleri? Kadıköy’de boş köşe ve fener altı kalmadı, hepsinde bir sergi ve ortasında mısır püskülü gibi tatlı sarı saçlı, henüz hamamdan çıkmış gibi terli ve taze çehreli, beşuş bir kadın alışverişle meşgul. Vapura giriyorum bir musikidir başlıyor. Bakıyorum iki Rus delikanlısı konser yapıyor ve sonra dolaşıp para topluyor. Köprüye çıkıyorum önüme bir kutudur uzanıyor, bakıyorum

416 “İğrenç İşler”, Peyam-Sabah, 14 Mayıs 1921.

iki Rus madamı rozet iliştiriyor ve sonra iane alıyor… Bizim evden iskeleye kadar tam üç tane Rus saatçi dükkânı saydım… Dükkân levhalarının üçte biri de Rusça… Sokaktaki satıcılardan da onda biri şimdi Rus… […] Ayakkabı tamiri, ceket tebdili gibi işleri de onlar deruhte ediyor, su taşıyan da onlar! […] Hülasa yapmadıkları yok, onlar dururken, bundan böyle, biz mahalle kahvesi bile açamayacağız, bize lağımcılık bile müyesser olmayacak!418

“Musibet mi? Saadet mi?” başlıklı yazısında Refik Halid Rusların muhacir olarak Türkiye’ye geldiklerinde dilencilik yapacaklarını düşündüklerini fakat aksinin çıktığını anlatır ve bu durumu Yunanlılara bağlar:

[…] Fakat hiç de bu zannettiğimiz gibi olmadı; Moskof milletçileri geçinmenin yolunu buldular, İstanbul’a bütün bir kış barları, raksları, kumarhaneleri ve lokantalarıyla neşe, keyif ve lezzet dağıttılar. Biz onları sokak gezerek dilenecekler ve açlıktan köşe başlarında kıvranacaklar zannederdik… Halbuki kadınlarının biz dilencisi olduk ve para yetiştirmek için köşelerimizde bizler kıvrandık. […] İşte bu hadise bize şu hakikati bir defa daha ispat etti: Dünyada musibet gibi görünen ne saadetler vardır! İnsanı dünyanın en azılı bir afeti ile, Bolşeviklikle çarpışan şu bir avuç Rus’u Hak burada bolluğa eriştirdi, fakat ötekileri açlığa mahkûm etti. İnşallah Yunan savleti de böyle olur: Musibet şeklinde başlar ve bir talih şeklinde nihayet bulur. Allah belki onu, bizi daha müthiş bir felaketten tahlisi için yollamıştır sonu da hayır olacaktır!419

Benzer Belgeler