• Sonuç bulunamadı

Modern mekân kendisini modernizm ile tanımlayan bir mefhumdur. Modernizmin ne zaman başladığı ve sonlandığı, hatta halen devam edip etmediği tartışmalı bir konudur. Bu konuda en yaygın görüş 17. yüzyılın sonunda Avrupa’da başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan toplumsal yaşam ve örgütlenme biçimi olduğudur (Giddens, 1994: 9). Modern öncesi dönem geleneksel dönem olarak tarif edilirken modern sonrası süreç postmodernizm olarak adlandırılmaktadır. Geleneksel toplumlarda mekân ve zaman birlikte algılanırken modern toplumlarda ontolojik olarak birbirinden koparılmıştır. Bu sebeple modern bir kent mekânı olan metropollerde zamanın akışı ile bir Anadolu köyünde zamanın akışı aynı değildir (Karaarslan, 2019: 115). Modernliğin getirdiği değişiklikler geleneksel döneme göre daha yaygın ve yoğundur. Aynı zamanda değişim hızının oldukça fazla, değişim alanın da küresel düzeyde olduğu görülmektedir. Modernitenin tezahürleri mekânda ortaya çıkmıştır. Bu sebeple özellikle 1950 sonralarında hem sosyal bilimler alanında hem de modern tahayyülün geçirdiği paradigmatik dönüşümlerde mekân önemli hale

gelmiştir (Karaarslan, 2019: 110). Modernizm birçok alanda değişim ve dönüşüme yol açsa da bu değişimlerin büyük bir çoğunluğu şehirlerde gerçekleşmiştir. ‘‘Modernite ile birlikte kent mekânlarının önemi ve temsiliyet dereceleri büsbütün artmış, adeta, kent yaşamının ayrılmaz bir parçası, modern kentliliğin sembolik bir göstereni haline gelmişlerdir.’’ (Aytaç, 2007: 200). Özellikle üretim alanında meydana gelen teknolojik gelişmeler modern şehirlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Dolayısıyla modern mekân ilk akla geldiği biçimiyle şehirdir. Modern mekânı tanımlamak onunla birlikte şehir ve şehir hayatının betimlenmesini gerektirir. Modern mekân teknik gelişmelerin sunduğu imkânlar ile modern insan tarafından üretilmiştir. Bu sebeple şehir kendisini üretilen mekânlar vasıtasıyla açık eder. Modern mekânı geçmişteki şehir tiplerinden ve modern öncesi toplumlardan farklı kılan birçok husus vardır. Bunların başında ekonomik ve siyasi örgütlenme biçimlerindeki farklılıklar gelmektedir; çünkü şehir birçok farklı dinamiğe ve kültüre sahip küçük toplulukların bir arada yaşamasına imkân tanımaktadır. Bu sebeple kırdan kente yaşanan göçlerle birlikte modern kentlerde bir arada yaşamanın kuralları yeniden tanımlanmıştır. ‘‘Modernite hem bir süreç hem de siyasal bir proje olarak günümüz şehirlerini şekillendirmektedir.’’ (Karaarslan, 2017: 56). Modern toplum rasyonel bir örgütlenme biçimi olmasıyla ve ulus devletler ile yönetilmesi ile de geleneksel toplumdan oldukça farklıdır.

Modernleşme ile birlikte iktidarların yanında kentin merkezi de değişmiştir. Örneğin; Batı Avrupa’da kentin merkezinde artık kilise yoktur, fabrika vardır (Akın, 2012: 283). Seri üretime geçilmesiyle üretim odaklı olan, fabrika merkezli şehirler meydana gelmiştir. Kapitalist ekonomik sistemin hayat damarı olan bu fabrikaların şehir merkezlerinde yer alması tesadüfi değildir. ‘‘Her dönemin baskın olan mefhumu şehre ruhunu yansıtır.’’ (Karaarslan, 2017: 56). Dünya ekonomik sistemi ne ile ayakta kalıyorsa ona odaklı bir mekânsal tasarım gerçekleştirilir ve dünyanın odağı zaman kaybetmeden şehirlere de yansır. Bu aynı zamanda yeni mekânlara yer açmak için eski mekânların tasfiye edilmesi demektir.

Modern şehrin ürettiği mekânların başında otomobiller için tasarlanan geniş yollar ve bulvarlar gelmektedir. ‘‘Modern şehirlerin doğuşu bulvarlarla simgelenir.’’ (Emre, 2017: 11). Bulvarlar şehirlerin merkezinde bulunan meydanlara çıkar.

Otomobillerin rahatça gidebileceği yollar modern insana zamandan tasarruf sağlar; modern insan sürekli bir telaş içindedir çünkü vakitsizdir. Herkesin bitirmesi gereken işler, yetişmesi gereken yerler vardır. Bu sebeple modern toplum teknolojiden bolca faydalanır uğraşı alanlarının büyük kısmı da bundan oluşur. Ülkemizdeki 1950’li yıllarda kırdan kente doğru gerçekleşen yoğun göçler ulaşımın iyileştirilmesi ile bağlantılı olmakla birlikte büyük ölçekli gıda, metal, giyim, tekstil ve ham hadde fabrikaları vb. kamu yatırımlarının etkisi önemlidir (Çelik, 2017: 26). Modern şehirlerin oluşumu bu sebeple birbiri ile bağlantılı birçok faktör sayesinde gerçekleşmiştir.

Modern mekânın insan eliyle üretiminin yanı sıra, insanı modern yapan tarafına bakıldığında daha farklı bir durum görülmektedir. Modern insan bu mekânları kullanması ve kullanım sıklığı, onlarla ilişki içinde olması ile bir kimlik oluşturmaktadır. ‘‘Daha önce, evin, özel alanın, cemaatin bize verdiği aidiyet, güven, bağlanma, tutunma hissini modernite ile birlikte bu mekânlar üstlenmekte; bu yüzden geniş yığınlar, zamanlarının önemli bir kısmını bu mekânlarda geçirmekte, onlarla, özdeşlik ve bağlanma ilişkisi kurmakta, gündelik yaşamlarını bu mekânların sundukları kültürel, sanatsal ürünleri/etkinlikleri tüketmekle geçirmektedirler.’’ (Aytaç, 2007: 203). Bugün bildiğimiz şekilleriyle sanat ve eğlence merkezleri modern şehirlere özgüdür; tiyatro ve sinemalar, müzeler, parklar, hobi alanları vb. mekânlar modern insanı temsil eden modern mekânlardır. Modern mekânların ortaya çıkışı ile birlikte en önemli değişim değerler alanında meydana gelmiştir. Küreselleşen modern dünyanın etkileri kültürel alanlarda da tektipleştirici bir etki meydana getirmiştir. Kültürel kimlikler ve gelenekler alanında travmatik dönüşümler ortaya çıkmıştır (Çelik, 2017: 24). Modern şehirler aynı zamanda eğitim merkezleri oldukları için ileri eğitim kurumları şehirli insanın ve onun şehirli kültürünün üretilmesinde ve sürekliliğinde büyük rol oynar. Modern mekân kendisini daha önceki şehirlerden farklı kılsa da zamanla tüm bu mekânların; bulvarlar, parklar, okullar, yollar, kurumsal yapılar, aile tipleri vb. birbirine benzemesi homojen bir tablo meydana getirmektedir. Bu mekânlar kendi içlerinde birbirleriyle fiziki olarak da sosyal pratikler açısından da oldukça benzemektedir. Bu benzeşmenin kaynağı küreselleşen modern dünyadır. Bu tektipleştirici etkiler ortaya çıkmadan önce şehir ‘‘

Doğu şehri- Batı Şehri’’ gibi tipolojik medeniyet ayrımları şekliyle ifade ediliyordu (Çelik, 2017: 23) ancak şehirler mimarisiyle, binalarıyla, mekânlarıyla, alışveriş merkezleriyle ve daha birçok unsurla artık birbirine daha da benzemektedir (Bumin, 2010: 6).